Öğrenci, milyarderin karısına yardım ederken sınavını kaçırdı… Sonra bahçesine bir helikopter indi

Doğru Olanı Seçmek
Bazen hayat size bir seçim sunar: Kendi geleceğiniz mi, yoksa bir yabancının hayatı mı? Burak için bu seçim, Konya’nın en işlek caddesinde, saniyeler içinde verilmesi gereken bir karardı. Alaeddin Keykubat Caddesi henüz tam anlamıyla canlanmamıştı. Burak Kaya, sırt çantasını omuzlarında hissederek koşuyordu. Kardiyoloji final sınavına yetişmek için, kalbi heyecanla çarpıyordu. Sınav kapısı tam 09.00’da kapanacaktı, bir dakika bile tolerans yoktu. Burak dört yıldır bu anı bekliyordu; ailesinin umutlarını, kendi hayallerini yüklenmişti.
Caddede ilerlerken, lüks bir Mercedes’in yanında yere yığılmış bir kadın gördü. Kadının yüzünde solgunluk, nefes alışında zorluk vardı. Şoförü panikle ne yapacağını bilemiyordu. Burak’ın tıbbi eğitimi devreye girdi. Kalp krizi belirtileriydi bunlar. Saate baktı: 08.48. Sadece 12 dakika kalmıştı. İçindeki ses “Koş, bu senin tek şansın!” diyordu. Ama başka bir ses, daha güçlü bir ses ise “Doktorluk şimdi başlıyor!” diyordu.
Kadının adı Sevgi Yılmaz’dı; yerde yatıyor, göğsünü tutuyordu. Burak, çantasını yere bırakıp kadının yanında diz çöktü. “Ben tıp öğrencisiyim, ambulans çağırdınız mı?” dedi. Şoför “Çağırdım, geliyorlar!” dedi. Burak, kadının nabzını kontrol etti, soluk alışını gözlemledi. “Hanımefendi, beni duyabiliyor musunuz?” diye sordu. Sevgi gözlerini açmaya çalıştı, “Kim… kimsiniz?” dedi. “Size yardım etmeye çalışıyorum. Göğsünüzde ağrı var mı?” Sevgi, “Evet, çok şiddetli. Sanki eziliyor…” dedi. Burak onu doğru pozisyona getirdi, nefes almasını kolaylaştırdı. Saat ilerliyordu, ama Burak’ın önceliği artık kadındı.
Uzakta ambulans sireni duyuluyordu. Burak, Sevgi’ye sakin olmasını söyledi, nefesini düzenletti. Paramedikler geldiğinde Burak profesyonel bir şekilde durumu aktardı: “Akut miyokart enfarktüsü şüphesi. 38 yaşında kadın hasta. Göğüs ağrısı, dispne, terleme mevcut. Nabız zayıf ama düzenli.” Paramedikler şaşırdı, “Doktor musunuz?” diye sordular. “Tıp öğrencisi, 4. sınıf.” dedi Burak. “İyi iş çıkarmışsınız.” dediler. Sevgi sedyeye alınırken Burak’a minnetle baktı: “Adınız neydi?” “Burak Kaya.” “Teşekkür ederim Burak. Siz benim için önemli bir şeyden vazgeçtiniz değil mi?” Burak gülümsedi: “Bazı sınavları tekrar alabilirsiniz. Bazı hayatları alamazsınız.”
Burak sınavı kaçırmıştı. Sonraki saatlerde, kampüse vardığında arkadaşları “Neredeydin yahu?” diye sordu. “Bir acil durum vardı.” dedi sadece. Sınavı kaçırdığı için mezuniyeti bir yıl ertelenecekti. Ailesinin maddi durumu zordu, bir yıl daha okul masrafı, bir yıl daha fedakarlık demekti. Akşam ailesini aradığında annesi ve babası endişeyle “Nasıl giremedin?” diye sordular. “Yolda bir kadın kalp krizi geçiriyordu, ona yardım etmek zorunda kaldım.” dedi Burak. Babası “Kendi geleceğini riske attın bir yabancı için.” dedi. Annesi ise sessizce ağladı. Burak’ın içi acıdı, ama pişmanlık duymuyordu.
O sabahın etkisi sadece Burak’ın değil, Sevgi Hanım’ın ve eşi Tarık Yılmaz’ın hayatında da hissediliyordu. Tarık Yılmaz, Yılmaz Holding’in sahibi, karısının hastanede yattığı o gece şoföründen Burak’ın hikayesini dinledi. Araştırma yaptırdı; Burak’ın maddi durumu, sınavı kaçırdığı, bir yıl gecikeceği ortaya çıktı. Tarık ve Sevgi, Burak’ın fedakarlığını unutmadı. “Bu genç bunun bedelini ödememeli.” dedi Sevgi. Tarık, üniversiteyle ve hayır kurumuyla görüştü, Burak için burs ve staj imkânı ayarladı.
Üç hafta sonra Burak, akşam eve dönerken mahallesine bir helikopter indi. İçinden Sevgi Hanım, Tarık Bey ve şoför Mehmet çıktı. Komşular merakla izliyordu. Tarık, Burak’a “Sen eşimin hayatını kurtardın, kendi sınavını kaçırdın. Bunun bedelini ödememelisin.” dedi. Burak’a tam burs ve aile desteği sağladıklarını açıkladılar. Tek şartları vardı: “Doktor olduktan sonra aynı şekilde insanlara yardım etmeye devam edeceksin.” Sevgi Hanım gözleri dolu dolu “Sen bana umut verdin Burak. Sadece hayatımı değil, ruhumu da kurtardın.” dedi.
Ertesi gün Burak, Doktor Canan’ın ofisine çağrıldı. Doktor Canan, “O gün verdiğin karar bir tıp öğrencisinin verebileceği en doğru karardı. Tıp sadece bilgi değil, merhamet de gerektirir.” dedi ve Burak’a özel bir sınav hakkı tanıdı. Artık onun en gurur duyduğu öğrencisiydi.
Altı ay sonra Burak, Yılmaz Holding’in özel hastanesinde stajyer doktor olarak çalışıyordu. Bir gün acil servise yaşlı bir adam geldi. “Sen o ünlü çocuk musun? Sınavını feda ederek bir kadının hayatını kurtaran…” dedi. Burak gülümsedi: “Sadece doğru olanı yaptım amca.” Tedavi bittikten sonra “O gün kaybettiğimi sanıyordum ama aslında kazanmıştım. Kendime olan saygımı…” dedi. “Yardım etmek her zaman geri döner.”
Burak, hayatına umutla devam etti. Sevgi Hanım’dan gelen mesajda “Kalbim mükemmel çalışıyor. Hep senin sayende. Hayat kurtarıcım.” diyordu. Burak, artık sadece Burak Kaya değildi; o, Burak Kaya doktordu ve onun misyonu hayat kurtarmaktı.
Kitabının sayfasını çevirirken aklına o sabahki soru geldi: Doğru olan her zaman kolay olan mıydı? Cevabı artık çok netti. Hayır, ama her zaman değerdi. Ve Burak’ın hikayesi burada bitmiyordu. O gün gerçek hikayesi başlıyordu. Çünkü gerçek kahramanlar bir kez kahraman olmazlardı; her gün, her fırsatta kahraman olmaya devam ederlerdi.
SON