Barmen, Mafya Babasına “İçme. Gülümse ve HEMEN Git” notunu verir. Adam bunun yerine kadının bileğini
Gece yarısı Vignetto Club’da her şey olağan görünüyordu. Kahkahalar, kadehlerin tıkırtıları ve alçak sesle yapılan sohbetler mekânı dolduruyordu. Ancak bu seslerin altında, paranın, gücün ve sırların sessizliği vardı. Barın arkasında, görünmez bir hayalet gibi çalışan barmen, her zamanki gibi işine odaklanmıştı. Adı Ara’ydı ve bu kulüp onun son birkaç yıldır sığınağı olmuştu. Görünmez olmak, onu güvende tutan tek şeydi. Ancak o gece, bu sessizlik farklıydı. Daha ağır ve tehditkârdı.
Lorenzo Volkov, namı diğer “Kurt”, içeri girdiğinde mekândaki hava değişti. Kalabalık ikiye ayrıldı, insanlar korkuyla yol verdi. Volkov’un karanlık şöhreti, şehirdeki herkesin dilindeydi. Uzun boyu, mükemmel dikilmiş takım elbisesi ve gri gözleriyle odaya sahiplenerek bakıyordu. Bu gözler, barmen Ara’nın üzerinde bir an durduğunda, genç kadın kalbinin göğsünde çırpındığını hissetti. Gözlerini hemen kaçırdı, lekesiz bir bardağı parlatmaya odaklandı. Ama Volkov, Ara’nın barına doğru yürüyordu.

“Votka,” dedi. Sesi derin, soğuk ve kesin bir tondaydı. Ara, titreyen elleriyle Crystal Head şişesini çıkarıp bardağa döktü. Ancak o sırada başka bir adam, Marco, Volkov’un yanına oturdu. Genç ve sinirli bir enerjisi olan Marco, cebinden etiketsiz bir şişe çıkarıp Volkov’un içkisine bir damla sıvı damlattı. “Bu senin için özel bir karışım,” dedi alaycı bir gülümsemeyle.
Ara, gördüklerinden sonra dehşete kapıldı. İçgüdüleri, bunun bir suikast girişimi olduğunu haykırıyordu. Babasının ona öğrettiği bir şey vardı: “Tehlike gördüğünde başka tarafa bak ve hayatta kal.” Ama Ara, bu kez başka tarafa bakmayı reddetti. Hızla bir peçeteye bir not yazdı: “İçme, gülümse ve hemen git.” Notu Volkov’un bardağının yanına bırakıp arkasını döndü.
Volkov, notu fark etti ve okudu. Ancak gitmek yerine, barmenin bileğini kavradı. “Neden?” diye sordu. Gözleri, genç kadının gözlerine kilitlenmişti. Ara, korkuyla titreyerek, “O şişe… İçki doğru değil,” dedi. Volkov, Marco’nun içkideki hilesini fark etmişti. Marco’yu hemen yanından uzaklaştırdı ve Ara’ya döndü. “Artık bu işte değilsin,” dedi. “Eşyalarını topla ve benimle gel.”
Ara, Volkov’un emrine karşı gelemedi. Onunla birlikte kulüpten ayrıldı ve kendini bir anda Volkov’un lüks dünyasında buldu. Ancak bu dünya, göründüğü kadar güvenli değildi. Volkov, ona bir suikast düzenlendiğini ve Marco’nun yalnızca bir piyon olduğunu söyledi. Asıl hedef, Volkov’un tüm imparatorluğunu ele geçirmek isteyen güçlü bir düşman, Silus Hawk’tı. Ara, farkında olmadan bu tehlikeli oyunun bir parçası haline gelmişti.
Volkov, Ara’nın keskin gözlem yeteneğini fark etti. Ara, sıradan insanların göremediği detayları görebiliyordu. Bu yüzden Volkov, onu yanında tutmaya karar verdi. Ara, artık sadece bir barmen değil, Volkov’un en güvendiği danışmanıydı. İkili, Silus Hawk’ın izini sürmek için birlikte çalışmaya başladı. Hawk, Volkov’un düşmanlarıyla ittifak kurmuş ve onu alt etmek için zekice bir plan hazırlamıştı. Ancak Ara’nın detaylara olan dikkati, Volkov’un bu planları bozmasına yardımcı oldu.
Ara ve Volkov arasındaki ilişki, iş ortaklığının ötesine geçti. Volkov’un sert ve tehlikeli dış görünüşünün altında, yalnız ve kırılgan bir adam vardı. Ara, onun bu yönünü gördü ve ona karşı istemeden bir çekim hissetti. Ancak bu çekim, Ara’yı daha da tehlikeli bir duruma sürüklüyordu. Volkov’un dünyasında zayıflığa yer yoktu ve Ara, bu dünyada hayatta kalmak için kendi kurallarını çiğnemek zorunda kalıyordu.
Sonunda, Volkov ve Ara, Silus Hawk’ın izini bir gala etkinliğinde buldular. Bu, Volkov için sadece bir intikam değil, aynı zamanda gücünü yeniden kanıtlama fırsatıydı. Ara, Volkov’un gözleri ve kulakları olarak bu operasyonda kritik bir rol oynayacaktı. Ancak bu görev, ikisinin de hayatını sonsuza dek değiştirecekti. Ara, artık sadece bir barmen değil, Volkov’un dünyasında vazgeçilmez bir parça olmuştu. Ama bu dünyada hayatta kalmak, her şeyden daha zordu.
Ara, bileğindeki Volkov’un ona verdiği siyah elmas bileziğe bakarken, kendini altın bir kafeste hapsolmuş gibi hissediyordu. Ancak bu kafes, ona hem tehlike hem de bir amaç sunuyordu. Artık geri dönüş yoktu. Ara, bu tehlikeli oyunun bir parçasıydı ve Volkov’la birlikte ya kazanacak ya da kaybedecekti.