Bakü’de Suikast Planlandı — MİT Uyardı, Azerbaycan Ekibi Son Anda Engelledi

Karanlık Gece: Bakü’de Bir Suikastın Gölgesinde
Bakü’de, üçüncü kattaki bir otel odasında üç adam sessizce bekliyordu. Odanın içine sinmiş ağır bir hava, günlerdir hiç dağılmamıştı. Kimse konuşmuyor, kimse hareket etmiyordu. Sanki nefesler bile tutulmuştu; tek bir şey bekleniyordu: Bir telefon. O telefonun çalmasıyla başlayacak süreç, sıradan bir operasyon olmayacaktı. Hedef, Azerbaycan Devlet Güvenlik Servisi’nin üst düzey yöneticilerinden biriydi. Planlanan suikast, iki gün sonra hayata geçirilecekti. Fakat o odadaki üç adam, bilmedikleri bir gerçeğin gölgesindeydi. Onları izleyen başka bir yapı, çoktan harekete geçmişti.
Ankara’da, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), iki ay önce şifreli bir iletişimi çözdükten sonra sürece dahil olmuştu. Yabancı bir hattan gelen tek bir kelime dikkat çekmişti: “Bakü.” Ardından bir diğeri: “Karanlık gece.” Bu, planlanan operasyonun koduydu. MİT, vakit kaybetmeden Azerbaycan’ı bilgilendirdi. İki kardeş ülke, kimsenin duymadığı bir karşı hamleye girişti. Dışarıdan bakıldığında hayat olağan akışındaydı; fuarlar düzenleniyor, trafik akıyor, sokaklar kalabalık görünüyordu. Ama derinde, görünmeyen bir savaş başlamıştı.
Ankara’da Başlayan Hikâye
MİT merkezinde, sabaha karşı saat beşti. Dinleme biriminde binlerce sinyal taranıyordu. Analist Elif, 32 yaşında ve yedi yıldır teşkilatta çalışıyordu. Elektronik istihbarat uzmanıydı ve karmaşık şifreleme yöntemlerini çözmesiyle tanınıyordu. O sabah, ekranda bir düzensizlik fark etti. Belirli bir frekansta, eşit olmayan aralıklarla gönderilen bir sinyal serisi vardı. Kaynağı belli değildi ama kullanılan şifreleme Elif’e tanıdık gelmişti. Daha önce bir yabancı istihbarat servisinin mesajlarında görmüştü. Sinyali büyütüp ham veriyi çekti. Ekranda harfler, sayılar ve semboller karışık haldeydi. İlk bakışta anlamsızdı, ama bir düzen vardı.
Elif, ana algoritmayı tespit etti. Birinci katmanı çözdü, ikinci katmanda da ilerledi. Üçüncü katmanda ise durdu; bu seviye, sıradan saha mesajı için fazla üst düzeydi. Durumu amiri Yusuf’a bildirdi. Yusuf, yıllarca sahada çalışmış, şimdi merkezde koordinasyondan sorumlu bir isimdi. Ekrana baktı, birkaç saniye sessiz kaldı. Kullanılan yöntem ciddi bir operasyon hazırlığına işaret ediyordu. Kripto çözüm ekibi çağrıldı. Çalışma üç saat sürdü. Sonunda mesaj ortaya çıktı: “Bakü, hedef onaylandı. Tarih 26. Ekip hazır.”
Yusuf, cümleleri bir kez daha okudu. Bakü, Azerbaycan’ın başkentiydi. 26, ayın 26. gününü işaret ediyordu. Yaklaşık üç hafta vardı. Hedef kimdi? Ekip kimlerden oluşuyordu? Hangi ülke bu ağı yönetiyordu? Henüz belli değildi, fakat bir gerçek açıktı: Türkiye’nin en yakın müttefiklerinden biri risk altındaydı.
İki Başkent Arasında Sessiz Koordinasyon
Mesaj, aynı sabah MİT Başkanlığı’na iletildi. Saat 09:00’da acil değerlendirme toplantısı yapıldı. Sinyalin teknik incelemesi derinleştirildi. Coğrafi iz sürme sistemi devreye alındı. Mesaj Orta Avrupa’daki bir sunucu üzerinden geçmişti, ama asıl kaynak daha doğudaydı. Birçok aracı sunucu kullanılmıştı. Toplantıda iki ihtimal öne çıktı: Gerçek bir suikast hazırlığı ya da bir aldatma operasyonu. Ancak Azerbaycan söz konusu olduğunda hata payı bırakılmadı. Karar verildi: Bakü uyarılacaktı.
Öğleden sonra, MİT Başkanlığı’ndan güvenli hatla Azerbaycan Devlet Güvenlik Servisi’ne ulaşıldı. Mesajın içeriği ayrıntılı biçimde aktarıldı. İlk tepki temkinliydi, ama Türkiye’den gelen uyarılar geçmiş deneyimler nedeniyle ciddiye alındı. MİT’in daha önce paylaştığı bilgiler, hem terör saldırılarının hem de bazı suikast planlarının engellenmesinde kritik rol oynamıştı. İki ülke arasında sahada gerçek bir güven ilişkisi vardı.
Bakü’de tüm kritik tesisler, devlet binaları ve üst düzey yetkililerin güzergâhları gözden geçirildi. Son haftalarda şehre giriş yapan yabancı grupların listesi çıkarıldı. Otel kayıtları incelendi. Aynı anda Ankara’da da Elif, yakaladığı frekansı bırakmadı. Aynı hattan yeni bir iletişim olup olmayacağını izlemeye devam etti.
Suikast Gölgesi Büyüyor
Üç gün sonra, sistem aynı frekanstan yeniden hareketlilik tespit etti. Yeni mesaj daha kısaydı: “Ekip yerleşti, gözetleme başladı.” Artık ortada sadece bir ihtimal değil, ilerleyen bir plan vardı. Bir ekip Bakü’ye girmiş, hedefi takip etmeye başlamıştı. Yusuf, hiç vakit kaybetmeden Azerbaycan’a ikinci bir rapor gönderdi: “Ekip sahada, gözetleme aşamasına geçtiler. Hedef büyük ihtimalle üst düzey bir isim. Güvenlik seviyesinin en üst düzeye çıkarılması önerilir.”
Bakü’de alarm seviyesi yükseltildi. Devlet Güvenlik Servisi, kritik konumdaki tüm isimlerin koruma tedbirlerini artırdı. Güzergâhlar değiştirildi, bazı toplantılar ertelendi, bazı programlar iptal edildi. Açık alan etkinlikleri yeniden değerlendirildi. İki başkent arasında günde iki kez güvenli hat üzerinden durum değerlendirmesi yapıldı.
Bakü’de Saha Çalışması
Bakü’de görevli Reşit, Azerbaycan Devlet Güvenlik Servisi’nde 18 yılı geride bırakmıştı. O sabah kendisine özel bir dosya verildi. Ankara’dan gelen uyarı dosyası. Amaç netti: Bakü’ye giren suikast ekibini bulmak. Reşit ekibini topladı, altı kişilik saha timi şehrin kritik bölgelerine dağıldı.
Araştırmanın ilk adımı otellerdi. Son iki haftada giriş yapan yabancılar, grup halinde gelenler, uzun süreli konaklayan ama kent içinde az hareket edenler, nakit ödemeyi tercih edenler… İlk taramada 23 grup şüpheli göründü, çoğu elendi. Geriye üç grup kaldı: 3 Avrupalı erkek, iki Ortadoğulu ve 4 Rus.
Avrupa grubunu izlemeye aldılar. Sabah 09:00’da otelden çıkıyorlardı, şehir gezisi yapıyor gibi görünseler de davranışları turistik değildi. Sık sık duruyor, çevreyi kontrol ediyor, telefonla kısa mesajlar gönderiyor ve devlet binalarının bulunduğu bölgelerde fazlaca zaman geçiriyorlardı. İçlerinden biri, 30’lu yaşlarında atletik yapılı, kısa saçlı bir adam, daha dikkat çekiciydi. Fotoğrafı Ankara’ya gönderildi. MİT’in yüz tanıma sistemi, adamı daha önce farklı ülkelerde yürütülen karanlık operasyonlarda tespit edilen bir profesyonelle eşleştirdi. Kimliği sahteydi. Paralı ajan kategorisindeydi.
Ortadoğulu iki erkek daha pasif bir profil çiziyordu. Otelden sık çıkmıyor, televizyon izliyor, yemek siparişi veriyor, düşük profilde kalıyorlardı. Rus pasaportlu dört kişilik grup ise ilginçti. İçlerinden biri sürekli şehirde dolaşıyor, rotaları düzensizdi. Ancak her karmaşık güzergâhın sonunda aynı noktaya uğruyordu: Azerbaycan İçişleri Bakanlığı’nın hemen yanındaki sokak.
Planın Son 48 Saati
Keskin nişancı ihtimali, bir apartmana gönderilen kargo kaydıyla güçlendi. Reşit, bu apartmanda üçüncü kattaki bir dairenin yabancı biri tarafından kiralandığını öğrendi. Gece yarısı özel tim binaya girdi. İçeride iki kişi vardı; biri pencere kenarında, diğeri masanın başında dürbünlü bir tüfekle. İkisi de sessizce teslim oldu. Ancak sorguda biri, “Yanlış yere odaklandınız,” dedi. Bu, bir oyalama hattı olabileceğini gösterdi. Aynı anda Avrupalı grubun otel odalarının boşaldığı anlaşıldı. Asıl suikast hazırlığı Avrupalı ekip üzerinden yürütülüyordu.
Reşit, elçinin rotasını bir kez daha inceledi. Bir kavşak öne çıktı: Elçinin aracı her sabah burada kırmızı ışıkta 30 saniye duruyordu. Bu, suikast için en uygun noktayı oluşturuyordu. Plan güncellendi. Kavşak ve çevresi kontrol altına alındı, binalar tarandı.
Son Saatler ve Saldırı
Sabah 06:30. Bakü’de trafik yeni yeni hareketleniyordu. Elçin, sabah rutinini tamamladıktan sonra evinden çıktı. Resmi araca bindi, güzergâh değişmedi. Araç İçişleri Bakanlığı’na doğru ilerlerken Reşit telsiz hattındaydı. “Hedef hareket halinde. İki dakika sonra kavşakta.” dedi.
Kavşak çevresindeki ajanlar pozisyon aldı. Araç kavşağa girdi, ışık kırmızıya döndü ve araç durdu. 10 saniye, 20 saniye… Derken Reşit, karşı binanın üçüncü katındaki pencerede bir hareket gördü. Telsize bilgi geçti: “Karşı bina, üçüncü kat.” Ekip binaya yöneldi. Aynı anda Reşit, “Araç hareket etsin!” diye komut verdi. Şoför, kırmızı ışığa rağmen devam etti. Tam bu sırada pencereden bir atış yapıldı. Kurşun, elçinin başının hemen yanından geçip koltuğa saplandı. Araç hızla bölgeden uzaklaştırıldı.
Ekip üçüncü kata ulaştı, kapı kırıldı, içeride iki kişi yakalandı. Ellerinde susturuculu tabanca ve operasyon ekipmanları vardı. Avrupalı ekip oldukları anlaşıldı. Elçin güvenli merkeze götürüldü, tıbbi kontrolden geçti. Fiziksel bir yaralanma yoktu. Elçin, Reşit’i aradı: “Teşekkür ederim.” Reşit, “Bana değil, birlikte çalıştığımız ekiplere,” dedi. Ankara’nın katkısı olmasaydı bu zincir oluşmazdı.
Sonuç ve Yeni Bir Başlangıç
Operasyonun ardından Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı kısa bir açıklama yaptı: “Devletimizin üst düzey yetkilisine yönelik saldırı girişimi önlenmiştir. İstihbarat birimlerimizin koordineli çalışması, olası bir felaketin önüne geçmiştir. Kardeş ülke Türkiye’nin desteği değerlidir.” Türkiye Dışişleri Bakanlığı da karşı açıklama yayınladı: “Azerbaycan’ın güvenliği, Türkiye’nin güvenliğidir. İşbirliği her alanda devam edecektir.”
Yakalanan saldırganların sorgusunda başlangıçta bilgi alınamadı. Ancak dijital materyaller incelendikçe, sürecin arkasında yabancı bir istihbarat servisinin olduğu tespit edildi. Motivasyonun, Türkiye-Azerbaycan işbirliğini hedef almak olduğu değerlendirildi. Operasyonun ardından iki ülke istihbarat birimleri arasında yeni protokoller yürürlüğe alındı. Ortak analiz hatları kuruldu, anlık veri paylaşım sistemleri genişletildi ve Bakü ile Ankara arasında ortak bir operasyon koordinasyon masası oluşturuldu.
O sabah Bakü’de bir suikast girişimi engellendi. Bir hayat kurtarıldı. Ama aslında, iki ülke arasındaki güven zinciri sahada bir kez daha perçinlendi.
Karanlık gece sona ermişti. Artık Bakü’nün sabahı, iki kardeş ülkenin ortak iradesiyle aydınlanıyordu.