“BURAYA KİM BAĞLADI SENİ?” KIZ, ORMANDA BAĞLI ADAMI KURTARIYOR – AMA O BİR MİLYONERDİ!
.
.
“BURAYA KİM BAĞLADI SENİ?”
Kız, Ormanda Bağlı Adamı Kurtarıyor – Ama O Bir Milyonerdi!
Karadeniz’in yemyeşil tepelerinde, Rize’nin bir köyünde yaşayan Defne Yılmaz, sabah erkenden şifalı ot toplamak için ormana çıktı. Babasından kalan küçük kulübesinde yalnız yaşıyor, köydeki hastalara büyükannesinden öğrendiği merhemlerle yardım ediyordu. Doğayla iç içe, sessiz bir hayatı vardı.
O sabah, ağaçların arasında alışılmadık bir inleme sesi duydu. Önce bir hayvan sandı, ama ses insana benziyordu. Kalbi hızlandı. Sesin kaynağına doğru ilerlediğinde, bir ağaca bağlanmış, gözleri siyah bir bezle kapatılmış, üstü başı yırtık bir adam buldu. Adamın vücudu yaralı, dudakları kurumuştu. Defne hızla matarasından su verdi, ipleri bıçağıyla kesti. Adam yorgunluktan yere düştü, Defne onu dikkatlice dizlerinin üstüne yatırdı.
Göz bağını çıkarınca, karşısında yaklaşık kırklı yaşlarda, bakımlı ama günlerdir tıraş olmamış bir adam gördü. Adam titrek bir sesle “Teşekkür ederim… Sen bir melek misin?” dedi. Defne gülümsedi, “Hayır, sadece ot toplayan biriyim. Adım Defne,” dedi. Adam, “Ben Kerem… Kerem Aydınlı,” diye kendini tanıttı. Defne şaşırdı ama belli etmedi. Kerem, İstanbul’un en büyük tekstil şirketlerinden birinin sahibiydi; haftalardır kayıp olduğu haberlerde çıkmıştı.
Defne, Kerem’i kulübesine götürdü. Yavaşça yürüdüler, Kerem acı içinde inliyordu. Kulübede Defne, yaralarını temizledi, merhem sürdü, ateşini düşürmeye çalıştı. Adaçayı ve ıhlamurdan çay demledi. Kerem, “Neden yardım ediyorsun bana? Beni tanımıyorsun bile,” dedi. Defne, “İnsanlara yardım etmek için onları tanımak gerekmez,” diye cevap verdi. Gece boyunca başında bekledi.
Sabah olduğunda Kerem’in ateşi düşmüştü. Defne ona sebzeli çorba hazırladı. Kerem, “Kim yaptı bunu bana?” diye anlatmaya başladı. Ortağı Murat’ın, şirketi ele geçirmek için onu tuzağa düşürdüğünü, babasının evlatlık aldığı Murat’ın yıllarca ailede dışlandığını, şimdi ise intikam almak istediğini anlattı. “Şirketin en değerli sırrı Karadeniz’deki mavi bir çiçekten elde edilen boya formülü. Murat bunu bulup şirketi tamamen ele geçirmek istiyor,” dedi Kerem.
Defne, büyükannesinin Beyoğlu’nda bir tekstil atölyesinde çalıştığını, mavi çiçekten boya yaptıklarını, bu çiçeğin formülünün bir sır olarak kaldığını hatırladı. Çatıdaki sandıktan büyükannesinin günlüğünü ve formülün olduğu eski bir defteri buldu. Defne ve Kerem, defteri incelediklerinde, büyükannenin aslında Kerem’in dedesiyle birlikte mavi boyanın formülünü geliştirdiğini, aralarında gizli bir aşk ve bir çocuk olduğunu öğrendiler. Defne, Kerem’in uzak akrabasıydı!
Kerem, “Bunu şirkete bildirmem gerek. Büyükannenin adını formülün mucitleri arasına ekleyeceğim. Bu Murat’a karşı elimdeki en büyük koz,” dedi. Fakat Murat’ın adamları köye gelmişti. Defne, Kerem’i arka kapıdan kaçırdı; eski bir değirmende buluştular. Defne, büyükannesinin defterini yanına almıştı. Hasan amca adlı bir balıkçı dostları, onları gizlice Trabzon’a götürdü. Oradan otobüsle İstanbul’a geçtiler.
İstanbul’da Kerem’in avukat arkadaşı Ahmet onları karşıladı. Kerem, şirkete döndüğünde Murat’ın yönetim kurulunu topladığını, köydeki mavi çiçeğin yetiştiği arazileri gizlice satın almaya çalıştığını öğrendi. Defne ve Ahmet’in kardeşi Emre, köylüleri bilgilendirmek için Yeşilvadi’ye döndüler. Kerem ise Murat’la yüzleşmek için şirkete gitti. Yönetim kurulu toplantısında Kerem, Murat’ın ihanetini ve Defne’nin büyükannesinin formülünü açıklayarak Murat’ı köyü ve şirketi ele geçirmeye çalışmakla suçladı. Murat suçunu kabul etti, tutuklandı.
Kerem ve Defne, köye döndüler. Köylülerle birlikte mavi çiçeğin yetiştiği vadiyi korumak için Yeşilvadi Koruma Vakfı’nı kurdular. Şirketle adil bir ortaklık yapıldı; köylüler hem topraklarını hem de miraslarını koruyacak, şirket ise sürdürülebilir ve doğal üretimle yeni bir döneme girecekti. Defne, büyükannesinin adının resmi olarak formülün mucitleri arasına eklenmesini sağladı. Köyde laboratuvar ve eğitim merkezi kuruldu.
Kerem, Defne’ye “İstanbul’a benimle gelir misin?” diye sordu. Defne tereddüt etti; köyü, ailesi ve mirası bırakmak istemiyordu. Kerem, “O zaman ben buraya gelebilirim. Burada birlikte yeni bir hayat kurabiliriz,” dedi. Aralarındaki bağ, kan bağı değil ama ortak bir amaç ve sevgiyle güçlendi.
Bir gece köylüler, Murat’ın adamlarının mavi çiçekleri yok etmek için vadiye buldozerlerle geldiğini öğrendi. Defne, Kerem ve köylüler vadinin önünde durarak makineleri engelledi. Jandarma gelene kadar vadilerini korudular ve adamlar geri çekildi.
Aylar geçti. Defne ve Kerem, köyde ve İstanbul’da iki hayatı birleştirdiler. Defne, şirketin sürdürülebilir moda direktörü oldu; büyükannesinin mirası artık hem köyde hem de dünyada tanınıyordu. Kerem, geçmişteki hataları düzeltmenin huzurunu yaşadı.
Sonunda, Yeşilvadi’de gece mavisi çiçeklerle süslü küçük bir köy düğünü yaptılar. Köylüler, İstanbul’dan gelen misafirlerle birlikte yeni bir başlangıcı kutladılar. Defne, büyükannesinin sandığından yeni bir defter çıkardı: “Artık kendi hikayemizi yazma zamanı,” dedi Kerem’e.
Ay ışığı altında, vadideki mavi çiçekler parlıyordu. Defne, hayatın tıpkı bir kumaş gibi, farklı renkler ve desenlerle dokunduğunu düşündü. Kimi zaman karanlık, kimi zaman parlak; ama her iplik bir amaca hizmet ediyordu. Ve en güzel renk, belki de gece mavisiydi: Gizemli, derin ve umut dolu.
SON
.