Bekar bir baba Noel arifesinde küçük bir kızın çöplerde arama yaptığını gördü… e gerçek onu şok etti
.
.
Çöplerde Hediye Arayan Kız
İstanbul’un soğuk bir Aralık akşamıydı. Kar, Galata’nın eski taş sokaklarına yavaşça düşüyor, şehir beyaz bir sessizliğe bürünüyordu. Mehmet Bey, 35 yaşında, mimar bir adam, küçük dairesinin penceresinden dışarı bakıyor, içini çekiyordu. Üç yıl önce eşini kaybetmiş, o günden beri hayatı bambaşka bir hal almıştı. Sekiz yaşındaki oğlu Efe ile hem baba hem anne olmaya çalışıyor, her gününü onun için planlıyordu.
O akşam Efe okul arkadaşının doğum günü partisindeydi. Mehmet ise eve yalnız dönüyordu. Galata’nın eski binaları arasından geçerken insanların telaşını, alışveriş torbalarını, yaklaşan tatil için yapılan hazırlıkları izledi. Kendi hayatı ise monoton bir rutine dönüşmüştü; sabah işe gitmek, akşam Efe’yi okuldan almak, yemek yapmak, ödevlerine yardım etmek… Hayat, eşinin yokluğunda daha sessiz ve eksik geliyordu ona.
Apartmanının önüne geldiğinde binanın yanındaki dar sokakta bir hareket gözüne çarptı. Sokak lambasının altında, çöp konteynerlerinin arasında küçük bir siluet vardı. Önce bir kedi sandı ama dikkatlice bakınca şok oldu. Altı-yedi yaşlarında, ince montlu ve yıpranmış ayakkabılı küçük bir kız çöpleri karıştırıyordu. Kızın elleri soğuktan kıpkırmızı olmuş, saçları dağınık bir şekilde yüzüne düşmüştü. Çöp torbasını açıp içinde bir şeyler arıyor ama ne aradığı belli olmuyordu.
Mehmet yaklaşmak istedi fakat kızın kaçabileceğinden korktu. Çevreye bakındı, ebeveynlerini aradı ama kimse yoktu. Kışın soğuğu kemiklerine işliyordu, bu küçük kızın durumunu düşününce içi burkuldu. Kız çöpten plastik bir şişe çıkardı, dikkatlice inceledi, kenara koydu ve aramaya devam etti. Mehmet, kızın sistemli bir şekilde çöpleri karıştırdığını fark etti. Bu rastgele bir arama değildi; sanki belirli bir şey arıyordu.
Sonunda cesaretini toplayıp yaklaştı.
“Merhaba küçük hanım,” dedi yumuşak bir sesle.
Kız aniden irkildi, kaçmaya hazırlandı.
“Dur, korkma, zarar vermeyeceğim,” dedi Mehmet ellerini kaldırarak.
Kız ona büyük, yorgun gözlerle baktı. Yüzünde yaşına uygun olmayan bir ciddiyet vardı.
“Ne arıyorsun burada?” diye sordu Mehmet.
Kız önce cevap vermedi. Sonra küçük bir sesle, “Özel bir şey,” dedi.
Mehmet dizlerinin üzerine çökerek onun seviyesine indi.
“Belki sana yardım edebilirim. İsmim Mehmet. Sen kimsin?”
“Elif,” dedi kız tereddüt ederek.
Mehmet onun titrediğini fark etti.
“Çok üşümüş görünüyorsun. Ailen nerede?”
Elif başını eğdi, cevap vermedi. Bu sırada kar daha yoğun yağmaya başladı. Mehmet, bu küçük kızı soğukta bırakamayacağını biliyordu ama onun güvenini kazanması gerekiyordu.
“Bak Elif, çok soğuk. Benim evim hemen şurada. İçeri geçip ısınmak ister misin? Sıcak çay yapabilirim.”
Elif kararsız görünüyordu. Mehmet onun yabancılara karşı temkinli olduğunu, geçmişte acı dersler aldığını anladı.
“Annem beni arıyor olabilir,” dedi Elif, sesi neredeyse fısıltı gibiydi.
“Annen nerede şimdi?” diye sordu Mehmet yumuşakça.
“Elif etrafına bakındı. Evde,” dedi ama sesi pek inandırıcı değildi.
Mehmet telefonunu çıkardı.
“Anneni arayalım o zaman, endişelenmesini istemeyiz.”
Elif panikle başını salladı. “Hayır, lütfen arama!”
Bu tepki Mehmet’i daha da şüphelendirdi.
“Tamam, aramayacağım ama bak kar çok yoğunlaştı. En azından beş dakika içeri gel, ısın biraz. Sonra istersen devam edersin aradığın şeye.”
Elif sonunda başını sallayarak kabul etti. Mehmet onu apartmana götürdü, asansöre bindiler. Elif her şeyi dikkatle inceliyor, sanki kaçış yollarını hesaplıyordu.
Dairenin içi sıcak ve davetkardı. Mehmet Elif’i salona oturturken kız evdeki her detayı gözlemliyordu. Duvarlarda Efe’nin çizimleri, kitaplık dolusu kitaplar ve bir köşede oğlunun oyuncakları vardı.
“Başka kimse yok mu evde?” diye sordu Elif tedirginlikle.
“Oğlum Efe var ama şu anda arkadaşının evinde. Bu akşam dönecek.”
Mehmet mutfağa gidip çay koymaya başladı. Elif salonun içinde yavaşça dolaşıyor, evi bir araştırmacı gibi inceliyordu. Bu davranış yaşına göre çok olgun görünüyordu.
“Çok güzel bir evin var,” dedi Elif sonunda. “Burada mutlu musun?”
Bu soru Mehmet’i şaşırttı. Altı yaşında bir çocuktan böyle derin bir soru beklemiyordu.
“Evet, mutluyum. Bazen yalnız hissediyorum ama Efe ile güzel bir hayatımız var.”
Mehmet çayı getirip kızın karşısına oturdu.
“Sen mutlu musun Elif?”
Kız çayından bir yudum aldı, düşünceli bir ifade takındı.
“Bazen annemle birlikte olduğumda mutluyum ama o çok yorgun.”
“Annen nerede çalışıyor?”
“Farklı yerlerde. Gece çalışıyor çoğunlukla.”
Mehmet’in aklında alarm zilleri çalmaya başladı. Gece çalışan, sürekli yorgun bir anne ve bu saatte sokakta yalnız bir kız…
“Peki sen gece nerede kalıyorsun annen çalışırken?”
“Bazen evde yalnız kalıyorum. Bazen komşular bakıyor.”
Mehmet içten içe öfkeleniyordu ama bunu göstermemeye çalışıyordu.
“Bugün çöplerde ne arıyordun peki?”
Elif’in gözleri parladı.
“Özel bir şey dedim ya. Yarın Noel ve ben annem için bir hediye bulmaya çalışıyorum.”
Bu cevap Mehmet’i şaşırttı.
“Hediye mi çöplerden?”
“Evet. İnternetten gördüm. İnsanlar bazen değerli şeyleri yanlışlıkla atıyormuş. Ben de annem için güzel bir şey bulabilirim diye düşündüm.”
Mehmet’in gözleri doldu. Bu küçük kız annesine hediye almak için çöplerde arama yapıyordu.
“Elif, annen için ne gibi bir hediye bulmak istiyorsun?”
“Annem çok çalışıyor, hep yorgun. Ona güzel bir şey vermek istiyorum. Belki bir kolye ya da bilezik. Bazen insanlar değerli takıları yanlışlıkla çöpe atıyormuş.”
Mehmet kızın ne kadar naif olduğunu anlıyor ama aynı zamanda bu durumun altında yatan gerçeğin ağırlığını hissediyordu.
“Peki annen sana hediye aldı mı Noel için?”
Elif’in yüzü buruştu.
“Annem çok meşgul. Hep diyor ki, ‘Para biriktiriyorum senin için ama hiçbir zaman yeterli olmuyor.’”
Mehmet ayağa kalkıp pencereye baktı. Kar yağıyor, sokaklar beyaza bürünüyordu.
“Elif, bugün annen seni gördü mü?”
“Evet, sabah gördüm. Akşam gelir.”
Bu cevap Mehmet’i rahatlatmadı. Eğer anne akşam dönecekse bu küçük kız neden çöplerde hediye arıyordu ve neden bu kadar endişeliydi?
“Bak Elif, çöplerden hediye aramak güvenli değil. Hem kirli hem tehlikeli olabilir. Sana başka bir fikir önerebilir miyim?”
Elif merakla ona baktı.
“Eğer annen için gerçekten özel bir hediye istiyorsan birlikte bir şey yapabiliriz. Mesela ona güzel bir resim çizebiliriz ya da küçük bir el işi yapabiliriz.”
“Annem müziği çok sever. Eskiden şarkı söylerdi ama artık çok yorgun. Bir de çiçekleri seviyor ama para olmadığı için alamıyor.”
Mehmet kağıt kalem getirdi.
“O zaman ona özel bir şarkı yazalım. Sen ona ne söylemek istiyorsun?”
“Ona çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Onun en iyi anne olduğunu ve onu hiç yalnız bırakmayacağımı…”
Birlikte şarkı yazmaya başladılar. Elif beklenenden çok daha yaratıcı ve duyguluydu. Sözler yazarken annesi hakkında anlattığı hikayeler Mehmet’i daha da endişelendiriyordu.
“Elif, annen bu akşam tam olarak saat kaçta dönecek?”
“Bilmiyorum. Bazen çok geç kalıyor. Ben uyuyana kadar gelmezse sabah görürüm onu.”
Mehmet’in son şüpheleri de ortadan kalktı. Bu küçük kız ihmal ediliyordu ve muhtemelen annesinin gerçek durumunu tam olarak bilmiyordu.
“Elif, eğer annen bu akşam geç kalırsa burada kalabilirsin. Oğlum Efe de gelecek. Onunla tanışırsın.”
Elif tedirgin görünüyordu.
“Annem beni arayabilir.”
Mehmet telefonu uzattı.
“O zaman şimdi arayalım, durumu anlatalım.”
Elif panikle başını salladı.
“Hayır, lütfen kızar bana.”
Mehmet telefonu yerine koydu ve Elif’e yaklaştı.
“Tamam, aramayacağım ama Elif, sen burada güvendesin. Kimse sana zarar veremez.”
Kız başını salladı ama gözlerindeki korku hâlâ vardı.
Kapının zili çaldığında ikisi de irkildi. Mehmet Intercom’dan Efe’nin sesini duyunca rahatladı.
“Oğlum geldi. Sen onunla tanışmak ister misin?”
Elif tereddüt etti ama sonunda başını salladı. Efe içeri girdiğinde Elif’i görünce şaşırdı.
“Merhaba,” dedi utangaç bir şekilde.
“Ben Efe.”
“Ben de Elif,” dedi kız.
İki çocuk kısa sürede kaynaştı. Mehmet mutfakta yemek hazırlarken çocukları gözlemliyordu. Elif Efe’nin oyuncaklarına büyük bir dikkatle dokunuyordu. Yemek sırasında Elif iştahla yedi. Mehmet onun ne kadar aç olduğunu anladı.
“Bugün ne yedin Elif?”
“Sabah annemle beraber çay içtik. Okulda öğle yemeği vardı.”
“Akşam yemeği?”
“Annem gelince birlikte yiyeceğiz,” dedi ama sesi pek inandırıcı değildi.
Yemekten sonra Efe Elif’e kitaplarını gösterdi. Kız okumayı çok seviyordu ve hikaye kitaplarına büyük ilgi gösterdi. Saat dokuz olduğunda Elif telaşlanmaya başladı.
“Annem geliyor olmalı,” dedi pencereye bakarak.
Mehmet de dışarı baktı ama sokakta kimse yoktu.
“Elif, annenin telefon numarası var mı? Belki iş yerinde gecikiyordur.”
“Telefonu yok. Bazen çalışmıyor telefonu.”
Saat ondan sonra Elif iyice endişelenmeye başladı. Mehmet ona rahatlatıcı sözler söylese de kızın durumu giderek kötüleşiyordu.
“Eve gitmem lazım,” dedi ayağa kalkarak.
“Elif, bu saatte ve bu havada dışarı çıkman güvenli değil. Annen mutlaka gelir ama sen burada kalsan daha iyi olur.”
Gece yarısına kadar beklediler ama kimse gelmedi. Elif sessizce ağlamaya başladı. Mehmet onu sarıp teselli etti.
“Belki annen başka bir yerde kaldı. Yarın mutlaka buluruz onu.”
Efe de arkadaşına destek olmaya çalışıyordu.
“Benim babam da bazen geç kalır ama sabah hep görüşürüz.”
Mehmet Elif’e konuk yatak odasını gösterdi ama kız yalnız kalmak istemiyordu. Sonunda Efe’nin odasında küçük yedek yatakta uyudu.
Sabah olduğunda Mehmet erken kalktı, Elif’in verdiği adrese gitmeye karar verdi. Çocukları uyandırmadan çıktı, belirtilen yere gitti. Gördüğü manzara onu şok etti. Verilen adresteki bina çoktan yıkılmış, şantiye halindeydi. Çevreye sorduğunda binanın altı ay önce boşaltıldığını öğrendi.
Eve döndüğünde Elif uyanmıştı ve endişeyle onu bekliyordu. Mehmet ona gerçeği nasıl söyleyeceğini bilemiyordu.
“Elif, bana gerçeği anlatman gerekiyor. Annen gerçekten nerede?”
Elif gözyaşları içinde itiraf etmeye başladı.
“Annem üç hafta önce kayboldu. Onu bulmaya çalışıyorum ama bulamıyorum.”
Mehmet’in dünyası başına yıkıldı.
“Üç hafta mı? Peki sen bu sürede nerede kaldın?”
“Komşu teyze baktı bana birkaç gün. Sonra onun da parası kalmadı. Annem önceden bana öğretmişti eğer bir şey olursa ne yapacağımı. Nasıl gizleneceğimi, nerede yemek bulacağımı, hangi yerlerin güvenli olduğunu. Annem hep derdi ki, ‘Sosyal hizmetler seni alırsa beni bir daha göremezsin.’”
Mehmet içten içe titriyordu. Bu küçük kız üç hafta boyunca sokaklarda tek başına yaşamış, annesini aramaya devam etmişti.
“Elif, annen en son nerede çalışıyordu?”
“Büyük binalarda temizlik yapıyordu. Ama o gece dönmedi. Oraya gittim ama güvenlik görevlisi annemin orada çalışmadığını söyledi.”
Mehmet derin bir nefes aldı.
“Elif, polis amcalara haber verdin mi?”
“Hayır. Annem dedi ki, ‘Polis kötü. Beni ailemden ayırırlar. Ben annem olmadan yaşayamam.’”
“Elif, şimdi güvendesin. Seni kimse alamaz ama annenin nerede olduğunu bulmak için yardım almamız gerekiyor.”
O sırada Efe de uyanmış, konuşulanları dinliyordu.
“Baba, Elif bizimle kalabilir mi?”
“Tabii ki kalabilir ama önce bazı şeyler halletmemiz gerekiyor.”
Mehmet işini arayıp birkaç gün izin aldı. Sonra eski arkadaşı olan avukat Canan Hanım’ı aradı.
“Canan, acil bir durumla karşı karşıyayım. Kayıp bir annenin çocuğu elimde. Yasal süreçler konusunda yardımına ihtiyacım var.”
Canan Hanım hemen randevu verdi. Sosyal hizmetlerle işbirliği şarttı. Öğleden sonra ofise gittiler. Avukat Elif’le nazikçe konuştu, durumu kayıt altına aldı. Sosyal hizmetler departmanından Selin Hanım geldi. Elif onu görünce kaçmaya çalıştı ama Mehmet onu sakinleştirdi.
“Korkulacak bir şey yok. Selin Hanım sadece sana yardım etmek istiyor.”
Resmi süreç başlatıldı. Çocuk şu anda güvende olduğu için acil yerleştirme ihtiyacı yoktu. Mehmet’in geçici bakım talebi değerlendirilebilirdi. Bu haber Mehmet’i rahatlattı. En azından Elif ondan koparılmayacaktı.
Akşam eve döndüklerinde üçü birlikte yemek yaptılar. Elif normal bir aile ortamının nasıl olduğunu keşfetmeye başlıyordu. Yatmadan önce Elif Mehmet’e yaklaştı.
“Mehmet amca, annem ölmüş olabilir mi?”
Mehmet onu kucağına aldı.
“Bilmiyorum Elif. Ama onu bulmaya çalışacağız ve sonuç ne olursa olsun sen artık yalnız değilsin.”
Takip eden günlerde polis araştırma başlattı. Bir hafta sonra acı gerçek ortaya çıktı. Elif’in annesi üç hafta önce işten eve dönerken trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Kimliği üzerinde olmadığı için morgda kimliği belirsiz olarak kayıtlıydı. Bu haberi Elif’e vermek en zor işti. Mehmet ve Efe yanında olacağına söz vermişlerdi. Elif haberi duyduğunda çıt çıkarmadı, sadece Mehmet’in kollarına sarıldı ve hıçkıra hıçkıra ağladı.
“Annem geri gelmeyecek değil mi?”
Mehmet de ağlıyordu.
“Hayır sevgilim, gelmeyecek. Ama onun sevgisi hep seninle kalacak.”
Cenaze sonrası sosyal hizmetler Elif’in kalıcı bakım durumunu değerlendirmeye başladı. Mehmet resmi evlat edinme talebinde bulundu. Efe bir akşam sordu:
“Baba, Elif gerçekten bizim kardeşimiz olacak mı?”
“Eğer o da isterse, evet.”
Elif başını salladı.
“İstiyorum. Siz benim yeni ailemsiniz.”
Mehmet çocukların travmasını atlatmalarına yardım eden bir uzmanla çalışmaya başladı. Elif yavaş yavaş iyileşiyor, güven duygusunu yeniden kazanıyordu. Altı ay sonra Elif’in evlat edinme süreci tamamlanmış, artık resmen ailenin bir parçası olmuştu. Küçük kız hala annesini özlüyordu ama yeni ailesiyle beraber iyileşme sürecinde ilerliyordu.
Bir akşam Elif Mehmet’e yaklaştı:
“Baba, bir fikrim var. Benim gibi yalnız kalan çocuklar için bir şey yapmak istiyorum. Annem hep derdi ki, ‘Acı çektiğin şeylerden güç çıkar.’”
“Sokakta yalnız kalan çocuklara yardım edebilecek bir yer. Onlar da annem gibi kaybolan, ebeveynleri olan çocuklar olabilir.”
Mehmet kızının olgunluğuna şaşırdı.
“Bu çok güzel bir fikir. Nasıl yapabiliriz?”
Efe de konuşmaya katıldı:
“Ben de yardım ederim. Para biriktiririm.”
Üçü birlikte planlamaya başladılar. Mehmet’in mimar olarak birikimi ve bağlantıları vardı. Elif’in hikayesi basında yer alınca birçok kişi destek olmak istedi. Bir yıl içinde Elif’in Evi adında küçük bir merkez açtılar. Sokak çocuklarına geçici barınma, sıcak yemek ve eğitim desteği sunuyordu. Elif her gelene kendi hikayesini anlatıyor, umut veriyordu.
Bir Noel arifesinde, Elif’i bulduğu günden tam iki yıl sonra üçü birlikte o eski sokağa gittiler. Elif çiçek bıraktı annesinin hatırasına.
“Annem, senin bana öğrettiklerin sayesinde güçlü oldum. Ve şimdi başka çocuklara da yardım edebiliyorum,” dedi sessizce.
Mehmet onu izlerken bu küçük kızın hayatındaki mucizeyi düşünüyordu. Eğer o gece eve erken gidip pencereden bakmasaydı Elif’in akıbeti ne olurdu? Eve dönerken Elif,
“Baba, bazen kötü şeyler oluyor ama sonunda iyiliğe dönüşebiliyor değil mi?” diye sordu.
“Evet sevgilim. Sen bunun en güzel kanıtısın,” dedi Mehmet.
Efe ekledi:
“Ve en iyi kardeş.”
O akşam üçü birlikte yemek yaptılar. Elif annesinden öğrendiği şarkıyı söylerken Mehmet onun ne kadar güçlü olduğunu düşünüyordu. Çöplerde hediye arayan küçük kız, şimdi başka çocuklara umut olan bir genç kıza dönüşmüştü.
.