Gece Temizlik Yapan Kadın Organ Kaçakçılarını Deşifre Edince Kimliği Şok Etti!

Saklı Kimlik: Ankara’nın Adli Tıp Temizlikçisi
Birinci Bölüm: Koridordaki Fısıltı
Aylin Koçak, temizlik arabasını Ankara Çukurambar’daki Sağlık Özel Hastanesi’nin beşinci kat koridorunda yavaşça iterken, saat gece yarısını on beş geçiyordu. Hastanenin bu en lüks katı, VIP hastaların ve özel ameliyatların yapıldığı yerdi ve bu saatlerde mutlak bir sessizliğe bürünmesi gerekirdi. Ancak 510 numaralı odadan gelen sesler, alışıldık gece nöbeti sessizliğini bozuyordu. Bunlar, normal bir hasta bakımı ya da gece sohbeti sesleri değildi; fısıltılar, aceleci ayak sesleri ve kulağa yabancı gelen tıbbi terimlerdi.
45 yaşındaki Aylin, beyaz temizlik önlüğü ve başörtüsüyle, hastanenin yedi yıldır gece vardiyasında çalışan, sessiz ve çalışkan bir figürüydü. Hastane personeli onu nazik, işini yapan ve kimseyle fazla konuşmayan biri olarak tanırdı. “Yedi yıldır hiç sorun çıkarmadı. Ses çıkarmaz, işini yapar gider,” derdi Başhemşire Fatma Hanım. Kimse onun basit açıklamasının ardındaki gerçeği merak etmezdi: “Evliydim, eşim vefat etti. Çocuğum yok. Bu iş bana yetiyor.”
Oysa Aylin Koçak, bu basit temizlik görevlisi kimliğinin arkasına saklanmış, on iki yıllık deneyime sahip, usta bir adli tıp uzmanıydı. Evindeki kilitli kitaplığın derinliklerinde sakladığı adli tıp raporları ve otopsi analizleri, onun kimsenin bilmediği gizli dünyasıydı.
Aylin temizlik arabasını 510 numaralı odanın önüne getirdiğinde, kapıya yaklaştı ve kulağını dayadı. İçeriden gelen cümleler, onun içindeki eski alarm zillerini çaldırmaya başladı.
“Organ canlılığı ne durumda?” diye soruyordu kalın bir erkek sesi. “Mükemmel durumda. Alıcı hazır mı?” diye cevapladı bir diğeri.
Organ, alıcı. Bu terimler, gece yarısında, resmi programda olmayan bir odada, fısıltıyla konuşulmazdı. On iki yıllık adli tıp tecrübesi, Aylin’e bu durumun normal olmadığını fısıldıyordu. Kapının anahtar deliğinden içeriye baktı. Odada üç kişi vardı. Ameliyat masası kurulmuştu ama bu, resmi bir prosedürden çok, gizli bir operasyona benziyordu. Ekip, aceleci ve gergin görünüyordu. Yasa dışı tıbbi operasyonlar, organ kaçakçılığı vakaları… Aylin bunların hepsini geçmişinde görmüştü.
“Böbreği hemen soğuk zincire koyun, alıcı bekliyor!” cümlesi duyulduğunda, Aylin donakaldı. Bu, sadece ve sadece yasa dışı organ nakli anlamına geliyordu.
İkinci Bölüm: Arşivdeki Anormallikler
Aylin, kendini zorlayarak temizlik arabasını ileri itti ve odadan uzaklaşmaya çalıştı. “Bu senin işin değil. Sadece temizlik yap ve git,” diye tekrarladı kendi kendine. Ancak bir yerlerde masum bir hayat tehlikedeydi.
Koridorun sonundan geri baktığında, 510 numaralı odanın kapısının hafifçe aralandığını gördü. Hareketsiz yatan bir gölge ve ameliyat ışığının sızıntısı kalbini hızlandırdı. O sırada asansörün yanındaki hemşire masasına yöneldi.
“Serap Hanım, özür dilerim,” dedi Aylin çekingen bir sesle. “510 numaralı odada ameliyat mı var? Temizlik yapacaktım ama…” Nöbetçi hemşire Serap Hanım şaşırdı: “Ameliyat mı? Hayır, o oda boş olmalı. Bu saatte ameliyat programımız yok.”
Bu cevap, Aylin’in şüphelerini doğruladı. Bu operasyon gayriresmiydi.
Aylin dördüncü kata inerek temizliğe devam ediyormuş gibi yaptı ama zihni sürekli beşinci kattaydı. Kendi kendine, “Bu bir cinayettir,” diye düşündü. Hastanın rızası olmadan organ almak, bir suçtu.
Saat 01.30’da, Aylin tekrar beşinci kata çıktı. Bu sefer daha temkinliydi. 510 numaralı odaya yaklaştığında, içeriden gelen fısıltılar artık daha netti: “Böbrek çıkarma işlemi tamamlandı. Diğer organları kontrol edin. Kalp durumu nasıl? Stabil ama çabuk olmalıyız.”
Kısa bir süre sonra maskeli bir doktor elinde küçük bir soğutucu çantayla odadan çıktı ve asansöre yöneldi. Aylin, temizlik dolabının arkasına saklanarak adamın inmesini izledi.
Artık kanıt toplaması gerekiyordu. Kimse, sadece bir temizlik görevlisine inanmazdı. İkinci kata inip Güvenlik Görevlisi Hasan Bey’e bu tuhaf durumu sordu. Hasan Bey, böyle bir ameliyatın programda olmadığını doğruladı ama Başhekim’in özel operasyonları olabileceğini söyledi. Aylin, yönetimin de işin içinde olabileceği şüphesiyle Hasan Bey’e tam gerçeği anlatmaktan çekindi.
Doğruca bodrum kattaki arşiv odasına indi. Bu, kimsenin uğramadığı güvenli bir yerdi. Eski adli tıp uzmanı kimliği devreye girdi. Sistematik düşünmeye başladı: gayriresmi operasyon, organ nakli, soğuk zincir, tanınmayan personel.
Aylin, son altı aydaki ölüm raporlarını incelemeye başladı. Çok geçmeden çarpıcı bir anormallik fark etti: Beşinci kattaki son altı ayda gerçekleşen beş ölüm, aniden kalp krizi olarak kaydedilmişti. Daha da şok edici olan, bu hastaların hiçbirinin organ bağış kartı olmamasına rağmen, ölüm raporlarında organ bağışı yapıldı ibaresi yer alıyordu.
“Sistemli organ kaçakçılığı…” diye fısıldadı. Hastalar öldürülüyor ve organları satılıyordu.
Üçüncü Bölüm: İfşa ve Operasyon
Aylin, dosyaları aceleyle yerine koyarken, üst kattan ayak sesleri duydu. 510 numaralı odanın ekibi bodruma iniyordu. “Bu temizlik görevlisi çok meraklı,” dedi bir ses. “İki kez 5. kata çıktı. Geçmişini araştırın. Temizlik görevlisi olduğuna inanmıyorum.”
Aylin nefesini tutarak arşiv dolabının arkasına saklandı. On iki yıllık sırrı açığa çıkmak üzereydi. Adamlar dosyaların karıştırıldığını fark edince, Aylin’i ciddi olarak takip etme kararı aldılar.
Bir süre sonra üçüncü kata çıkan Aylin, nöbetçi doktor Mehmet Bey ile karşılaştı. Mehmet Bey, hastanede “bazı özel işlemler” olduğunu söyledi ama detay vermedi. Aylin, yönetimin veya doktorların bu operasyondan ya haberdar olduğunu ya da kasten görmezden geldiğini anladı.
Hasan Bey’i ikinci katta tekrar bulan Aylin, kararını verdi. “Hasan Bey, size kimseye söylememeniz gereken bir şey söyleyeceğim. Ben eski bir adli tıp uzmanıyım. On iki yıl bu işi yaptım. Gördüklerim kesinlikle organ kaçakçılığı.” Hasan Bey şaşkınlıkla, “Siz… siz doktor musunuz?” diye sordu. Artık yalnız değildi.
Tam o an, Aylin’in telsizi çaldı: “Aylin Hanım, lütfen yönetim ofisine gelin. Sizi görmek istiyorlar.”
Aylin yönetim ofisine girdiğinde, karşısında Başhekim Profesör Kemal Aksoy, Başhemşire Nermin Hanım, Komiser Özkan Demir ve Adli Tıp Uzmanı Doktor Selim Yılmaz’ı gördü.
“Doktor Aylin Koçak,” dedi Komiser Demir. “Sizi uzun zamandır arıyorduk.”
Aylin’in yedi yıllık sırrı ifşa olmuştu. Polis, yasa dışı operasyonlarla ilgili ihbar aldığını ve bu ihbarın kaynağını araştırırken güvenlik kameralarındaki hareketlerini fark edip eski kimliğini keşfettiğini açıkladı.
Başhekim Aksoy, operasyonların kendisinden habersiz, hastanedeki bazı doktorlar tarafından yürütüldüğünü iddia etti. Komiser Demir, “Biz bu çeteyi üç aydır takip ediyorduk ama içerideki işbirlikçileri tespit edemiyorduk. Sizin tanıklığınız ve adli tıp bilginiz bize son kanıtları verdi,” diye ekledi.
Aylin, o andan itibaren temizlik görevlisi değil, Doktor Aylin Koçak’tı.
“Bu çete üyeleri şu anda hastanede ve siz onları yakalamak için benim yardıma ihtiyacınız var,” dedi.
Hastanenin planı masaya serildi. Aylin, hızlı ve analitik bir şekilde önerilerini sıraladı: “Ameliyat devam ediyorsa, hastayı kurtarmak için bitmesini beklemeliyiz. Asansörleri kontrol altına alın, 5. kata sadece merdivenlerden ulaşılabilir hale getirin.”
Başhemşire Nermin Hanım, dolabından bembeyaz bir doktor önlüğü çıkardı. “Buyurun, yeniden Doktor Aylin Koçak olun.”
Aylin, temizlik üniformasını çıkarıp doktor önlüğünü giydi. Duruşu değişti, sesi otorite kazandı. Komiserle birlikte 5. kata çıktılar. Ameliyat bitmek üzereydi.
Komiserin komutuyla polis ekibi odaya baskın yaptı. Ameliyat ekibi şaşkınlıkla teslim oldu. Aylin hemen hastaya koştu. “Hasta yaşıyor ama durumu kritik. Hemen yoğun bakıma!”
Çete lideri şaşkınlıkla, “Sen kimsin? Temizlik görevlisi değil misin?” diye sordu. Aylin, “Ben Doktor Aylin Koçak, adli tıp uzmanı. Ve siz tutuklusunuz,” diye cevap verdi.
Hasta, üç gün önce kayıp şahıslar listesinde yer alan Ahmet Yıldırım’dı. Çete lideri, Ahmet Bey’i “ücretsiz sağlık kontrolü” vaadiyle kandırdıklarını itiraf etti. Bodrum katındaki diğer çete üyeleri de yakalanmış, operasyon başarıyla sonuçlanmıştı.
Dördüncü Bölüm: Yeni Başlangıç
Olayların üzerinden bir ay geçti. Aylin artık Sağlık Özel Hastanesi’nin Adli Tıp Konsultanı olarak görev yapıyordu. Koridorlarda beyaz doktor önlüğüyle yürüyor, eskiden temizlediği odalarda konsültasyonlar veriyordu. Yedi yıllık gizli kimlik dönemi sona ermişti.
Hemşireler ve doktorlar onu şaşkınlıkla karşılıyordu. Başhemşire Fatma Hanım, “Aylin Hanım, sizi doktor olarak görmek çok garip,” demişti. Aylin gülerek, “Sadece artık gerçek kimliğimle çalışıyorum,” diye cevaplamıştı.
Güvenlik görevlisi Hasan Bey, “Doktor Hanım, o geceki cesaretiniz aklımdan çıkmıyor,” derken, Aylin o geceki desteğin ne kadar önemli olduğunu biliyordu.
Başhekim Aksoy, Aylin’i makamına çağırdı. “Doktor Koçak, çalışmanızdan çok memnunuz. Size daha büyük bir teklif yapmak istiyorum. Ankara’daki diğer hastanelerde de adli tıp konsultanlığı yapabilirsiniz. Sizin tecrübenize ihtiyaç var.”
Aylin düşündü. Yedi yıl kaçtığı mesleği, ona artık yeni ve daha büyük bir kapı açıyordu. Kabul etti. O gün, 510 numaralı odanın artık normal bir hasta odası olarak kullanıldığını gördü.
Akşamüstü Komiser Özkan Demir hastaneye geldi. “Davanın son durumunu bildirmeye geldim. Çete üyelerinin hepsi tutuklandı. Mağdur Ahmet Bey iyileşiyor, tek böbrekle yaşamaya alışıyor.”
Komiser, Aylin’e son bir teklif yaptı: “Emniyet Müdürlüğü’nde adli tıp danışmanı olarak çalışmayı düşünür müsünüz?”
Aylin gülümsedi. Artık saklanacak bir kimliği yoktu. Yedi yıl boyunca kazandığı tevazu ve gözlem yeteneğiyle, on iki yıllık uzmanlığını birleştirecekti.
“Düşüneceğim Komiser Bey. Ama kesin olan şu: Doktor Aylin Koçak artık tam zamanlı göreve geri döndü.”