Zeytinburnu’nda Fırtına: “Cami mi, İbadethane mi?” Tartışması Meclisi Karıştırdı
Zeytinburnu Belediye Meclisi’nde bu hafta olağan bir gündem maddesi, kısa sürede hararetli bir siyasi ve ideolojik kavgaya dönüştü. Sümer Mahallesi’nde yapılması planlanan yeni bir ibadet alanının “cami” mi yoksa “ibadethane” mi olarak tanımlanacağı konusu, meclis üyeleri arasında sert tartışmalara neden oldu.
İmar ve Şehircilik Komisyonu’nun önerisi, yapının planlara “ibadethane” olarak işlenmesini öngörüyordu. Ancak iktidar partisine mensup meclis üyeleri, bu tanımın belirsizlik yarattığını savunarak “Bu yapı camidir, ismi de cami olmalıdır” görüşünde ısrar etti. Muhalefet üyeleri ise, “ibadethane” ifadesinin Anayasa’ya uygun şekilde daha kapsayıcı olduğunu ve belediyenin tarafsız kalması gerektiğini dile getirdi.

Dakikalar içinde salonun atmosferi gerildi. Mikrofonlardan yükselen sesler birbirine karıştı, bazı üyeler masalara vurdu, Başkan defalarca tokmağını masaya indirerek düzeni sağlamaya çalıştı.
Bir muhalefet meclis üyesi, “Biz burada inananları bölmek için değil, halka hizmet için oturuyoruz!” diye bağırdı.
İktidar sıralarından bir ses hemen karşılık verdi: “Siz değerlerimizi kelime oyunlarıyla silmeye çalışıyorsunuz! Bu sadece bir kelime meselesi değil, inancımızın meselesi!”
Salonun seyirci bölümünde oturan vatandaşlar da tartışmaya dâhil oldu. Bazıları “Camimiz bizimdir!” sloganı atarken, güvenlik görevlileri olası bir taşkınlığa karşı önlem aldı. Gerginlik an be an tırmanıyordu.
Belediye Başkanı Ömer Arslan, ortamı yatıştırmak için araya girdi.
“Zeytinburnu, farklı inanç ve kökenlerden insanların bir arada yaşadığı bir ilçe,” dedi. “Fikir ayrılığı olabilir ama saygısızlık olmamalı. Halk bizden hizmet bekliyor, kavga değil.”
Başkan’ın sözleri kısa süreli bir sükûnet sağladı, ancak meclis sıralarındaki ideolojik ayrım, her jestte yeniden hissediliyordu.

Tartışmanın arkasında, aslında İstanbul’un dönüşen yüzüne dair daha derin bir hikâye vardı. Zeytinburnu, bir zamanlar emekçi bir semtken, bugün modern projelerle eski dokunun iç içe geçtiği bir yer hâline gelmişti. Her yeni imar planı, sadece beton ve tuğlayı değil, inançla kimlik arasındaki görünmez sınırları da yeniden şekillendiriyordu.
Yaklaşık üç saat süren hararetli tartışmanın sonunda, oylama yapıldı ve karar bir sonraki oturuma ertelendi. Meclis üyeleri salonu terk ederken hâlâ birbirlerine sert bakışlar atıyor, bazıları koridorlarda tartışmayı sürdürüyordu. Basın locasında oturan deneyimli bir gazeteci, sessizce not aldı:
“Zeytinburnu işte böyle bir yer — her taşın altında bir hikâye, her inanç kelimesinin ardında bir mücadele var.”
Gece çökerken belediye binasının dışına adım atanlar, uzaktan yükselen ezan sesini duydu. Tüm o kavgaların ortasında, Zeytinburnu yine kendi ritminde yaşamaya devam ediyordu — inancın, tartışmanın ve birlikte yaşamanın bitmeyen hikâyesiyle.