🎬 SUYUN TAM DERSİN ORTASINDA GELDİ, AMA TIP HOCASI ESKİ SEVGİLİNDİ… DOĞUMU O YAPINCA HERKES DONDU…
.
.
Dersin Ortasında Doğan Hayat
Şahika Ertem, sekiz aylık hamileydi. Yalnızdı. Bir üniversite amfisinde, yargılayan bakışlarla dolu bir sınıfın ortasında otururken birden suyu geldi. Sıcak sıvı bacaklarının arasından aşağıya aktı, plastik koltuğu ıslattı, ahşap zemine damladı. Sınıfta bir uğultu yükseldi; bazı öğrenciler telefonlarını kaldırıp çekim yaparken, kimisi alaycı bakışlarla ona bakıyordu. Şahika, utanç ve korku içinde ne yapacağını bilemeden kalakaldı.
Tam o sırada, dersin hocası Baran Ege’nin yüzü bembeyaz kesildi. Elindeki kalemi yere bıraktı ve hızla Şahika’ya doğru koştu. Çünkü Baran sadece yeni gelen bir hoca değildi; Şahika’nın eski sevgilisiydi. Bebeğin babasıydı ve genç kadının hamile olduğunu öğrendiği gün hiçbir açıklama yapmadan ortadan kaybolmuştu. Şimdi, kader onları yeniden ve en savunmasız anda karşı karşıya getirmişti.
Baran, dizlerinin üzerine çöktü, Şahika’nın elini tuttu. “Sakin ol, ben buradayım,” dedi. Sesi titriyordu ama gözlerinde kararlılık vardı. Sınıfa döndü, “Biri hemen ambulans çağırsın!” diye bağırdı. Öğrenciler ilk kez ciddileşip harekete geçtiler. Şahika’nın sancıları sıklaşırken Baran profesyonelce onu muayene etti. “Bebek beklemeyecek, burada doğacak,” dedi.
Amfi bir anda doğumhaneye dönüştü. Temiz havlular, çarşaflar getirildi. Baran, Şahika’nın yanında diz çökmüş halde, ona cesaret vermeye çalışıyordu. “Güçlü olman gerek,” dedi. “Beraber atlatacağız.” Şahika korkuyordu ama Baran’ın varlığı ona güven veriyordu. Sancılar arasında çığlıklar atarken, Baran elini sımsıkı tutuyordu.
Sonunda, bir kasılma dalgasıyla, Şahika var gücüyle itti ve oğlunun ilk çığlığı amfide yankılandı. Noyan dünyaya gelmişti. Baran bebeği dikkatle kollarına aldı, kontrol etti ve ardından annesine teslim etti. Sınıfta bir sessizlik oldu; kimse gülmüyor, kimse çekim yapmıyordu. Birkaç kişi gözyaşlarını silerken, Melis adında bir öğrenci titreyen sesiyle, “Bu inanılmazdı,” dedi.
Ama asıl şok, Baran’ın sessizce, “O benim oğlum,” demesiyle yaşandı. Sınıf bir anda dondu. Baran, herkesin önünde gerçeği kabul etmişti. Şahika şok içinde ona baktı. Baran gözlerini kaçırmadı, “Korkaktım ama artık kaçmayacağım,” dedi. Ambulans geldi, anne ve bebek hastaneye götürüldü. Baran onlarla birlikte gitti, tüm kontrollerde yanında oldu.
Doğumdan sonra, sosyal medyaya videolar sızdı. Üniversite soruşturma başlattı; hoca-öğrenci ilişkisi tartışıldı. Baran, gönüllü olarak bölüm koordinatörüne gidip her şeyi anlattı. Soruşturma devam ederken, Şahika hastanede üç gün kaldı. Baran her gün ziyaret etti, oğlunu sevdi, ona destek oldu.
Üç gün sonra Baran, elinde beyaz zambaklarla geldi. Şahika’nın karşısında durdu, “Seni hak etmiyorum ama değişmek istiyorum,” dedi. Şahika ona kolayca güvenemedi; kalbi kırık, kafası karışıktı. Baran ona resmi bir teklif sundu: Babalık tanıma, nafaka, maddi ve manevi destek. “Karşılık beklemiyorum, sadece oğlumun hayatında olmak istiyorum,” dedi. Şahika belgeleri imzaladı ama bunun bir ilişki anlamına gelmediğini belirtti. Baran her sözünü tuttu; nafaka zamanında geldi, oğluna bakıcı tuttu, her hafta ziyaret etti.
Aylar geçti, Şahika fakülteyi dereceyle bitirdi. Son dersi, doğum yaptığı o ders, özel bir kararla kredilendirildi. Mezuniyet töreninde profesör, “Sen direncin simgesisin,” dedi. Şahika artık hemşireydi; güçlü, hazır ve hayata yeniden başlamıştı.
Üniversite bir yardım gecesi düzenlediğinde onur konuğu olarak davet edildi. Şık bir elbise giydi, salona girdiğinde herkes ona hayranlıkla baktı. Baran da oradaydı, gözleri Şahika’ya kilitlenmişti. Eski sınıf arkadaşı Teoman alaycı bir şekilde yaklaştı, ama Şahika artık kendinden emin bir kadındı. “Oğlumun babası burada, saygın bir doktor,” dedi. Melis ise özür diledi, çektiği videoyu sildiğini söyledi. Şahika affetti; geçmişin yükünü hafifletti.
Gece sonunda Baran, Şahika’ya dans teklif etti. Dans pistine çıktılar, müzik eşliğinde yakınlaştılar. Baran, “Seni asla incitmeyeceğim,” dedi. Şahika ise, “Böyle bir söz veremezsin,” cevabını verdi. Baran, İstanbul’da büyük bir hastaneden iş teklifi aldığını söyledi. “Kalmamı istersen kalırım, gitmemi istersen giderim,” dedi. Şahika, “Gitmelisin,” dedi. “Bu fırsatı hak ediyorsun. Biz iyi olacağız.”
Baran taşındı, ama sözünü tuttu. Her hafta sonu oğlunu ziyaret etti, Şahika ile dostça ilişkilerini sürdürdüler. Zamanla Şahika kendi hayatını kurdu, işinde başarılı oldu, oğlunu sevgiyle büyüttü.
Bir yıl sonra Baran, Şahika’yı İstanbul’a davet etti. Hastanedeki bir bağış gecesinde sahneye çıktı, tüm kalabalığın önünde, “O sevdiğim kadın; oğlumun annesi ve hayatımın aşkı,” dedi. Sonra diz çöküp ona evlenme teklif etti. Şahika, gözyaşları içinde “Evet,” dedi. Salon alkışlarla inledi, herkes duygulandı.
Yıllar geçti, Şahika uluslararası bir konferansta konuşma yaptı. “Hayat hiç düşmemekle ilgili değil; düştüğünde kalkmakla, affetmekle ve sevmekle ilgili,” dedi. Baran ve oğulları Noyan yanında gururla onu izliyordu.
Şahika sonunda anladı: Güçlü olmak, yalnız kalmak değil; yanında biriyle de güçlü olabilmekti. Hayat, acıtsa da sevmek ve affetmekle güzeldi.
.