Eski fotoğraf gizemli kutuda ortaya çıktı: kocası annesinin metresiymiş
İstanbul’un Kadıköy semtinde güneş, kırmızı kiremitli çatılara ağır ağır düşerken Elif kutuyu buldu. Pazar öğleden sonraları gibi, havada geçmişin tozu ve eski hatıraların kokusu vardı. Ailesinin eski evinin tavan arasında, solmuş perdeler ve unutulmuş kitapların arasında, ince bir toz tabakasıyla kaplı bir ahşap kutu duruyordu. Elif kutuyu dikkatle açtı, içinde annesi Meryem’in gençlik mektuplarını bulmayı umuyordu. Fakat tek bir şey vardı: siyah beyaz bir fotoğraf. Fotoğrafta genç bir kadın—annesi—bir adamı kollarına almıştı. Elif’in kalbi hızla çarpmaya başladı. Çünkü o adamı tanımıştı. O, kocası Kenan’dı. Sessizlik odayı boğdu. Sadece döşemenin gıcırdaması ve Elif’in titreyen elleri duyuluyordu. “Bu bir hata olmalı,” diye düşündü, “bir yanlışlık, bir benzerlik…” Ama annesinin gülümsemesi çok gerçekti. Ve adamın gözleri—her sabah onu uyandıran o gözler—hiçbir şüpheye yer bırakmıyordu. Elif zengin bir kadın değildi. Hayatına Üsküdar’ın dar sokaklarında, dikiş dikerek ev geçindiren bir annenin kızı olarak başlamıştı. Fakat zekâsı onu ileri taşımıştı. Burslarla okumuş, geceler boyu çalışarak mimarlık fakültesini bitirmiş ve İstanbul’un en prestijli mimarlık ofislerinden birinde işe girmişti. Orada Kenan Yalın’la tanıştı — şirket sahibinin oğlu, zarif tavırları ve büyüleyici gülümsemesiyle dikkat çeken bir adam. Kimse bu ilişkiye inanmadı.
— “O, Üsküdar’dan bir kızla asla evlenmez,” dediler.
Ama Kenan önyargılara meydan okudu… ya da Elif öyle sandı. Bir yıl sonra evlendiler, beyaz güllerin altında, annesinin gururlu bakışları arasında. Her şey mükemmeldi… ta ki o tavan arasındaki öğleden sonrasına kadar. Elif fotoğrafı elinde tutarak aşağı indi. Nefesi hızlanmıştı. Mutfakta, Meryem sakin bir şekilde çorba karıştırıyordu. — Anne… — dedi Elif kısık sesle. — Bu ne? Meryem başını kaldırdı. Fotoğrafı görür görmez kepçe elinden düştü. — Nereden buldun onu? — Tavan arasındaki kutudan. Anne… neden sen Kenan’la berabersin bu fotoğrafta? — Anlatamam, kızım. — Denesene! — diye bağırdı Elif — Çünkü bu fotoğrafta sen ve kocam… sevgili gibisiniz! Meryem duvara yaslandı, geçmişin ağırlığı bir anda omuzlarına çöktü. Gözleri yaşla doldu. — Yıllar önce — dedi titreyen sesiyle — ben Yalın ailesinin evinde hizmetçiydim. Kenan o zaman genç bir delikanlıydı. Babası bana kötü davranmaya kalktığında o beni korudu. — Peki sonra? — Aşık olduk… gizlice. Fakat ailesi öğrenince beni kovdular. O zaman zaten sen karnımdaydın. Elif donakaldı. — Ne diyorsun sen, anne? — Kenan… senin baban. Dünya Elif’in etrafında yıkıldı. Hava yok oldu sanki. Her anı, her dokunuş, her öpücük… mide bulandırıcı bir hale geldi. Evin dışına koştu, yağmur altında, yönsüzce. En sonunda Çamlıca Tepesi’ne ulaştı, İstanbul uzakta puslu bir hayalet gibiydi. Eve döndüğünde Kenan kapıda bekliyordu. Yüzü çökmüş, her şeyi biliyormuş gibi. — Elif, izin ver açıklayayım. — Ne anlatacaksın Kenan? Kendi kızınla evlendiğini mi? — Bilmiyordum. Allah şahidim, bilmiyordum. — Ne zaman söylemeyi düşünüyordun? — Asla… çünkü ben de birkaç ay önce öğrendim. O fotoğrafı annenin evinde buldum. Önce inanmadım. Ama sonra anladım… annenle aramızda gerçek bir şey olmuştu. Ben gençtim, o da bana insan olduğumu hissettiren tek kişiydi. Elif ona baktı, öfke ve acı karışımı bir bakışla. — Peki ben neydim? Hatan mı, cezan mı? Kenan yaklaşmak istedi, o geri çekildi. Aralarındaki uçurum artık sonsuzdu. Haftalar geçti. Basın olayı duydu: “YALIN AİLESİNDE SKANDAL.” Kenan her şeyini kaybetti. Elif de… ama küllerin içinden yeni bir Elif doğdu. Annesinin ölümünden sonra bıraktığı mirasla, Elif kendi mimarlık atölyesini Üsküdar’da açtı. Fakir aileler için evler tasarladı. Zenginler onu hor gördü, halk ise sevdi. Bir gün küçük bir çocuk çiçek uzattı: — Annem diyor ki, sen olmasaydın evimiz olmazdı. Elif çocuğu sessizce kucakladı. İlk kez huzur hissetti. İki yıl sonra Kenan onu buldu. Her şeyini kaybetmişti, sadece utancı ve affedilme arzusu kalmıştı. — Elif — dedi yorgun gözlerle — anladım ki aşk kanla ölçülmez, insanın onarmaya cesaretiyle ölçülür. Elif sessizce dinledi. Hüzünle gülümsedi. — Seni sevmiyorum Kenan. Artık hikâyemin bir parçası değilsin. Kapıyı yavaşça kapattı. Güneşin camdaki yansıması, yeniden doğuşun simgesi gibiydi. O gece kutuyu tekrar açtı. Eski fotoğrafın yanında, annesinin titrek el yazısıyla yazılmış bir not buldu: “Aşk her zaman doğru yerde doğmaz, ama gerçek cesaret onunla ne yaptığındadır.” Elif gülümsedi. Fotoğrafı yerine koydu. Ve anladı ki, bazen en acı sırlar insanı yıkmaz — sadece yeniden inşa etmeye zorlar.