Roman Tadında Hikâye: Bir Kerelik Hata
Merhaba. Ben Elif. Bugün size hayatımın en ağır, en karanlık ve aynı zamanda en dönüştürücü anısını anlatacağım. Bu hikâye yalnızca bir hatanın değil; aile bağlarının, sevginin, suçluluğun ve kendini affetmenin hikâyesi. Eniştem Kerem’le yaşadığım o tek seferlik hata, ruhumda derin bir yara açtı ve beni bambaşka bir insan yaptı.
Çocukluk ve Aile
Ege’nin kıyısındaki küçük bir kasabada, zeytin ağaçlarının gölgesinde büyüdüm. Annem Fatma, evin enerjisi, sıcaklığı ve kokusuydu; babam Hasan ise sessizliğiyle bile güven veren; onu dinleyip hissettiğimiz bir iyilik kaynağıydı. Ablam Merve, benim için bir dünya: akıllı, güçlü, sevilen — onun gölgesi genişti; ama ben o gölgenin içinde bile kendimi kaybetmeden yaşadım. O gölge, soğuk değil; beni koruyan, bana umut veren bir sığınaktı.
Merve beş yıl önce Kerem’le evlendi. Kerem genç, karizmatik, merkezi duruşlu bir adamdı; nazik gülüşüyle ve olgun tavrıyla aileye hızla kabul edildi. Annem ona “oğlum” demeye başlamıştı; babamla derin sohbetlere girmeye başlamıştı. O evimize bahar kadar ferahlık getirmişti.
Ama ben… zamanla ona karşı hissettiğim şeyler değişti. Başta masum bir hayranlık, sonra içimde suskun bir fırtına haline geldi. Mantığımın reddettiği ama kalbimin ısrar ettiği bir duyguya dönüştü.
O Yaz ve Hata Gecesi
O yaz akşamı, her şey farklıydı. Merve bir iş gezisi için İzmir’e gitmişti; anne ve babam komşularla akşam yemeğine çıkmıştı. Kerem evimizdeydi; bazılar odalarını getirmek için. Bahçede zeytin ağaçlarının gölgesi ve yıldızların altında yalnız kaldığımız o anda, her şey değişti.
“Bir kahve içelim mi?” dedim, sessizliği kırmak için. Kalbim çok hızlı atıyordu. Mutfağa inip kahveleri hazırlarken ellerim titriyordu. Bahçeye çıktığımızda, sohbetimiz uzun zamandır kıpırdamamış duygulara kaydı. “Elif, seninle konuşmalıyız…” dedi Kerem. O anda gözyaşlarımı tutamamıştım. “Bilmiyorum, her şey karışık” dedim. O an, aklımla mantığım savaşıyordu. Bir anlık delilik, bir anlık zayıflık… O öpücük geliverdi.
Dünya durdu. Kalbim göğsümden fırladı. O bir kerelik hata ikimizi de uçurumun kenarına sürükledi. Geri çekildim, ellerim titriyordu, gözyaşlarım dinmiyordu. “Bu yanlış, Kerem,” dedim. Ama o hâlâ şaşkındı. “Elif, özür dilerim. Ben ne yaptığımı bilmiyorum,” dedi. O geceden sonra ben yok oldum.
Suçluluk, Kaçış ve Sessizlik
O andan sonra geceler uykusuz geçti. Sabah aynaya baktığımda kim olduğumu tanıyamıyordum. Ablamın yüzüne bakmak bile işkenceydi. Kerem ile karşılaşmak, göz göze gelmek felaketti. Her aile toplantısı eski mutlulukları çağırsa da bana artık işkence verdiyordu.
Annem “Evladım, niye sessizsin?” diye sorar; ben “Bir şey yok” diye geçiştirirdim. Ama içimde fırtınalar kopuyordu. Söylesem ablamı incitecektim; saklasam, kendimi yiyip bitiriyordum.
Bir akşam ablamla yalnız kaldım. Zeytin ağaçlarının gölgesinde, o eski rüzgarla savrulduk. “Elif, seninle geçen anlar çok kıymetli,” dedi. O anda suçluluğum bir hançer gibi batıverdi. “Seni çok seviyorum,” dedim, sesim tıkanarak. “Ben de seni küçük kardeşim,” dedi. O sırada tek karar verebildiğim şey: saklamak.
Yeni Hayat, Yeni Başlangıç
Artık o hatanın gölgesinden kurtulmam gerekiyordu. İzmir’e taşındım; yeni bir şehir, yeni bir hayat. Belki o anı unutturacaktı. Farklı insanlar, farklı mekanlar… Ama içimdeki yara hâlâ kanıyordu.
İşimde ilerledim, başarı kazandım. Arkadaşlarım, hobilerim oldu. Ama Merve’nin sesindeki mutluluğu duyduğum her an, suçluluk kabuslarımla yeniden birleşiyordu. Bir gün ablam telefonla dedi: “Elif, seninle gurur duyuyorum, ne kadar güçlü biri olduklarını gördüm.” O sözler, kalbime hem umut hem hançer oldu. “Güçlü müyüm yoksa maskeli biri mi?” diye düşündüm.
Ama o söz bana öğretti: hayat hatalardan ibaret değil. Evet, bir hata yapmıştım; ama bu beni tanımlamazdı. Kendimi affetmeye karar verdim. Bu süreç kolay değildi. Geceleri hâlâ o anı düşünürüm; ama artık onu bir ders olarak görüyorum.
Buluşma ve Barışma
Bir yıl sonra aile toplantısında Kerem ile yeniden karşılaştık. Herkes oradaydı: anne, baba, ablam, dostlar. Kerem’le göz göze geldiğimizde saniyelik bir duruş… Ama bu kez suçluluk yoktu; anlıyor gibi bir ifade vardı.
Söz etmedik o geceden; konuşmadık. Ama bakışlarımızda “Bu bir hataydı ve geçmiştir” sanki yankılandı. Ablamı elinden tutup “Seni incitmeyeceğim,” dedim. O hata bir kerelikti ama pişmanlık benimleydi. O an, kalbimde bir umut doğdu: affedilmek, affetmek mümkün olabilirdi.
Şimdi ve Son
Bugün bu hikâyeyi anlatırken kalbim hâlâ sıkışıyor; ama paylaşmak istedim. Çünkü insanız; hata yaparız. Önemli olan hatalardan ders almak, kendimizi affetmeyi öğrenmek. Ablam hâlâ en değerlim. O hatanın kırığı beni ben yapan bir parça oldu.
Hayatımda beni değiştiren bir an oldu mu? Evet, o hata anı. Ama o an hâlâ yaşamımın bir hatırası değil; gücümün bir parçası. Siz ne düşünüyorsunuz? Hatalarınızı nasıl affediyorsunuz? Yorumlarda paylaşın; çünkü herkesin anlatacak bir hikâyesi vardır.