TEMİZLİKÇİ ARAPÇA MİLYONLUK SÖZLEŞMEDE DOLANDIRICILIK BULUYOR… VE PATRONU NE YAPIYOR…

TEMİZLİKÇİ ARAPÇA MİLYONLUK SÖZLEŞMEDE DOLANDIRICILIK BULUYOR… VE PATRONU NE YAPIYOR…

.
.

Ayşe Yılmaz: Sessiz Kahramanın Hikayesi

İstanbul’un eski sanayi bölgesinde, Yıldırım Sanayi’nin onuncu katında, Ayşe Yılmaz temizlik arabasını itiyordu. Saat akşam yediye yaklaşmıştı ve evine dönmeden önce üç kat daha temizlemesi gerekiyordu. 52 yaşındaydı, sırt ağrıları her geçen gün artıyordu ama işini yapmaya devam ediyordu. Bu iş faturaları ödemesine, geçmişin acı anılarından uzaklaşmasına yardım ediyordu.

Ayşe, toplantı salonunun kapısından içeri girdiğinde devasa koyu ahşap masanın üzerindeki belgeler hemen dikkatini çekti. Masanın üzerinde Türkçe, İngilizce ve Arapça yazılmış sözleşmeler vardı. Gözleri Arapça yazıya takıldı. O zarif, akıcı harfler Ayşe’nin kalbini hızlandırdı. Uzun yıllar sonra ilk kez o dili okuyordu. Ellerinde titreyerek belgeyi inceledi. Sözleşmede yazanlar, yanındaki Türkçe çeviriden tamamen farklıydı. Tam mülkiyet devri, 24 aylık bir süre içinde… Otomatik iade maddeleri… Bu, şirket için büyük bir tehlikeydi.

Tam o anda, kapının önünde kuşkulu bir ifadeyle duran müdür yardımcısı Murat’ı gördü. “Ne yapıyorsun?” diye sordu alaycı bir sesle. Ayşe, “Sadece dağınık kağıtları topluyordum,” dedi. Murat, “Artık Arapça okuyabiliyor musun?” diye sordu şaşkınlıkla. “Evet, uzun zaman önce öğrendim,” diye yanıtladı Ayşe. Murat gözlerini devirdi ve “Temizliği bitir ve çık. Müdür Kemal temizlik personelinin fazla oyalanmasından hoşlanmaz,” dedi. Ayşe başını eğdi ve işine geri döndü ama Arapça kelimeler aklından çıkmıyordu. Bu tehlikeyi görmezden gelmenin sonuçlarını çok iyi biliyordu.

Ertesi sabah Ayşe işe erkenden geldi. Müdür Kemal’in o sözleşmeyi imzalamadan önce onunla konuşması gerekiyordu. Kemal Yıldırım, 38 yaşında, babasından devraldığı orta ölçekli tarım makineleri parça üretimi yapan şirketi büyütmek için çaresizdi. Ayşe, müdürün odasının bulunduğu katta bekledi. Üniforması tertemiz, saçları sıkı bir topuzdaydı. Her şeye rağmen görünüşüne dikkat ediyordu.

Kemal asansörden indiğinde Ayşe’ye şaşkınlıkla baktı. “Ayşe, temizlikten değil mi? Dün toplantı salonunda gördüğün kağıtlar hakkında konuşmak istiyorum,” dedi. Ayşe, “Şirket belgelerini okumamalısınız,” diye uyardı Kemal. “Biliyorum ama tesadüfen gördüm ve Arapça belge çeviriden farklı şeyler söylüyor,” dedi Ayşe. Kemal gözlüklerini çıkardı, lenslerini sildi ve Ayşe’ye öfke ve inanmazlık karışımı bir bakış attı. “Arapça okuyabiliyor musun?” diye sordu. Ayşe, “Evet, yıllarca okudum,” dedi. Kemal alaycı bir kahkaha attı ve “Bununla ilgilenen profesyonel bir tercüman var, Sami Elhalil. Uzun süredir uluslararası sözleşmelerde çalışıyor,” dedi. Ayşe ise kararlıydı: “Ben sadece uyarmak istedim, ama endişeniz için teşekkür ederim, sınırlarınızı aşıyorsunuz. Lütfen işinize dönün.” Kemal elini kaldırdı ve “Yeter! Ne tür bir oyun oynadığınızı bilmiyorum ama bu şimdi bitiyor,” dedi.

Ayşe, Kemal’in odasına girip kapıyı çarptığını izledi. Orada durdu, o tanıdığı hayal kırıklığı ve çaresizlikle dolu ifadeyi gördü. Sanki zaman hiç geçmemiş gibiydi. Sanki hala kimsenin dinlemediği, inanmadığı o kadın oydu. Günün geri kalanı sisler içinde geçti. Ayşe tuvaletleri temizledi, çöp kutularını boşalttı, masaları sildi ama aklı başka yerdeydi. Kemal’i ikna etmenin bir yolunu bulmalıydı. Bu yatırımcının klasik bir dolandırıcılık oyunu olduğunu biliyordu.

O gece Kadıköy’deki küçük dairesi ona daha da dar geldi. Basit, temiz, düzenli bir yerdi. Duvarlarda asılı eski fotoğraflara baktı. O genç kadın kendisi miydi? Bir zamanlar üniversitede dil öğretmeni, dört dil bilen, doktoralı bir akademisyen… Ama her şey eşinin kötü yatırımları, alkolü, borçları ve terk edişiyle yıkılmıştı. Akademiye dönmeye çalışmış ama kapılar kapalıydı. Temizlik işini geçici sandı, ama o sekiz yıl önceydi.

Sabah beşte uyandığında kararını vermişti: Bir daha deneyecekti. Ama daha Kemal’i arayamadan, temizlik gözetmeni Fatma Kaya’nın ofisine çağrıldı. Fatma 63 yaşındaydı ve şirkette 30 yıldır çalışıyordu. “Ayşe, müdür Kemal dün benimle görüştü. Senin kendini ilgilendirmeyen işlere karıştığını söyledi,” dedi. Ayşe, “Sadece yardım etmeye çalışıyordum,” dedi. Fatma, “Sen temizlikçisin, avukat ya da tercüman değilsin. Bu işlere karışma. Eğer ısrar edersen işini kaybedersin ve senin yaşında başka iş bulmak kolay olmaz,” diyerek uyardı.

Fatma’nın sözleri gün boyunca Ayşe’nin zihninde yankılandı. Haklıydı; işi kaybetmek felaket olurdu. Ama bildiği şeyi nasıl görmezden gelebilirdi? Kemal’i tuzağa sürüklemeye nasıl izin verebilirdi? Öğle yemeğinde Bodrum kattaki personel dinlenme odasında yalnız kaldı. Yanına genç temizlikçi Zehra geldi. “Patronla başını belaya soktuğunu duydum,” dedi Zehra. Ayşe, “Sadece gördüğüm bir sorun hakkında uyarmaya çalıştım,” dedi. Zehra, “Zenginler bizim görünmez olduğumuzu sanıyor. Fakir sadece çalışmaya yarar, düşünmeye değil,” dedi. Ayşe, “Durum daha karmaşık,” diye yanıtladı. İkisi de gerçekleri biliyordu.

Öğleden sonra Kemal’in ofisinin önünden geçerken kapı aralıktı ve sesler duydu. Kemal ile Sami’nin toplantısını gizlice dinledi. Sözleşmenin imza töreni cuma günüydü. Ayşe’nin üç günü vardı. O gece, eski üniversite arkadaşı Elif’i aradı. Elif, yeminli tercümandı ve sözleşmenin fotoğraflarını inceledi. Dolandırıcılık açıktı ama zaman kısıtlıydı.

Ayşe, Melis Yıldırım’a (Kemal’in eşi) mesaj attı. Melis şaşırdı ama Ayşe’nin ciddiyetini anladı. Melis, Ayşe’yi gizlice şirkete sokmaya karar verdi. Ayşe ve Elif gizlice toplantı odasına girdiler. Elif belgeleri gösterdi, gerçek ortaya çıktı. Kemal şoktaydı. Sami sessiz kaldı. Melis, Sami’nin dolandırıcılığını ortaya koydu. Zeynep’in kaydettiği ses kaydı dinletildiğinde Kemal’in yüzü bembeyaz oldu.

Yatırımcı ve Sami, avukatlarına danışmak için toplantıyı erteledi. Kemal, Ayşe’ye dönüp, “Beni affet,” dedi. “Seninle gurur duyuyorum. Seni işe alıyorum, bu sefer uluslararası sözleşmeler danışmanı olarak.” Ayşe gözyaşları içinde kabul etti.

Sonraki haftalarda şirkette büyük değişiklikler oldu. Kemal dolandırıcılığı araştırmak için avukat tuttu. Sami ve yatırımcı ceza aldı. Ayşe’nin ünü yayıldı, danışmanlık işleri arttı. Temizlik sorumlusu Fatma bile Ayşe’den özür diledi ve şirkette insan kaynakları müdürü oldu.

Ayşe, kırılmış ama güçlü bir takım kurdu. Barış, Ala, Recep gibi eski çalışanları işe aldı ve onlara yeni hayatlar sundu. Murat bile sonunda Ayşe’yi takdir etti.

Yıllar içinde Ayşe’nin danışmanlık şirketi büyüdü, vakıflar kuruldu, yardım faaliyetleri arttı. Eski kocası Serkan, değişmiş olarak geri döndü ama Ayşe hayatında yeni bir sayfa açmıştı.

Zeynep, Ayşe’nin yolundan giderek hukuk okudu ve annesiyle birlikte çalışmaya başladı.

Ayşe, üniversiteden eski arkadaşlarıyla yeniden buluştu, akademik teklifleri reddetti. Çünkü artık gerçek dünyada insanlara dokunmanın önemini anlamıştı.

Hayatı boyunca yaşadığı zorluklar, onu daha bilge, daha şefkatli yaptı. Sonunda Türkiye’nin en saygın danışmanlarından biri oldu.

 

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News