Hamile kadın ve çocuğu ölüme terk edildi… Ta ki bir Lakota onu bulana kadar

Sara ve Akaşa: İki Dünyanın Hikayesi
Bu, 1857 yılının sıcak yazında, Minnesota’nın sonsuz bozkırlarında geçen, hayatta kalma, ihanet ve beklenmedik bir aşkın hikayesidir.
I. İhanet ve Terk Ediliş
Hamile Sara Donovan, kocası Edward’ın tifüsten ölmesinin ardından vagon kervanı lideri William Montgomery ve yerleşimciler tarafından yalnız bir meşe ağacına bağlanarak kaderine terk edilir. Yerleşimciler, Sara’nın salgın sırasında sağlıklı kalmasını cadılığa yorarak onu grubun güvenliğini tehdit eden bir lanet olarak görürler. Üç gün boyunca Sara, susuzluk ve acı içinde özgürlüğü için mücadele eder.
II. Kurtarılış
Üçüncü günün akşamı, Lakota kabilesinden bir avcı olan Akaşa Geyik, kalbindeki garip bir huzursuzluğu takip ederek Sara’yı bulur. Beyaz adamların zalimliğine tanık olan Akaşa, Sara’ya su ve yiyecek verir ve onu bağlayan ipleri keser. Sara yarı baygın bir haldeyken, Akaşa onun ilerlemiş hamileliğini fark eder. Hamile kadınların kutsallığına inanan Akaşa, Sara’yı atının arkasındaki basit bir sedyeyle kendi kabilesine götürür.
III. Lakota Kampı ve Yeni Hayat
Üç günlük yolculuğun ardından Sara, Akaşa’nın babası Şef Ayakta Ayı’nın liderliğindeki kampa ulaşır. Kabile üyeleri, Sara’ya hemen yiyecek ve barınak sağlayarak onu aralarına kabul eder. Sara yavaş yavaş yeni hayatına, diline ve geleneklerine uyum sağlar. Akaşa, Sara’ya karşı sessiz bir ilgi duymaya başlar.
IV. Güneş Işığı Çocuğu
Bir sabah Sara doğum sancılarıyla uyanır. Kabile kadınlarının yardımıyla sağlıklı bir erkek çocuğu dünyaya getirir. Oğluna ölen kocasının anısına Edward adını verir, ancak Lakotalar ona “Güneş Işığı Çocuğu” der. Akaşa, çocuğa eski bir kutsama mırıldanarak onunla özel bir bağ kurar. Sara ve oğlu, kış boyunca Lakota topluluğunun tam bir parçası haline gelirler.
V. Ayrılık Kararı
Bir yıl sonra, bölgede beyaz askerlerin hareketliliğine dair haberler gelir. Sara, askerlerin kendisini bulması durumunda oğlunu elinden almasından ya da ikisini de öldürmesinden korkar. Ancak en büyük endişesi, kabilenin kendisi yüzünden acı çekmesidir. Akaşa ile uzun bir konuşmanın ardından, kabileye zarar vermemek adına ayrılmaya karar verirler.
VI. Hollow Cross’a Yolculuk
Akaşa, Sara ve oğlu Küçük Edward’ı, yerlilerin ve beyazların görece barış içinde yaşadığı uzak bir yerleşim yeri olan Hollow Cross’a doğru yönlendirir. Tehlikelerle dolu üç haftalık yolculuktan sonra yerleşimi görürler. Akaşa, bir savaşçının varlığının yerleşimde sorun çıkaracağını bilerek Sara ile tepede vedalaşır. Her dolunayda yerleşimin kuzeyindeki bir kayada buluşma sözü verir. Bu bir sözden öte, açık bırakılan bir kapıdır.
VII. Geri Dönüş
Hollow Cross’ta Sara bir handa iş bulur ve hayatını düzene sokar, ancak kalbi Akaşa’yı ve kabilenin huzurunu özler. Küçük Edward’ın ilk doğum gününde, Sara bir karar verir. Artık duygularını inkar edemez. Kimsenin onu takip etmediğinden emin olmak için önce doğuya gider, ardından söz verdikleri kuzeydeki kayaya doğru yola çıkar.
VIII. Yeniden Kavuşma
Kayaya vardığında Akaşa onu beklemektedir. Bir yıl sonraki bu sessiz buluşma, aralarındaki derin anlayışı pekiştirir. Sara, nihayet evine, kalbinin huzur bulduğu yere dönmüştür. Akaşa, Küçük Edward’ı kendi dilinde kutsar. İki farklı dünyanın çocuğu, önyargıların sadece bir uçurum gördüğü yerde bir köprü kurarak, aşk ve aile adına tüm zorluklara göğüs germeye hazırdır. Hikaye, tarihin bu tür sessiz kahramanlıkları kaydetmediğini, ancak Lakota halkının bu iki kalbin dilinde sınırların olmadığını kanıtlayan hikayeyi nesilden nesile aktardığını belirtir.