“BANA YİYECEK VERİRSENİZ YARDIM EDEBİLİRİM!” – Dilenci Çocuğu Aşağıladılar, Gerçek Ortaya Çıkan…
Soğuk bir İstanbul sabahıydı. Şişli’deki eski bir oto tamirhanesinin önünde, on yaşındaki Kerem Aydın açlıkla titreyerek duruyordu. Üzerindeki yırtık kıyafetler ve çıplak ayakları onu görenlerin acıma veya küçümseme duygularını uyandırıyordu. Kerem’in tek derdi ise iki gündür aç olan midesiydi.
Bir umutla tamirhaneye girdi. İçeride çalışan ustalar, onu görünce alaycı bir şekilde gülerek “Burası oyun yeri değil, küçük dilenci, defol!” diye bağırdılar. Kerem gitmedi, “Bana biraz yemek verirseniz size yardım edebilirim,” dedi. Ustalar daha da çok güldü. Tamirhanenin en yaşlı ustası Murat, “Sen mi yardım edeceksin? Arabadan ne anlarsın?” diyerek küçümsedi.
Ama Kerem kararlıydı. Ortadaki siyah arabayı işaret ederek, “O arabada sorun var, çözebilirim,” dedi. Kadın tamirci Ayşe meraklandı, “Bırak denesin, ne kaybederiz?” dedi. Kerem arabaya yaklaştı, motoru dinledi ve “Yakıt enjektörü tıkalı, ateşleme bobini arızalı, ama asıl sorun timing kayışında,” dedi. Murat Usta alay etti, “Dün değiştirdik kayışı!” dedi. Ayşe kaputu açtı, Kerem küçük elleriyle kayışın gevşek ve dişlilerin yanlış hizalandığını gösterdi. Ustalar şaşkınlıkla baktı. Kerem kayışı ve bobini düzeltti, motoru çalıştırdılar ve araba ilk seferde sorunsuz çalıştı.
Ayşe, Kerem’i arka mutfağa götürdü, ona bir tabak dolma ve ekmek verdi. Kerem aç gözlerle yemeğini yedi. Ayşe onun hikayesini merak etti, “Nerede yaşıyorsun?” diye sordu. Kerem başını eğdi, “Bazen otobüs durağında, bazen parklarda. Ailem yok artık.” dedi. Ayşe ona sahip çıktı, “Yarın yine gel, sana kahvaltı hazırlarım,” dedi. Murat Usta ise hâlâ şüpheyle bakıyordu.
Kerem ertesi gün erkenden geldi. Tamirhanede artık ona iş veriliyordu. Motorları sadece dinleyerek arızaları bulabiliyor, ustaların çözemediği sorunları birkaç dakika içinde hallediyordu. Kısa sürede tamirhanenin yıldızı oldu. Müşteriler özellikle Kerem’i soruyor, ona harçlık bırakıyordu. Murat Usta ise kıskançlıkla onu izliyor, “Bir gün gerçek yüzünü göstereceğim!” diye tehdit ediyordu.
Bir gün tamirhaneye lüks bir iş adamı geldi. Arabasında kimsenin bulamadığı bir sorun vardı. Kerem motoru dinledi, “Egzoz manifoldu çatlak, yakıt pompası değişmeli,” dedi. Ustalar kontrol etti ve Kerem’in haklı olduğunu gördüler. İş adamı ona eğitim ve iş teklif etti. Kerem ise Ayşe ablasından ayrılmak istemedi, haftada birkaç gün çalışmayı kabul etti.
Kerem’in hikayesi gazetelere düştü, sosyal medyada yayıldı. Herkes onun yeteneğinden bahsediyordu. Ama Murat Usta, Kerem’in geçmişini araştırmaya başladı. Bir gün, Kerem’in ünlü bir yarış pilotunun oğlu olduğunu ortaya çıkardı. “Bizi kandırdı, zavallı numarası yaptı!” diye bağırdı. Kerem utandı ama gerçeği anlattı: “Babam kazadan sonra içkiye başladı, bizi terk etti. Yıllardır sokakta yaşıyorum.”
Tamirhanedeki ustalar ve Ahmet Bey, Kerem’i savundu. “Kimseyi kandırmadı, gerçekten yetenekli ve yardıma muhtaç bir çocuk.” dediler. Babasının eski çalışma arkadaşı Osman geldi, Kerem’e babasının ona bıraktığı bir mektubu ve anahtarı verdi. Mektupta babası, “Motor sesleri senin kanında var oğlum, asla unutma,” diyordu. Anahtar, terk edilmiş bir garajın anahtarıydı. Kerem garaja gitti, babasının eski yarış arabasını buldu. Onu tamir etmeye karar verdi.
Kerem, tamirhanede sokak çocuklarına da yardım etmeye başladı. Onlara mekanik öğretti, birlikte babasının arabasını tamir ettiler. Bir gün, babasının anısına düzenlenen yarış pistinde, Kerem kendi elleriyle tamir ettiği arabayı piste çıkardı. Tribünler alkışladı, Kerem mikrofonu aldı: “Babam bana hep motor seslerinin kanımda olduğunu söylerdi. Ama şimdi biliyorum ki kanımda sadece motor sesleri değil, hayallerime inanma gücü, başkalarına yardım etme arzusu da var.”
Kerem’in hikayesi, bir sokak çocuğunun azmiyle, yeteneğiyle ve iyiliğiyle nasıl hayata tutunduğunun, geçmişiyle barışıp kendi yolunu çizdiğinin kanıtıydı. O artık sadece bir tamirci değil, umut veren bir kahramandı.