BAE İstihbaratı Türkiye’yi İzliyordu — Ankara Operasyonla Cevap Verdi

BAE İstihbaratı Türkiye’yi İzliyordu — Ankara Operasyonla Cevap Verdi

Kırmızı Dosya – Ankara’da Bir Casusluk Operasyonu

Ankara’da bir sabah, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın koridorlarında kırmızı uyarı işaretiyle kaplı gizli bir dosya açıldı. Dosyanın başında “Yabancı İstihbarat Faaliyeti – Öncelik: Kritik” notu vardı. İçindeki bilgiler, Türkiye’nin savunma sanayi ve dışişleri birimlerinde çalışan kritik personelin hedef alındığını gösteriyordu. Kimliği belirsiz bir yapı, bu isimlerin her adımını izliyor ve bilgi toplamaya çalışıyordu. Üstelik bu yapı, resmi olarak dost kabul edilen bir ülkenin, Birleşik Arap Emirlikleri’nin içinden çıkmıştı.

MİT, durumu ciddiyetle değerlendirdi. Siber istihbarat birimi, rutin taramalar sırasında bir GSM hattında olağan dışı sinyal hareketi tespit etti. Hat Türkiye’de satın alınmıştı, ama konum verileri bir İstanbul, bir Dubai, bir Abu Dhabi arasında gidip geliyordu. Aynı numara iki kıtada eşzamanlı görünüyordu. Analistler hattın tüm geçmişini, arama ve mesaj kayıtlarını, sosyal medya bağlantılarını günlerce inceledi. Binlerce veri satırı birleştirildiğinde ortaya çıkan tablo endişe vericiydi: Bu hat üzerinden onlarca sahte sosyal medya profili açılmış, her biri farklı bir mesleğe ve geçmişe sahipmiş gibi gösterilmişti. Hedefleri ise Türkiye’de kritik görevlerde bulunan kişilerdi.

Sahte profiller, özellikle savunma sanayinde çalışan uzmanlara, iş platformlarında yüksek maaşlı yurtdışı pozisyonları teklif ederek ulaşıyordu. Başlangıçta sıradan sorularla başlayan sohbetler, giderek derinleşiyor, projelerde kimlerin görev aldığı, ekiplerin nasıl örgütlendiği, kim kime rapor veriyor gibi hassas bilgiler toplanıyordu. İkinci hedef dışişleri personeliydi. Sahte hesaplar, bakanlığa ait hatları kullanmaya çalışanlarla temas kurmaya çalışıyor, Türkiye’nin diplomatik iletişim ağını anlamaya çalışıyordu. Üçüncü ve en karmaşık hedef grubu ise yabancı ülkelerin Türkiye’deki temsilcilikleriyle temas kuran personeldi. Onlar üzerinden hem Türkiye’nin hem de diğer ülkelerin diplomatik süreçlerine dair veri toplanıyordu.

Analistler, bu girişimlerin rastgele bir saldırı olmadığını, profesyonel bir istihbarat operasyonu olduğunu anladı. Sıradan bir korsan ya da dolandırıcı değil, disiplinli bir istihbarat yapılanmasıydı. Geriye tek bir soru kalmıştı: Bu operasyonu kim yönetiyordu?

Hat İstanbul’da 32 yaşındaki bir erkek tarafından satın alınmıştı. Görünüşte ithalat-ihracat işleriyle uğraşan sıradan biriydi. Ancak son bir yılda dokuz kez Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmiş, her ziyaret olağanüstü kısa sürmüştü. Teşkilat bu kişiyi “Kuriyer Kod” adıyla takibe aldı. İletişimleri dinlendi, banka hareketleri incelendi, sosyal çevresi haritalandı. Kuriyer, üç başka kişiyle düzenli temas halindeydi. Hepsi son aylarda BAE’ye gitmiş, hesaplarında açıklanamayan para girişleri görülmüş, tanışıklıklarını gizlemeye çalışmıştı. Dördüncü bir isim ise altı ay önce Dubai’ye yerleşmişti ve muhtemelen operasyonun koordinasyonunu yürütüyordu.

MİT, dört kişiyi net şekilde belirledi ama hemen harekete geçmedi. Çünkü yalnızca bu dört kişiyi yakalamak yeterli değildi. Arkalarındaki yapıyı, hangi istihbarat servisine bağlı olduklarını, topladıkları bilgileri nereye aktardıklarını ve başka hücrelerin olup olmadığını anlamak gerekiyordu. Haftalar süren takipte, tüm telefon görüşmeleri kaydedildi, mesaj akışları çözümlendi, buluşmalar izlendi, para hareketleri kayıt altına alındı.

Kuriyer, hattı satın alıp BAE’ye taşıyan lojistikçiydi. “Bağlantı Kod” adlı ikinci şüpheli, sahte profilleri yöneten, hedefleri seçen ve mesaj trafiğini yönlendiren kişiydi. “Gölge Kod” adlı üçüncü şüpheli ise savunma sanayi şirketlerinin çevresinde fiziki takip yapıyor, araç plakalarını kaydediyor ve fotoğraflar çekiyordu. Kritik kırılma noktası, Gölge Kod’un kullandığı şifreli mesajlaşma uygulamasının çözülmesiyle ortaya çıktı. Mesajlarda “Abu Dhabi merkez onay verdi. Bayraktar listesi tamamlandı. Sonraki hedef TUSAŞ” ifadeleri vardı. Böylece emirlerin BAE’nin başkentinden geldiği kesinleşti.

Dosya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Savcılık, siyasal veya askeri casusluk suçlamasıyla soruşturma başlattı. Ardından MİT merkezinde üst düzey bir toplantı yapıldı. Operasyon planı iki aşamalıydı: İlk aşamada Türkiye’deki üç hedef eşzamanlı alınacaktı. İkinci aşamada ise yurtdışındaki koordinatör için uluslararası yakalama kararı çıkarılacaktı.

İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi de operasyona dahil edildi. Üç ayrı tim, toplam 36 kişilik profesyonel ekip oluşturuldu. Hedeflerin adresleri son kez doğrulandı: Kuriyer Kadıköy’de eski bir apartmanda, Bağlantı Beylikdüzü’nde güvenlikli bir sitede, Gölge Beşiktaş’ta yüksek güvenlikli bir rezidansta yaşıyordu.

Her lokasyon için ayrı giriş stratejileri geliştirildi. Kadıköy’de klasik yöntemle kapı kontrollü güçle açılacaktı. Beylikdüzü’nde kartlı geçiş sistemi sadece timin girişine izin verecek şekilde devre dışı bırakılacaktı. Beşiktaş’ta ise çift yönlü bir giriş planlandı; ana ve servis asansörü aynı anda kullanılacaktı.

Operasyon tarihi 25 Kasım 2025 Salı, sabah 05.00 olarak belirlendi. Hedeflerin en derin uykuda olduğu, reaksiyon sürelerinin en yavaşladığı, sokak hareketliliğinin en az olduğu zaman aralığıydı. Son toplantı gece 17.00’de yapıldı. Kod kelimeleri, iletişim frekansları, tüm detaylar gözden geçirildi. Ekipler gece görüş cihazları, balistik yelekler, kelepçeler ve giriş ekipmanlarıyla donatıldı. Silahlar hazırdı ama emniyetleri kapalıydı; öncelik canlı yakalamaydı.

Gece İstanbul sakin görünüyordu. Boğazın üzerinde ince bir sis tabakası vardı. Beşiktaş’ta bir minibüste Yüzbaşı Kemal ve ekibi bekliyordu. 20 yıl sahada olan Kemal, sabrın operasyonun yarısı olduğunu biliyordu. Ekipler, termal görüntüyle hedefin derin uykuda olduğunu doğruladı. Kadıköy ve Beylikdüzü ekipleri de pozisyon aldı.

Saat 05.00’te şifreli kod kelimeyle operasyon başladı. Ekipler planlandığı gibi asansörlerle ve merdivenlerle hedef dairelere ulaştı. Kapılar kontrollü şekilde açıldı. Kemal ve Osman, Beşiktaş’ta ilk giren ikiliydi. Hedef yatakta şaşkın halde doğrulurken silaha uzandı, Kemal daha hızlı davranıp kolunu yakaladı. Yastığın altından dolu bir tabanca çıktı. Hedef kelepçelendi. Diğer timler de aynı anda başarıyla operasyonu tamamladı. Üç hedef 11 dakika içinde yakalandı.

Şüpheliler gözleri bağlanarak sorgu merkezine götürüldü. Sabah olduğunda şehir rutinine dönmüştü; kimse birkaç saat önce yaşanan operasyonu fark etmemişti. Ele geçirilen dijital materyaller incelendi. Şifreli mesajlarda “37 mühendis, 12 yönetici, 8 direktör” listesi ve aile bilgileri vardı. Hard disk’te dışişleri birimlerinin iç organizasyon şeması bile bulunuyordu.

Saat 11.30’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı basın açıklaması yaptı. “Birleşik Arap Emirlikleri istihbaratının Türkiye’de siyasal ve askeri casusluk faaliyetleri yürüttüğü, üç şüphelinin yakalandığı, dördüncü kişinin yurt dışında olduğu” açıklandı. Haber dünya basınında manşet oldu. Abu Dhabi ve Dubai sessizdi; diplomatik hatlar ise hareketlenmişti.

Dördüncü şüpheli, koordinatör kod adlı kişi hâlâ Dubai’deydi. İade edilmesi ihtimali zayıftı. Ancak MİT için bu bir son değil, yeni bir başlangıçtı. Çünkü koordinatör bir gün hata yapacak, güvenli bölgenin dışına çıkacaktı ve o gün Türkiye hazır olacaktı.

Çünkü Türkiye’nin gözleri her yerdeydi.

Bu hikaye, Ankara’da açılan bir dosyayla başlayan, sabır ve teknik zekâ ile yürütülen, uluslararası bir casusluk ağının çökertilme öyküsüdür. Türkiye’nin hassas kurumlarını koruyanların sessiz, ama kararlı mücadelesinin gerçek bir örneğidir.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News