DOKTORLAR İŞ ADAMINDAN VAZGEÇMİŞTİ… AMA BİR DUVARCI OLAĞANDIŞI BİR ŞEY YAPARAK ONU KURTARDI
.
.
Unutulmaz Dostluk
İstanbul’un kalbinde, Atatürk Hastanesi’nin koridorları her zamanki gibi telaşlıydı. Ancak 314 numaralı oda, oradaki herkes için farklı bir anlam taşıyordu. Mehmet Yılmaz Demir, ülkenin en güçlü iş adamlarından biri, üç haftadır katatonik haldeydi. Ülkenin en iyi doktorları, nörologları, tüm imkanları seferber etmişti ama Mehmet, sessizliğin içinde kaybolmuş gibiydi.
O gün, hastanenin üçüncü katında yenileme işleri yapan Ali Yıldırım, tesadüfen odaya yaklaştı. Gözleri dolu dolu, hafifçe fısıldadı: “Bu adamı tanıyorum.” Ali, yıllar önce genç bir işçi olarak Mehmet ile birlikte çalışmış, onunla dost olmuştu. Oysa şimdi, bu güçlü adam yatağa bağlı, hareketsizdi.
Ali, hastane yönetimine ailesiyle görüşmek istediğini söylediğinde, görevli hemşire Ayşe önce şüpheyle yaklaştı. Ancak Ali’nin samimiyeti, onun içtenliğini fark ettirdi. Mehmet’in kızı Zeynep ise odaya yaklaşan bu adamı görünce sinirlendi. “Burada ne işin var?” dedi sertçe. Ali, “Sizin babanızla yıllar önce birlikte çalıştım. Ona yardım etmek istiyorum,” diye yanıt verdi.
Doktor Ahmet Öztürk, hastanın durumu hakkında bilgi verdiği sırada Ali’nin varlığına şüpheyle baktı. Ancak Ali’nin Mehmet’in yanına yaklaşması, odadaki monitörlerde garip ama umut verici değişikliklere yol açtı. Ali, eski günlerden hikayeler anlattı, Mehmet’in sevdiği türküyü mırıldandı. Bu anlar, hastane personelini şaşkına çevirmişti.

Zeynep, Ali’nin anlattıklarıyla babasını hiç bilmediği yönleriyle tanıdı. Mehmet’in gençlik yıllarında inşaat işçisi arkadaşlarıyla kurduğu dostlukları, adaletli iş anlayışını öğrendi. Ali, babasının hayatını kurtardığını ve ona verdiği sözü hiç unutmadan her gün ziyaret ettiğini söyledi.
Ancak aile içinde işler kolay değildi. Mehmet’in küçük oğlu Emre, Ali’ye karşı temkinli ve düşmancaydı. Onun babasının eski işçisi olduğunu kabullenmekte zorlanıyordu. Fakat zamanla Ali’nin samimiyeti ve Mehmet üzerindeki olumlu etkisi, Emre’nin şüphelerini azalttı.
Mehmet’in eşi Aylin ise Ali’nin varlığından rahatsızdı. Geleneksel değerlere bağlı olan Aylin, bu samimi işçi dostunu kabul etmekte zorlanıyordu. Ancak Ali’nin dostluğu ve Mehmet üzerindeki etkisi zamanla onu da değiştirdi.
Ali’nin getirdiği eski belgeler ve babasının yazdığı mektuplar, Zeynep’in babasına dair bildiklerini değiştirdi. Mehmet, yıllar önce Ali’ye yazdığı ama göndermediği mektupta, hayatının yanlış yollara sapmasından duyduğu pişmanlığı dile getiriyordu.
Hastanedeki iyileşme süreci boyunca Ali, Mehmet’e eski günleri hatırlatan hikayeler anlattı, inşaat projelerinden, çalışanlara olan adaletli yaklaşımından bahsetti. Mehmet’in gözlerinde ilk kez uzun zamandır görmediği bir ışık belirdi.
Bir süre sonra Mehmet tamamen bilincini kazandı. Ali ve Mehmet, geçmişteki ortaklıklarını yeniden canlandırmaya karar verdiler. Mehmet, şirketin yarısını Ali’ye devretti ve birlikte yeni bir iş modeli kurmaya başladılar: çalışanlara kar payı, uygun fiyatlı kaliteli konutlar, çevreye saygı ve şeffaflık.
Bu yeni model, sektörde yankı uyandırdı. Bazıları eleştirirken, genç ve bilinçli müşteriler tarafından takdir edildi. Mehmet ve Ali, şirketin sosyal sorumluluk projelerini genişletti. Zeynep, sürdürülebilirlik konusunda uzmanlaşarak aile işine katkı sağladı.
Yıllar içinde Yılmaz ve Yıldırım İnşaat, Türkiye’de sosyal sorumluluk alanında örnek gösterilen bir firma oldu. Mehmet, Ali ve aileleri, dostluğun, dürüstlüğün ve insan sevgisinin iş dünyasında nasıl fark yaratabileceğini kanıtladı.
Bir gün, Mehmet ve Ali bahçede otururken torunları oynuyordu. Küçük çocuklar, büyüklerin dostluğunu izliyor, geleceğe umutla bakıyordu. Bu dostluk, sadece iki adamın değil, bir ailenin, bir toplumun dönüşümünün simgesiydi.