İsrail’in Türkiye Planı Ortaya Çıktı — MİT Anında Müdahale Etti

Kırmızı Dosya – Ankara’da Sessiz Savaş
Ankara’da kritik bir dosya açıldı. Kırmızı etiketliydi. Üzerinde yalnızca dört kelime vardı: “Ulusal güvenlik tehdidi. Kritik.” Dosyayı inceleyen üç kişi bulunuyordu. İsimleri kayıtlara geçmeyecek, yüzleri hiçbir yerde görünmeyecekti. Ancak o gece atacakları imza, Türkiye’nin güvenlik mimarisinde belirleyici bir dönemeç olacaktı.
İsrail istihbaratı 9 ay boyunca sessiz bir çalışma yürütmüştü. Stratejik hedefler seçilmiş, irtibat kanalları oluşturulmuş, saha unsurlarına talimatlar aktarılmıştı. Amaç; savunma sanayi, enerji altyapısı ve istihbarat ağları gibi en hassas alanlara kademeli biçimde sızmaktı. Planın son aşamasına gelinmişti. Fakat hesaba katmadıkları bir gerçek vardı: MİT onları çoktan takibe almıştı. Her adım kayıt altına alınmış, her iletişim trafiği çözülmüş, her finansal hareket izlenmişti. Ve o gece, sıfır noktasında harekat resmen başlatıldı.
Mayıs Ayının İlk Haftası
İstanbul Atatürk Havalimanı’na bir yolcu indi. Adı David Levay olarak görünüyordu. 42 yaşında, İsrail pasaportlu bir danışman. Kayıtlara göre Türkiye’ye iş gezisi için gelmişti. Gümrük işlemleri sorunsuz ilerledi. Pasaportu kontrol edildi, giriş onaylandı. Valizini alıp Şişli’deki üç yıldızlı bir otele geçti. Sıradan bir ziyaretçi gibi davrandı. Lobide oturdu, kahve içti. Ardından odasına çıktı.
Ancak MİT onun gerçek kimliğini biliyordu. David Levay sahte bir isimdi. Asıl adı Avi Zion. İsrail istihbaratının Ankara biriminde görevliydi. Türkiye dosyasını 8 yıldır yöneten bir saha subayıydı. Bu ülkeye yaptığı 4’üncü girişti. Her seferinde farklı bir kimlik, farklı bir otel ve farklı bir rota kullanıyordu. Profesyonel bir çalışma disiplini vardı.
MİT, Avi’yi 4 ay önce tespit etmişti. Telefon sinyalleri çözümlenmiş, banka hareketleri incelenmiş, yurtdışı temasları haritaya işlenmişti. Geçmiş operasyonlardaki rolü, kullandığı yöntemler, irtibat kurduğu kişiler ayrıntılı biçimde dosyalanmıştı. Ancak operasyon için erken bulunmuştu. Amaç ağı tamamen görmekti. Avi yalnız değildi. Türkiye’de 12 kişiden oluşan çok katmanlı bir yapı vardı. Bazıları Türk vatandaşıydı, bazıları yabancı ülkelerden gelmişti. Her biri farklı görev alıyordu: bilgi toplama, para transferi, sahte belge sağlama, teknik veri temini gibi. Aralarındaki temas minimum seviyedeydi. Bu da ağı daha zor çözülebilir hale getiriyordu.
MİT bütün isimleri biliyordu. Her biri için ayrı dosya hazırlanmıştı. Ancak müdahale edilmemişti, sadece izleniyordu.
Saha Teması ve Takip
Avi otele yerleştikten sonra üzerini değiştirdi ve dışarı çıktı. Taksim’e geçti. Bir kafede masaya oturdu. Telefonunu kısa süre kontrol etti, saatine baktı, bekledi. Takip sıkıydı. Üç ayrı ekip bölgede konuşlanmıştı. Bir ekip araçla uzaktan takip ediyordu, bir ekip yaya olarak çevredeydi, üçüncü ekip çatılardan optik cihazlarla gözlem yapıyordu. Her hareket kayıt altındaydı.
Saat 17.30’da bir kişi yanına geldi. 30’lu yaşlarda takım giyimli bir Türk vatandaşı. Avi ile tokalaştı, masaya oturdu. MİT onu yakından tanıyordu. Adı Oğuz Arslan. Roketsan’da üst düzey mühendis. Füze sistemleri bölümünde görevliydi. 12 yıllık sicili tertemizdi. Hiçbir kurum onu şüpheli görmezdi. Ancak MİT biliyordu. Oğuz 2 yıl önce ağır borç yükü altında kalmıştı. Bankalarla sorunlar yaşamış, özel hayatındaki gerilimler artmıştı. Bu dönemde yabancı bir danışmanlık teklifini kabul etmişti. 10.000 dolar aylık ödeme vadeden teknik bilgi temelli bir iş gibi gösterilmişti. Oğuz bunu masum bir danışmanlık sanmıştı. Gerçek ise farklıydı. Şirket sahtedir, arkasında İsrail istihbaratı bulunuyordu. Başta yüzeysel bilgiler istenmişti, sonra daha derin teknik sorular gelmişti. Oğuz geri çekilmek istemiş ancak tehdit edilmişti. Ellerinde kayıtlar vardı. Artık çıkış yolu kalmamıştı.
Taksim’deki görüşme 35 dakika sürdü. Avi talimatları aktardı, Oğuz dinledi, not aldı. Bir hafta içinde Roketsan’ın yeni füze sistemi ile ilgili teknik şemaların kopyalanması gerekiyordu. Bunu USB belleğe aktaracak, Avi’ye teslim edecekti. Karşılığında 50.000 dolar alacaktı. MİT tüm konuşmayı kayıt altına almıştı.
Avi ertesi gün Ankara’ya geçti. Kızılay’da bir otele yerleşti. Akşam saatlerinde yeni bir kişiyle buluştu. Bu kez karşısında bir kadın vardı. 30 yaşlarında, sakin bir görünüşe sahipti. Adı Dilek Demir. Enerji Bakanlığı’nda elektrik şebekesi koordinatörü olarak görev yapıyordu. Ülkenin enerji altyapısına dair kritik seviyede bilgiye erişimi bulunuyordu. Dilek de 2 yıl önce tuzağa çekilmişti. Bir konferansta tanıştığı yabancı bir kişi yakınlık kurmuş, ardından duygusal ilişki üzerinden baskı uygulamıştı. Özel görüntülerle tehdit edilmiş ve adım adım bilgi vermeye zorlanmıştı. Artık geri dönebileceği bir alan kalmamıştı.
MİT Dilek’i de izliyordu. Bir hafta boyunca tüm hareketleri çözümlenmişti. Telefon trafiği, mesajlaşmalar, banka hareketleri tek tek incelenmişti. Tam bu sırada üçüncü bir isim netleşti. İzmir’de görev yapan Mehmet Yılmaz, Baykar tesislerinde güvenlik görevlisiydi. Tesis içinden görüntü aldığı, güvenlik protokollerini not ettiği tespit edilmişti. Ağın yapısı artık ortaya çıkmıştı.
Roketsan, Enerji Bakanlığı ve Baykar. Üç ayrı kritik noktada üç farklı sızma girişimi. Plana çıktı. Kritik altyapıların teknik verileri ele geçirilecek, ardından sabotaj hazırlıkları başlatılacaktı. Ancak MİT buna hazırdı. Ankara’daki kırmızı dosya her gün kalınlaşıyordu. İsimler, fotoğraflar, tarih ve saat kayıtları, para hareketleri, irtibat ağları, her detay masaya yatırılmıştı. Artık sıradaki adım karşı operasyonun planlanmasıydı.
Karşı Operasyonun Planı
MİT merkezi Ankara. Gece yarısı üst kattaki kapalı toplantı odasında 7 kişi toplandı. Hepsi farklı birimlerden gelmişti. Operasyon, siber analiz, hukuk, saha. Gerçek kimlikleri bilinmeyecekti. Kod adları yeterliydi: Alfa, Bravo, Charlie, Delta… Masanın başındaki kişi toplantıyı açtı. Plan netleşti.
Ekranda Türkiye haritası belirdi. Üç kırmızı işaret dikkat çekiyordu: Ankara, İstanbul, İzmir. Her birinin yanında fotoğraflar ve kısa bilgiler bulunuyordu. Oğuz Arslan, Dilek Demir, Mehmet Yılmaz. Üç hedef tespit edildi. “Roketsan, Enerji Bakanlığı ve Baykar. Üç kritik sızma noktası. Hepsi İsrail istihbaratıyla bağlantılı.”
Birinci aşama bilgi toplama. Oğuz teknik şemaları kopyalayacak. Dilek enerji altyapı haritalarını çekecek. Mehmet tesis içi güvenlik düzenini görüntüleyecek. Toplanan bilgiler Avi Zion’a ulaşacak ve İsrail’e aktarılacak.
İkinci aşama: Sabotaj. Roketsan’da üretim hattına zarar vermek, enerji şebekesinde kesinti oluşturmak, Baykar’da test uçuşlarını engellemek. Amaç Türkiye’nin savunma kabiliyetini zayıflatmak, ekonomik güveni sarsmak ve uluslararası itibarı zora sokmak.
Genç analist sordu: “Biz ne yapacağız?” Masanın başındaki kişi yanıtladı: “Zamanı bekleyeceğiz. Erken hareket edersek ağın tümünü ortaya çıkaramayız. Geç kalırsak zarar oluşur. Doğru anı seçip hepsini aynı gece alacağız.”
Planın gizli kısmı açıklandı. Belgeleri biz hazırladık. Sahte şemalar üretildi. Gerçek gibi görünen fakat kritik noktaları yanlış bilgilerle değiştirilmiş dosyalar. Oğuz bunları kopyalayacak, Avi’ye verecek. İsrail yanlış veri üzerinden analiz yapacak. Dilek’in vereceği altyapı haritaları da değiştirilmişti. Koordinatlar, hat bağlantıları ve arıza senaryoları farklılaştırılmıştı. Mehmet’in topladığı bilgiler ise önemsiz hale getirilmişti. Baykar güvenlik sistemini güncellemişti. Mehmet’in bilgileri geçerliliğini kaybetmişti.
Planın temel hedefi açıktı: Ağı tamamen ortaya çıkarmak ve zararsız hale getirmek.
Operasyon Günü
Sabah olduğunda operasyon hazırlıkları başladı. Ankara, İstanbul ve İzmir’de üç ayrı ekip kuruldu. Takip uzmanları, siber birim, saha ajanları ve destek personelinden oluşan onar kişilik timler görevlendirildi. Eş zamanlı olarak bir müdahale timi daha oluşturuldu. Adı yoktu, sadece müdahale ekibi olarak anılıyordu. Kadrosunda bordo bereli kökenli personel bulunuyordu. Komutanlarına sadece yüzbaşı deniyordu. 20 yıllık operasyon tecrübesi vardı.
Araçlar, iletişim sistemleri, ekipman ve operasyon planı hazırdı. Tek eksik doğru anın gelmesiydi.
Oğuz 5 günü bekliyordu. Kaygı içindeydi. Borç baskısıyla hareket ediyordu. Dilek korkuyordu. Tehdit altında olduğunu biliyordu. Mehmet rahattı, risk görmüyordu. Avi ise planın kontrolünde olduğuna inanıyordu. Ancak hepsi yanılıyordu. MİT tüm zinciri izliyordu. Geri sayım başlamıştı.
Oğuz sabah erken kalktı. Hazırlığını tamamladı ve işe gitmek üzere evden çıktı. MİT ekibi onu karşı apartmandaki kontrol dairesinden izledi. Gözlemciler her hareketi kayıt altına aldı. “Hedef gergin görünüyor,” dedi ajanlardan biri. Diğeri sakin bir tonda cevap verdi: “Doğal, yapacağı işin sonuçlarını biliyor.” Oğuz Roketsan tesislerine giriş yaptı. Güvenlik doğrulamalarından geçti. Odasına çıktı. Bilgisayarına MİT tarafından yüklenen izleme sistemi çalışır durumdaydı. Her tuş kaydedildi. Her dosya açılışı raporlandı. Oğuz o gün hiçbir adım atmadı. Sadece rutin işlerini tamamladı ve akşam evine döndü.
3 gün kalmıştı.
Dilek bakanlıktaki masasındaydı. Elektrik şebekesinin ülke çapındaki haritası ekranda açıktı. USB belleği çıkarıp bilgisayara taktı. Kopyalama aşamasına gelince durdu. Derin bir tereddüt yaşadı. Kısa bir iç değerlendirme yaptı. Ancak tehdit edildiği fotoğraflar aklına gelince adım atmaktan vazgeçti. USB’yi cebine koydu ve işine devam etti. MİT bunu da izledi. “Hedef kararsız,” dedi analist. Komutan ise “Zamanı geldiğinde adım atar. Korku hakim,” dedi.
İki gün kalmıştı.
Mehmet Baykar tesislerinde rutin devriyesini sürdürdü. Üzerinde gizli bir mikrokamera taşıyordu. Tesis içi görüntüleri topladı. Ancak yönetim ve MİT durumu biliyordu. Tüm hareketleri merkezi sistemden takip edildi. Çektiği her fotoğraf eş zamanlı olarak kaydedildi. Hedef planlandığı gibi devam ediyor denildi merkezde. Komutanın talimatı netti: Operasyon gününe kadar müdahale yok.
Bir gün kalmıştı.
Avi İstanbul’daki otel odasındaydı. Telefonu çaldı. Arayan Oğuz’du. “Yarın hazır olacak,” dedi Oğuz. Sesinde belirgin bir titreme vardı. Avi kısa konuştu. Aynı yer, aynı saat. Taksim 5. MİT görüşmeyi anlık olarak dinledi. Gerekli zaman netleşti. Ertesi gün saat 5. Komutan ekiplere talimat verdi: İstanbul, Ankara ve İzmir’de eş zamanlı müdahale. Oğuz belgeyi vermek üzereyken alınacak. Dilek ve Mehmet aynı anda gözaltına alınacak.
Hazırlık tamamlandı. Silahlar kontrol edildi. Araçlar hazırlandı. İletişim hatları test edildi. Operasyon planının son maddeleri üzerinden geçildi. Gece ilerledi. MİT merkezi tam kadro görevdeydi. Haritalar açık, ekranlar aktif, telsiz hatları sürekli kontroldeydi. Müdahale ekibi olarak hazırlanan özel tim son hazırlıklarını tamamladı. Sessiz, hızlı ve profesyonel çalışacak birimler seçilmişti.
Aynı saatlerde hedefler evlerindeydi. Oğuz yatağında uyuyamadı. Borç baskısının sona ereceğini düşündü. Fakat içindeki rahatsızlık geçmedi. Dilek telefonuna baktı. Tehdit mesajları tekrar gönderilmişti. Gözleri doldu. Çıkış yolu kalmadığına inandı. Mehmet rahattı. Televizyon izledi, notlarını düzenledi. Bunun basit bir iş olduğunu düşündü. Avi ise planı gözden geçirdi. 9 ay süren hazırlığın tamamlandığına inanıyordu. Ertesi gün verileri teslim alacağını düşündü.
Hiçbiri farkında değildi. MİT tüm zinciri izlemişti. Operasyon için geri sayım tamamlanmak üzereydi. Ertesi gün her şey değişecekti.
Operasyonun Sonu
Operasyon günü saat 16. MİT merkezinde son hazırlıklar tamamlandı. Komutan üç ayrı ekranın başındaydı. İstanbul, Ankara ve İzmir ekiplerinden eş zamanlı raporlar geldi.
İstanbul ekibi hazır. Hedef otelden çıktı. Taksim’e ilerliyor.
Ankara ekibi hazır. Hedefler evlerinde, izleme sürüyor.
İzmir ekibi hazır. Hedef görevde, vardiya bitmek üzere.
Komutan talimat verdi: Saat 17.00’da harekete geçiyoruz. Hiçbir hedef kaçmayacak.
Saat 16.45. Oğuz Roketsan’dan ayrıldı. Cebindeki USB’de sahte şemalar bulunuyordu. Gerçek olduğunu sanıyordu, içeriğinden habersizdi. Aracına binip İstanbul’a doğru yola çıktı. Trafik yoğundu. MİT takip araçları üç koldan mesafe koruyarak izledi.
Saat 17. Oğuz Taksim’deki kafeye girdi. Avi masadaydı. Kısa bir tokalaşmadan sonra Oğuz USB’yi masanın altında teslim etti. Avi memnun bir ifadeyle başını salladı. Tam o anda kafenin kapısı açıldı. Beş kişilik sivil MİT ekibi içeri girdi. Öndeki görevli net bir tonla konuştu: “Kimse hareket etmesin.” Avi ve Oğuz şaşkın kaldı. Görevliler hızlıca ikisini de ayakta pozisyona aldı. “Avi Ben Zion, casusluk suçundan gözaltındasın. Oğuz Arslan, devlet sırlarını temin suçundan gözaltındasın.” Kelepçeler takıldı. USB ve telefonlar toplandı. Kafe dakikalar içinde boşaltıldı. Operasyon sessiz, hızlı ve kontrollü şekilde tamamlandı.
Aynı anda Ankara’da Dilek binadan çıkıyordu. USB cebindeydi. İçinde sahte altyapı verileri bulunuyordu. Kapıdan çıkar çıkmaz iki MİT görevlisi yaklaştı. “Dilek Demir, lütfen bizimle gelin.” Direnmedi, şaşkındı, gözleri dolmuştu. Kısa sürede gözaltına alındı.
İzmir’de Mehmet, vardiyasını bitirip otoparka yöneldi. Cebinde Baykar tesisinden aldığı fotoğraflar bulunuyordu. İki araç yolu kapattı. Bordo bereli unsurlar hızla müdahale etti. Mehmet Yılmaz, “Hareketsiz kalın!” Mehmet kaçmaya çalıştı. Kısa bir kovalamacadan sonra etkisiz hale getirildi. Suçlamalar açık şekilde ifade edildi: Casusluk ve devlet güvenliğini tehlikeye sokma.
Saat 17.30. Üç şehirde eş zamanlı operasyon tamamlandı. Avi, Oğuz, Dilek, Mehmet ve Avi’ye eşlik eden bir başka İsrailli ajan gözaltına alındı. MİT merkezinde kesin sonuç bildirildi. Tüm hedefler alındı. Operasyon başarıyla tamamlandı. Belgeler toplandı, telefonlar incelendi. Avi’nin bilgisayarından bölgeye ait yüzlerce plan ve veri ortaya çıkarıldı.
Oğuz ifadesinde tüm süreci açıkladı. Nasıl bağlandığını, hangi bilgileri verdiğini, nasıl şantaj edildiğini… Dilek benzer şekilde yaşadıklarını anlattı. Baskı, tehdit ve korku. Mehmet başta direndi. Ancak kanıtlar netti. O da ifade vermek zorunda kaldı.
3 hafta sonra davalar açıldı. Oğuz, Dilek ve Mehmet casusluk suçundan uzun süreli hapis cezaları aldı. Avi diplomatik süreç sonrasında İsrail’e iade edildi. Ancak Türkiye’ye giriş yasağı süresiz olarak uygulamaya alındı. İsrail hükümeti raporu inceledi. Operasyon başarısız, ağ tamamen çöktü. MİT 9 aydır tüm süreci izliyordu. Başbakan tepki gösterdi. Mossad yetkilisi kısa bir analiz sundu: “Türkiye artık sahada çok daha güçlü. Eski yöntemler sonuç vermiyor.”
Sonuç ve Yeni Dönem
Ankara’da dosya kapatıldı, arşive alındı. Roketsan, Baykar ve Enerji Bakanlığı güvenlik protokollerini güncelledi. Yeni denetim mekanizmaları devreye alındı. MİT bölgedeki faaliyetlerini genişletti. Bu bir sonuç değil, yeni bir dönemin başlangıcıydı.
Gece geç saatlerde bir MİT görevlisi karargahın balkonunda durdu. Yanındaki personel sessizce konuştu: “Başarıldı. Bu sefer… ama yeni tehdit her zaman gelir.” “Hazır oluruz.” “Evet, her zaman.” Ankara sakin görünse de ülke güvende tutulmuştu. Çünkü MİT tetikteydi.
O gece herhangi bir tören yapılmadı. Televizyonlarda haber çıkmadı. Gazetelerin manşetlerinde yer almadı. Sosyal medyada tek bir paylaşım bile gündem olmadı. Ancak bir ülke sessizce rahat bir nefes aldı. Çünkü görünmeyen bir saldırı engellendi. Teknoloji korunmuş, altyapı güvende tutulmuş, planlanan sabotaj önü kesildi. İsrail istihbaratının 9 aylık hazırlığı sonuçsuz kaldı. Milyonlarca dolar, aylarca süren çalışma ve kurulan ağ tek bir gecede etkisiz hale getirildi.
Türkiye bir kez daha gerçeği hatırlattı. Sessiz hareket eder fakat kararlıdır. Gürültüye ihtiyaç duymaz. Sonuç konuşur.
MİT sadece bir kurum değil, ülkenin güvenlik mimarisinin temel dayanaklarından biridir. Gölgeye saklanan tehditleri görür. Gerekli adımı doğru zamanda atar. Görevini alkış için değil, sorumluluk için yapar. Bu olay bir gerçeğin altını çizdi. Tehdit her zaman açık şekilde gelmez. Bazen iş teklifi şeklinde gelir. Bazen yardım adıyla yaklaşır. Bazen para vaadiyle kapı aralar. Ama hedef değişmez: zayıflatmak, sızmak, zarar vermek.
Türkiye’nin savunma sanayi güçlendikçe ilgi de artacak. Buna bağlı olarak girişimler çoğalacaktır. Fakat gözden kaçan bir gerçek bulunuyor: Bu ülkenin MİT’i var. Bu ülkenin Mehmetçiği var. Bu ülkenin kökleşmiş bir vatan bilinci var. Ve bu bilinç geri adım atmaz.
Görev tamamlandı. Dosya kapatıldı ama mücadele hiçbir zaman tamamen bitmez. Yeni tehditler gelecektir. Hazırlık da buna göre sürer.
Sonuna kadar izlediğin için teşekkür ederiz. Yeni hikayelerde tekrar buluşmak üzere.
M.