Her gece son yolcusunun hep aynı kişi olduğunu… ama yüzünün değiştiğini keşfeden şoför

Her gece son yolcusunun hep aynı kişi olduğunu… ama yüzünün değiştiğini keşfeden şoför

İstanbul, gece yarısı, sahte bir huzurun içinde yüzer gibiydi. Gri arabasının direksiyonunda oturan Emre, yorgun bir kalbin atışları gibi yansıyan trafik lambalarının ışıklarını ön camda izliyordu. Üç yıldır bir ulaşım uygulaması için çalışıyordu ama son aylarda tuhaf bir şey onu huzursuz etmeye başlamıştı: her geceki son yolcusu hep farklı biri oluyordu, evet… ama aynı zamanda, değildi.
Her şey yağmurlu bir ocak gecesi başlamıştı. Uygulama, Kadıköy’ün ara sokaklarından birinde bir yolcu bildirimi gönderdi. Genç bir kadındı; siyah saçlı, kırmızı dudaklı, pahalı parfüm kokan bir pardösü giymişti. Az konuşuyordu ama bakışları insanın içini delip geçen türdendi.
—“Beni Karacaahmet Mezarlığı’na bırakabilir misin?” dedi doğrudan.
Emre şaşırdı. Gece saat ikide oraya gitmek isteyen biri nadirdi. Ama kabul etti. Yol boyunca kadın bir daha konuşmadı. Mezarlığa vardıklarında, nakit ödeyip hafifçe gülümsedi ve ana kapının gölgeleri arasında kayboldu.
Ertesi gece, aynı saatte, bir başka istek geldi. Aynı noktadan alınacak, aynı yere bırakılacak. Ama bu kez bir erkekti: uzun boylu, sakallı, gri atkılı. İlginç olan, sesinin tonu, camdan dışarı bakış şekli, hatta ellerinin titremesi bile bir önceki kadına birebir benziyordu.
Ve böyle başladı. Her gece farklı biri — bastonlu bir yaşlı kadın, kulaklık takan bir genç, hamile bir kadın, takım elbiseli bir adam… Hepsi aynı sessizlikte, ay ışığına bakan aynı gözlerle, ve aynı tonda adını söyleyerek vedalaşıyordu: “Teşekkürler, Emre.”
Başta bunun sadece tesadüf olduğunu düşündü. Belki algoritmanın tuhaf bir oyunuydu. Ama bir gece, mezarlığın kapısında bir yolcuyu bıraktığında, havanın olağandışı soğuk olduğunu fark etti. Arabada kimse yoktu… sadece arka koltukta duran taze bir çiçek buketi vardı.
—“Bunu ne zaman bıraktın?” diye mırıldandı aynaya bakarak.
Cevap gelmedi. Uygulama kapanmıştı. Ve koltukta kimsenin oturduğuna dair hiçbir iz yoktu.
O andan sonra Emre araştırmaya başladı. İsimleri, yüzleri, saatleri not aldı. Hepsi farklıydı ama görünmez bir bağla birbirine bağlıydı. Her birinin aynı günde ama farklı yıllarda trafik kazasında öldüğünü keşfetti. Ve hepsi bir şekilde onunla bağlantılıydı.
Bir gece, uygulama yeni bir çağrı gösterdi: Haydarpaşa Hastanesi’nden bir yolcu. Emre tereddüt etti, ama kabul etti. Oraya vardığında, bir hemşire arabaya yaklaştı.
—“Bay Emre Yalçın için mi geldiniz?” diye sordu.
Emre yutkundu.
—“Evet, benim.”
Kadın bir an durdu.
—“Ama… o adam on dakika önce öldü.”
Motor kendi kendine durdu. Dikiz aynasında Emre, arka koltukta oturan bir siluet gördü. Bu kez yüz değişmemişti. Kendisiydi.
—“Seni bekliyordum,” dedi yansıması.
Direksiyona dokunmadan araba hareket etmeye başladı. Uygulamanın ekranında yeni bir hedef belirdi: “Bilinmeyen.”
Ve ilk kez Emre korkmadı. Sadece derin bir huzur hissetti. Nihayet o gecelerin hepsinde nereye gittiğini anlamıştı.
Sabah olduğunda, arabası mezarlığın önünde bulundu. Motor hâlâ sıcaktı. Yan koltukta katlanmış bir not vardı:
“Bizi eve götürdüğün için teşekkürler.”

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News