Soğuk Yağmurda Terk Edilen Küçük Bir Kediyi Kurtarmak
Yağmur o akşam şiddetle yağıyordu. Sokak lambalarının altında gümüş şeritler halinde süzülüyor, kaldırımlardan dere gibi akıyordu. Çoğu insan çoktan sıcak evlerine çekilmişti. Ama Amelia farklıydı. Şemsiyesini rüzgâra karşı tutarak yavaş adımlarla yürüyordu, yağmur damlalarının ritmini dinliyordu.
Yağmuru hep severdi. Ona huzur verirdi. Dünya sessizleşirdi. Ama o gece, sessizliği ince bir ses böldü. Zayıf, titrek bir ağlama.
Amelia durdu. Önce rüzgâr sanmıştı. Ama sonra tekrar duydu: çaresiz, incecik bir miyavlama. Sesin peşinden gitti, ayakkabıları su birikintilerinde şapırdıyor, yolun kenarındaki paslı bir çöp kutusuna yaklaştı.
Kalbi sıkıştı.
Orada, yağmurun altında titreyerek kıvrılmış küçücük bir kedi yavrusu vardı. Tüyleri sırılsıklamdı, neredeyse gözlerini bile yeni açmış gibiydi. Küçük vücudu soğuktan zangır zangır titriyordu. Çıkardığı miyav, o kadar cılızdı ki neredeyse yağmurun sesinde kayboluyordu.
“Tanrım… hâlâ yaşıyorsun,” diye fısıldadı Amelia. Hiç düşünmeden şemsiyesini yere bıraktı, ellerini uzattı. Islak tüylerine dokunduğunda yavru önce ürktü ama direnecek hâli yoktu. Onu paltoya sardı, göğsüne bastırdı.
“Korkma küçük. Artık güvendesin,” dedi.
Yavrunun kalbi kuş kanadı gibi hızlı çarpıyordu. Ama Amelia’nın sıcaklığını hissedince biraz olsun sakinleşti. Kadın aceleyle eve döndü, şemsiyesini orada unutarak.
Küçük dairesi gösterişsizdi; yerlerde kitaplar, havada çay kokusu… Ama yavru için bir saray gibiydi. Amelia yumuşak bir havluyla onu kuruttu, sakinleştirici sözler fısıldadı. Yavrunun zayıf miyavları odada yankılandı; asla dönmeyecek annesini çağırır gibiydi.
Amelia’nın boğazı düğümlendi. Kedinin terk edildiğini biliyordu. Belki çok güçsüz göründüğü için, belki de kimse umursamadığı için… Ama şimdi kader onu Amelia’ya emanet etmişti.
Süt ısıttı, küçük bir şırınga ile damla damla içirdi. Yavru önce direndi ama açlık baskın geldi. Bir süre sonra iştahla içmeye başladı. Amelia gülerek izledi.
“Sen bir savaşçısın,” dedi fısıltıyla.
Günler haftalara dönüştü. Yavru yavaş yavaş güçlendi. Artık tüyleri kabarık ve yumuşaktı. Amelia’nın kucağına tırmanıyor, gölgelerin peşinden koşuyor, gece onun yanına kıvrılıyordu.
Miyavları artık daha güçlüydü. Amelia ona bir isim verdi: Rainy. Çünkü onları bir araya getiren geceyi unutmamak istiyordu.
Rainy artık çöpe atılmış çaresiz bir kedi değildi. Oyuncu, meraklı, inatçı ama her zaman sevecendi. Amelia eve döndüğünde onu parlak gözlerle karşılıyor, mırıldanarak kucağına kıvrılıyordu.
Ve Amelia… Hayatını sıradan, amaçsız hisseden kadın, artık bir anlam bulmuştu. Rainy’ye bakmak, onun büyümesini görmek ona gösterdi: Küçük bir iyilik, tüm hayatın yönünü değiştirebilirdi.
Aylar sonra, yine yağmurlu bir akşam. Amelia pencerenin yanında oturuyordu, Rainy kucağında mırıldanıyordu. Dışarıda yağmur yumuşak bir melodi gibi çalıyordu. O geceyi düşündü. Eğer o sesi duymasaydı… Rainy artık olmayacaktı.
Gözleri doldu, başını onun yumuşak tüylerine yasladı.
“Bütün ihtiyacın olan şey bir yuva, nazik bir dokunuşmuş. Doğru mu Rainy?” dedi.
Rainy mırıldandı, küçük vücudu sıcaklığını verdi.
Ve o an Amelia anladı: aslında sadece kediyi kurtarmamıştı. Bir bakıma, kedi de onu kurtarmıştı.