Mossad 57 Ajan Yerleştirdi — MİT Hepsini Tek Tek Deşifre Etti

Mossad 57 Ajan Yerleştirdi — MİT Hepsini Tek Tek Deşifre Etti

Gölge Ağ – İstanbul’da Bir Gece, Türkiye’de Bir Zafer

İstanbul’da sıradan bir geceydi. Saat gece yarısını geçmiş, Beşiktaş’ta bir apartman dairesinde yalnız bir ışık yanıyordu. Dairenin içinde oturan adam, telefon ekranına düşen WhatsApp mesajına bakarken nefesini kontrol etmeye çalışıyordu. Mesaj kısa ve netti: Bir isim, bir adres ve karşılığında 4.000 dolar. Basit görünüyordu. Fakat arkasında çok daha karanlık bir yapı vardı.

Adam bilmiyordu ama o mesaj yalnızca onun ekranında değildi. Aynı saniyelerde Ankara’da, MİT’in merkez binasında bir izleme odasında bulunan büyük bir ekranda da beliriyordu. Görevli analist mesajı kaydetti, dosyaya ekledi ve listenin artık 57 kişiye ulaştığını not etti. Bu kişiler Türkiye’nin farklı şehirlerinde yaşayan, para karşılığı ya da baskı altında çalışan hukukçular, özel dedektifler ve eski kamu görevlileriydi. Hepsi aynı ağın parçasıydı ve hepsi yıllardır Mossad’a bilgi sağlıyordu. MİT bu ağı bir yıldır adım adım takip ediyor, her mesajı çözüyor, her buluşmayı izliyor ve her ödemeyi sessizce kaydediyordu. Artık düğmeye basma zamanı gelmişti. İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’da eş zamanlı operasyonlar için ekipler hazırdı ve sabaha kadar 57 kişi gözaltına alınacaktı.

Bu operasyon Türkiye’de yürütülen en geniş karşı istihbarat hamlelerinden biri olarak kayıtlara geçecekti ve tüm süreç bir dedektifin aldığı tek bir WhatsApp mesajıyla başlamıştı. Her şey 2023 yılının Temmuz ayında başladı.

MİT’in siber istihbarat birimi o gün rutin bir tarama yürütüyor ve Türkiye’deki şüpheli kripto para hareketlerini izliyordu. İnceleme ekibi binlerce satır veriyi tararken olağan dışı bir transfer dikkatlerini çekti. İstanbul’dan yapılan 4.000 dolarlık ödeme, İsrail’deki bir sunucu üzerinden gönderilmişti ve alıcı kayıtlarda sıradan bir Türk vatandaşı olarak görünüyordu. Analistler işlemi işaretledi ve ayrıntılı bir dosya açtı.

Başlangıçta herkes bunun sıradan bir finansal şüphe olabileceğini düşünüyordu. Ancak alıcının kimliği incelendikçe tablo değişmeye başladı. Kenan Yıldız isimli bu kişi 38 yaşındaydı ve İstanbul’da küçük bir dedektiflik bürosu işletiyordu. Boşanma davaları, kayıp kişi dosyaları ve kurumsal araştırmalarla uğraştığı biliniyordu. Fakat MİT’in yaptığı derinlemesine inceleme bu hayatın yalnızca yüzeyde kaldığını gösterdi.

Kenan’ın geçmiş kaydı incelendiğinde 5 yıl önce farklı bir isim kullandığı, ağır borçlarla mücadele ettiği ve iflas ettikten sonra kimliğini değiştirerek yeni bir hayata başladığı ortaya çıktı. Bu tür biyografiler yabancı servislerin sıkça hedef aldığı kesimlerdi. Maddi sıkıntı içindeki, sistemden uzaklaşmış ve yeniden tutunmaya çalışan kişiler teklif edilen paraya karşı direnç gösteremezdi.

MİT daha sonra Kenan’ın telefon trafiğini analiz etti ve son 6 ay içinde yurtdışından gelen kayıtsız çağrıların yoğunlaştığını gördü. Sinyal izleme birimi bu numaraların Tel Aviv kaynaklı olduğunu doğrulayınca durum artık bir rutin incelemeden çok daha fazlası haline geldi. Dosya karşı istihbarat birimine devredildi ve operasyon “Gölge Ağ” adıyla kayda geçirildi.

Hedef açıktı: Kenan Yıldız’ın bağlantılarını çözmek ve Mossad’ın Türkiye’de kurduğu yapı taşlarını belirlemek. İlk aşama fiziksel takiple başladı. Saha ekipleri Kenan’ı adım adım izledi. İşe gidiş geliş saatlerini, görüştüğü kişileri ve günlük alışkanlıklarını kayıt altına aldı. İlk hafta olağan görünüyordu. Büro, ev, market ziyaretleri. Sıradan bir yaşamın izleri dışında bir şey yoktu. Ancak ikinci haftada dengeler değişti.

Kenan, Kadıköy’de kalabalık bir kafede yabancı biriyle buluştu. Adamın giyim tarzı, tavırları ve konuşma biçimi sıradan bir ziyaretçiden çok uluslararası bir görevliyi andırıyordu. Görüşme kısa sürdü ve Kenan masadan ayrılırken elinde bir zarf vardı. Zarfın içeriği görünmüyordu fakat saha ekipleri bunun sıradan bir iş dosyası olmadığının farkındaydı. MİT aynı gün yabancının fotoğraflarını çekti ve yüz tanıma sistemine işledi. Sonuç açık ve netti: Kişi Mossad’ın Avrupa’daki operasyonlarında sıkça görülen bir yöneticiydi ve kod adı Raşid olarak biliniyordu.

Böylece Kenan’ın yalnızca şüpheli bir dedektif değil, doğrudan yabancı bir istihbarat servisine çalışan bir kaynak olduğu kesinleşti. Buna rağmen MİT hemen hamle yapmadı. Çünkü Kenan’ın tek başına çalışmadığını biliyorlardı. Bir ağın parçasıydı ve o ağın tamamını görmek için zamana ihtiyaç vardı. Bu nedenle takip aylarca sürdü. Kenan’ın telefon görüşmelerinden dijital trafiğine, fiziksel temaslarından şehir dışı hareketlerine kadar her adım titizlikle izlendi.

Bu süreçte Kenan’ın düzenli olarak görüştüğü bir avukat belirlendi. Turgut Demir isimli bu kişi kamu kayıtlarına erişimi olan ve kişisel bilgileri para karşılığında paylaşan biriydi. Adres, telefon, banka bilgileri ne varsa Kenan’a aktarıyor, Kenan da bunları Mossad’a iletiyordu. Ancak dosyayı en çok büyüten isim eski bir kamu görevlisi olan Hamza Ayberk’ti. MİT onun hareketlerini araştırdığında 2019 yılında Belgrad’da gizli haberleşme eğitimi aldığı ve kripto para üzerinden ödeme aldığı ortaya çıktı. Ayberk, Türkiye’deki Ortadoğulu iş adamları hakkında detaylı bilgiler topluyor ve bunları farklı kanallardan aktarıyordu.

Her yeni bilgi tabloyu büyütüyor, bağlantı sayısı giderek artıyordu. Analiz ekibi günlerce süren çalışmaların ardından geniş bir örgütsel harita çıkardı. Kenan yalnızca bir başlangıç noktası olduğu netleşti. İstanbul’da 32, Ankara’da 11, İzmir’de 8 ve Bursa’da 6 kişi aynı zincirin halkalarını oluşturuyordu. Aralarında dedektifler, avukatlar, eski memurlar ve bazı iş insanları vardı. Sayı nihayet netleşti: 57 kişi.

Bu kapsamlı rapor MİT Başkanlığı’na sunulduğunda durumun ciddiyeti artık tartışmasızdı. Mossad, Türkiye içinde geniş bir istihbarat yapılanması kurmuş; özellikle Filistinli aktivistler, Hamas bağlantılı isimler ve Türk savunma sanayisinde çalışan yetkililer hakkında bilgi toplamaya başlamıştı. Başkanlık önünde iki seçenek vardı: Ya acilen operasyon düzenlenecek ve ağ dağıtılacaktı ya da biraz daha beklenerek daha geniş bir hamle planlanacaktı.

MİT ikinci seçeneği tercih etti. Çünkü elde ettikleri fırsat benzersizdi. Ağ yalnızca çökertilmeyecek, aynı zamanda Mossad’a karşı kullanılacaktı ve böylece Türkiye’nin yakın dönemindeki en dikkat çekici karşı istihbarat hamlelerinden biri için ilk adım atılmış oldu.

MİT’in Ankara’daki merkez binasında o gün kapalı kapılar ardında kritik bir toplantı yapılıyordu. Masanın etrafında karşı istihbarat birimi şefi, siber güvenlik direktörü ve operasyonlar koordinatörü bulunuyordu. Konu çok açıktı: Türkiye’nin dört şehrine yayılmış 57 kişilik Mossad ağı ve bu ağın nasıl etkisiz hale getirileceği.

İlk seçenek hızlı bir müdahaleydi. Eş zamanlı operasyon düzenlenebilir, tüm şüpheliler gözaltına alınabilir ve ağ bir gecede çökertilebilirdi. Ancak karşı istihbarat şefi bu yaklaşımın yeterli olmayacağını savunuyordu. Ona göre yalnızca yakalamak çözüm değildi. Çünkü bu kişiler aynı zamanda kullanılabilirdi. Ağı kendi lehine çevirebilir ve Mossad’ı uzun süre boyunca yanlış bilgilere mahkum edebilirdi. Bu plan riskliydi fakat başarılı olursa etkisi yıllarca sürecek bir karşı hamleye dönüşecekti.

Toplantıda yapılan değerlendirmelerin ardından plan kabul edildi ve operasyonun ikinci aşaması resmen başlatıldı. İlk hedef Kenan Yıldız olacaktı. MİT onu doğrudan tutuklamak yerine kontrollü bir temasla yaklaşacak ve işbirliği teklif edecekti.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Kenan evine dönerken iki kişi onu karşıladı. Kıyafetleri sıradandı ancak tavırları profesyoneldi. Kenan’ın içgüdüleri alarm veriyordu ve kaçmayı düşündü. Fakat bunun bir anlamı olmadığını biliyordu. Eğer karşısındakiler polis ya da MİT görevlisi ise nereye giderse gitsin birkaç saat içinde bulunurdu. Siyah renkli bir araca bindirildi. Gözleri bağlanmadı. Bu, içinde bulunduğu durumun sorgu odasıyla başlamayacağını gösteren bir işaretti. Araç Ankara’nın dışındaki güvenlik seviyesi yüksek bir tesise geldiğinde Kenan içeri alındı ve basit bir odaya yönlendirildi. Odanın ortasında masa, iki sandalye ve tavanı aydınlatan tek bir lamba vardı.

Karşısına oturan kişi kendisini tanıtmadı ancak konuşmasına başladığında her detayı bildiği anlaşılıyordu. Kenan’ın Raşid ile yaptığı görüşmelerden aldığı kripto ödemelerine, avukat Turgut Demir’le kurduğu bağlantılara kadar tüm faaliyetlerini tek tek anlattı. Kenan’ın yüzü giderek soldu çünkü inkar edebilecek hiçbir şey kalmamıştı.

Görevli devam etti. Kenan isterse o anda tutuklanabilir. Casusluk suçundan 15 ila 20 yıl arasında hapis cezası alabilir ve tüm hayatı geri dönülmez biçimde değişebilirdi. Ardından ikinci seçeneği sundu. Kenan MİT için çalışacak. Mossad’a bilgi aktarmaya devam edecek. Fakat bu kez verdiği tüm bilgiler MİT tarafından hazırlanacaktı. Mossad onun hala sadık bir kaynak olduğunu düşünecek. Ancak Kenan gerçekte Türkiye adına hareket edecekti.

Karar Kenan için zordu fakat sonuçları açıktı. Bir tarafta uzun yıllar sürecek bir ceza vardı. Diğer tarafta ise özgürlüğünü koruyacağı bir işbirliği. Kısa sürede cevabını verdi ve teklifi kabul etti. Böylece o gece Kenan Yıldız artık MİT’in kontrolündeydi. Fakat Mossad durumdan tamamen habersizdi. Aynı yöntem ağın diğer noktalarına da uygulandı. Yakından izlenen 12 kişi kontrol altında tutuldu ve çift taraflı ajana dönüştürüldü. Geri kalan 45 kişi ise takip edilmeye devam edildi.

MİT artık yalnızca Mossad’ın Türkiye’deki varlığını izlemiyor, aynı zamanda bu ağı yönlendirebilecek bir konuma geliyordu. Hazırlanan ilk yanlış bilgi paketi Filistinli aktivistler üzerineydi. Gerçek isimler yerine üretilmiş kimlikler kullanıldı. Sahte adresler, değiştirilmiş telefon kayıtları, bilgisayar ortamında oluşturulmuş fotoğraflar. Bu bilgiler Kenan üzerinden Mossad’a gönderildi ve İsrail tarafı bu verileri gerçek kabul ederek bir dizi değerlendirme yaptı. Planlanan operasyonlar var olmayan kişiler üzerine kurulduğu için sonuç alınamadı. Ancak Mossad bu başarısızlıkların nedenini henüz anlayamıyordu.

Aylar boyunca MİT bu oyunu dikkatle sürdürdü. Mossad’ın iletişim yöntemleri, kurduğu temas ağları, kripto para üzerinden yaptığı ödemeler tek tek belgelendi ve Türkiye’nin elindeki istihbarat giderek güçlendi. Ancak hiçbir karşı istihbarat oyunu sonsuz değildir. Bir noktada Mossad’ın şüphelenmeye başlayacağı açıktı ve MİT bunu olmadan önce operasyonu sonlandırmak zorundaydı.

Bir yılın sonunda MİT Başkanlığı’na kapsamlı bir rapor sunuldu. Artık ağın tüm yapısı, çalışma prensipleri ve bağlantı noktaları netleşmişti. Bu aşamadan sonra yapılacak tek şey vardı: Tüm zinciri tek gecede dağıtmak.

Operasyonun üçüncü aşaması böylece planlandı. İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’da eş zamanlı baskınlarla 57 kişinin tamamı gözaltına alınacaktı. Tarih belirlendi: Ekim 2025. Ekipler hazırlandı. Adresler güncellendi ve görev dağılımları yapıldı. Her şey tamamlanmıştı. Artık yalnızca başkanlık onayı bekleniyordu. O onay geldiğinde Türkiye’nin yakın tarihindeki en büyük karşı istihbarat operasyonu başlayacak ve Mossad tahmin bile edemeyeceği bir darbe ile yüzleşecekti.

Operasyondan iki gün önce MİT’in Ankara’daki merkez binasında yoğun bir hazırlık temposu vardı. Karşı istihbarat birimi şefi son toplantıyı yönetiyor. Masanın üzerinde operasyon planları, hedef dosyaları ve ayrıntılı saha haritaları duruyordu. Duvardaki geniş ekranda 57 kişinin fotoğrafları, adresleri ve son bilinen konumları tek tek sıralanmıştı.

Şef odadaki herkesin dikkatini toplayarak o akşam yapılacak son bilgilendirmenin önemini vurguladı ve operasyonun ertesi gece saat 02.00’de başlayacağını hatırlattı. Yıllardır süren çalışmanın artık final aşamasına gelindiği ortadaydı ve tek bir hata tüm süreci tehlikeye atabilirdi.

Plan dört şehirde eş zamanlı harekete dayalıydı. İstanbul’da 22, Ankara’da 10, İzmir’de 8 ve Bursa’da 6 ekip görev alacaktı. Toplam 46 saha ekibi, 3 ila 5 kişilik kadrolarla kendi hedeflerine yönlendirilecekti.

Bu yapı geniş bir istihbarat ağının aynı anda çökertilmesi için kritik öneme sahipti. Çünkü herhangi bir hedef diğerlerinden önce yakalanırsa haber yayılabilir ve ağın geri kalanı kaçış sürecini başlatabilirdi. Bu nedenle tüm baskınların aynı dakika içinde başlatılması zorunluydu.

Operasyonun merkez koordinasyonu İstanbul’da Beşiktaş’taki güvenli bir tesiste kurulmuştu. Tüm ekipler bu merkezle canlı bağlantı içinde olacak, her aşama anlık olarak raporlanacaktı.

Şef tim liderlerine son uyarılarını yaparken sahadaki kişilerin çoğunun silahlı olmadığını ancak yine de istihbarat işiyle uğraşan kişiler oldukları için beklenmedik tepkiler verebileceklerini hatırlattı. Mossad’ın operasyondan haberdar olup olmayacağı sorulduğunda, şef bunun düşük bir ihtimal olduğunu belirtti. Çünkü son bir yıldır Mossad yanlış bilgilerle yönlendiriliyor ve ağın hiçbir parçası gerçek durumu fark etmiyordu. Yine de tedbiren tüm çift taraflı ajanlarla iletişim iki gün önce kesilmişti. Kenan Yıldız dahil tüm kaynaklardan bilgi akışı durdurulmuştu.

Operasyondan bir gün önce ekipler sahaya indi ve son keşiflerini yaptı. İstanbul’da tim liderleri hedef adreslerin giriş çıkış noktalarını kontrol ediyor, güvenlik kameralarının açılarını kaydediyor ve binaların çevresinde olası risk alanlarını değerlendiriyordu.

Kenan Yıldız’ın evi Beşiktaş’ta tek daireli bir 4. kattı. Asansör ve merdiven olmak üzere iki giriş bulunuyordu ve kapının açılması ortalama 10 saniye sürüyordu. Avukat Turgut Demir’in Kadıköy’deki evinde iki giriş vardı. Bahçe kapısı ve arka kapı. Evde yalnız olması bekleniyordu. Ankara’da Çankaya’da yaşayan Hamza Ayberk daha karmaşık bir hedef sayılıyordu. Çünkü binada güvenlik görevlisi bulunuyordu. Ekip binaya girişten önce güvenliği sessizce etkisiz hale getirecek, ardından daireye yukarıdan ulaşacak şekilde planlama yapmıştı.

Operasyon gecesi geldiğinde saat 22.00 olmuştu. Tüm ekipler son hazırlıklarını kontrol ediyor, silahları, telsizleri, kayıt cihazlarını ve kelepçeleri gözden geçiriyordu. Saat 23.00’da timler araçlara bindi ve hedeflere doğru yola çıktı. İstanbul trafiği gece saatlerinde her zamanki gibi sakin ve şehir ışıkları boğaz boyunca parlıyordu. Saat 23.30 olduğunda tüm ekipler belirlenen noktalarda pozisyon almıştı. Merkezdeki geniş ekranda timlerin konumları yeşil noktalar halinde görünüyor, her bir noktanın sabitlenmesiyle operasyonun son hazırlıkları tamamlanıyordu.

Saat 23.55’e gelindiğinde merkez tamamen sessizleşti. Odanın içindeki tek ses bilgisayarların düşük uğultusuydu ve herkes gözünü ekrandan ayırmadan geri sayımın başlamasını bekliyordu. Şef mikrofona uzanarak tüm timlere son kez hitap etti. Senkronizasyonun önemini hatırlattı ve tüm birimlerden hazır olduklarına dair onay aldı.

Telsizlerden birbirini izleyen kısa yanıtlar geldi: Alfa hazır, Bravo hazır, Charlie hazır, Delta hazır. Ardından merkez saati 23.59’u gösterdi ve geri sayım işlemeye başladı. Son 60 saniyede tüm ekip liderleri kapıların önünde bekliyordu. Sahada eller kapı kollarına ya da koç başlarına gitmiş, herkes nefesini kontrol etmeye çalışıyordu.

İstanbul’da Kenan Yıldız o saatlerde muhtemelen uyuyordu ve ertesi gün Mossad’a bir sonraki bilgi paketini ileteceğini düşünüyordu. Ankara’da Hamza Ayberk televizyon karşısındaydı ve ertesi sabah katılacağı programla ilgili notlarını gözden geçiriyordu. İzmir’de, Bursa’da ve İstanbul’un farklı noktalarında kalan diğer tüm hedefler günlük rutinlerinin içindeydi ve yaklaşan operasyondan tamamen habersizdi.

Geri sayım 20 saniyeye, ardından 10 saniyeye düştü. Merkezdeki dijital saat 3’e, 2’ye, 1’e indi. Saat 02.00 olduğunda Türkiye’nin dört şehrinde eş zamanlı olarak tüm kapılar açıldı ve operasyon başladı.

Beşiktaş’ta Kenan Yıldız’ın dairesinin kapısı tek bir hamleyle kırıldı ve üç kişilik tim karanlık koridora dikkatle girdi. El fenerleri aynı anda açıldı. Işık duvarlarda ilerledi ve kısa bir komut duyuldu: “Yere yatın!” Yatak odasından gelen hareket sesiyle tim içeri yöneldi. Kenan uykusundan irkilmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ancak bunun için vakti yoktu. İki saniye sonra yatağından indirilerek kelepçelendi ve yüzü yere dönük pozisyonda etkisiz hale getirildi. Tim lideri telsize sakin bir tonla rapor verdi: “Alfa tamamlandı. Hedef kontrol altında.”

Aynı saniyelerde Kadıköy’de Avukat Turgut Demir’in evi basıldı. Tim içeri girdiğinde Turgut yataktaydı ve yanında eşi vardı. Kadının çığlığı kısa sürede bastırıldı. Ekip onu sakinleştirdi ve Turgut kelepçelenerek araçlara götürüldü. “Bravo tamamlandı.”

Ankara’nın Çankaya ilçesinde ise benzer bir hazırlık sürüyordu. Hamza Ayberk’in bulunduğu binanın girişinde güvenlik görevlisi vardı. Ekip yaklaşınca kimliklerini gösterdi ve görevli şaşkınlıkla kenara çekildi. Asansörle 4. kata çıkıldı. Kapıya ulaşıldığında önce yüksek sesle uyarı yapıldı: “Kapıyı açın!” İçeriden tereddütlü bir ses geldi. Ardından kapı aralandı. Hamza pijamasıyla karşıda duruyordu. Kısa bir an nereye kaçabileceğini düşündü fakat 4. katta seçenek yoktu. Tim hızlıca hareket etti ve Hamza kontrollü şekilde kelepçelendi. “Charlie tamamlandı.”

İzmir’de 8, Bursa’da 6 adreste aynı anda operasyon yapıldı. Kapılar açıldı, hedefler yakalandı ve raporlar merkeze iletildi. Operasyon merkezi büyük ekran üzerindeki yeşil noktaların birer birer maviye dönüşmesini izliyordu. Mavi başarılı operasyon anlamına geliyordu.

Saat 02.15’te 45 hedef alınmıştı. Saat 02.30’da sayı 51’e çıktı. Saat 02.45’te 55 hedef etkisiz hale getirilmişti. Geriye yalnızca iki kişi kalmıştı. Bu iki hedef İstanbul’daydı. Biri Başakşehir’deydi ve ağın mali işlerini yürüttüğü biliniyordu. Tim adrese ulaştığında ev boş göründü. Kadının kaçmış olabileceği düşünülse de komşudan alınan bilgi durumu netleştirdi. Kadın her gece saat 03.00’te köpeğini gezdiriyordu. Ekip hemen parka yöneldi ve kadın sessizce yakalanarak araca alındı. “56 raporu verildi.”

Son hedef Üsküdar’da yaşayan ve Mossad’ın İstanbul koordinatörü olduğu değerlendirilen kişiydi. Bu isim en kritik hedefti ve kaçmasına kesinlikle izin verilemezdi. Adres lüks bir rezidanstı. Giriş sistemi kartlıydı ve yüksek çözünürlüklü kameralarla izleniyordu. Ancak sistem çoktan MİT’in siber ekibi tarafından devre dışı bırakılmış, kapı kodları çekilmişti. Tim sessizce içeri girdi. Asansör kullanılmadı, çünkü beklenmedik bir karşılaşma riski taşırdı. Merdivenlerden çıkarak 12. kata ulaştılar. Son kapının önünde tim lideri kısa bir işaret verdi. 3… 2… 1… Kapı açıldı.

Daire karanlıktı. İlk taramada odalar boş göründü. Yatak odası boştu. Banyo boştu. Mutfakta da kimse yoktu. Ardından hafif bir ses duyuldu ve ekip balkona yöneldi. Manzara açıktı. Şehir ışıkları boğaz boyunca uzanıyordu. Balkonda duran adam arkası dönük halde sigara içiyordu. Tim lideri komutu verdi: “Ellerinizi arkaya alın!” Adam yavaşça döndü. Yüzünde şaşkınlık ya da panik yoktu. Sanki bu anı bekliyormuş gibiydi. Türkçesi akıcıydı ve hafif bir aksanla konuştu: “Sonunda geldiniz.” Ellerini kaldırdı ve direnç göstermeden teslim oldu. “57. Operasyon tamamlandı.”

Saat 03.15’te operasyon merkezinde kısa, kontrollü bir alkış duyuldu. Bir yıllık çalışmanın sonuçları alınmıştı. Tüm şüpheliler farklı tesislere götürüldü ve sorgu süreçleri başladı. Her biri ayrı odalarda tutuluyor, iletişim kurmaları engelleniyordu.

Kenan Yıldız ilk konuşanlardan biri oldu. Zaten MİT’le işbirliği içinde olduğu için bildiklerini hızlıca aktardı. Mossad ile nasıl temas kurduğunu, aldığı görevleri ve kullandığı kanalları anlattı. Avukat Turgut Demir ise direndi. İlk saatlerde her şeyi inkar etti. Ancak telefonundaki kayıtlar, binlerce vatandaşın kişisel verilerini para karşılığında sattığını açıkça gösteriyordu. Hamza Ayberk ise beklenenden daha sakindi. Belgrad’da aldığı eğitimi, Mossad’ın iletişim yöntemlerini ve hedef listesinin nasıl iletildiğini ayrıntılarıyla anlattı.

Sorgular günlerce sürdü. Her ifade yeni bir isim, yeni bir bağlantı ve yeni bir işaret ortaya çıkardı. Yapı tahmin edilenden daha genişti. Ancak bir yıl boyunca toplanan veriler ve bu gece yapılan operasyonla tablo tamamlandı. Doğrudan Mossad ile bağlantılı 57 kişi ve dolaylı yoldan bağlı 100’den fazla kişi tespit edildi. Türkiye’nin bugüne kadar karşılaştığı en büyük yabancı istihbarat yapılanması çökertilmişti. Mossad’ın Türkiye’deki gözleri kapanmış, kulakları susturulmuştu.

Bir yıl boyunca beslendikleri bilgiler gerçekte tamamen kurguydu. Planladıkları operasyonlar boşa gitmiş, kaynakları yanlış hedeflere yönlendirilmişti. MİT yalnızca ağı çökertmemiş, Mossad’ı kendi yöntemleriyle etkisiz hale getirmişti. Bu, sessiz yürütülen bir istihbarat zaferiydi.

SON

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News