Yalnız Genç Kadın 25 Dolara Ahşap Ev Satın Aldı… Ve İki Gizli Yetim Buldu
Zeynep Yılmaz, 32 yaşında, hayatının bir günde altüst olacağını hiç düşünmemişti. Doktorlar, asla hamile kalamayacağını kesin bir dille söylemişlerdi. Muayenehaneden titrek bacaklarla ve bin parçaya bölünmüş bir kalple çıkarken, geleceği karanlık görünüyordu. İki hafta sonra, terkedilmiş bir mülk müzayedesinde sadece 25 liraya aldığı eski bir ahşap kulübenin önünde duruyordu. İstanbul’un taşrasında, Uludağ eteklerinde, her şeyden ve herkesten uzakta, acısını unutabileceği bir yer arıyordu.
Kulübeye girdiğinde, küf kokusu burun deliklerine doldu. Ancak onu durduran koku değildi; karanlık köşeden kendisine bakan iki çift gözdü. Zeynep bir adım geri attı. Kalbi hızla çarpıyordu. Kulübenin köşesinde, eski kutular ve kirli battaniyeler arasında büzülmüş halde iki kız çocuğu vardı. Biri 11 yaşında görünüyordu ve küçük kız kardeşini göğsüne bastırarak onu korumaya çalışıyordu. İkisi de yıpranmış, lekelerle dolu elbiseler giymekteydi ve ayakları çıplaktı.
Büyük kız, sessiz kalmaları için neredeyse fark edilmeyecek bir işaret yaptı. “Lütfen,” dedi sesi titreyerek. “Kimseyi çağırma. Biz gideriz. Hemen gideriz. Sadece bizi ihbar etme.” Zeynep, durumu anlamaya çalışarak, “Siz kimsiniz?” diye sordu. “Biz yanlış bir şey yapmadık,” dedi büyük kız. “Sadece bir yere ihtiyacımız vardı. Siz yeni aldınız değil mi? Birinin bu kadar çabuk alacağını bilmiyorduk.”
Zeynep, kalbindeki sıkışmayı hissetti. Kulübeye bir adım daha atarak kapıyı kapattı. “Bekleyin,” dedi, “Kimseyi çağırmayacağım. Sadece bana neler olduğunu anlatın. Burada yalnız mısınız? Ne zamandır buradasınız?” Büyük kız tereddüt etti ama sonunda, “Üç gündür buradayız,” dedi. Zeynep’in midesi bulandı. “Ama siz bir şey yediniz mi? Suyunuz var mı?” Küçük kız hafif bir inilti çıkardı ve vücudu ablasının kollarında gevşedi.
Zeynep, hemen yanlarına koştu. Küçük kız baygındı. “En son ne zaman yemek yedi?” diye sordu. “Dün sabah,” dedi büyük kız gözyaşları içinde. “Getirdiğimiz bir ekmeğimiz vardı ama bitti. Son yarısını ona verdim.” Zeynep, bu cesur 11 yaşındaki kızın, açlıktan ölmesine rağmen kız kardeşine bakmaya çalıştığını görünce içi sızladı.
Zeynep, “Adın ne senin?” diye sordu. “Aylin,” dedi büyük kız. “O da benim kız kardeşim Ela.” Zeynep, Aylin’in ne kadar güçlü olmaya çalıştığını görünce, “Buradan gidelim,” dedi. “Önce Ela’nın yemek yemesi gerekiyor. Sonra bana her şeyi anlatacaksınız.” Aylin, “Henüz ne yapacağımı bilmiyorum,” diye cevapladı. Ama Zeynep, “Senin de benim evime gidiyoruz,” dedi.
Zeynep, kızları kendi evine götürdü. Eve vardıklarında, Ela’yı misafir odasına yatırdı. Aylin, Zeynep’in yanında durdu. Zeynep, “Birkaç şey almam lazım. Su, hafif yiyecek ve ateş düşürücü ilaç,” dedi. Aylin, Zeynep’in ona güvenip güvenmeyeceğini sorgulayarak başını salladı. Zeynep, mutfakta hafif bir çorba hazırladı ve tuzlu krakerler aldı. Odaya döndüğünde, Ela’nın nefesi daha düzenli görünüyordu ama hala baygındı.
Ela uyandığında, “Neredeyim?” diye sordu. “O Zeynep,” dedi Aylin. “O bize yardım ediyor.” Zeynep, Ela’ya çorbayı yavaşça içirmeye çalıştı. Kızlar, Zeynep’in onlara sunduğu sıcaklığı hissettiler. Zeynep, “Şimdi bana neler olduğunu anlatın,” dedi. Aylin, ailelerinin trajedisini anlattı. Anne ve babalarının bir araba kazasında vefat ettiğini, halalarının onları istemediğini ve yuvaya yerleştirildiğini söyledi.
Zeynep, Aylin’in cesaretine hayran kaldı. “Ama kaçtınız,” dedi Zeynep. “Evet, çünkü bizi ayıracaklardı,” diye yanıtladı Aylin. Zeynep, kızların yaşadığı travmayı düşündü. “Bu gece burada kalacaksınız. Yarın ne yapabileceğime bakacağım,” dedi.
Zeynep, kızları saklamakla doğru mu yaptığını bilmiyordu ama onları geride bırakamayacağını biliyordu. Zamanla, Aylin ve Ela Zeynep’e daha çok bağlandılar. Zeynep, onlara bir anne gibi davranmaya başladı. Ancak, Zeynep’in hayatı karmaşık hale gelmişti. Bir sosyal hizmet uzmanı, Zeynep’in evinde iki kayıp çocuğun olduğunu öğrenmişti.
Zeynep, sosyal hizmet uzmanıyla görüşmek zorunda kaldı. Kızların güvenliği için ne yapacağını düşünürken, bir yandan da onlara olan sevgisiyle mücadele ediyordu. Duruşma günü geldiğinde, Zeynep, Aylin ve Ela’nın hayatlarını değiştirecek bir karar almak zorundaydı.
Sonunda, Zeynep, Aylin ve Ela’nın birlikte kalmasını sağlamak için her şeyi göze aldı. Kızların güvenliğini sağlamak için yasal yollar aradı. Zeynep, kızların hayatlarını kurtarmak için mücadele ederken, onlara bir aile olmanın ne demek olduğunu öğretti.
Zeynep, Aylin ve Ela ile birlikte yeni bir hayata adım attı. Sevgi dolu bir aile oluşturdular. Zeynep, geçmişte yaşadığı acıları geride bırakmıştı. Artık yalnız değildi. Aylin ve Ela, onun kızı olmuştu. Ve Zeynep, 25 liraya aldığı o kulübede, hayatının en büyük hediyesini bulmuştu: gerçek bir aile.