Türkler Helikopter Pilotluğundan Ne Anlar? Türk ATAK Pilotu 11 Hedef Düşürdü! 🇹🇷 Red Flag Şoku

Türkler Helikopter Pilotluğundan Ne Anlar? Türk ATAK Pilotu 11 Hedef Düşürdü! 🇹🇷 Red Flag Şoku

.
.

Anadolu Kartalı’nın Nevada Dansı

“Bu Türkler helikopter pilotluğundan ne anlar ki? Atak yeni bir platform, tecrübesizler.”

Amerikalı Albay Mark Davidson, Nevada çölünün kalbindeki Nellis Hava Üssü’nde, dünyanın en prestijli hava tatbikatı olan Red Flag’in brifing salonunda bu sözleri fısıldarken yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. Salonda, dünyanın en iyi savaş helikopteri pilotları toplanmıştı. Çelik kanatlı canavarların, Apache’lerin, Cobra’ların, Black Hawk’ların efendileri oradaydı. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, İsrail gibi devlerin arasında, Türkiye ilk kez bir taarruz helikopteriyle, T129 ATAK ile katılıyordu. O an kimse, sadece 15 dakika sonra o alaycı gülümsemenin donuk bir şaşkınlığa dönüşeceğini, kontrol kulesinin nefesini tutacağını ve tüm pilotların bir Türk’ün gökyüzüne yazdığı yeni taktiği konuşacağını bilmiyordu. O gün, havacılık tarihinin tozlu sayfalarına “Anadolu Manevraları” adında yeni bir bölüm eklenecekti.

Tarih, 2024 yılının Temmuz ayıydı. Nellis Hava Üssü, her zamanki gibi kavurucu Nevada güneşi altında parlıyordu. Red Flag (Kırmızı Bayrak) tatbikatı, sadece en iyilerin davet edildiği, NATO’nun en gerçekçi ve en zorlu hava muharebesi simülasyonuydu. F-16’lar, F-35’ler, Rafale’ler ve Eurofighter’lar gibi en gelişmiş savaş makineleri, pilotlarının sınırlarını zorlamak için buradaydı. Bu yıl helikopter kategorisinde sekiz ülke yarışıyordu: Amerika’nın efsanevi AH-64 Apache’si, İngiltere’nin Apache’si, Fransa ve Almanya’nın Tiger’ı, İsrail’in savaşta kendini kanıtlamış Apache’si, Avustralya’nın Tiger’ı, İtalya’nın Mangusta’sı ve Türkiye’nin tek T129 ATAK’ı.

ATAK’ın kokpitinde, 32 yaşındaki Pilot Yüzbaşı Cem Kaya oturuyordu. On yıllık helikopter pilotuydu ve son dört yılını ATAK’ın test pilotu ve eğitmeni olarak geçirmişti. 500 saatin üzerinde ATAK uçuş tecrübesi, onu bu makinenin ruhunu anlayan az sayıdaki insandan biri yapmıştı.

Tatbikat öncesi brifingde, Albay Mark Davidson kürsüye çıktı. “Beyler,” diye başladı, sesi salonda yankılandı. “Bu yıl helikopter kategorisinde zorlu bir senaryo hazırladık. Dağlık arazide gizlenmiş 12 düşman helikopteri simülasyonu var. Göreviniz, belirli bir sürede en fazla hedefi imha etmek. Dikkat! Düşman radarları aktif, füze tehdidi yüksek. Vurulursanız elenirsiniz.”

Pilotlar sessizce not alırken, Davidson devam etti. “Favorilerimiz belli. Apache pilotlarının 40 yıllık savaş tecrübesi var. İsrail, Fransa, İngiltere… Hepsi bu işte çok iyiler.” Sonra gözleri, salonun bir köşesinde oturan Yüzbaşı Cem’e kaydı. Yüzünde hafif, küçümseyici bir ifade belirdi. “Türkiye’yi de aramızda görmekten mutluyuz. ATAK yeni bir platform, ilk kez burada. Umarım iyi bir deneyim olur.” Salonda bastırılmış gülüşmeler duyuldu. Cem, bu imalı sözlere karşılık vermedi, sadece not defterine sakince bir şeyler karaladı.

Brifingden sonra, Amerikalı pilot Binbaşı Jake “Viper” Sullivan, Cem’e yaklaştı. “Yüzbaşı Kaya,” dedi kibar ama üstten bir tavırla. “ATAK nasıl bir helikopter? Oldukça hafif görünüyor.”

“Evet, Binbaşı,” dedi Cem, sakinliğini bozmadan. “Hafif ama çevik.”

Jake gülümsedi. “Çeviklik iyidir ama bir savaş helikopteri ağır olmalı. Zırh lazım. Bizim Apache’nin üzerinde beş ton zırh var.”

“Anlıyorum Binbaşı. Ama ağırlık, manevra kabiliyetini düşürür.”

Jake, Cem’in omzuna dostça ama bir o kadar da patronluk taslayan bir tavırla vurdu. “Belki, Yüzbaşı. Ama savaşta hantal güç, çevik hızdan daha çok iş yapar. Savaşları güç kazanır, hız değil.”

O gece pilotların toplandığı yemekte, Amerikalı, İngiliz ve İsrailli pilotlar kendi aralarında favorileri tartışıyordu. İsrailli pilot Yarbay David “Kobra” Cohen, Jake’e takıldı. “Jake, senin Apache ile rekabet etmek zor. En tecrübeli sensin.”

Jake bardağını kaldırdı. “Hepimiz iyiyiz ama Türk pilotu için endişeleniyorum. ATAK daha test aşamasında sayılır, burada ne işi var bilmiyorum.” Masadaki kahkahalar yükselirken, kimse masanın en ucunda sessizce çayını içen ve önündeki tatbikat arazisinin üç boyutlu haritasını zihnine kazıyan Cem’i fark etmedi.

Ertesi sabah saat 08:00’de tatbikat başladı. Sekiz helikopter, Nevada’nın sarp dağlarına doğru farklı noktalardan havalandı. Jake’in kontrolündeki Amerikan Apache’si, güçlü bir başlangıç yaparak Hellfire füzeleriyle iki hedefi saniyeler içinde vurdu. İsrailli Apache de onu takip etti. İlk beş dakika sonunda skor tablosu beklendiği gibiydi: Amerika ve İsrail lider, diğerleri takipte. Cem’in ATAK’ı ise sadece bir hedef düşürmüştü.

Kontrol kulesinde Albay Davidson, Cem’in radar izini takip ediyordu. “Türk pilotu yavaş. Beklediğim gibi.”

Ama yedinci dakikada bir şeyler değişti. Cem, ATAK’ı aniden ve hızla alçalttı. 50 metre irtifaya, yani neredeyse yer seviyesine indi ve dağların arasındaki dar kanyonlara daldı.

Kontrol kulesi anında anons geçti: “Red Flag Türk, irtifanız çok düşük. Tehlikeli bölgedesiniz!”

Cem’in telsizden gelen sesi, bir cerrahın neşter kullanırkenki sakinliğine sahipti. “Kontrol, farkındayım. Taktik uyguluyorum.”

“Taktik mi? Ne taktiği?”

“Dağı kullanıyorum, Kontrol.”

Davidson ekrana daha dikkatli baktı. Ve o an, Cem’in helikopterinin radar izi ekrandan tamamen kayboldu. “Nereye gitti bu adam?” diye sordu yanındaki teknisyene.

“Bilmiyoruz Albayım. Dağın arkasında olmalı. Radarımız görmüyor.”

Albay Davidson kaşlarını çattı. Bu ilginçti. Radardan saklanmak bilinen bir taktikti ama bu kadar keskin ve kusursuz bir şekilde kaybolmak… Bu başkaydı.

İki dakika sonra, nefeslerin tutulduğu o an geldi. Türk ATAK, dağın tam ters tarafından, kimsenin beklemediği bir noktadan aniden ortaya çıktı. Düşman simülasyonlarının tam arkasındaydı. Dört düşman helikopterini aynı anda kilitledi. Dört Cirit füzesi, sekiz saniye içinde dört hedefi de yok etti.

Kontrol kulesi buz kesti. Albay Davidson, sandalyeden fırlayıp ekrana eğildi. “Bu… bu nasıl oldu?”

Teknisyen, heyecanla açıkladı: “Albayım, Türk pilotu dağı bir kalkan gibi kullanmış! Düşman radarları onu göremedi. Tamamen kör noktada kaldı ve arkadan saldırdı.”

Davidson’ın yüzünde, alaycı gülümsemenin yerini hayranlık dolu bir şaşkınlık almıştı. “Akıllıca… Çok akıllıca.”

Jake, kendi Apache’sinin kokpitinde olanlara inanamıyordu. “Kontrol, Türk pilotu dağın içinden mi geçti? Radar kayıtlarında görünmüyor!”

“Evet, Red Flag America. Radar kayıtlarında yok.”

Jake, hayretle mırıldandı. “Bu taktiği daha önce hiç görmedim.”

On birinci dakikada Cem bir hedef daha vurdu. Toplam altı hedefe ulaşmıştı. Jake yedi hedefle hala liderdi ama aradaki fark kapanıyordu. Son dört dakika. Jake, liderliğini korumak için son hedeflere doğru hızla ilerledi. Apache’nin gücünü sonuna kadar kullanıyordu. Ama Cem, yine farklı bir şey deniyordu. Tekrar dağların arasına daldı ve radardan kayboldu.

“Türk nerede?” diye sordu Jake kontrol kulesine.

“Bilinmiyor, Red Flag America.”

Jake, kendi kendine gülümsedi. “Kayboldu. Demek ki pes etti.”

Ama yanılıyordu. İki dakika sonra, Cem dağın zirvesinden, güneşin tam önünden bir kartal gibi süzülerek ortaya çıktı. Jake’in tam arkasındaydı. Jake’in kokpitindeki alarmlar çığlık atmaya başladı: “Kilitlendi! Kilitlendi!” Jake, umutsuzca bir kaçış manevrası yapmaya çalıştı ama çok geçti. Cem, simülasyon füzesini ateşlemişti. Jake’in ekranında kırmızı harflerle o acı gerçek belirdi: “VURULDUNUZ.”

Jake inanamadı. “Ben… ben vuruldum mu?”

Kontrol kulesi onayladı: “Red Flag America, vuruldunuz. Elendiniz.” Jake, helikopterini üsse geri döndürürken tek bir soru mırıldanıyordu: “Bu adam kim?”

Son iki dakikada Cem, kalan dört hedefi de rahatça avladı. Tatbikat bittiğinde toplam 11 hedefi imha etmişti.

Sonuçlar açıklandığında kontrol kulesinde ölüm sessizliği vardı:

    Türkiye, T129 ATAK, Yüzbaşı Cem Kaya: 11 Hedef.
    Amerika, AH-64 Apache, Binbaşı Jake Sullivan: 7 Hedef (Vuruldu).
    İsrail, AH-64 Apache, Yarbay David Cohen: 5 Hedef.

Albay Davidson, mikrofona uzandı. Sesi artık saygıyla doluydu. “Red Flag Türk, tebrikler. Mükemmel bir performans. Lütfen üsse dönün. Debrifing yapacağız.”

Debrifing toplantısında atmosfer tamamen farklıydı. Mark Davidson kürsüye çıktı. “Beyler, bugün tarihimizde ilk kez bir şey gördük. Bir helikopter pilotu, dağları bir radar kalkanı olarak kullanarak zafere ulaştı.” Ekranda Cem’in uçuş kaydı oynatılırken, diğer pilotlar hayretle izliyordu. “Bu taktik, klasik Topgun eğitiminde yok. NATO doktrininde yok. Ama şimdi olacak. Çünkü Yüzbaşı Kaya bize yeni bir şey öğretti.”

Sonra Cem’e döndü. “Yüzbaşı, bu taktiği nerede öğrendiniz?”

Cem ayağa kalktı. Bütün gözler ondaydı. “Albayım, bu taktik bir simülatörde ya da bir kitapta yazmıyordu. Biz bu taktiği Türkiye’de, Hakkari ve Tunceli dağlarında, terörle mücadele operasyonlarında geliştirdik. Düşman radarlarından ve füzelerinden saklanmak için dağları, kanyonları, vadileri kullanırız. Biz buna ‘Anadolu Manevraları’ diyoruz.”

“Anadolu Manevraları…” diye tekrarladı Davidson. “Güzel isim. Bu taktiği Red Flag arşivine bu isimle ekleyeceğiz.”

O an Jake Sullivan ayağa kalktı. “Yüzbaşı Kaya,” dedi, sesinde en ufak bir kibir kalmamıştı. “Ben sizi küçümsedim. Özür dilerim. Bugün benden daha iyi uçtunuz ve bana çok değerli bir şey öğrettiniz. Güç önemlidir ama zeka daha önemlidir.”

Cem gülümsedi. “Binbaşı Sullivan, siz de harika bir pilotsunuz. Apache muhteşem bir makine. Ben sadece farklı bir yol denedim.”

İsrailli pilot David Cohen ekledi: “Yüzbaşı, İsrail Hava Kuvvetleri sizin taktiklerinizi öğrenmek istiyor. Bize öğretir misiniz?”

“Tabii ki,” dedi Cem alçakgönüllülükle. “Bilgi, paylaşılmak içindir.”

Bir yıl sonra, NATO “Anadolu Manevraları”nı resmi olarak helikopter taktik kitabına ekledi. Bir sonraki Red Flag’de tüm pilotlar bu taktiği denemeye çalıştı ama hiçbiri, o dağlarla yaşamış, o coğrafyanın ruhunu özümsemiş bir Türk pilotu kadar başarılı olamadı.

Bugün T129 ATAK helikopteri, ondan fazla ülkeye ihraç ediliyor ve her ülke, pilotlarına “Anadolu Manevraları” eğitimini aldırıyor. Yüzbaşı Cem Kaya ise Test Pilot Okulu Komutanı oldu ve her yeni pilota aynı şeyi söylüyor: “Helikopter uçurmak teknik bilgidir, ama helikopterle kazanmak yaratıcılıktır. Siz sadece pilotluk öğrenmeyin. Doğayı kullanmayı, farklı düşünmeyi, imkansızı denemeyi öğrenin.”

Bu hikaye, tecrübenin önemli olduğunu ama yaratıcılığın daha önemli olduğunu anlatır. Teknoloji güçlüdür ama o teknolojiyi kullanan zeka ve taktik daha güçlüdür. Ve bazen en çok küçümsenenler, en büyük dersleri verir. Cem Kaya, o gün Nevada çölünde sadece bir yarış kazanmadı; Türk mühendisliğinin gururunu, Türk pilotluğunun yeteneğini ve Anadolu’nun binlerce yıllık bilgeliğini tüm dünyanın gözleri önüne serdi. Çünkü bazı zaferler, gökyüzünde, dağların arasında, radarlardan kaybolarak kazanılır ve bazı taktikler, savaş okullarında değil, Anadolu’nun sarp dağlarında doğar.

 

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News