“GÜZEL DEĞİLİM” DEDİ O, APAÇİYE. AMA APAÇİ ONUN SAÇINI BİR PRENSESİN Kİ GİBİ ÖRDÜ

KÜLDE KALAN ATEŞ
Bir Kadının Yeniden Doğuş Hikayesi
Onu beş çuval mısır unu ve paslı bir tüfek karşılığında verdiler.
Lorna, amcasının Komançi dilinde mırıldandığını, sırtına vurduğunu ve toza tükürdüğünü duydu. Amcası ona bakmadı. Texas’tan ayrıldıklarından beri hiç bakmamıştı. Sadece “Başlığını çıkarmasın, sessiz ol,” demişti. “Yüzünü görürlerse kimse seni istemez.”
Ama şimdi, Apachi kampının önünde titreyerek duruyordu. Avuçları kirli eteğine yapışmıştı, boğazı kül gibi kuruydu. Takası kabul eden adam karşısında duruyordu: Şimdiye dek gördüğü herkesten daha uzun boylu, göğsü çıplak, saç örgüleri koyu nehirler gibi sırtından aşağı dökülüyordu.
Sadece bir kez başını sallamıştı. Kabile sessizdi. Lorna başını öne eğdi. Güzel değildi. Annesi öldüğünden beri değil, damgalanmasından beri hiç değil. O sadece takas edilecek bir şeydi.
Birden, adam yaklaştı. Ona uzanmadı, kapmadı. Sadece durup inceledi. Koyu gözleri okunaksızdı. Lorna, çenesinin altındaki başlığı çözdü. Sağ şakağından çenesine kadar uzanan pürüzlü yara izi ortaya çıktı.
“Güzel olmadığımı biliyorum,” diye fısıldadı. Adam irkilmedi. Sadece arkasına dolandı, saçlarını nazikçe üçe ayırarak örmeye başladı. Ne bir sahipleniş, ne bir hizmet ediş… Sanki kutsal bir ayin gibi. Etraflarında hava durulmuştu. Bitirdiğinde ucunu ince bir deriyle bağladı.
Gözlerinde acıma yoktu, şehvet yoktu. Daha eski, daha vakur bir şey vardı. Lorna’nın dizleri boşaldı. Hayatında ilk kez biri ona sanki mahvolmamış, sanki oluşuyormuş gibi bakıyordu.
“Adın ne?” diye fısıldadı. Adam konuşmadı, arkasındaki yaşlı bir kadın cevap verdi:
“Naşkota. Bu sadece ruh çağırdığında konuşur demektir.”
O an Lorna, satın alınmadığını, seçildiğini anladı.
KABUL EDİLMEK
Onu bir kafese koymadılar, bir direğe bağlamadılar. Yaşlı kadın, Lorna’yı elinden tutup küçük bir çadıra götürdü. Ellerini temizledi, ona bir bez verdi. “Nerede?” dedi. Lorna başını salladı. O gece ne olacağını bilmiyordu.
Naşkota çadırın dışında bekliyordu. Gözleri Lorna’ya kilitliydi, içeri girmedi, sadece bekledi. Lorna, “Sunuluyor muyum?” diye fısıldadı. Ama Naşkota sadece örgüsüne dokundu, avucunu kalbinin üzerine koydu ve geri çekildi.
Bu hareket, herhangi bir dilden daha fazlasını söylüyordu. Sunulmamıştı, kabul edilmişti. O gece ateşin etrafında yaşlılar toplandı. Bir yaşlı adam tek bir kelime söyledi, herkes tekrarladı:
“Kabul edildi.”
YENİ BİR BAŞLANGIÇ
Ertesi sabah, Naşkota Lorna için bir at getirdi. Sessizce yola çıktılar. Ormanda güneş ışığı çam dallarından altın çizgiler halinde süzülüyordu. Lorna, kucağında kemik tarağı tutuyordu.
Bir süre sonra suyun şarkısını duydular. Bir kanyonun dibinde, şelalenin yanında oturdular. Naşkota, Lorna’nın saçını tekrar ördü, bu kez daha gevşek, akıcı bir örgüyle. Saçına bir tüy iliştirdi.
“Neden ben?” diye fısıldadı Lorna. Uzun bir sessizlikten sonra Naşkota ilk kez konuştu:
“Çünkü seni takas ettiklerinde ağlamadın.”
O an Lorna, bir adamdan fazlasını gördü: Kendi sessizliğini nihayet kırmaya değer bulan birini.
KENDİNİ BULMAK
Köye döndüklerinde, Lorna artık bir misafir değildi. O gece sessizliğin korkutucu olmadığını fark etti.
Geçmişini, annesini, damgasını, başlığını düşündü. Ama şimdi başka bir şey vardı: örgü, tüy, kemik tarak.
Naşkota’nın yanında otururken, “İki kez satıldım,” dedi. “Bir kez bir eş satın aldığını sanan bir tüccara, bir kez de ne satın aldığını umursamayan bir adama. Yara izi, hayır dediğimde geldi.”
Naşkota, uzun ince bir pipa çıkardı, üstüne semboller oyulmuştu. “Bu birbirimize baktığımız anlamına geliyor,” dedi.
Ateşin önünde, “Ben bir savaşçı değilim. Alan bir adam değilim. Bekleyen bir adamım,” dedi.
Lorna, “O zaman ben durmaya hazır olana kadar burada seninle oturacağım,” dedi.
İki yalnız ruh, yan yana ısındı.
YENİDEN DOĞUŞ
Bir gün, kampı eski efendisi Boon buldu. Lorna, Naşkota’nın arkasına değil, yanına geçti.
“Beni hiç evlenmedi, beni satın aldı, damgaladı,” dedi. “Ama bu adam saçımı kutsal gibi ördü, hiçbir iddiada bulunmadı.”
Naşkota, “O kalıyor,” dedi. Boon, sessizce çekildi.
O gece, Lorna artık bir misafir değildi. Ateşten geçmiş, ama kül taşımayan bir kadındı.
KENDİNE AİT OLMAK
Bir sabah, Lorna kendi başına suyun şarkı söylediği havuza gitti. Yara izi hâlâ oradaydı, ama artık başka bir şey vardı: örgü, tüy, kemik tarak.
Naşkota yanına geldi. “Neden bu gece yanıma oturmadın?” dedi.
“Yalnız oturup oturmayacağını görmem gerekiyordu.”
“Ve oturdum.”
“Ve eğer önce ben oturursam?”
“Tatlı olduğu için değil, doğru olduğu için.”
Naşkota elini uzattı. Avucunda, kendi oyması bir tüy vardı. “Bu gece oydum. Senin için değil, benim için. Kimsenin durmayacağı bir zamanda duran kadını hatırlamak için.”
Lorna, “Saçımı tekrar örmene gerek yok. Artık ne olduğumu biliyorum.”
Naşkota, “O zaman benimkini ör,” dedi.
Lorna, onun saçını ördü. Bir sahiplenme değil, bir teslimiyet, bir güven.
KÜLDE KALAN ATEŞ
Bir yangın çıktığında, Lorna kemik tarağı koruması için aldı. Yangından sonra, yaşlılar tekrar toplandı.
Şuya, “Koşmadın,” dedi.
Yaşlı kadın, Lorna’nın örgüsündeki tüyü sıkıştırdı.
“Sen kül değil, kalan ateşsin.”
Lorna, “Kendimi kanıtlamam ne zaman bitecek?” diye sordu.
“Zaten yaptın. Şimdi yaşama zamanı.”
KENDİ YUVASINI KURMAK
Naşkota ona, “Eğer kalmayı seçersen, tarağını asman için bir yer,” dedi.
“Hiç bana ait olmamı isteyecek misin?”
“Hayır. Ama sana ait olmayı isteyeceğim.”
Lorna, tarağını direğe astı.
“O zaman başlasın,” dedi.
YENİDEN ÖĞRETMEK
Lorna, genç kızlara saç örmeyi, korkularını anlatmayı, güç örmeyi öğretti.
“Bir örgüyle başla. Geçmişi, bugünü ve hala ne olduğumuzu tutması gerekir.”
Kendi sesiyle mırıldanmaya başladı.
Şuya, “Şimdi duyuyor musun? Ayaklarının altındaki şarkıyı?” dedi.
Lorna, artık yalnız yürümediğini biliyordu.
VEDA VE DEVAM
Bir gün, nehirde eski başlığını buldu. Artık ihtiyacı yoktu. Suyun altına bastırdı, gitmesine izin verdi.
Naşkota yanında sessizce tanıklık etti.
Kendi işaretiyle bir kase, bir tarak, bir boncuk… Hepsi “oluşmak” için.
Bir kız ona yeni bir tarak verdi: “Hiçbir şeyi olmayan bir sonraki kıza ver.”
“Onu nasıl tanıyacağım?”
“Kalbini işaret etti. Aynı şekilde duracak.”
SON
Lorna, annesinin kulübesine döndü. Kapıya bir nehir bezi şeridi astı:
“Burası kadınların satın alınmadığı bir yer. Burası örgülerin utançla bağlanmadığı bir yer. Burası ateşin kaldığı ve başkalarına ısınmayı öğrettiği bir yer.”
Ve rüzgar geçtiğinde yırtılmadı. Dans etti. Çünkü iplik hiç kopmamıştı. Sadece beklemişti.
Bir kadın başlığını çıkarıp, “Güzel değilim,” deseydi siz de saçını örer miydiniz? Yorumlarda bize yazın.
Daha fazla kalpten hikaye için beğenin, paylaşın ve abone olun.