FETÖ Elebaşı Kanada’da Saklanıyordu — MİT Gizli Operasyonla Türkiye’ye Getirdi

48 Saat: Adaletin Sınır Ötesi
I. Toronto’da Sönen Işıklar
Toronto’nun sakin bir mahallesinde, gece yarısını çoktan geçmişti. Saatler 02:00’yi gösterirken, tek katlı müstakil bir evin tüm ışıkları yavaşça söndü. Sokak, rüzgarın bile esmediği derin bir sessizliğe gömülmüştü. Hiç kimse fark etmemişti, ne komşular ne de Kanada polisi, ama o evde yaşayan adam, Türkiye Cumhuriyeti’nin tam on beş yıldır aradığı, kod listelerinde kırmızıyla işaretlenmiş bir isimdi.
Yüzlerce insanın kaderini değiştiren kararları almış, darbe gecesi o masadan kalkıp emir zincirini başlatmış, kritik telefonları bizzat yönetmişti. Kod adı, örgüt içinde saygıyla anılan ‘Yusuf Hoca’ idi. Darbe başarısız olunca, sanki hiç var olmamış gibi, bir anda buharlaşarak ortadan kaybolmuştu. Sahte bir kimlikle, yeni bir yaşam kurmak üzere Kanada’ya kaçmıştı.
Ancak Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) unutmamıştı. Türkiye’nin en karanlık gecesinin mimarlarından birini adalete teslim etme yeminiyle, tam üç yıldır süren sessiz bir iz sürme operasyonu yürütülüyordu. Dosyalar, telefon kayıtları, sinyal takipleri… Her parça büyük bir titizlikle bir araya getirildi. Ve o gece, uzun bekleyişin son perdesi açılacaktı.
II. Kırmızı Kodlu Adam: Yusuf Hoca
Yusuf Hoca, 48 yaşında, İstanbul doğumluydu. Yirmi yıl boyunca örgüt hiyerarşisinde hızla yükselmiş; önce finans biriminin beyni olmuş, ardından talimat merkezinin başına geçmişti. 15 Temmuz gecesi, saat 23:00’te, kriz masasında attığı tek bir kritik telefon, darbe girişiminin resmi başlangıcı olmuştu. Karşı taraftaki general ile yaptığı iki buçuk dakikalık konuşma MİT kayıtlarına şu emirle geçmişti: “Hazır mısınız? Emir verildi. Harekete geçin.”
Darbeden sonra kayboluşu kusursuzdu. Evinde iz bırakmamış, bilgisayarları formatlanmış, ailesine bile haber vermemişti. İlk ipucu, 16 Temmuz sabahı, sahte bir pasaportla bindiği uçakla Almanya, Frankfurt’a iniş yapmasıyla geldi. Oradan izini kaybettirdi, ancak MİT, Avrupa’daki bağlantıları takip ederek yeni rotasını belirledi: Toronto.
Kanada, milyonlarca insanın yaşadığı, kaybolmanın kolay olduğu bir şehirdi. Yusuf Hoca burada ‘Türk kökenli bir iş adamı’ kimliğine bürünmüş, kağıt üzerinde kusursuz görünen ihracat ve nakliye şirketleri kurmuştu. Belgeler gerçeği örtüyordu.
III. Gölgedeki Beş Ajan
MİT’in Kanada’daki örtülü ekibi harekete geçti. Ancak yasal bir sorun vardı: Kanada hükümeti örgütü terör örgütü olarak tanımıyordu. Bu, resmi bir yakalama emri veya iade prosedürünün işletilemeyeceği anlamına geliyordu. Yusuf Hoca’yı yasal yollarla geri getirmek imkansızdı. Seçilen yol, diplomatik kanalları devre dışı bırakan, yalnızca istihbarat ağıyla ilerleyen, gölgede yürütülen bir operasyondu.
Ekip küçüktü: Beş deneyimli ajan. Hepsi yıllardır Kanada’da örtülü görevdeydi. Görünürde sıradan insanlardı: Biri taksi şoförü, biri restoran sahibi, biri emlakçı, biri kurye ve tüm operasyonu Ankara’dan direkt talimat alarak yöneten bir koordinatör.
İlk hedef, Yusuf Hoca’nın rutinini kesinleştirmekti. Taksi şoförü haftalarca takip yaptı. Rutin netleşti: Sabah 08:00’de evden çıkış, ofise gidiş, aynı yerde öğle yemeği, akşam 19:00’da eve dönüş. Hafta sonları, Türk kültür merkezi adı altındaki örgüt cemaatiyle vakit geçiriyordu. Ancak Yusuf Hoca paranoyaktı. Sürekli etrafı kolaçan ediyor, şifreli mesajlaşmalar kullanıyordu.
Fiziksel takip yeterli değildi. Siber ekip devreye girdi. Telefonlarına uzaktan erişim sağlandı ve şifreli mesajlaşmalar çözüldü. Korkulan gerçek ortaya çıktı: Yusuf Hoca hâlâ örgütle aktif bağlantıdaydı. Hâlâ talimat veriyor ve Türkiye’deki hücrelere yön gösteriyordu. Artık o sadece geçmişten bir suçlu değil, aktif bir tehditti.
IV. Ankara’da Onaylanan Plan
Operasyonun aciliyetini artıran iki sorun vardı: Yusuf Hoca yalnız değildi. Kod adı ‘Ahmet Abi’ olan bir başka kritik isim onunla aynı evde kalıyordu. İkisi de aynı anda etkisiz hale getirilmeliydi. İkinci sorun ise zaman kısıtlamasıydı: Yusuf Hoca pasaport yenileme başvurusu yapmış, yeni kimliğiyle bir hafta içinde Belçika’ya gitme planı yapıyordu. Bir hafta daha beklenirse, belki de sonsuza dek kaybolacaktı.
Ankara’daki MİT merkezinde üst düzey bir toplantı düzenlendi. Operasyon şefi ekrana yansıtılan Toronto haritasına bakarak konuştu: “Zamanımız az. Bir hafta içinde taşınacak. Belçika’da yakalamak çok daha zor olacak. Şimdi harekete geçmeliyiz.”
Lojistikten hukuk danışmanına, siber destekten dışişleri temsilcisine kadar herkes masadaydı. Hukuk danışmanı, operasyonun yasa dışı olduğunu, yakalanma riskinin diplomatik krize yol açacağını, ajanların tutuklanabileceğini uyardı. Operasyon şefi’nin yanıtı soğuktu: “Türkiye’nin güvenliği her şeyin üstündedir. Yusuf Hoca bir teröristtir. Adalet tecelli edecek, gerekirse sessizce.”
Siber ekip kritik bir bilgi daha verdi: Evde panik butonu vardı. Tehlike anında alarm, örgütün güvenlik birimine gidiyordu. Çözüm, Jammer (sinyal kesici) cihazıydı.
Nihai Plan:
-
Saat 02:00: Jammer cihazı devreye girecek. Evin tüm sinyalleri (telefon, internet, panik butonu) bloke edilecek.
Saat 03:00: Saha ekibi sessizce giriş yapacak, iki hedefi aynı anda uyutacak.
Saat 04:00: Evden ayrılınacak. Toplam süre 4 dakika 20 saniyeyi geçmeyecek.
Kaçış: Hedefler güvenli eve, oradan özel araçla ABD sınırına, oradan da özel bir jetle 48 saat içinde Ankara’ya ulaştırılacak.
Oyalama: Kanada İstihbaratı’nın (CSIS) dikkatini dağıtmak için aynı gece Montreal’de sahte bir FETÖ ihbarı yapılacaktı.
Plan hazırdı. Tek eksik, uygulama zamanıydı.
V. Operasyon Gecesi: 4 Dakika 20 Saniye
Gece 02:00. Şehir derin bir uykuya dalmıştı. Beş ajan pozisyonlarını almıştı. Taksi şoförü gözlem noktasında, restoran sahibi ekipman çantasıyla, kurye sahte plakalı araçlarla hazır bekliyordu. Koordinatör, Ankara ile son kez şifreli iletişime geçti: “Hazırlıklar tamam. Hedefler derin uykuda. Yeşil ışık.”
Saat 02:45. Jammer devreye girdi. Yusuf Hoca’nın evi, dış dünyadan tamamen izole oldu. Evin etrafında görünmez bir sinyal duvarı yükselmişti. Panik butonu işlevsizdi.
Saat 03:00. Taksi şoförü ve emlakçı, ellerindeki özel aletle ön kapıya yaklaştılar. Jammer, elektronik kilidi devre dışı bıraktığı için, kilidi manuel olarak yavaşça döndürdüler. Kapı, gıcırtısızca açıldı.
Gece görüş gözlüklerinin yeşil tonlarında, karanlık evin içinde ilerlediler. İlk odada Yusuf Hoca derin uykudaydı. Emlakçı, cebinden çıkardığı küçük enjektörle anında etkili uyutucuyu koluna zerk etti. Yusuf Hoca kıpırdandı, ancak uyanmadı, daha derin bir uykuya daldı. Aynı prosedür, ikinci odadaki Ahmet Abi için de tekrarlandı.
Koordinatör fısıldadı: “Taşıyın. Hızlı olun.”
İki hedef hızla dışarı çıkarıldı, araca bindirildi. Kurye gaza bastı. Araç sessizce karanlık sokaklardan uzaklaştı. Taksi şoförü, kapıyı kilitledi ve hiçbir iz bırakılmadığından emin oldu.
Toplam süre: 4 dakika 20 saniye.
Ne komşular, ne polis, ne de örgüt alarm verdi. İki adam Toronto’dan kaybolmuştu.
VI. Sorgu ve Zincirin Çözülmesi
Hedefler, güvenli evin ses yalıtımlı, soğuk beton bodrum katına yerleştirildi. Işıklar keskin ve beyazdı. Birkaç saat sonra, Yusuf Hoca başı ağrıyarak gözlerini açtı. Elleri ve ayakları sandalyeye kelepçelenmişti. Karşısında Koordinatör oturuyordu; yüzü sakindi ama gözleri buz gibiydi.
Yusuf Hoca paniğe kapılarak bağırdı: “Ben neredeyim? Siz kimsiniz? Kanada vatandaşıyım, bu yasa dışı!”
Koordinatör konuşmak yerine masaya bir dizi fotoğraf dizdi: Türkiye’deki geçmişi, örgüt toplantıları ve en kritik olanı, darbe gecesi yaptığı telefon konuşmasının dökümü. Yusuf Hoca’nın yüzü bembeyaz oldu. Anlamıştı.
“Yasalar senin için geçerli değil,” dedi Koordinatör. “Sen bir teröristsin. Şimdi iki seçeneğin var. Birincisi: İşbirliği yaparsın. Örgütün finans ağını, Avrupa ve Amerika’daki hücrelerini anlatırsın. Karşılığında adil yargılanırsın.”
Yusuf Hoca titredi, ikinci seçeneği sordu.
“İkincisi,” diye yanıtladı Koordinatör, sesi daha da soğuklaşarak, “Konuşmazsın. O zaman zorla öğreniriz ve mahkeme olmaz. Sadece cezalandırma olur.”
Sonunda masaya, dün gece Pensilvanya ile yaptığı 3 milyon dolarlık transfer emrini gösteren bir dosya daha kondu. Yusuf Hoca, hayatta kalmayı seçti.
“Eğer konuşursam ailem güvende olacak mı?”
Koordinatör güvence verdi. Yusuf Hoca, MİT’in ailesinin korunacağına dair yazılı belgesini okudu, başını salladı ve konuşmaya başladı. Üç saat boyunca örgütün tüm sırlarını döktü:
Finans Ağı: Avrupa’da yedi ülkede gizli hesaplar, toplam 120 milyon dolar. Paravan nakliye, gayrimenkul ve danışmanlık şirketleri üzerinden aklanıyordu.
Küresel Hücreler: Pensilvanya’daki merkezden koordine edilen ABD’deki, Güney Amerika’daki ve Avrupa’daki aktif hücreler.
Türkiye Bağlantıları: Hâlâ kamu kurumlarında ve özel sektörde sessizce çalışan, bilgi toplayan aktif hücreler.
Sorgu bittiğinde Yusuf Hoca bitkindi. Artık söyleyecek hiçbir şeyi kalmamıştı. Kısa süre sonra, özel bir araçla ABD sınırına, oradan da bekleyen özel jetle Ankara’ya uçuruldu.
VII. Sessiz Zafer
Toplam 48 saat içinde, Yusuf Hoca ve Ahmet Abi, Kanada’dan Türkiye’ye getirilmişti. Hiç kimse fark etmemişti. Kanada polisi bir kayıp kişi raporu bile almadı.
MİT, elde ettiği altın değerindeki bilgilerle dev operasyonlar başlattı. Avrupa’da yedi ülkede eş zamanlı baskınlar yapıldı, onlarca kişi gözaltına alındı ve 120 milyon dolarlık hesaplar donduruldu. Örgütün finans ağı tamamen çöktü. ABD’deki hücrelerle ilgili raporlar FBI’a iletildi, içerideki sızmalar tek tek temizlendi.
Bir yıl sonra mahkeme kararını verdi: Yusuf Hoca 25 yıl, Ahmet Abi 20 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.
Ama asıl zafer, yargılamanın ötesindeydi. MİT’in bu sessiz operasyonu sayesinde yüzlerce operasyon daha başlatılmış, örgütün küresel yapısı büyük bir darbe almıştı. Hiçbir ülke itiraz etmedi, çünkü tam olarak ne olduğunu kimse bilmiyordu. Olay sessizce geçiştirildi, diplomatik kriz engellendi.
Operasyonu yöneten Koordinatör, Ankara’da sessizce ödüllendirildi. Çünkü bu tür başarılar, gizli kalmak zorundaydı.
O gece Toronto’da kaybolan iki adam, Türkiye’nin adaletine teslim edilmişti. Adalet işlemiş, teröristler cezalandırılmış ve vatan bir kez daha korunmuştu. Çünkü Türkiye hiçbir zaman unutmaz, hiçbir zaman vazgeçmez. Nerede olursa olsun, kim olursa olsun adalet mutlaka tecelli eder.