KÜÇÜK KIZ hergün uykusunda YAPMA İSTEMİYORUM diye söyleniyordu, babası duyunca göğsünde ağrı HİSSETİ
.
.
Berat, mutfakta çayın altını kısarken saate göz attı. Gece 00:41. Kızı Ceylan yarım saat önce uykuya dalmıştı. Ev sessizdi. Belki fazla sessiz. Yalnız bir baba olarak geçen 3 yıl, eşinden ayrıldığında Ceylan sadece 3 yaşındaydı. Şimdi 6’sında. Konuşması, bakışı, duruşu diğer çocuklardan farklıydı. Daha sessiz, daha temkinli. Berat, kendi yorgunluğu çökmüş göz kapaklarına rağmen kızının odasına gitmeye karar verdi. Her gece kontrol ederdi. Uyurken saçını okşar, alnından bir öpücük kondurur, sonra usulca odadan çıkardı.
Kapıyı araladığında karanlığın içinden bir ses yükseldi. “Yapma. İstemiyorum.” Berat’ın kalbi sıkıştı. Ceylan gözleri kapalı, huzursuzca sağa sola dönüyor, aynı cümleyi tekrarlıyordu. “Yapma, istemiyorum.” Berat yatağın yanına çömeldi. Usulca omzuna dokundu. “Ceylan, canım, uyan.” Ceylan gözlerini araladığında bir anlık boşlukta gibiydi. Sonra Berat’ı görünce sarıldı ama hiçbir şey söylemedi. Ne rüyayı anlattı ne de cümleyi neden söylediğini. Sadece susarak babasının kucağına sığındı.
Ertesi gece Berat, Ceylan’ı yatırdıktan sonra odasına bir bebek telsizi yerleştirdi. Küçük kızının fısıltılarını duyabilmek için kendi odasında kulaklıkla telsizi dinlemeye başladı. Saat 1:08. Yine o ses. “Yapma. İstemiyorum. Lütfen.” Sözler aynıydı. Tonu daha da kederli. Berat başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi oldu. Bu yalnızca bir rüya değildi. Bir çocuk her gece aynı cümleyi neden söylerdi? Berat, sabah ilk iş olarak bir çocuk psikoloğuna randevu aldı. Doktor Sedef Hanım sevecen ve sabırlı bir kadındı. Ceylan odadayken pek konuşmadı ama odadan çıkınca Berat’la baş başa kaldıklarında şöyle dedi: “Ceylan, bastırılmış bir travmanın etkisi altında olabilir. Rüyalarında tekrar eden bu sözler, uyanıkken bastırdığı bir şeyi ifade ediyor olabilir.”
Berat yutkundu ama “Ben onun hep yanındaydım.” dedi. “Anneyle ilişki nasıl? Sizin ayrılığınızdan sonra hiç değişiklik yaşandı mı?” Berat gözlerini kaçırdı. Ceylan’ın annesi boşandıktan sonra uzak bir şehre taşınmıştı. Ayda bir kez görüşme hakkı vardı ama çoğu zaman ertelenmişti. Berat, “Annesine mi kızgın acaba? Onunla ilgili mi bu cümleler?” diye sordu. Sedef Hanım ciddi bir ifadeyle cevapladı: “Bunu ancak Ceylan anlatır. Ama çocuklar çoğu zaman konuşmaz. O yüzden biz onları gözlemlemeliyiz.”
Berat, Ceylan’ın okul çantasını toparlarken çantasının küçük fermuarlı gözünde buruşmuş bir resim defteri buldu. Açtığında sayfalardan biri dikkatini çekti. Bir adam figürü vardı. Uzun boylu, başsız çizilmişti. Yanında küçük bir kız ağlıyordu. Kızın üstünde “Ceylan” yazıyordu. Bir başka sayfada bir kapı vardı. Arkasında karanlık bir oda. Berat’ın içini garip bir korku sardı. “Bu kim?” diye sormak istedi ama henüz zamanı değildi. Belki daha fazla iz gerekiyordu.
Berat, 3 ay sonra ilk kez Ceylan’ın annesiyle görüşmesini kabul etti. Ceylan önce sevinmiş gibi oldu ama yolda hiç konuşmadı. Annesinin evine geldiklerinde Berat kapının önünde bekledi. Bir saat sonra kapı tekrar açıldığında Ceylan, suskun gözleriyle boş bakıyordu. Annesi Fulya, Berat’a soğuk bir şekilde sadece “uykusu geldi” dedi. Ceylan, babasının elini hiç bırakmadan arabaya bindi. O gece yine aynı fısıltı. “Yapma, istemiyorum. Beni odaya koyma.” Berat’ın kalbi dondu.
Ertesi gün Berat, kızının çizim defterini de alarak tekrar Sedef Hanım’a gitti. Bu sefer ciddiyet daha büyüktü. Çocuk koruma birimine yönlendirme kararı verildi. Ama Berat’ın içindeki baba yüreği daha fazla bekleyemezdi. Gece Ceylan’la yatağa birlikte yattı. Uykuya daldığında fısıltılar yine başladı. Ama bu kez Berat, kızının elini tutarak sessizce sordu. “Kim yaptı kızım? Baban yanındayken söyle. Kim seni korkuttu?” Ceylan’ın gözleri aralandı. Yüzü soluktu ve dudaklarından şu kelimeler döküldü. “O, o adam annemin evinde beni karanlık odaya koyuyor. Beni korkutuyor baba.”
Berat’ın boğazı düğümlendi. “Ne adamı? Kim o?” Ceylan gözlerini tekrar kapatmadan önce fısıldadı. “Ali amca.” Fulya, “kızım alışsın” dedi. “Ama ben istemiyorum.” Berat doğruldu. Damarlarına buz gibi bir öfke yayılmıştı. Kızını kollarına alıp gözlerini tavana dikerken yemin etti. “Seni koruyacağım. Ne olursa olsun.”
Berat o gece gözünü kırpmamıştı. Ceylan’ın sözleri beyninde yankılanıyordu. “Ali amca, karanlık oda, korkuyorum.” Kızı annesinin evinde Fulya’nın alışsın diyerek yanında tuttuğu bir adamdan korkuyordu. Berat’ın içinde bir baba değil, bir aslan uyanmıştı artık. Sabah gün doğarken kahvaltıyı bile hazırlamadan telefonunu aldı ve Fulya’yı aradı. Kadın uykulu bir sesle açtı. “Alo Fulya. Kim bu Ali amca?” Bir sessizlik oldu. Sonra Fulya kısa bir iç çekişle yanıtladı. “Berat, sabah sabah saçma sapan Ceylan’ın uykusunda sayıkladığı şeylerden haberdar mısın sen? Karanlık odaya kilitlendiğinden, korktuğundan. Bu Ali amca kim?” Fulya’nın sesi aniden sertleşti. “Ali benim nişanlım. Ceylan sadece biraz çekingen, alışır.”
Berat’ın yumruğu masaya indi. “Çekingen değil, korkuyor. Ona zarar veriyorsanız ne dediğini bilmeden konuşma.” Fulya çığlığı bastı. “Sen sadece babasısın. Onunla her gün ben yaşıyorum.” Berat derin bir nefes aldı. “İyi o zaman ben onu artık sana göndermeyeceğim. Gerekirse mahkemeye giderim.” Fulya sinirle telefonu kapattı. Berat, kızına bir daha zarar gelmemesi için yemin etti.
Ertesi gün Berat, çocuk hukuku konusunda uzman bir avukatla görüştü. Avukat Melek Hanım dosyayı incelediğinde başını salladı. “Eğer kızınızın sözleri kayda alınır, psikolog raporuyla desteklenirse geçici velayet davası açabiliriz. Ama annenin itirazı güçlü olur.” Berat hemen belgeleri toplamaya başladı. Psikolog raporu, Ceylan’ın çizimleri, uyku sırasında kaydedilen sesler. Melek Hanım’ın önerisi üzerine Ceylan’ı adli psikiyatriye de götürmeye karar verdi. Bu aşamada Berat için en zor şey, küçük kızının bu sürece yeniden girmesiydi. Ama mecburdu. Ceylan’ın güvende olması gerekiyordu.
Berat gece kızını yatırdığında yine yanında kaldı. “Ceylancığım,” dedi fısıltıyla. “Korkma, baba burada. Sana zarar veren kimse artık yaklaşamayacak.” Ceylan gözlerini kaçırdı. “Anne Ali amca kötü biri değil diyor ama ben korkuyorum.” Berat kızının ellerini tuttu. “O sana kötü bir şey yaptı mı? Elledi mi? Bağırdı mı?” Ceylan başını hafifçe salladı. “Beni karanlık odaya kilitledi. Ağlarsan seni annene şikayet ederim.” Berat’ın kalbi sıkıştı. Gözünden yaş aktı ama yüzünü çevirip kızına göstermedi. Bu yaş, bir babanın öfke ve acı karışımıydı.
Berat bir akşam Ceylan’ı yengesine bırakıp Fulya’nın evine gizlice gitti. Apartmanın giriş kapısında biraz bekledi. Bir kadının dışarı çıktığı anı fırsat bilip içeri sızdı. Üçüncü katta tanıdığı eski ev. Kapının aralığından içeriden gelen bir erkek sesi duyuldu. “Benimle ilgilenmiyor bile bu çocuk. Nankör.” Kadının sesi sinirliydi. “O 6 yaşında. Korkuyor işte. Benim evimde büyüyecekse kurallarıma da uymak zorunda.” Berat’ın nefesi daraldı. O adam Ali. Ceylan yalnızken nasıl konuşuyordu kim bilir.
Berat ertesi gün eve dönerken bir ses kayıt cihazı aldı. Küçük, hafif ve çocuk çantasına sığabilecek türden. Ceylan’a sevgiyle yaklaştı. “Bugün Ali amcanın evine gideceksin ya. Sana yeni bir çanta aldım. Bu oyuncak gibi ama ses kaydediyor. Ne konuşulursa her şeyi saklıyor.” Ceylan korkarak baktı. “Gerekirse baban seni tamamen yanına alacak ama önce ne yaşadığını ispat etmeliyiz.” Kız sadece başını salladı.
Berat o gece sabaha kadar uyuyamadı. Ertesi gün Ceylan’ı Fulyaya’ya teslim etti. İçindeki her çığlıkla birlikte. Ceylan akşam eve döndüğünde sessizdi. Berat, kucağına aldığı saçlarını okşadı. “Çok cesursun.” dedi. Fısıltıyla kayıt cihazını aldı, bilgisayara bağladı. İlk başta sıradan konuşmalar, sonra aniden yüksek bir erkek sesi. “Yine mi ağlıyorsun? Seni o odaya kilitlemek istemiyorum ama sen beni zorluyorsun.” Ceylan’ın fısıltısı “Yapma, lütfen. Yeter artık, annen gelsin de görsün seni. O zaman anlarsın.” Berat kulaklıkları fırlattı. Elinde artık gerçek vardı. Sadece bir babanın öfkesi değil, adaletin de müdahale etmesi gereken bir durum.
Berat sabaha kadar uyumadan kaydı tekrar tekrar dinledi. Kızının titreyen sesi, adamın tehdit dolu bağırışları. Her cümle babalığını yırtıyor, içini liğime liyime ediyordu. Sabah ilk işi Melek Hanım’ı aramak oldu. “Kanıt elimde. Hem ses kaydı var, hem Ceylan’ın çizdiği resimler, hem de psikoloğun ön raporu.” Avukat bir an sustu. “Berat Bey, bu durumda geçici velayet başvurusunu hemen yapıyoruz. Ceylan’ın korunması gerek. Mahkeme birkaç gün içinde duruşma günü verir.” Berat, dosyaları dijital ve fiziki olarak avukatlık bürosuna teslim etti. Bu mücadele başlamıştı artık. Yalnızca bir babanın değil, bir çocuğun sessiz çığlıklarını mahkemeye taşınma vaktiydi.
Fulya, Berat’ın dava açtığını duyunca çılgına döndü. Evine gidip kapısını yumrukladı. “Sen Ceylan’ı benden mi almaya çalışıyorsun? Sen onun için yıllarca yoktun.” Berat sakin kaldı. “Ben yokken senin hayatına kimleri aldığın ortada. O adam Ceylan’a zarar veriyor. Ses kayıtları elimde.” Fulya’nın sesi aniden sertleşti. “Ali benim nişanlım. Ceylan sadece biraz çekingen, alışır.” Berat’ın yumruğu masaya indi. “Çekingen değil, korkuyor. Ona zarar veriyorsanız ne dediğini bilmeden konuşma.” Fulya çığlığı bastı. “Sen sadece babasısın. Onunla her gün ben yaşıyorum.” Berat derin bir nefes aldı. “İyi o zaman ben onu artık sana göndermeyeceğim. Gerekirse mahkemeye giderim.” Fulya sinirle telefonu kapattı.
Berat, kızına bir daha zarar gelmemesi için yemin etti. Ertesi gün Berat, çocuk hukuku konusunda uzman bir avukatla görüştü. Avukat Melek Hanım dosyayı incelediğinde başını salladı. “Eğer kızınızın sözleri kayda alınır, psikolog raporuyla desteklenirse geçici velayet davası açabiliriz. Ama annenin itirazı güçlü olur.” Berat hemen belgeleri toplamaya başladı. Psikolog raporu, Ceylan’ın çizimleri, uyku sırasında kaydedilen sesler. Melek Hanım’ın önerisi üzerine Ceylan’ı adli psikiyatriye de götürmeye karar verdi. Bu aşamada Berat için en zor şey, küçük kızının bu sürece yeniden girmesiydi. Ama mecburdu. Ceylan’ın güvende olması gerekiyordu.
Berat gece kızını yatırdığında yine yanında kaldı. “Ceylancığım,” dedi fısıltıyla. “Korkma, baba burada. Sana zarar veren kimse artık yaklaşamayacak.” Ceylan gözlerini kaçırdı. “Anne Ali amca kötü biri değil diyor ama ben korkuyorum.” Berat kızının ellerini tuttu. “O sana kötü bir şey yaptı mı? Elledi mi? Bağırdı mı?” Ceylan başını hafifçe salladı. “Beni karanlık odaya kilitledi. Ağlarsan seni annene şikayet ederim.” Berat’ın kalbi sıkıştı. Gözünden yaş aktı ama yüzünü çevirip kızına göstermedi. Bu yaş, bir babanın öfke ve acı karışımıydı.
Berat bir akşam Ceylan’ı yengesine bırakıp Fulya’nın evine gizlice gitti. Apartmanın giriş kapısında biraz bekledi. Bir kadının dışarı çıktığı anı fırsat bilip içeri sızdı. Üçüncü katta tanıdığı eski ev. Kapının aralığından içeriden gelen bir erkek sesi duyuldu. “Benimle ilgilenmiyor bile bu çocuk. Nankör.” Kadının sesi sinirliydi. “O 6 yaşında. Korkuyor işte. Benim evimde büyüyecekse kurallarıma da uymak zorunda.” Berat’ın nefesi daraldı. O adam Ali. Ceylan yalnızken nasıl konuşuyordu kim bilir.
Berat ertesi gün eve dönerken bir ses kayıt cihazı aldı. Küçük, hafif ve çocuk çantasına sığabilecek türden. Ceylan’a sevgiyle yaklaştı. “Bugün Ali amcanın evine gideceksin ya. Sana yeni bir çanta aldım. Bu oyuncak gibi ama ses kaydediyor. Ne konuşulursa her şeyi saklıyor.” Ceylan korkarak baktı. “Gerekirse baban seni tamamen yanına alacak ama önce ne yaşadığını ispat etmeliyiz.” Kız sadece başını salladı.
Berat o gece sabaha kadar uyuyamadı. Ertesi gün Ceylan’ı Fulyaya’ya teslim etti. İçindeki her çığlıkla birlikte. Ceylan akşam eve döndüğünde sessizdi. Berat, kucağına aldığı saçlarını okşadı. “Çok cesursun.” dedi. Fısıltıyla kayıt cihazını aldı, bilgisayara bağladı. İlk başta sıradan konuşmalar, sonra aniden yüksek bir erkek sesi. “Yine mi ağlıyorsun? Seni o odaya kilitlemek istemiyorum ama sen beni zorluyorsun.” Ceylan’ın fısıltısı “Yapma, lütfen. Yeter artık, annen gelsin de görsün seni. O zaman anlarsın.” Berat kulaklıkları fırlattı. Elinde artık gerçek vardı. Sadece bir babanın öfkesi değil, adaletin de müdahale etmesi gereken bir durum.
Berat sabaha kadar uyumadan kaydı tekrar tekrar dinledi. Kızının titreyen sesi, adamın tehdit dolu bağırışları. Her cümle babalığını yırtıyor, içini liğime liyime ediyordu. Sabah ilk işi Melek Hanım’ı aramak oldu. “Kanıt elimde. Hem ses kaydı var, hem Ceylan’ın çizdiği resimler, hem de psikoloğun ön raporu.” Avukat bir an sustu. “Berat Bey, bu durumda geçici velayet başvurusunu hemen yapıyoruz. Ceylan’ın korunması gerek. Mahkeme birkaç gün içinde duruşma günü verir.” Berat, dosyaları dijital ve fiziki olarak avukatlık bürosuna teslim etti. Bu mücadele başlamıştı artık. Yalnızca bir babanın değil, bir çocuğun sessiz çığlıklarını mahkemeye taşınma vaktiydi.
Fulya, Berat’ın dava açtığını duyunca çılgına döndü. Evine gidip kapısını yumrukladı. “Sen Ceylan’ı benden mi almaya çalışıyorsun? Sen onun için yıllarca yoktun.” Berat sakin kaldı. “Ben yokken senin hayatına kimleri aldığın ortada. O adam Ceylan’a zarar veriyor. Ses kayıtları elimde.” Fulya’nın sesi aniden sertleşti. “Ali benim nişanlım. Ceylan sadece biraz çekingen, alışır.” Berat’ın yumruğu masaya indi. “Çekingen değil, korkuyor. Ona zarar veriyorsanız ne dediğini bilmeden konuşma.” Fulya çığlığı bastı. “Sen sadece babasısın. Onunla her gün ben yaşıyorum.” Berat derin bir nefes aldı. “İyi o zaman ben onu artık sana göndermeyeceğim. Gerekirse mahkemeye giderim.” Fulya sinirle telefonu kapattı.
Berat, kızına bir daha zarar gelmemesi için yemin etti. Ertesi gün Berat, çocuk hukuku konusunda uzman bir avukatla görüştü. Avukat Melek Hanım dosyayı incelediğinde başını salladı. “Eğer kızınızın sözleri kayda alınır, psikolog raporuyla desteklenirse geçici velayet davası açabiliriz. Ama annenin itirazı güçlü olur.” Berat hemen belgeleri toplamaya başladı. Psikolog raporu, Ceylan’ın çizimleri, uyku sırasında kaydedilen sesler. Melek Hanım’ın önerisi üzerine Ceylan’ı adli psikiyatriye de götürmeye karar verdi. Bu aşamada Berat için en zor şey, küçük kızının bu sürece yeniden girmesiydi. Ama mecburdu. Ceylan’ın güvende olması gerekiyordu.
Berat gece kızını yatırdığında yine yanında kaldı. “Ceylancığım,” dedi fısıltıyla. “Korkma, baba burada. Sana zarar veren kimse artık yaklaşamayacak.” Ceylan gözlerini kaçırdı. “Anne Ali amca kötü biri değil diyor ama ben korkuyorum.” Berat kızının ellerini tuttu. “O sana kötü bir şey yaptı mı? Elledi mi? Bağırdı mı?” Ceylan başını hafifçe salladı. “Beni karanlık odaya kilitledi. Ağlarsan seni annene şikayet ederim.” Berat’ın kalbi sıkıştı. Gözünden yaş aktı ama yüzünü çevirip kızına göstermedi. Bu yaş, bir babanın öfke ve acı karışımıydı.
Berat bir akşam Ceylan’ı yengesine bırakıp Fulya’nın evine gizlice gitti. Apartmanın giriş kapısında biraz bekledi. Bir kadının dışarı çıktığı anı fırsat bilip içeri sızdı. Üçüncü katta tanıdığı eski ev. Kapının aralığından içeriden gelen bir erkek sesi duyuldu. “Benimle ilgilenmiyor bile bu çocuk. Nankör.” Kadının sesi sinirliydi. “O 6 yaşında. Korkuyor işte. Benim evimde büyüyecekse kurallarıma da uymak zorunda.” Berat’ın nefesi daraldı. O adam Ali. Ceylan yalnızken nasıl konuşuyordu kim bilir.
Berat ertesi gün eve dönerken bir ses kayıt cihazı aldı. Küçük, hafif ve çocuk çantasına sığabilecek türden. Ceylan’a sevgiyle yaklaştı. “Bugün Ali amcanın evine gideceksin ya. Sana yeni bir çanta aldım. Bu oyuncak gibi ama ses kaydediyor. Ne konuşulursa her şeyi saklıyor.” Ceylan korkarak baktı. “Gerekirse baban seni tamamen yanına alacak ama önce ne yaşadığını ispat etmeliyiz.” Kız sadece başını salladı.
Berat o gece sabaha kadar uyuyamadı. Ertesi gün Ceylan’ı Fulyaya’ya teslim etti. İçindeki her çığlıkla birlikte. Ceylan akşam eve döndüğünde sessizdi. Berat, kucağına aldığı saçlarını okşadı. “Çok cesursun.” dedi. Fısıltıyla kayıt cihazını aldı, bilgisayara bağladı. İlk başta sıradan konuşmalar, sonra aniden yüksek bir erkek sesi. “Yine mi ağlıyorsun? Seni o odaya kilitlemek istemiyorum ama sen beni zorluyorsun.” Ceylan’ın fısıltısı “Yapma, lütfen. Yeter artık, annen gelsin de görsün seni. O zaman anlarsın.” Berat kulaklıkları fırlattı. Elinde artık gerçek vardı. Sadece bir babanın öfkesi değil, adaletin de müdahale etmesi gereken bir durum.
Berat sabaha kadar uyumadan kaydı tekrar tekrar dinledi. Kızının titreyen sesi, adamın tehdit dolu bağırışları. Her cümle babalığını yırtıyor, içini liğime liyime ediyordu. Sabah ilk işi Melek Hanım’ı aramak oldu. “Kanıt elimde. Hem ses kaydı var, hem Ceylan’ın çizdiği resimler, hem de psikoloğun ön raporu.” Avukat bir an sustu. “Berat Bey, bu durumda geçici velayet başvurusunu hemen yapıyoruz. Ceylan’ın korunması gerek. Mahkeme birkaç gün içinde duruşma günü verir.” Berat, dosyaları dijital ve fiziki olarak avukatlık bürosuna teslim etti. Bu mücadele başlamıştı artık. Yalnızca bir babanın değil, bir çocuğun sessiz çığlıklarını mahkemeye taşınma vaktiydi.
Fulya, Berat’ın dava açtığını duyunca çılgına döndü. Evine gidip kapısını yumrukladı. “Sen Ceylan’ı benden mi almaya çalışıyorsun? Sen onun için yıllarca yoktun.” Berat sakin kaldı. “Ben yokken senin hayatına kimleri aldığın ortada. O adam Ceylan’a zarar veriyor. Ses kayıtları elimde.” Fulya’nın sesi aniden sertleşti. “Ali benim nişanlım. Ceylan sadece biraz çekingen, alışır.” Berat’ın yumruğu masaya indi. “Çekingen değil, korkuyor. Ona zarar veriyorsanız ne dediğini bilmeden konuşma.” Fulya çığlığı bastı. “Sen sadece babasısın. Onunla her gün ben yaşıyorum.” Berat derin bir nefes aldı. “İyi o zaman ben onu artık sana göndermeyeceğim. Gerekirse mahkemeye giderim.” Fulya sinirle telefonu kapattı.
Berat, kızına bir daha zarar gelmemesi için yemin etti. Ertesi gün Berat, çocuk hukuku konusunda uzman bir avukatla görüştü. Avukat Melek Hanım dosyayı incelediğinde başını salladı. “Eğer kızınızın sözleri kayda alınır, psikolog raporuyla desteklenirse geçici velayet davası açabiliriz. Ama annenin itirazı güçlü olur.” Berat hemen belgeleri toplamaya başladı. Psikolog raporu, Ceylan’ın çizimleri, uyku sırasında kaydedilen sesler. Melek Hanım’ın önerisi üzerine Ceylan’ı adli psikiyatriye de götürmeye karar verdi. Bu aşamada Berat için en zor şey, küçük kızının bu sürece yeniden girmesiydi. Ama mecburdu. Ceylan’ın güvende olması gerekiyordu.
Berat gece kızını yatırdığında yine yanında kaldı. “Ceylancığım,” dedi fısıltıyla. “Korkma, baba burada. Sana zarar veren kimse artık yaklaşamayacak.” Ceylan gözlerini kaçırdı. “Anne Ali amca kötü biri değil diyor ama ben korkuyorum.” Berat kızının ellerini tuttu. “O sana kötü bir şey yaptı mı? Elledi mi? Bağırdı mı?” Ceylan başını hafifçe salladı. “Beni karanlık odaya kilitledi. Ağlarsan seni annene şikayet ederim.” Berat’ın kalbi sıkıştı. Gözünden yaş aktı ama yüzünü çevirip kızına göstermedi. Bu yaş, bir babanın öfke ve acı karışımıydı.
Berat bir akşam Ceylan’ı yengesine bırakıp Fulya’nın evine gizlice gitti. Apartmanın giriş kapısında biraz bekledi. Bir kadının dışarı çıktığı anı fırsat bilip içeri sızdı. Üçüncü katta tanıdığı eski ev. Kapının aralığından içeriden gelen bir erkek sesi duyuldu. “Benimle ilgilenmiyor bile bu çocuk. Nankör.” Kadının sesi sinirliydi. “O 6 yaşında. Korkuyor işte. Benim evimde büyüyecekse kurallarıma da uymak zorunda.” Berat’ın nefesi daraldı. O adam Ali. Ceylan yalnızken nasıl konuşuyordu kim bilir.
Berat ertesi gün eve dönerken bir ses kayıt cihazı aldı. Küçük, hafif ve çocuk çantasına sığabilecek türden. Ceylan’a sevgiyle yaklaştı. “Bugün Ali amcanın evine gideceksin ya. Sana yeni bir çanta aldım. Bu oyuncak gibi ama ses kaydediyor. Ne konuşulursa her şeyi saklıyor.” Ceylan korkarak baktı. “Gerekirse baban seni tamamen yanına alacak ama önce ne yaşadığını ispat etmeliyiz.” Kız sadece başını salladı.
Berat o gece sabaha kadar uyuyamadı. Ertesi gün Ceylan’ı Fulyaya’ya teslim etti. İçindeki her çığlıkla birlikte. Ceylan akşam eve döndüğünde sessizdi. Berat, kucağına aldığı saçlarını okşadı. “Çok cesursun.” dedi. Fısıltıyla kayıt cihazını aldı, bilgisayara bağladı. İlk başta sıradan konuşmalar, sonra aniden yüksek bir erkek sesi. “Yine mi ağlıyorsun? Seni o odaya kilitlemek istemiyorum ama sen beni zorluyorsun.” Ceylan’ın fısıltısı “Yapma, lütfen. Yeter artık, annen gelsin de görsün seni. O zaman anlarsın.” Berat kulaklıkları fırlattı. Elinde artık gerçek vardı. Sadece bir babanın öfkesi değil, adaletin de müdahale etmesi gereken bir durum.
Berat sabaha kadar uyumadan kaydı tekrar tekrar dinledi. Kızının titreyen sesi, adamın tehdit dolu bağırışları. Her cümle babalığını yırtıyor, içini liğime liyime ediyordu. Sabah ilk işi Melek Hanım’ı aramak oldu. “Kanıt elimde. Hem ses kaydı var, hem Ceylan’ın çizdiği resimler, hem de psikoloğun ön raporu.” Avukat bir an sustu. “Berat Bey, bu durumda geçici velayet başvurusunu hemen yapıyoruz. Ceylan’ın korunması gerek. Mahkeme birkaç gün içinde duruşma günü verir.” Berat, dosyaları dijital ve fiziki olarak avukatlık bürosuna teslim etti. Bu mücadele başlamıştı artık. Yalnızca bir babanın değil, bir çocuğun sessiz çığlıklarını mahkemeye taşınma vaktiydi.
Fulya, Berat’ın dava açtığını duyunca çılgına döndü. Evine gidip kapısını yumrukladı. “Sen Ceylan’ı benden mi almaya çalışıyorsun? Sen onun için yıllarca yoktun.” Berat sakin kaldı. “Ben yokken senin hayatına kimleri aldığın ortada. O adam Ceylan’a zarar veriyor. Ses kayıtları elimde.” Fulya’nın sesi aniden sertleşti. “Ali benim nişanlım. Ceylan sadece biraz çekingen, alışır.” Berat’ın yumruğu masaya indi. “Çekingen değil, korkuyor. Ona zarar veriyorsanız ne dediğini bilmeden konuşma.” Fulya çığlığı bastı. “Sen sadece babasısın. Onunla her gün ben yaşıyorum.” Berat derin bir nefes aldı. “İyi o zaman ben onu artık sana göndermeyeceğim. Gerekirse mahkemeye giderim.” Fulya sinirle telefonu kapattı.
Berat, kızına bir daha zarar gelmemesi için yemin etti. Ertesi gün Berat, çocuk hukuku konusunda uzman bir avukatla görüştü. Avukat Melek Hanım dosyayı incelediğinde başını salladı. “Eğer kızınızın sözleri kayda alınır, psikolog raporuyla desteklenirse geçici velayet davası açabiliriz. Ama annenin itirazı güçlü olur.” Berat hemen belgeleri toplamaya başladı. Psikolog raporu, Ceylan’ın çizimleri, uyku sırasında kaydedilen sesler. Melek Hanım’ın önerisi üzerine Ceylan’ı adli psikiyatriye de götürmeye karar verdi. Bu aşamada Berat için en zor şey, küçük kızının bu sürece yeniden girmesiydi. Ama mecburdu. Ceylan’ın güvende olması gerekiyordu.
Berat gece kızını yatırdığında yine yanında kaldı. “Ceylancığım,” dedi fısıltıyla. “Korkma, baba burada. Sana zarar veren kimse artık yaklaşamayacak.” Ceylan gözlerini kaçırdı. “Anne Ali amca kötü biri değil diyor ama ben korkuyorum.” Berat kızının ellerini tuttu. “O sana kötü bir şey yaptı mı? Elledi mi? Bağırdı mı?” Ceylan başını hafifçe salladı. “Beni karanlık odaya kilitledi. Ağlarsan seni annene şikayet ederim.” Berat’ın kalbi sıkıştı. Gözünden yaş aktı ama yüzünü çevirip kızına göstermedi. Bu yaş, bir babanın öfke ve acı karışımıydı.
Berat bir akşam Ceylan’ı yengesine bırakıp Fulya’nın evine gizlice gitti. Apartmanın giriş kapısında biraz bekledi. Bir kadının dışarı çıktığı anı fırsat bilip içeri sızdı. Üçüncü katta tanıdığı eski ev. Kapının aralığından içeriden gelen bir erkek sesi duyuldu. “Benimle ilgilenmiyor bile bu çocuk. Nankör.” Kadının sesi sinirliydi. “O 6 yaşında. Korkuyor işte. Benim evimde büyüyecekse kurallarıma da uymak zorunda.” Berat’ın nefesi daraldı. O adam Ali. Ceylan yalnızken nasıl konuşuyordu kim bilir.
Berat ertesi gün eve dönerken bir ses kayıt cihazı aldı. Küçük, hafif ve çocuk çantasına sığabilecek türden. Ceylan’a sevgiyle yaklaştı. “Bugün Ali amcanın evine gideceksin ya. Sana yeni bir çanta aldım. Bu oyuncak gibi ama ses kaydediyor. Ne konuşulursa her şeyi saklıyor.” Ceylan korkarak baktı. “Gerekirse baban seni tamamen yanına alacak ama önce ne yaşadığını ispat etmeliyiz.” Kız sadece başını salladı.
Berat o gece sabaha kadar uyuyamadı. Ertesi gün Ceylan’ı Fulyaya’ya teslim etti. İçindeki her çığlıkla birlikte. Ceylan akşam eve döndüğünde sessizdi. Berat, kucağına aldığı saçlarını okşadı. “Çok cesursun.” dedi. Fısıltıyla kayıt cihazını aldı, bilgisayara bağladı. İlk başta sıradan konuşmalar, sonra aniden yüksek bir erkek sesi. “Yine mi ağlıyorsun? Seni o odaya kilitlemek istemiyorum ama sen beni zorluyorsun.” Ceylan’ın fısıltısı “Yapma, lütfen. Yeter artık, annen gelsin de görsün seni. O zaman anlarsın.” Berat kulaklıkları fırlattı. Elinde artık gerçek vardı. Sadece bir babanın öfkesi değil, adaletin de müdahale etmesi gereken bir durum.
Berat sabaha kadar uyumadan kaydı tekrar tekrar dinledi. Kızının titreyen sesi, adamın tehdit dolu bağırışları. Her cümle babalığını yırtıyor, içini liğime liyime ediyordu. Sabah ilk işi Melek Hanım’ı aramak oldu. “Kanıt elimde. Hem ses kaydı var, hem Ceylan’ın çizdiği resimler, hem de psikoloğun ön raporu.” Avukat bir an sustu. “Berat Bey, bu durumda geçici velayet başvurusunu hemen yapıyoruz. Ceylan’ın korunması gerek. Mahkeme birkaç gün içinde duruşma günü verir.” Berat, dosyaları dijital ve fiziki olarak avukatlık bürosuna teslim etti. Bu mücadele başlamıştı artık. Yalnızca bir babanın değil, bir çocuğun sessiz çığlıklarını mahkemeye taşınma vaktiydi.
Fulya, Berat’ın dava açtığını duyunca çılgına döndü. Evine gidip kapısını yumrukladı. “Sen Ceylan’ı benden mi almaya çalışıyorsun? Sen onun için yıllarca yoktun.” Berat sakin kaldı. “Ben yokken senin hayatına kimleri aldığın ortada. O adam Ceylan’a zarar veriyor. Ses kayıtları elimde.” Fulya’nın sesi aniden sertleşti. “Ali benim nişanlım. Ceylan sadece biraz çekingen, alışır.” Berat’ın yumruğu masaya indi. “Çekingen değil, korkuyor. Ona zarar veriyors