Koma Odasından Doğan Umut
İstanbul’un karmaşasında, yoğun bakım ünitesinin yarı karanlık odasında 24 yaşındaki hemşire Zeynep Kaya, 3 aydır komada yatan 35 yaşındaki milyoner Murat Özkan’ın bilinçsiz bedenine nazikçe dokunuyordu. Zeynep, onun yanında söylediği her kelimenin, her mırıldandığı ninninin, o karanlık zihinde küçük de olsa bir ışık huzmesi olduğunu bilmiyordu.
Zeynep, Trabzon’un küçük bir köyünden gelmişti. Hayali, insanlara şefkatle bakmak, onların acılarını hafifletmekti. İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde üç yerde çalışarak okulu finanse etmişti. Şimdi ise, gece vardiyalarının son durağı olan yoğun bakımda, hayatını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olan hastalarla mücadele ediyordu.

Murat Özkan, Türkiye’nin en zengin iş adamlarından biriydi. Teknoloji imparatorluğunun sahibi, dergilerin kapaklarından tanınan biriydi. Ancak 3 ay önce, yağmurlu bir gece TEM otoyolunda gerçekleşen feci bir kazada ağır beyin travması geçirmişti. Şimdi, yaşam destek cihazlarına bağlı, tamamen bilinçsiz bir halde yatıyordu.
Zeynep, her gece olduğu gibi, Murat’ın yatağına yaklaştı. Ona dokundu, nazikçe yıkadı, kaslarına masaj yaptı, çarşaflarını değiştirdi. Ona sadece bir hasta değil, hayata dönmek için savaşan bir insan gözüyle bakıyordu. O gece, sessizce fısıldadı: “İyi akşamlar Murat Bey. Lütfen savaşın. Nerede olursanız olun, hangi karanlıkta olursanız olun, lütfen savaşın. Biri sizi bekliyor, biri size ihtiyacı var.”
Murat’ın beyninde, Zeynep’in sesi ve dokunuşu karşılık buluyordu. Günler geçtikçe, nörolog Dr. Ahmet Yılmaz, Murat’ın beyin aktivitesinde hafif ama anlamlı artışlar fark etti. EEG’de dış uyaranlara tepki veren dalgalar gözlemlendi. Bu, tıp dünyasında nadir rastlanan bir durumdu.
Zeynep, Murat’la konuştuğunda, onun göz kapaklarının titrediğini, nabzının değiştiğini görüyordu. Ona ninniler söylüyor, umut dolu hikayeler anlatıyordu. Murat’ın beynindeki bu küçük uyanışlar, Zeynep’in sabrı ve sevgisi sayesinde mümkün olmuştu.
Bir gece, Zeynep yatağından kalkmaya hazırlanırken Murat’ın parmakları zar zor hareket etti. Zeynep, kapıda durdu, garip bir şeylerin değiştiğini hissetti. Döndü ve Murat’a baktı. Yüzünde, sanki rüyasında geri dönmek için savaşıyormuş gibi ince bir ifade vardı.
Ve o sabah, Murat yavaşça gözlerini açtı. Bulanık, şaşkın ama odaklanmış bir bakışla Zeynep’e baktı. Sessizlik içinde, hırıltılı bir sesle fısıldadı: “Sen…” Sonra tekrar bilinçsizliğe geri döndü.
Bu birkaç saniye, hem Zeynep hem de doktorlar için mucizenin başlangıcıydı. Murat’ın beyin fonksiyonları hızla iyileşmeye başladı. Hafızası sağlamdı, motor fonksiyonları kademeli olarak geri geliyordu. Komadan sonra böyle bir iyileşme nadirdi.
Zeynep ve Murat arasında, profesyonel sınırların ötesinde bir bağ oluşmaya başladı. Murat, Zeynep’in kendisiyle konuşmasını, ninniler söylemesini, dokunuşlarını duyduğunu ve hissettiğini itiraf etti. Zeynep ise, büyükannesinin hastalığı sırasında hemşirelerin sadece bedeni değil, ruhu da iyileştirdiğini görmüş ve o yoldan gitmek istemişti.
Ancak bu özel bağ, hastane yönetimi ve medya tarafından yanlış anlaşıldı. Murat’ın uyanışı medyaya yansıdı ve Zeynep’in hemşirelik görevi sorgulanmaya başladı. Sabah gazetesinde “Hemşire ve Milyoner: Aşk mı, Hesaplı Hareket mi?” başlıklı bir haber çıktı. Zeynep, ailesinden gelen baskı ve medyanın acımasız yorumlarıyla karşılaştı.
Hastane müdürü, Zeynep’i görevden uzaklaştırdı ve disiplin kuruluna sevk etti. Murat ise, Zeynep’in yanında olmaya kararlıydı. Onun iyileşmesinde Zeynep’in rolü büyüktü ve bunu herkesin bilmesini istiyordu.
Murat’ın uzun süredir görüşmediği kardeşi Ayşe Özkan, hastaneye gelerek Zeynep’i destekledi. Ayşe, Murat’ın Zeynep sayesinde gerçek mutluluğu bulduğunu ve onun hayatında önemli bir yer tuttuğunu söyledi.
Sonunda Murat, büyük bir basın toplantısı düzenledi. Zeynep’in yanında durarak, ona duyduğu sevgiyi ve minnettarlığı açıkladı. “Zeynep Kaya hayatımı kurtardı. Onun sesi, dokunuşu, sevgisi beni yaşama geri getirdi. Eğer kabul ederse, onunla evlenmek istiyorum,” dedi.
Zeynep, duygularını gizleyemedi ve Murat’ın teklifini kabul etti. İkisi birlikte Türkiye’nin en modern rehabilitasyon merkezlerinden birini kurdular. Zeynep, tıp müdürü oldu; Murat ise finansman sağladı.
Günler geçtikçe, Murat ve Zeynep’in aşkı, sosyal sınıfların ötesinde gerçek bir bağa dönüştü. Her zorluk, onları daha da yakınlaştırdı. Zeynep, hastalarının iyileşmesine yardımcı olurken, Murat da yeniden sevmeyi ve yaşamı öğrendi.
Bir gece, Zeynep ve Murat küçük dairelerinde otururken, Zeynep sordu: “Hiç o gece nöbetçi olmasaydım, ne olurdu sence?” Murat gülümsedi: “Kader bizi mutlaka bulurdu. Çünkü bazı insanlar birbirleri için yaratılmıştır.”
Ve böylece, sessizlik ve karanlıkta doğan bir aşk, hayatın en zor anlarında bile umut ve ışık olmaya devam etti.