Elli Yaşında İşten Kovuldu – Çöpten Topladıklarıyla Köyü Kurtardı!

Elli Yaşında İşten Kovuldu – Çöpten Topladıklarıyla Köyü Kurtardı!

Çöpten Doğan Umut – Ahmet Yılmaz’ın Yeniköy Mucizesi

Bursa’nın Mustafa Kemal Paşa ilçesindeki küçük bir tekstil fabrikasında 30 yıl boyunca çalışan Ahmet Yılmaz, 50 yaşında işten çıkarıldığında köydeki herkes onun hayatının bittiğini düşündü. Patronunun soğuk bir cümlesiyle sona eren iş hayatı, Ahmet’in sadece ailesini değil, kendi özgüvenini de sarsmıştı. “Ekonomik kriz var, gençler daha az maaş istiyor,” demişti patronu. Ahmet’in karısı Fatma Hanım gözyaşlarıyla “Ne yapacağız şimdi Ahmet?” diye sormuştu. Ahmet ise “Bir şey bulurum,” dese de sesi güvensizdi.

Aylarca iş aradı, her kapıdan aynı cevap geldi: “Yaşınız ilerlemiş, genç eleman arıyoruz.” Komşular acıyarak bakıyor, “Zavallı Ahmet, 50 yaşında işsiz kaldı, artık kim alır ki?” diye fısıldıyorlardı. Birikim bitince kredi ödemeleri de aksadı. Fatma Hanım, “Belki köye dönmeliyiz,” dedi. Ahmet başını eğdi, yenilgiyi kabul etti.

Köy, zamanın durduğu, gençlerin göç ettiği ve yaşlıların kaldığı 150 haneli bir yerdi. Ahmet’in babası Hüseyin Dede 82 yaşındaydı, kerpiç evde tek başına yaşıyordu. Oğlunun gelişine sevinmiş ama üzülmüştü. “Oğlum, şehirde iş bulamadın mı?” diye sordu. Ahmet utançla “Artık yaşlandım onlar için,” dedi.

Köy kahvehanesinde eski arkadaşlarıyla karşılaştı. Mustafa, Hasan, İbrahim… Hepsi çiftçilik yapıyordu. “Hoş geldin,” dediler ama gözlerinde acıma vardı. “Bizim gibi köyde kal artık. 50 yaşından sonra bitti iş hayatı,” diye eklediler. Ahmet bu sözleri duyunca içi burkuldu. Köyde herkes onu bitmiş bir insan olarak görüyordu. Fatma Hanım şehirde kızıyla kalıyor, Ahmet ise haftada bir telefon ediyordu ama konuşacak bir şey bulamıyordu.

İlk haftalar depresyona girdi. Sabah kalkmak istemiyor, günler televizyon karşısında geçiyordu. Hüseyin Dede, “Bahçede çalış biraz, insan çalışmazsa çürür,” dedi. Ahmet mecburen bahçeye çıktı ama isteksizdi. Bir gün köy meydanında çöp toplama aracını izlerken, konteynerden çıkan plastik şişeler, kırık elektronik eşyalar, hurda parçalar dikkatini çekti. Fabrikada atıkların nasıl değerlendirildiğini hatırladı. O gün birkaç plastik şişe ve kırık bir saat aldı. Komşular garipsedi, “Ahmet ne yapıyor, çöp mü karıştırıyor?” diye fısıldaştılar. Muhtar Veli Bey, “İhtiyacın mı var oğlum, söyle yardım edelim,” dedi. Ahmet ise “Sadece bakıyorum,” dedi ama kafasında bir fikir doğmuştu.

Babasının ahırını atölye yaptı. Eski aletlerle plastik şişeleri kesmeye başladı. “Oğlum ne yapıyorsun?” diye sordu Hüseyin Dede. “Bilmiyorum baba, ama bir şeyler yapmam lazım yoksa delireceğim,” dedi Ahmet. İlk gün sadece kesip biçti, ikinci gün parçaları birleştirdi. Üçüncü gün küçük bir araba ortaya çıktı. Tekerlekleri eski saatin çarklarından, gövdesi plastik şişelerden. Ahmet elindeki arabaya baktı, garip bir huzur hissetti. “Bak baba, çalışıyor,” dedi umutla. Hüseyin Dede gözlük takıp inceledi, “Sen bu elleri makine yapmak için kullanırdın. Şimdi çocuk sevinci için kullanıyorsun. İkincisi daha değerli,” dedi.

Köydeki çocuklar oyuncakları yoktu. Ahmet, köy meydanında oynayan üç çocuğa arabayı verdi. Mehmet, Zeynep ve Ayşe, taş ve toprakla oynuyorlardı. Ahmet’in verdiği araba Mehmet’in yüzünde sevinç oluşturdu. Zeynep ve Ayşe de istediler. Ahmet, “Hepinize yapacağım,” dedi. O gece sabaha kadar çalıştı; plastik bardaktan uçak, hurda metalden kamyon, eski kumaştan bebek yaptı. Ertesi sabah çocuklar meydanda oynuyordu. Ayşe’nin annesi Hatice Hanım, “Kızım üç yıldır oyuncak yüzü görmedi, sen onu mutlu ettin,” dedi minnettarlıkla.

Bir hafta içinde köydeki tüm çocukların elinde Ahmet’in yaptığı oyuncaklar vardı. Köyde bir şeyler değişmeye başlamıştı. Fakat kahvehanede eski arkadaşları alay ediyordu: “Ahmet çöpçü olmuş resmen. 50 yaşında adam çöpten oyuncak mı yapar?” Muhtar Veli Bey, “Köyde bu hoş karşılanmıyor,” dedi. Ahmet ise “Kimseye zarar vermiyorum, sadece çocuklara oyuncak yapıyorum,” dedi. O gece babasıyla konuştu. “Baba bırakmalı mıyım?” Hüseyin Dede, “Sen aylardır ilk kez mutlu görünüyorsun. Çocukları mutlu ediyorsun. Bundan daha önemli ne var?” dedi. Ahmet, “Devam edeceğim,” dedi kararlılıkla.

Bir ay sonra köye üniversite öğrencileri geldi. Sosyoloji ekibi, aralarında mühendis Emre vardı. Ahmet’in oyuncaklarını görünce şaşırdı. “Abi, elektronik hurdalarla bir şey yapabiliyor musun?” diye sordu. Ahmet, “Deneyebilirim,” dedi. Emre kitaplar getirdi. Ahmet sabaha kadar okudu, eski radyoyu tamir etti. Haber köyde yayıldı, “Ahmet usta elektrikten de anlıyormuş!”

Artık Ahmet, oyuncak yapıyor, elektronik tamir ediyor, hatta mobilya onarıyordu. Köydeki fakir aileler yeni eşya alamazken, Ahmet onların kırık sandalyelerini, lambalarını tamir ediyordu. Bir gün muhtar, “Köy okulunun sıraları kırılmış, yenisini alamıyoruz, sen yapabilir misin?” dedi. Ahmet, iki hafta boyunca okulda çalıştı, 15 sırayı yeni gibi yaptı. Öğretmen Ayşe Hanım ağlayarak teşekkür etti. Kahvehanede artık alay değil, saygı vardı.

Genç Emre tekrar köye geldi. “Abi köye internet getirebilir misin?” dedi. Eski modem, router, kablo topladılar. Ahmet tamir etti, Emre ve arkadaşları kabloladı. Dört ay sonra köyde ücretsiz internet vardı. Çocuklar ödevlerini internetten yapıyor, yaşlılar torunlarıyla görüntülü konuşuyor, çiftçiler online traktör parçası sipariş ediyordu.

Yerel bir televizyon ekibi köye geldi. Ahmet röportajda “Ben kahraman değilim, sadece işsiz bir adamım ama boş duramadım,” dedi. Haber sosyal medyada viral oldu. Diğer köylerden muhtarlar, belediyeler, hatta bir teknoloji şirketi aradı. CEO Cenk Bey, “Sizin için bir atölye kuralım, projenizi büyütelim,” dedi. Ahmet, “Ben sadece basit işler yapıyorum,” dese de Cenk Bey, “Yaptığınız şey sosyal girişimcilik, çöpten değer yaratıyorsunuz,” dedi.

İki ay sonra köyde modern bir atölye açıldı. Kooperatif kuruldu, Ahmet başkan seçildi, üç genç işe alındı, Emre danışman oldu. Artık sadece oyuncak değil, güneş paneli, su filtreleme sistemi, ev aletleri üretiyorlardı. Hepsi atık malzemeden. Yeniköy bölgenin en gelişmiş köyü oldu. Genç nüfus geri dönmeye başladı. Ahmet’in karısı Fatma Hanım köye döndü, “Sen gerçekten bir kahraman olmuşsun,” dedi. Ahmet ise “Ben sadece bir şans verdim kendime. İşsiz kalınca bittiğimi sandım ama hayat bana başka bir yol gösterdi,” dedi.

Bir yıl sonra Yeniköy Türkiye’nin en çok konuşulan köylerinden biri oldu. Televizyon programlarına davet edildi, üniversitelerde konuşmalar yaptı. “50 yaşında işsiz kalmak hayatın sonu değil. Bazen en büyük fırsatlar en büyük kayıplardan sonra gelir,” diyordu her yerde. Kooperatif büyüdü, 15 kişiye istihdam sağladı, yılda yüz binlerce lira gelir elde etti. Köye yeni okul, sağlık ocağı, park yapıldı.

Bir gün eski patronu Selim Bey köye geldi. Ahmet’i görünce utançla yaklaştı. “Seni kovduğum için çok pişmanım,” dedi. Ahmet ise “O gün başka bir hayat buldum. Fabrikada bir işçiydim. Kovulmasaydım bu yola çıkmazdım,” dedi.

Kooperatifin birinci yılı kutlamasında Muhtar Veli Bey, “Bir yıl önce Ahmet’i çöpçü diye aşağılıyorduk ama o bize çöpten altın çıkarmayı öğretti,” dedi. Ahmet sahneye çıktı, gözleri dolu, “İnsan pes etmedikçe bitmez. Ben çöpten değer yaratmayı öğrendim. Yaş sadece bir sayı, asıl önemli olan kalp,” dedi.

Ahmet babasıyla eve dönerken Hüseyin Dede, “Sen kendi kaderini yarattın,” dedi. Beş yıl sonra Yeniköy örnek köy oldu, bilim fuarlarında projeleri sergilendi, Ahmet yılın sosyal girişimcisi seçildi. Köye turistler gelmeye başladı, üniversite öğrencileri staj yapıyordu.

Ahmet artık 55 yaşındaydı, saçları beyazlamış ama gözleri hep parlıyordu. Atölyede gençlere öğretiyordu. Bir gün yanına ağlayan bir genç geldi. “Ahmet abi, işimi kaybettim, ne yapacağımı bilmiyorum,” dedi. Ahmet elini omzuna koydu, “Ben 50 yaşında işimi kaybettim, herkes bitti dedi ama ben kendime bir şans verdim. Gel, birlikte çalışalım. Burası yeni başlangıçlar yeri.”

Ahmet, elindeki kırık radyoyu göstererek, “Herkes bunu çöp görür ama ben içinde potansiyel görürüm. İnsanlar da böyledir. Dışarıdan bitmiş görünür ama içinde hep potansiyel vardır. Sadece biraz sabır ve inanç gerekir,” dedi.

Köy meydanında çocuklar oyuncaklarıyla oynuyor, yaşlılar bankta internette haber okuyor, genç kadınlar el işlerini sosyal medyada satıyordu. Her şey bir çöp tenekesinden başlamıştı. Bir elin hurdalığı, başka elin altınıydı. Ve Ahmet Yılmaz, bu gerçeği tüm dünyaya ispat etmişti.

SON

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News