Genç Kız Yerde Ağlarken – Kimse Yardım Etmedi – Ablası Olan Bordo Bereli Gelince Olanlar Oldu

İstanbul Boğazı’nın hemen yukarısında, dar sokakların birbirine karıştığı eski bir semtte, dıştan bakıldığında mütevazı ama içi modern bir tasarım merkezi vardı: Artemis İç Mimarlık Stüdyosu. Binanın cephesi hala 1950’lerden kalma taşlarla kaplıydı; fakat içeri girenler cam, metal ve ışığın titiz uyumuyla karşılaşıyordu. Büyük bir açık ofis, duvara dayalı eskiz masaları, üç boyutlu modelleme ekranları ve duvarları kaplayan bitkiler… Çalışanlar buraya “yaratıcı dünya” derlerdi. Ama herkes bilirdi ki her yaratıcı dünyanın gölgesi de olurdu.

Bu gölgeler, stüdyonun güçlü ama kaprisli kurucusu Murat Aksoy’un etrafında dolaşırdı. Murat kırk üç yaşındaydı; başarılı, zengin, medya tarafından sıkça övülen bir iç mimardı. Projeleri yurtdışında ödüller alır, üniversitelerde konuşmalar yapar, genç tasarımcılara “ilham kaynağı” olarak tanıtılırdı. İnsanlar ona hayrandı.
Ama kimse bilmezdi ki Murat’ın en parlak tasarımları bile, ofiste yarattığı sessiz korkunun gölgesinde dururdu.


Lara, yirmi beş yaşında, üniversitenin yeni mezun iç mimarlarındandı. Çocukluğundan beri çizim yapmayı sevmiş, odasının duvarlarını bile mimari eskizlerle kaplamıştı. “Bir gün en güzel mekânları ben tasarlayacağım,” derdi. Ailesi gurur duyuyordu, özellikle de o Artemis Stüdyosu’ndan staj teklifi aldığında.

Lara, stüdyodaki ilk haftasında kendisini cennette sanmıştı. Tasarım ekibi sıcakkanlıydı, ofis ferah ve ilham vericiydi. Herkes birbirine yardım ediyor, kahve köşesinde havalı mimarlık tartışmaları dönüyordu. Murat bile ilk günlerde ona karşı kibar davranmıştı—fazla kibar… ama Lara o zamanlar bunu iyi niyet sanmıştı.

Bir gün Murat, Lara’nın masasına yanaşıp çizimlerine baktı.
Kömür kalem çizimlerin çok güzel. Dokusunda duygu var.
Lara hafifçe gülümsemişti.
Teşekkür ederim Murat Bey. Daha öğrenecek çok şeyim var.
Bana ‘Murat’ de, o kadar resmiyete gerek yok. Hem artık aile sayılırsın.

Lara, o an sadece “patronun yakınlığı” diye yorumlamıştı.


Haftalar geçtikçe Murat’ın “yakınlığının” sınırları belirsizleşmeye başladı. Lara bir proje için geç kaldığında Murat onu özel ofisine çağırdı. Odaya girdiğinde Murat’ın masasının üzerinde yarım kalmış bir içki gördü.

Seni bekliyordum, Lara. Gel otur.
Lara sandalyeye oturdu, elleri dizinde birleşmişti.
Sunum dosyasını getirdim. Eksikleri düzelttim.
Murat dosyaya bakmadı bile, gözleri Lara’nın yüzüne kilitlenmişti.
Biliyor musun… yetenekli insanlar hep biraz kırılgan olur. Sen de öylesin. Bu kırılganlık güzel aslında.

Lara boğazında bir düğüm hissetti. Masadaki içki kokusu, Murat’ın alçak ses tonuyla birleşince oda daralmaya başlamıştı.
İstersen dosyayı yarın sabah konuşalım, ben şimdi çıkayım—
Acelemiz yok. Burada güvendesin.

Lara’nın içinden bir alarm çalmaya başladı. Kendini toparlayıp ayağa kalktı.
Dosyayı masanıza bırakayım. İyi akşamlar.
Murat bir şey söylemeden onu izledi. Lara kapıyı kapattığında, kalbi deli gibi atıyordu.

O günden sonra ofise her girişinde içini anlaşılmaz bir ağırlık kaplar oldu.


Artemis Stüdyosu’nda herkes birbirini tanır ama kimse kimseye fazla soru sormazdı. Özellikle de Murat söz konusu olduğunda… Yeni işe başlayan çoğu çalışan birkaç ay içinde sessizce ayrılırdı. Lara bunu başta “yoğun iş temposu” diye düşünmüştü. Meğer işin aslı bambaşkaydı.

Bir akşam Lara, ofisten çıkarken ekipten Ayça ona yanaştı.

Lara, iyi misin? Son zamanlarda yüzün solgun.
Biraz yorgunum sanırım.
Ayça derin bir nefes aldı, sonra fısıldadı:
Dikkatli ol. Murat… çalışanlara karşı bazen fazla yakın olur. Ne demek istediğimi anladın.
Lara şok oldu.
Sen… bunu daha önce yaşadın mı?

Genç Kız Yerde Ağlarken - Kimse Yardım Etmedi - Ablası Olan Bordo Bereli  Gelince Olanlar Oldu - YouTube
Ayça duraksadı.
Ben değil. Ama yaşayanlar oldu. Bir şey söyleyemediler. Çünkü kimse onlara inanmadı.

O gece Lara eve giderken İstanbul sokakları ona ilk kez tehditkâr görünmüştü. Karanlık binalar, gölgeler, yüksek tavanlı ofis… hepsi birer tuzak gibiydi.


Birkaç gün sonra Murat, yeni bir proje için Lara’yı toplantı odasına çağırdı. Odada başka kimse yoktu.

Yeni müşterimizin ev konsepti için senin dokunuşuna ihtiyacım var. Özellikle… oturma odası tasarımı konusunda.
Lara dosyaları açtı, dikkatini işe vermeye çalıştı.
Mobilya düzeni için minimalist bir yaklaşım düşündüm.
Murat sandalyeye gereğinden fazla yaklaşmıştı.
Senin tarzın daha romantik. Minimalizme sığmazsın.

Lara masadan hafifçe uzaklaştı. Murat eğilerek onun saçlarına yakın bir noktaya bakmaya başladı.
Biliyor musun Lara… ofiste seni izlemek bana huzur veriyor. Sen… çok özel birisin.

Lara içinden “artık yeter” dedi.
Murat Bey, lütfen profesyonel davranın. Rahatsız oluyorum.
Murat’ın gözleri bir an için karardı.
Abartıyorsun. Ben sadece mentorun olarak…
Hayır. Bu davranışınız uygun değil. Lütfen bana yaklaşmayın.

Murat’ın yüzüne sert bir ifade yerleşti.
Bu sektörde ilerlemek istiyorsan hassas davranmayı öğrenmelisin. Patronunla iyi ilişkiler kurmak önemli.

Bu, bir tehditti. Çok açık, çok net bir tehdit.

Lara titreyen elleriyle dosyayı kapattı.
Ben işimi severek yapıyorum. Ama böyle olmaz. Gidiyorum.

Ve toplantı odasından çıktı.


Lara kabus gibi günler geçirdi. Murat ondan uzak duruyor gibi görünse de, tam tersine projelerde onu sürekli zor durumda bırakıyor, toplantılarda küçümseyici yorumlar yapıyor, dosyalarını geciktiriyor, hatta bazı iş arkadaşlarına “Lara stresli, pek güvenilir değil” diyordu.

Lara artık sabah işe gitmek istemiyor, geceleri uyuyamıyor, çay içerken elleri titriyordu. Ailesine bir şey söylemiyor, güçlü görünmeye çalışıyordu ama yüzündeki ifade her şeyi ele veriyordu.

Bir gün öğle arasında Ayça yanına geldi.
Lara, seni böyle görmeye dayanamıyorum. Bir şey yapmalıyız.
Ne yapabilirim ki? Kimse bana inanmaz.
Ayça başını iki yana salladı.
Yalnız değilsin. Geçen yıl bizden önce çalışan iki kadın aynı şeyi yaşadı. Biri işten ayrıldı, biri dava açmayı düşündü ama sonra vazgeçti. Murat’ın gücü çok fazla.

Lara uzun süre sustu. Sonra kararlı bir sesle sordu:
Peki bunca zamandır kimse neden karşı koymadı?
Ayça acı bir şekilde güldü.
Çünkü herkes korkuyor. Ama biri cesaret ederse… diğerleri de arkasından gelir.

Bu söz Lara’nın yüreğinde bir kıvılcım yaktı.


Ertesi gün Lara, her şeyi yazılı hâle getirdi: Murat’ın rahatsız edici davranışlarını, toplantıdaki sözlerini, şahit olan çalışanları, zamanları, ayrıntıları… Dosyayı hazırlarken elleri titriyordu ama artık kaçmıyor, kendini savunuyordu.

O dosyayı önce şirketin insan kaynaklarına, ardından bağlı oldukları mimarlık birliğine gönderdi.
Bir saat sonra Ayça mesaj attı:

“Lara… bildirim geldi. Çok cesur bir adım attın. Seninle gurur duyuyorum.”

Ama asıl fırtına henüz başlamamıştı.


Denetim süreci başladığında ofiste herkesin yüzü asılmıştı. Murat öfkeliydi, koridorlarda yankılanan sert ayak seslerinden anlaşılıyordu. Lara ile göz göze gelmemeye çalışıyor, onun varlığını yok sayıyordu. Ama aynı zamanda bütün ofisin üzerinde bir baskı kurmuştu.

Bir sabah Murat, Lara’yı ofisine çağırdı.
Şikâyetinde adımı geçmişsin. Bunu neden yaptığını açıklamak ister misin?
Çünkü yaşadıklarımı ciddiye almanız gerektiğini düşünüyorum. Size defalarca söyledim ama—
Yalan söylüyorsun.
Lara’nın sesi kırılmadı.
Hayır. Gerçeği söylüyorum.
Bu sektörde tek başına kalırsın. Sana kimse iş vermez.
Bunu göze alıyorum. Kendimi korumayı da, doğruları savunmayı da biliyorum.

Murat’ın yüzünde ilk kez belirsiz bir korku belirdi. Çünkü Lara’nın gözleri kararlıydı. Kırık değil, güçlüydüler.


Denetim haftasında beklenmedik bir şey oldu:
Ofisten ayrılan eski çalışan Ece, Kurula yazılı ifade gönderdi.
Ardından başka bir eski çalışan.
Sonra bir diğeri.

Hepsi aynı şeyleri anlatıyordu. Aynı davranışlar, aynı baskı, aynı sessizlik.

Böylece Lara artık yalnız değildi. Sesine ses eklenmişti; gölgelere sıkışmış kadınların hikâyeleri bir araya gelmişti.


Bir ay sonra karar açıklandı.

Murat Aksoy, mobbing ve uygunsuz davranışlar nedeniyle meslekten uzaklaştırma cezası aldı. Ofisi geçici olarak kapatıldı.
Haber sosyal medyada yayıldı, gazetelerde yer aldı. İnsanlar şaşırmıştı; çünkü kimse parlak kariyerinin ardında böyle bir karanlık olduğunu bilmiyordu.

O gün, Lara denetim sonucunu okurken Ayça ona sarıldı.
Sen başlattın. Cesaretin hepimize güç verdi.
Lara’nın gözleri doldu, ama bu kez korkudan değil; rahatlamadan.


Aradan iki ay geçtikten sonra Lara yeni bir iç mimarlık şirketinde işe başladı. Küçük ama sıcak bir ofis, genç bir ekip, adil bir yönetim… İlk gün girdiğinde kendini ilk kez gerçekten rahat hissetti.

Akşam olup terasta kahve içerken Boğaz’ın parıltılarını izledi. Rüzgâr hafifçe yüzünü okşadı.

Kendi kendine fısıldadı:
Geceyi delen ses… bazen tek bir cümledir. Ama o cümle birinin hayatını kurtarır.

Sonra gülümsedi.
Çünkü artık yalnızca mimar değildi;
kendi hayatının da mimarı olmuştu.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News