“Deniz Kuvvetleri Yaşlı Adamı TCG Gemiye Almadı — Amiral ‘Bordo Bereli Komutanım’ Deyince…”

“Deniz Kuvvetleri Yaşlı Adamı TCG Gemiye Almadı — Amiral ‘Bordo Bereli Komutanım’ Deyince…”

Türk Donanması’nda Bir Vefa Hikayesi

İzmir Limanı’nda Sessiz Bir Bekleyiş

2023 yılının güneşli bir gününde, İzmir Limanı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın halka açtığı TCG Anadolu gemisini görmek isteyen binlerce kişiyle doluydu. Türkiye’nin gururu olan bu devasa savaş gemisi, mühendislik gücünün bir sembolüydü. Kalabalık, gemiye ulaşmak için uzun bir kuyruk oluşturmuştu.

Kuyruğun en sonunda, kalabalığın uğultusu içinde sessizce bekleyen yaşlı bir adam vardı: Yüzbaşı (E.) Kemal. Üzerinde sade bir ceket, başında yıpranmış bir şapka vardı. Yılların izini taşıyan yüzüne rağmen bakışları hâlâ asker gibiydi; kararlı, dik ve vakur. Sol bacağındaki hafif aksaklık, 1998’deki Karadeniz operasyonundan kalma bir yaraydı. Ankara’dan 8 saatlik yorucu bir otobüs yolculuğu yapmış, sadece bir kez daha denizi ve “nasıl değişti” diye merak ettiği gemileri görmek için gelmişti.

Davetiye Olmayan Onur

Sıra ona geldiğinde, girişteki genç bir deniz eri onu durdurdu ve kısa, resmi bir tonda “Davetiye?” diye sordu. Kemal, davetiyesinin olmadığını, sadece eski bir deniz subayı olarak gemiyi görmek istediğini, 30 yıl hizmet ettiğini belirterek emekli kimliğini gösterdi. Ancak genç asker, kuralların kesin olduğunu ve sadece davetliler ile ailelerin içeri alınabileceğini söyledi.

Çevredeki insanların homurdanmaları üzerine Kemal, ne tartıştı ne de öfkelendi; sadece boynunu eğdi. “Tamam evladım,” diyerek kenara çekildi. Yakındaki bir banka oturup, elindeki 1985’ten kalma sararmış siyah-beyaz fotoğrafa daldı. Fotoğrafta genç, gururlu bir yüzbaşı ve silah arkadaşları vardı. O an, onca yıl görev yaptığı donanmanın yeni gemisine giremiyor olmanın burukluğunu yaşadı. “Deniz hala aynı kokuyor,” diye fısıldadı kendi kendine.

Komutanım!

Tam bu sırada, geminin güvertesindeki töreni bitirmiş olan Tuamiral Mehmet Bey, korumaları ve kurmaylarıyla birlikte aşağı iniyordu. Mehmet Bey, yıllardır süregelen alışkanlıkla çevresini gözlerken, bankta oturan o yaşlı silüete takıldı. Yaklaştıkça adamın yüzü netleşti ve Amiral’in nefesi kesildi. Bu silüet, hayatının en kritik anında ona uzanan elin sahibiydi.

Mehmet Bey, titreyen bir sesle yaşlı adama yaklaştı: “Komutanım! Gerçekten siz misiniz?”

Yaşlı Kemal başını kaldırdı, yorgun ama tanıdık bir tebessümle: “Evet evladım… benim.”

O an, Tuamiral Mehmet Bey, rütbesine bakmaksızın dimdik durdu ve resmi bir asker selamı verdi. Tüm kalabalık sustu. Amiral, eski komutanının önünde saygıyla eğildi.

Vefa Dersi

Mehmet Bey, yanındaki şaşkın genç subaylara ve basına döndü ve fısıltıya dönen kalabalığa o gerçeği açıkladı: “Bu adam kim biliyor musun? Bu adam Yüzbaşı Kemal, emekli Bordo Bereli. Deniz Kuvvetlerinin en saygıdeğer subaylarından biri. 1995 yılında Ege Denizi’nde benim hayatımı kurtaran kişi.

Amiral, 1995 Kasım’ında, geminin şiddetli bir fırtınada dev bir dalgaya kapıldığı anı anlattı. Genç Teğmen Mehmet denize düşmüş, boğulmak üzereyken Yüzbaşı Kemal, mürettebatın tüm uyarılarına rağmen kendini fırtınalı sulara atarak onu kurtarmıştı. Saatler süren çaba sonucu Mehmet’i güverteye çıkardığında, Mehmet nefes almıyordu ve Kemal’in elleriyle yaptığı kalp masajı onu hayata döndürmüştü.

Bu açıklama üzerine, herkesin gözünde o yaşlı adam sadece bir emekli değil, yaşayan bir efsaneydi.

Geminin Onur Misafiri

Amiral Mehmet Bey, girişte kendisini içeri almayan genç askeri yanına çağırdı. Asker, utanç içinde diz çökmek isterken, Kemal eliyle onu durdurdu. “Dur evladım, suç sende değil. Görevini yaptın. Asıl görev, kuralları uygularken saygını kaybetmemektir. Ve sen o saygıyı kaybetmedin.”

Mehmet Bey, eski komutanının koluna girdi. “Komutanım, sizin davetiyeye ihtiyacınız yok. Bu gemi, bu liman, bu bayrak zaten sizin emeğinizle var. Lütfen benimle gelin. Bu geminin onur misafirisiniz. Size ait olan yeri göstermek istiyorum.”

Omuz omuza, bir amiral ve bir emekli yüzbaşı, ağır adımlarla gemiye doğru yürüdü. Köprüye ulaştıklarında tüm personel bir araya gelmiş, Kemal’in hikayesini dinlemişti. Mehmet, Kemal’i komuta koltuğuna oturttu. Yıllar sonra tekrar o koltuğa oturan Kemal, etrafındaki genç yüzlere baktı ve sadece şunu söyledi:

“Unutmayın evlatlar, deniz hata affetmez ama insan da unutmaz. Siz bu bayrağı taşıyorsunuz. Biz sadece teslim ettik.”

O gün İzmir Limanı’nda, rütbelerin geçici, karakterin ise kalıcı olduğu; gerçek kahramanların üniformayı çıkardıktan sonra bile sessizce hizmet etmeye devam ettiği bir kez daha hatırlandı.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News