“Anne, lütfen bize zarar verme!” diye ağlıyordu küçük kız. Milyoner baba aniden içeri daldı ve…
Sarıyer’de boğaza nazır lüks bir villada, dışarıdan bakınca herkesin imrendiği bir hayat yaşanıyordu. Oysa içeride, iki küçük kız çocuğu için her gün yeni bir korkunun başlangıcıydı. Yedi yaşındaki Zeynep, dört yaşındaki kardeşi Büşra’yı arkasına saklayarak gözyaşları içinde fısıldıyordu:
“Anne, lütfen bize zarar verme!”
Bu sözler evin içinde yankılanırken, Zeynep’in kalbi korkuyla çarpıyordu. Annesi Meltem’in ölümünden sonra babaları Murat, kısa sürede Seda ile evlenmişti. Seda, dışarıda herkesin hayran olduğu, sosyal medyada binlerce takipçisi olan, mükemmel görünen bir kadındı. Ama evdeki maskesi düşüyor, Zeynep ve Büşra’ya karşı soğuk ve acımasız bir yüz sergiliyordu.
Her sabah babaları işine gitmek için evden çıktığında, evin gerçek yüzü ortaya çıkıyordu. Seda, çocuklara bağırıyor, onları aç bırakıyor, ufak hatalarda bile cezalandırıyordu. Zeynep, babasına durumu anlatmak istese de Seda’nın tehditleri onu susturuyordu. “Babana bir şey söylersen seni öyle bir yere gönderirim ki, bir daha onu göremezsin!” Bu tehditler küçük kalplerinde derin yaralar açıyordu.
Evde tek güvenebildikleri kişi, yıllardır aileye hizmet eden temizlik görevlisi Gülten’di. Gülten, Meltem Hanım’ın zamanından beri bu evdeydi, çocukları kendi torunu gibi seviyordu. Her sabah Zeynep ve Büşra’nın sessizliğini, gözlerindeki korkuyu fark ediyor, ama işini kaybetme korkusuyla sesini çıkaramıyordu.
Bir gün Seda, Büşra’nın süt bardağını kırmasına sinirlenip küçük kıza bağırınca Gülten artık dayanamadı. “Seda Hanım, lütfen çocuklara böyle davranmayın!” dedi cesurca. Seda öfkeyle Gülten’i işten kovmakla tehdit etti. Ama Gülten kararlıydı: “Bu çocukların annesi olsaydı asla böyle yapmazdı. Onları korumak benim görevim.”
O akşam Murat eve döndüğünde kızlarını her zamankinden daha sessiz ve ürkek buldu. Zeynep’in gözlerinin altında morluklar vardı, Büşra ise konuşmayı bile bırakmıştı. Murat, evde bir şeylerin yolunda gitmediğini ilk kez fark ediyordu. Avukatı Serkan’ın uyarıları aklına geldi: “Yeni evliliklerde çocuklar daha fazla kaza geçiriyor, dikkat et.”
Ertesi gün Murat işe gitmeden önce Gülten ona yaklaşarak, “Murat Bey, çocuklar iyi değil. Lütfen onları dinleyin,” dedi. Murat, Gülten’in yıllardır aileye sadık olduğunu bildiği için bu sözleri ciddiye aldı. O gün işten erken çıkıp eve döndü. Sessizce bahçeden girip pencereden içeri baktığında, Seda’nın Zeynep’e bağırdığını, onu duvara dayadığını ve Büşra’nın köşede ağladığını gördü. Gülten ise araya girmeye çalışıyordu.
Murat dayanamadı, kapıyı hızla açıp içeri daldı. “Uzak dur onlardan!” diye bağırdı. Seda şaşkınlıkla geri çekilirken, Zeynep ve Büşra babalarına koşup sarıldılar. Murat, kızlarının titreyen bedenlerini ilk kez bu kadar yakından hissetti. “Baba, lütfen onu bizden uzak tut!” diye ağladı Zeynep.
Seda durumu kurtarmaya çalıştı, “Yanlış anlıyorsun Murat, sadece disiplin uyguluyordum.” Ama Murat artık ona inanmıyordu. Gülten öne çıkarak, “Bu kadın çocuklara aylardır işkence ediyor, aç bırakıyor, dövüyor, korkutuyor,” dedi. Zeynep de cesaretini toplayıp, “Evet baba, bizi dövüyor ve annemiz hakkında kötü şeyler söylüyor,” dedi.
O anda Murat’ın gözlerinden yaşlar aktı. Kızlarının aylarca bu acıyı yaşadığını ve kendisinin hiçbir şey fark etmediğini anlamak onu derinden sarstı. Avukatı Serkan da eve gelmişti, Meltem’in ölümüne dair şüpheli detaylardan bahsetti. Seda köşeye sıkışmıştı, kaçacak yeri kalmamıştı.
Polis çağrıldı, Seda çocuk istismarı ve Meltem’in ölümüyle ilgili suçlamalarla gözaltına alındı. Ev nihayet huzura kavuştu. Murat, kızlarıyla birlikte gerçek bir aile yemeği yedi. Zeynep, “Artık annemizi özlediğimizi söyleyebilir miyiz?” diye sordu. Murat gözleri dolu dolu, “Tabii ki canım, anneniz muhteşem bir kadındı, onu her zaman özleyeceğiz,” dedi.
Gülten artık sadece temizlik görevlisi değil, çocukların bakımında da aktif rol aldı. Zeynep okulda arkadaşlarıyla mutlu bir şekilde oynuyor, Büşra şarkılar söylüyordu. Murat işini azaltıp çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmeye başladı. Gerçek sevginin, paradan ve dış görünüşten çok daha değerli olduğunu sonunda anlamıştı.
Bazen sıradan bir insanın cesareti, milyonlarca liralık yalana galip gelir. Gerçek aşk ve adalet her zaman kazanır.