Milyoner, bakıcıyı izlemek için gizli kameralar kurdu… ama asıl şoku oğlundan yaşadı.
.
.
Milyonerin Şoku: Gizli Kameralar ve Oğulun Sırrı
Tarık Özkan, başarılı bir iş adamı ve milyonerdi. Ancak, hayatında her şeyin mükemmel olduğunu düşündüğü bir dönemde, oğlu Cem’in bakıcısını izlemek için gizli kameralar kurmaya karar verdi. Arnavut köyündeki lüks malikanesinin her köşesine yerleştirilen bu kameralar, Tarık’ın içindeki paranoyayı besliyordu. Eşini kaybettikten sonra, Cem’in güvenliğini sağlamak için her şeyi yapmaya kararlıydı. Ancak bu karar, beklenmedik sonuçlar doğuracaktı.
Tarık, güvenlik şefine, “Bu kameraların hiçbiri görünmemeli,” dedi. Murat, eski bir polis olarak, patronunun endişelerini anlamıştı ama yine de, “Bey Tarık, gerçekten gerekli mi? Seda Hanım çok iyi bir insan gibi görünüyor,” diye sordu. Tarık, “Eşim Aylin’in ölümünden sonra Cem’i kaybetme riskini alamam,” diyerek karşılık verdi.
Cem, annesinin ölümünden sonra içine kapanmıştı. Geceleri kabuslar görüyor, gündüzleri ise herkesten uzak duruyordu. Doktorlar, zamanla geçeceğini ve sabırlı olmaları gerektiğini söylüyordu. Seda Aydın, bakıcı olarak eve geldiğinde, Tarık’ın içindeki korku ve endişe daha da arttı. Ancak, Cem’in Seda ile ilk kez gülümsemesi, Tarık’ı hem mutlu hem de endişelendirmişti.
Tarık, gizli kameraların ilk testini yaptı. Salon, mutfak, koridor, Cem’in oyun odası… Her yer kontrol altındaydı. Telefondaki uygulama sayesinde her açıyı izleyebiliyordu. Ancak, Aylin hayattayken evde neler olup bittiğini hiç merak etmemişti. Şimdi kaybının acısıyla birlikte derin bir suçluluk hissediyordu.
Bir gün, Tarık’ın telefonuna Seda’nın sesi geldi. “Tarık Bey, Cem biraz huzursuz. Galiba bir şey anlatmak istiyor ama çekiniyor. Acaba konuşabilir miyiz?” Tarık kalbi hızla atarak kameraları izledi. Seda, Cem’in yanında çömelmiş, çocuğun gözlerinin içine bakıyordu. Cem’in dudakları kıpırdıyor ama ses çıkmıyordu. Tarık, “Tabii hemen geliyorum,” dedi ama bunun yerine kameraların karşısına oturup izlemeye başladı.
Seda, Cem’e karşı sonsuz bir sabırla yaklaşıyor, çocuğun sevdiği oyuncakları tanımış, en sevdiği masalı öğrenmişti. Cem’in gözlerindeki ışık, annesini kaybettikten sonra ilk kez parlıyordu. Ancak Tarık güvenemiyordu. Zengin bir adamın en büyük laneti, güvenememekti. Herkes bir şey istiyor, herkes bir plan kuruyordu.
Cem, Seda ile bahçede oynarken Tarık ofisinden onları izliyordu. Artık ses net geliyordu. “Seda teyze, bana söylediğini babama söylemeyecek misin?” Cem’in sesi endişeliydi. Tarık’ın kalbi hızlandı. “Ne sırrı vardı oğlunun?” diye düşündü. Seda, “Hayır, Cem’in endişelendiği bir şey varsa babana söylememiz gerekebilir,” dedi. Cem, “Hayır, babam çok kızar çünkü kötü adam onun arkadaşı,” diye yanıtladı.
Tarık’ın dünyası sarsıldı. Kötü adam kimdi? Cem, “Dilek teyze, babamın kağıtlarını çalıyor. Geçen gece gördüm,” dedi. Tarık, kız kardeşi Dilek’in ismini duyduğunda şok oldu. “Emin misin Cem?” diye sordu. “Evet,” dedi Cem. Tarık, hemen bilgisayarını açtı ve şirket hesaplarını kontrol etmeye başladı. Son üç aydaki hareketleri inceledi. Normal görünüyordu ama içindeki şüpheler büyüyordu.

Dilek, Tarık’ın ofisine geldiğinde, Tarık onu dikkatle izledi. Kız kardeşi, her zamanki gibi neşeli görünüyordu ama Tarık, onun gözlerindeki sertliği fark etti. Dilek, “Abi, bu kadını gerçekten tanıyor musun?” diye sordu. Tarık, “Evet, tanıyorum,” dedi ama içindeki korku büyüyordu. Dilek’in Seda hakkında söyledikleri, Tarık’ı düşündürmeye başlamıştı.
O akşam, Tarık kameraları izlerken, Seda’nın Cem’i kucakladığını ve çocuğun ağladığını gördü. Tarık, “Cem, neden böyle düşünüyorsun?” diye sordu. Cem, “Çünkü artık biz üçümüz birlikteyiz,” dedi. Bu cümle, Tarık’ın kalbinde fırtınalar kopardı.
Ertesi gün, Tarık, Murat’a Dilek’in son üç aydaki tüm hareketlerini araştırmasını söyledi. Murat, “Patron, bu kız kardeşiniz,” dedi. Tarık, “Aile bağları bizi kör ediyor bazen,” diye düşündü. İki gün sonra Murat, elinde kalın bir dosyayla geldi. “Bulduklarım sizi şok edecek,” dedi. Dilek, şirket hesaplarından toplam 2 milyon lira transfer etmişti. Tarık, “Nasıl fark etmedim?” diye sordu. Murat, “Çünkü size güveniyordunuz,” dedi.
Tarık, Cem’i bulduğunda, çocuk hala Seda ile kitap okuyordu. “Cem, baban seni çok seviyor,” dedi Tarık. “Evet, ama Seda teyze beni cesur yaptı,” dedi Cem. Tarık, Seda’ya baktı ve onun sadece Cem’e bakmadığını, aynı zamanda ona güç verdiğini düşündü.
O akşam, Tarık, Dilek ile konuşmaya karar verdi. Ancak önce kanıtları güvende tutacaktı. “Yarın çok önemli bir gün olacak,” dedi Seda. Tarık, “Evet ama siz de kendinizi koruyun,” dedi. Bu samimi endişe Tarık’ın kalbini ısıttı.
Dilek, Tarık’ın ofisine geldiğinde, Tarık onunla yüzleşti. “Bu transfer belgeleri nedir?” diye sordu. Dilek’in yüzündeki renk uçtu ama hemen toparlandı. “Hangi transferler?” dedi. Tarık, “2 milyon lira rutin işlem mi?” diye sordu. Dilek, “Bu yanlış anlaşılma olmalı,” diye yanıtladı. Tarık, “Benim oğlumu tehdit etmek geçici miydi?” dedi.
Dilek’in gözleri parladı. “O çocuk her şeyi mahvediyor,” dedi. Tarık, “Seda’yı karıştırma,” dedi. Dilek, “O kadın seni de etkilemiş. Bir ay bile olmadı. Sen ona aşık oldun,” dedi. Tarık, Dilek’in sözlerinde bir gerçeklik payı olup olmadığını düşünmeye başladı.
Tam o sırada, kapı açıldı ve Murat içeri girdi. Arkasında iki polis vardı. “Dilek Özkan, zimmete para geçirmek suçundan tutuklusunuz,” dediler. Dilek, “Hayır, Tarık bunu yapamazsın. Ben senin kardeşinim,” diye bağırdı. Tarık, “Kardeşim olsaydın, oğluma zarar vermezdin,” dedi.
Polisler Dilek’i götürürken, Tarık derin bir üzüntü hissetti. “Bu bitmedi Tarık. O kadın seni kullanıyor. Bir gün anlayacaksın,” diye bağırdı Dilek. Tarık, Murat’a döndü. “Seda ve Cem nerede?” diye sordu. Murat, “Evde, güvende,” dedi.
Tarık, eve geldiğinde Seda endişeli görünüyordu. Cem, oyuncaklarıyla oynuyordu. “Her şey yolunda mı?” diye sordu Seda. Tarık, “Artık yolunda. Dilek artık kimseye zarar veremez,” dedi.
Cem, “Dilek teyze artık gelmiyor mu?” diye sordu. Tarık, “Hayır oğlum. O başka yere taşındı,” dedi. Cem, “İyi, o zaman artık korkmayacağım,” dedi. Bu sözler, Tarık’ın kalbini sızlattı.
Oğlunun cesur olduğunu bilmek, Tarık için büyük bir teselli oldu. “Sen çok cesursun. Babanı korudun,” dedi. Cem, “Seda teyze beni cesur yaptı,” diye yanıtladı. Tarık, Seda’ya baktı ve bu kadının sadece onun değil, Cem’in de hayatında ne kadar önemli olduğunu düşündü.
O akşam, Tarık, tüm evi dolaşarak gizli kameraları tek tek söktü. İçindeki utancı bastırmaya çalışarak son kamerayı da çıkardıktan sonra salona indi. Seda, Cem’in ertesi günkü derslerini hazırlıyordu.
“Seda Hanım, sizinle konuşabilir miyiz?” dedi Tarık. Seda başını kaldırdı. “Tabii.” Tarık, “Size özür borçluyum. Sizi gizlice izledim,” dedi. Seda, “Bunu biliyordum,” diye yanıtladı. “Bir baba olarak endişelerinizi anlıyorum,” dedi.
Tarık, “Ben ne kadar körmüşüm,” dedi. Seda, “Siz bir babaydınız. Yaralı, korkmuş ama seven bir baba,” diye yanıtladı. Tarık, “Bu sadece iş değil. Siz Cem’e annesini hatırlattınız. Ona sevgiyi, güveni geri verdiniz,” dedi.
Seda’nın gözleri doldu. “Cem özel bir çocuk. Onu sevmemek imkansız,” dedi. Tarık, “Sizinle bir teklifim var. Şirkette bir pozisyon. Çocuk gelişimi departmanı,” dedi. Seda, “Ama ben sadece bakıcıyım,” diye yanıtladı. Tarık, “Siz çok daha fazlasısınız. Siz bir iyileştiricisiniz,” dedi.
Seda, “Bu çok cömert bir teklif ama ben Cem’in bakıcısı olmaktan mutluyum,” dedi. Tarık, “Peki her ikisi birden olsanız? Hem Cem’in bakıcısı hem departman yöneticisi,” dedi. Seda düşündü. “Bu Cem’i nasıl etkiler?” diye sordu. Tarık, “Onu daha mutlu eder. Çünkü siz burada olacaksınız. Kalıcı olarak,” dedi.
Bu sözlerin anlamı her ikisi için de netti ama henüz söylemeye hazır değillerdi. “Bu karar çok önemli. Düşünmem lazım,” dedi Seda. Tarık, “Siz sadece Cem’in değil, benim de hayatımı değiştirdiniz,” dedi.
Cem, babası ve Seda ile birlikte olmak istediğini söylediğinde, Tarık ve Seda birbirlerine baktılar. Cem, “Baba, Seda teyze birlikte gelebilir misiniz?” dedi. Tarık, “Tabii oğlum,” dedi. Üçü birlikte yukarı çıktılar. Cem yatağına girdi. Tarık bir yanına, Seda diğer yanına oturdu.
Cem, “Üzülmeyeceğim değil mi?” diye sordu. Tarık, “Neden böyle düşünüyorsun?” diye yanıtladı. Cem, “Çünkü artık biz üçümüz birlikteyiz,” dedi. Bu masum cümle, iki yetişkinin kalbinde fırtınalar kopardı. “Evet oğlum,” dedi Tarık. “Artık hep birlikte olacağız.”
O gece, Cem uzun zamandır hiç uyanmadan sabaha kadar uyudu. Altı ay sonra, Arnavut köyündeki malikane artık bambaşka bir yerdi. Tarık, Seda ve Cem gerçek bir aile olmuşlardı. Seda, Tarık’ın teklifini kabul etmişti.
Cem, bahçede top oynarken öğretmeninin sorduğu soruyu anlattı. “Annen kim?” diye sordu öğretmen. Cem, “Benim iki annem var. Biri gökteki melek annem, biri de yerdeki Seda annem,” dedi. Bu sözler, Seda’nın gözlerini doldurdu. Tarık, “Sen çok şanslı bir çocuksun,” dedi.
O akşam, Tarık ve Seda terasta otururken, İstanbul’un ışıkları uzakta parlıyordu. Tarık, “Bu altı ay nasıl geçti bilmiyorum. Sanki yıllarca böyle yaşıyoruz gibi,” dedi. Seda, “Cem çok değişti. Artık çok daha mutlu,” diye yanıtladı.
Tarık, “Eskiden herkesten şüphe ederdim. Şimdi güvenmeyi öğreniyorum,” dedi. Seda, “Bu kolay olmamıştır,” dedi. Tarık, “Hayır, kolay olmadı ama siz öğrettiniz,” dedi.
O sırada telefon çaldı. Murat, “Patron, Dilek Hanım’la ilgili haber var,” dedi. Tarık, “Dinliyorum,” diye yanıtladı. Murat, “Mahkeme kararı çıktı. İki yıl hapis, üç yıl denetimli serbestlik. Ama bir şey daha var,” dedi. Tarık, “Ne?” diye sordu. Murat, “Mektup yazmış. Özür dilemiş ve çocukları için yardım istemiş,” dedi.
Tarık, “Emin misiniz?” diye sordu. Murat, “Eminim. Dilek beni kandırdı ama o çocuklar masum,” dedi. Seda, “Bu karar sizi mutlu etti mi?” diye sordu. Tarık, “Evet. Çünkü öfke taşımak yorucu. Affetmek özgürleştiriyor,” dedi.
Seda, “Bunu da mı ben öğrettim?” diye sordu. Tarık, “Hayır. Bunu Cem öğretti,” dedi.
Bir sessizlik oldu. Tarık, “Seda, uzun zamandır içimde bir şey var,” dedi. Seda, “Evet?” diye yanıtladı. Tarık, “Ben sizi seviyorum,” dedi. Seda’nın kalbi hızla atıyordu. “Ben de sizi seviyorum,” dedi Seda.
Cem, “Baba, Seda teyze, gelin buraya,” diye seslendi. Tarık ve Seda, yukarı çıktıklarında Cem, gökyüzünde üç yıldızın yan yana olduğunu gösterdi. “Bu işaret mi?” diye sordu Cem. Tarık, “Belki de annen bize her şeyin yolunda olduğunu söylüyor,” dedi.
Ve mutlu oldular. Çünkü bazen en güvenilmez sandığımız insanlar, hayatımızdaki en büyük bereketler olabilir. Bu hikaye, şüphe ile başlayan bir yolculuğun güven ve sevgiyle sona erdiğini gösterdi. Çünkü bazen en karanlık gecelerden sonra en güzel sabahlar doğar.
.