BACAKLARIN İYİLEŞTİ – Fakir Bir Kız Hiç Yürümemiş Milyonere Dedi

BACAKLARIN İYİLEŞTİ – Fakir Bir Kız Hiç Yürümemiş Milyonere Dedi

İstanbul’un lüks semtlerinden birinde, görkemli bir malikanede yaşayan Rüçhan Taner, Türkiye’nin en büyük teknoloji şirketlerinden birinin sahibi ve CEO’suydu. Başarıları, serveti ve zekâsı dillerdeydi. Ancak doğuştan gelen bir hastalık nedeniyle hayatı boyunca hiç yürüyememişti. Modern tıp, dünyanın en iyi klinikleri ve bilim insanları bile ona bir umut verememişti. Rüçhan, motorlu tekerlekli sandalyesiyle hayatını sürdürürken, dışarıdaki dünyayı camdan izlemekle yetiniyordu.

Bir gün, malikanenin kapısında beklenmedik bir ziyaretçi belirdi. On yaşlarında, yıpranmış giysileriyle fakir bir kız, güvenlik görevlileriyle tartışıyordu. “Bacaklarınız iyileşti!” diye bağırıyordu. Güvenlik görevlileri onu uzaklaştırmaya çalışırken Rüçhan, merakına yenik düştü ve kızı içeri aldırdı.

Kızın adı Elif’ti. Ayakları çıplaktı, gözlerinde ise olağanüstü bir kararlılık vardı. Rüçhan’a bakıp tekrar söyledi: “Bacaklarınız iyileşti. Sadece inanmanız gerekiyor.” Rüçhan gülümseyerek cevapladı: “Bacaklarım asla çalışmadı Elif. Tedavisi yok.” Elif ise ısrar etti: “Sizi rüyamda gördüm. Sarı çiçeklerle dolu bir tarlada yürüyordunuz. Gülümsüyordunuz. Gerçek bir gülümsemeydi.” Elif’in söyledikleri, Rüçhan’ın kimseyle paylaşmadığı rüyalarına ve hislerine dair detaylar içeriyordu. Bu karşılaşma, Rüçhan’ın hayatında ilk defa bir umut kıvılcımı uyandırdı.

Elif, Kaz Dağları’ndaki Pınarbaşı köyünde yaşadığını ve anneannesi Ayşe Nine’nin şifacı olduğunu anlattı. Rüçhan, önce şüpheyle yaklaşsa da, kızın kararlılığı ve söylediklerinin doğruluğu onu etkiledi. Bir süre sonra köy hakkında araştırma yaptırdı; Ayşe Nine’nin geleneksel tıp bilgisiyle birçok kişiyi iyileştirdiğini ve Elif’in ailesinin köyde saygın olduğunu öğrendi.

Rüçhan, sonunda Pınarbaşı köyüne gitmeye karar verdi. Lüks hayatından uzak, zorlu bir yolculukla köye ulaştığında Elif ve köylüler onu sıcak bir şekilde karşıladılar. Ayşe Nine, ona “Burada kal ve tedavimi dene. 3 ay boyunca köy hayatına katıl, benim yöntemlerimi uygula.” dedi. Rüçhan, büyük bir kararsızlık yaşasa da, bir hafta sonra kalmaya karar verdi.

Köydeki ilk günler zorlu geçti. Sabahları erken kalkıyor, Ayşe Nine’nin bitkisel banyoları, masajları ve nefes egzersizleriyle tedavi oluyordu. Öğleden sonraları köy işlerine yardım ediyor, akşamları ise köylülerle sohbet ediyordu. Zamanla bacaklarında hafif karıncalanmalar, kas spazmları başladı. İlk defa küçük bir hareketi isteyerek yapabildiğinde köyde büyük bir sevinç yaşandı.

Aylar geçtikçe Rüçhan’ın fiziksel durumu hızla iyileşmeye başladı. Artık destekle ayakta durabiliyor, adım atmaya çalışıyordu. Köydeki insanlar onun başarılarını hep birlikte kutluyor, Rüçhan ise ilk defa bir topluluğa ait olmanın huzurunu hissediyordu. Elif ise ona sürekli rehberlik ediyor, umut aşılıyordu.

Bir gün, Ayşe Nine ona eski bir mektup verdi. Mektubu, Rüçhan’ın büyük büyükannesi Zehra Taner yazmıştı. Zehra, Pınarbaşı köyünden İstanbul’a göç etmiş, geleneksel şifa bilgisini ve köklerini özlemişti. Mektupta, ailedeki bacak sorunlarının köyden kopuşla başladığı, gerçek iyileşmenin köklerle yeniden bağlantı kurmakla mümkün olduğu yazıyordu. Rüçhan, kendi geçmişinin köydeki bu insanlarla ve Elif’le bağlı olduğunu anladı.

Köydeki son gününde, fırtına sonrası ay ışığında, Elif’in rüyasında gördüğü gibi sarı çiçeklerle dolu tarlada desteksiz adım attı. Köylüler, Ayşe Nine ve Elif onun bu zaferini gözyaşlarıyla kutladılar. Rüçhan, sadece bacaklarını değil, ruhunu da iyileştirmişti. İstanbul’a döndüğünde artık eski hayatına eskisi gibi bakmıyordu. Pınarbaşı’na, köklerine ve yeni ailesine bağlıydı.

Sonunda, Rüçhan Taner’in hikâyesi bize, bazen en büyük mucizelerin en beklenmedik yerlerde ve en sade kelimelerde saklı olduğunu

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News