El coche se hundió en el abismo y la niña sólo pudo susurrar: “Si hay una próxima vida, todavía te elegiré”. El coche…
“Son sözlerini söylemen için beş dakikan var,” dedi polis, masum bir adama kelepçeleri takarken. İstanbul güneşi acımasızca vuruyordu; sanki gökyüzü bile suçlulardan çok…
“Tienes cinco minutos para decir tus últimas palabras”, dijo el policía mientras le ponía las esposas a un hombre inocente. El sol de…
Kilisenin önündeki gelin mesajı aldı: “Gelmemeye karar verdim.” İzmir güneşi hem bir lütuf hem de bir lanet gibi tepeden vuruyordu. Beyaz çiçeklerle süslenmiş…
La novia frente a la iglesia recibió el mensaje: “No voy a ir.” El sol de Sevilla caía como una bendición y una…
Uyandığında hastane odasındaydı ve doktor ona şöyle dedi: “O, seni kurtarmak için… öldü.” Hastanenin beyaz ışığı gözlerini yakıyordu. Monitörün sesi, düzensiz nefes alışını…
Despertó en la habitación del hospital, y el médico le dijo: “Ella ha muerto… por salvarte.” La luz blanca del hospital le quemaba…
Yağmur Altında Oğluna Sarılan Kadın… Polis Kapıya Vurduğunda: “Cinayetle Tutuklusunuz.” Yağmur, geçmişi hatırlıyormuş gibi öfkeyle yağıyordu. Damlalar, teneke çatının üzerine sanki gökyüzü içeride…
La madre que abrazó a su hijo bajo la lluvia, mientras la policía tocaba a la puerta: “Está arrestada por asesinato.” La lluvia…