DİLENCİ KIZ ÇÖPTE ÜÇÜZ BEBEK BULDU, ANCAK ONLARIN KAYIP MİLYONERİN ÇOCUKLARI OLDUĞUNU BİLMİYORDU

DİLENCİ KIZ ÇÖPTE ÜÇÜZ BEBEK BULDU, ANCAK ONLARIN KAYIP MİLYONERİN ÇOCUKLARI OLDUĞUNU BİLMİYORDU

.
.

Çöpte Bulunan Üçüzler

Kasvetli bir sonbahar sabahı, Kayseri’nin çatlak kaldırımlarında 7 yaşındaki Elif Yıldız, titreyen parmaklarıyla yıpranmış şalına sıkıca sarılmış halde yürüyordu. Ufacık omuzlarında solgun karanfil sepeti, ayaklarında delik ayakkabılarıyla şehrin soğuğunu iliklerine kadar hissediyordu. İki yıl önce yetimhaneden kaçmış, sokaklarda hayatta kalmayı öğrenmişti. Şimdi ise gül sokağında karanfil satıyordu. “Buyurun efendim, taze karanfil!” diye cılız sesiyle bağırıyordu fakat kimse onu duymuyordu.

Bir sabah, cami parkının köşesinde, büyük çınarın altında krem rengi bir örtüyle sarılmış zarif bir hasır sepet gördü. Sepetin yanına çekingen adımlarla yaklaştı. Kalbi boğazına kadar yükselmişti. Etrafına bakındı, kimse yoktu. Sepetin örtüsünü kaldırınca üç minik bebekle karşılaştı. Üçü de mavi gözlü, birkaç aylık erkek bebeklerdi. Elif bir an donakaldı. Bebeklerin kundakları öyle pahalıydı ki, Elif böyle bir şeyin varlığını ancak masallarda hayal etmişti.

Bebeklerden biri ağlamaya başladı, sonra diğeri ve üçüncüsü de ona katıldı. Elif’in açlığı ve korkusu bir anda kayboldu, yerini koruma içgüdüsü aldı. Sepette bir de not vardı ama Elif okuma yazması az olduğu için yalnızca “güven” ve “asla” kelimelerini seçebildi. Bebeklerin boynunda altın zincirler vardı, birinde “Mert” yazıyordu. Elif, onları bırakmaya vicdanı elvermedi. “Siz artık benim bebeklerimsiniz,” dedi. Sepeti kucaklayıp, kendi yaşadığı eski depoya götürdü.

Depo, limanın arka sokaklarında, terk edilmiş bir binaydı. Elif bebekleri en sıcak köşeye yerleştirdi, kendi battaniyesini onlara sardı. Onlara isim verdi: Mert, Arda ve Kerem. Bebekler açtı, Elif’in cebinde ise sadece birkaç kuruş vardı. Bebek maması almak için mahalledeki Gülbahar teyzenin bakkalına gitti. “Anneme lazım,” diye yalan söylemek zorunda kaldı. Gülbahar teyze ona en ucuz mamayı verdi, biraz da fazladan süt tozu ekledi.

Elif, bebekleri besleyip, altlarını değiştirip, gece boyunca onları sıcak tutmaya çalıştı. Bir yandan da dışarıdaki tehlikeleri sezmişti. Şehirde bir şeyler değişiyordu. Takım elbiseli adamlar, polisler, sosyal hizmet görevlileri mahallede dolaşıyor, bebek taşıyan bir kız çocuğu arıyorlardı. Elif’in bebekleri koruması gerekiyordu. Herkesin gözleri üzerindeydi.

O sırada, şehirde büyük bir fırtına kopmuştu. Trabzon’un en zengin iş adamı Kaan Yılmaz’ın üçüz bebekleri kaybolmuştu. Kaan Yılmaz, televizyonlardan 10 milyon lira ödül vadetmişti. Herkes sokaklarda mavi gözlü bebek arıyordu. Elif bu haberleri duymamıştı ama sokaklarda bir şeylerin peşinde olduklarını hissediyordu.

Günler geçtikçe Elif’in yükü ağırlaştı. Bebekleri beslemek, sıcak tutmak, onları gizlemek zorunda kaldı. Gülbahar teyze ona bir gün, “Bu bebekler Kaan Yılmaz’ın çocukları olabilir,” dedi. “Şehirde herkes seni arıyor. Onları geri vermelisin.” Elif ise, “Onlar benim ailem,” diye karşılık verdi. Gülbahar teyze ona yardım etti, ama Elif’in artık şehirde kalamayacağını söyledi.

Bir gece, Elif’in deposuna polisler geldi. Bebekler Nur teyzenin evine taşındı; Nur teyze yaşlı, iyi kalpli bir kadındı. Elif ve bebekler onun küçük dairesinde saklandılar. Ama polisler, adamlar, herkes hala peşlerindeydi. Elif bir gece gizli bir geçitten depoya geri döndü, bebekleri almak için hayatını riske attı.

Sonunda, Elif bir gece Kerem’i kucağına alıp şehrin en büyük oteline gitti. Orada Kaan Yılmaz’ın kalacağını öğrenmişti. Cesaretini toplayıp otelin kral dairesinin kapısını çaldı. Karşısında gözleri yaşlı, yorgun bir adam buldu. “Kerem!” diye fısıldadı Kaan Yılmaz. Elif, “Parkta buldum, terk edilmişlerdi,” dedi. Kaan Yılmaz oğlunu kucaklayıp gözyaşlarına boğuldu. Elif’e minnettar kaldı. “Sen onları çalmadın, kurtardın,” dedi.

Kaan Yılmaz’ın yardımıyla polisler Mert ve Arda’yı buldu. Elif’in cesareti ve sevgisi sayesinde üçüzler ailelerine kavuştu. Kaan Yılmaz Elif’e, “Bizimle yaşamak ister misin?” diye sordu. Elif önce tereddüt etti ama bebeklere bakınca kabul etti. Kaan ve Seda Yılmaz onu resmen evlat edindi.

Aylar geçti. Elif artık Yılmaz ailesinin bir parçasıydı. Özel okulda okumaya başladı, üçüzlerin ablası oldu. Nur teyze ve Gülbahar teyze onun hayatında hep yer aldılar. Elif, sokak çocukları için bir vakıf kurdu; onlar için eğitim ve sıcak bir yuva sağladı. Mert, Arda ve Kerem büyüdüler, Elif’in yanında her zaman sevgiyle, güvenle büyüdüler.

Bir gün, Elif, boğaza bakan villanın bahçesinde üçüzlerin doğum gününü kutlarken, geçmişini düşündü. Çöpte bulduğu üç bebek, ona yeni bir aile, yeni bir hayat getirmişti. Elif artık yalnız değildi; sevgiyle çevrili, umut dolu bir geleceği vardı.

Ve bazen, gerçek melekler gökyüzünden inmez. Bazen en beklenmedik kişiler, en zor anlarda hayatımızı değiştirir. Elif de bir melekti; üçüzleri kurtardı, kendine bir aile buldu ve sevgiyle dolu bir hayatın kapılarını araladı.

.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News