MİLYONER ERKEN GELİNCE, ÜVEY ANNENİN KIZINA YAPTIĞINI GÖRÜP PANİĞE KAPILDI
.
.
Milyonerin Erken Dönüşü ve Kızının Kurtuluşu
Serhat Aydın, İzmir’in en saygın iş adamlarından biriydi. Başarılı bir kariyeri, muhteşem bir villası ve herkesin gıpta ettiği bir hayatı vardı. Ancak bu hayatın en değerli parçası, beş yaşındaki kızı Defne’ydi. Serhat, eşini genç yaşta kaybetmiş, kızını yalnız başına büyütmeye çalışmıştı. Hayatının boşluğunu ise bir süre sonra tekrar evlenerek doldurmak istemişti. Canan Hanım ile tanıştığında, onun sıcaklığına ve ilgisine kapılmıştı. Defne’nin bir anneye ihtiyacı olduğuna inanarak evlenmişlerdi.
O gün, Serhat işlerini beklenenden erken bitirmiş, kızına ve eşine sürpriz yapmak için Çeşme’deki villasına dönmüştü. Arabası bahçeye girerken Akdeniz’in tuzlu havasını içine çekti, ama içindeki huzursuzluk bir türlü geçmedi. Eve girdiğinde, üst kattan gelen bir çığlık Serhat’ın kalbini yerinden söktü: “Saçımı kesme ne olur, bir daha yapma, lütfen!” Bu feryat Defne’ye aitti. Serhat merdivenleri ikişer üçer çıkarken, Canan’ın soğuk sesi kulaklarına çarptı: “Sus Defne, annen öldü! Onu unutmalısın artık!”
Serhat kapıyı açtığında gördüğü manzara karşısında donakaldı. Canan bir elinde mutfak makasıyla Defne’nin sarı saçlarını kesiyor, diğer eliyle kızın kolunu sıkıca tutuyordu. Defne’nin saçları darmadağınık, bazı yerler neredeyse kelleşmişti. Küçük kız gözyaşları içinde titriyordu. Canan, “Çirkin kız, annen kadar güzel olmayı hak etmiyorsun!” diye bağırıyordu. Serhat’ın kapıda olduğunu fark etmemişti.
Serhat’ın en çok sarsıldığı an, Defne’nin “Bir daha” demesiydi. Bu ilk değildi. Kızının defalarca bu işkenceyi yaşadığını anladı. “Ne yapıyorsun sen?” diye haykırdı Serhat. Canan irkildi, makası yere düşürdü. Defne babasına koştu, titreyen bir yaprak gibi ona sarıldı. “Baba, saçımı yine kesti. Annemden bahsetmedim, yemin ederim,” diye fısıldadı. O anda Melike Hanım içeri girdi; evin emektarı, Defne’nin bebekliğinden beri yanında olan kadın. Ellerinde bir tutam sarı saç vardı. Melike Hanım, “Serhat Bey, size her şeyi anlatmam gerek. Bu olay uzun zamandır devam ediyor,” dedi gözleri yaşlarla dolu.
Serhat, kızının zayıfladığını, sessizleştiğini, korktuğunu ilk kez fark etti. Saçları zalimce kesilmişti. Güvendiği kadın kızına işkence ediyordu ve bu ilk kez olmuyordu. Serhat bir baba olarak kendine kızdı; nasıl bu kadar kör olabilmişti? Defne başını kaldırıp babasına baktı, “Baba, eğer annemle ilgili yine rüya görürsem, tüm saçlarımı kesip beni kel bırakacağını söyledi,” dedi. Serhat’ın midesinde sıcak bir öfke yükseldi. Karşısındaki kadın, bir zamanlar güvendiği, aşık olduğu insan değildi. Küçük bir kızın annesinin anısıyla cezalandırılmasını affedemezdi.
Serhat, Defne’yi Melike Hanım ile mutfağa gönderdi. Melike Hanım küçük kızın elinden tuttu, Defne gitmeden önce korkuyla Canan’a baktı. O bakışta günler boyu süren bir korkunun izleri vardı. İki kadın odadan çıktıktan sonra Serhat Canan’a döndü. “Ne zamandır devam ediyor bu?” dedi. Canan, “Defne zor bir çocuk. Sürekli ölmüş annesinden bahsediyor. Gerçekle yüzleşmesi gerek,” dedi. Serhat odadaki saç tutamlarına baktı. Her biri kızına yapılan işkencenin kanıtıydı.
Melike Hanım’dan her şeyi öğrenmek istedi. Melike Hanım ellerini önlüğünde sildi, “İki ay kadar oldu beyim. Hanımefendi tamamen taşındıktan sonra başladı. Her gün beni tehdit etti. Eğer anlatırsam benim çaldığımı söyleyecekti,” dedi. Canan ise, “Bir hizmetçinin sözüne mi inanacaksın?” diye karşı çıktı. Serhat, “Kızımın sözüne inanacağım. Ve şu anda gözlerindeki korku bana her şeyi anlatıyor,” dedi.
Melike Hanım, “Beyim, küçük hanımı annesinden bahsettiği için cezalandırıyor. Onu odaya kapatıyor, saatlerce karanlıkta bırakıyor. Bazen tuvalete bile gitmesine izin vermiyor,” dedi. Serhat’ın yüzü griye döndü. Kızının sessiz acısını fark edememiş olmanın suçluluğu içini kemiriyordu. Melike Hanım, “Onu sakinleştirmeye çalıştım ama hanımefendi beni tehdit etti. Bir kelime edersen bugün gidersin dedi,” diye ekledi.
Defne, oyuncak kutusundan annesinin fotoğrafını çıkarıp babasına uzattı. “Bunu sakladım baba. Saçımı keseceğini biliyordum ama annemin fotoğrafını bulamayacağı bir yer buldum,” dedi. Serhat fotoğrafı aldı; karısı ve Defne Bodrum’da gülümseyerek poz vermişti. “Her gece anneme iyi geceler öpücüğü veriyorum ama kimse görmeden,” diye fısıldadı Defne. Serhat dizlerinin üzerine çöktü, kızını kollarına aldı. “Artık korkmana gerek yok canım. Annenin fotoğrafını istediğin yere koyabilirsin, kimse sana kızmayacak,” dedi.
Serhat, Defne’yi Melike Hanım’la bıraktıktan sonra Canan’la yüzleşmek için salona döndü. Canan kendisini savunmak için son kartını oynuyordu. “Defne hiç kurallara uymadı, beni anne olarak kabul etmeyi reddetti. Sürekli annesinden başka bir şey konuşmuyor,” dedi. Serhat, “Bir anne olarak nasıl davranacağını, çocuğun annesini özlemesini normal karşılayacağını düşünmüştüm. Belki bir annenin sevgi, sabır ve anlayış göstereceğini düşünmüştüm,” dedi.
Canan, “O zaman yanlış kadınla evlenmişsin. Ben Defne’nin annesi değilim. Hiçbir zaman olmayacağım. Sadece senin karınım ve bu evde bazı kurallar olması gerekiyor,” dedi. Serhat, “Bir çocuğun öz annesini hatırlamasını yasaklamak, saçını kesmek, karanlık odada ceza vermek bunlar kural mı?” diye sordu. Canan, “Bazı çocuklar sert bir elden öğrenir. Annem beni böyle yetiştirdi. Ben de güçlü bir kadın oldum,” dedi.
Serhat’ın öfkesi kontrol edilemez hale geldi. “Güçlü bir kadın mı? Annesini kaybetmiş beş yaşında bir çocuğa işkence etmek seni güçlü yapıyorsa, senin güç anlayışını gözden geçirmen lazım,” dedi. Melike Hanım kapıdan seslendi, “Beyim, çocuk biraz yatıştı. Odasına götürüp yatıracağım.” Serhat başıyla onayladı ve Canan’a döndü. “Çık evimden,” dedi.
Canan şok olmuştu. “Burası benim de evim. Senin karınım,” dedi. Serhat, “Burası hiçbir zaman senin evin olmadı. Sen sadece kızıma işkence etmek için zaafımı kullanan bir davetsiz misafirsin,” dedi. Canan, “Eğer beni kovarsan seni mahkemeye veririm. Nafaka isterim. Malların yarısını isterim,” diye tehdit etti. Serhat, “Bir hakime yetim bir çocuğa neden işkence ettiğini açıklamak ilginç olur,” dedi.
O gece Serhat kızının yatağının kenarına oturdu. Defne artık biraz daha sakin görünüyordu. Melike Hanım kapı eşiğinde bekliyordu. “Baba, bana ne olurken ne hissettin?” diye sordu Defne. “Çok korkuyordum baba. Uyumaktan, uyanmaktan, konuşmaktan korkuyordum,” dedi. Serhat, “Korktuğun zaman ne yapıyordun?” diye sordu. “Hiçbir şey. Kımıldamıyordum bile. Nefes almamaya çalışıyordum. Eğer beni görmezse belki unutur diye düşünüyordum,” dedi Defne.
Serhat kızının saçlarını nazikçe okşadı. “Canım kızım, ağlamak kötü bir şey değil. Duygularını göstermek kötü bir şey değil. Baban her zaman seni sevecek, nasıl olursan ol,” dedi. Defne babasına sıkıca sarıldı. “Annem de öyle derdi,” dedi. Serhat, “O geri gelecek mi?” diye sordu Defne. “Hayır, bir daha asla gelmeyecek. Buna izin vermeyeceğim,” dedi Serhat.
O gece üçü birlikte yatakta yattılar. Defne iki ay sonra ilk kez huzurla uyudu. Serhat, Canan’ın son sözlerini düşünerek saatlerce uyuyamadı. “Pişman olacaksın Serhat. Geri döneceğim ve sana bedel ödeteceğim,” demişti Canan. Serhat, kızını ve kendisini korumak için ne gerekiyorsa yapacağına yemin etti.
Ertesi sabah Serhat avukatını aradı, boşanma işlemlerini başlattı. Aynı gün evde güvenlik sistemi kurdurdu, tüm odalara kamera yerleştirdi. Melike Hanım, Defne’nin saçlarını saklamıştı; kanıt olarak polise verdi. Serhat kızını travma konusunda uzman bir psikoloğa götürdü. Doktor, Defne’nin psikolojik istismarın klasik belirtilerini gösterdiğini söyledi. İyileşmesi için zaman ve sabır gerekiyordu.
Rıza, özel dedektif, Canan’ın geçmişini araştırmaya başladı. Kısa sürede Canan’ın gerçek adının Cemile Öztürk olduğunu, daha önce üç kez zengin, çocuklu erkeklerle evlendiğini ve her seferinde çocuklara benzer işkenceler uyguladığını ortaya çıkardı. Serhat, bu kadının bir canavar olduğunu anladı. Artık sadece kendisini ve kızını değil, başkalarını da korumak zorundaydı.
Cemile, Serhat’a karşı iftira kampanyası başlattı. Sosyal medyada Serhat’ın Defne’yi istismar ettiği, saçlarını kestiği iddia edildi. Manipüle edilmiş fotoğraflar yayıldı. Serhat iş çevresinden dışlanmaya başladı. Ancak Melike Hanım’ın tanıklığı, sakladığı saç tutamları, ses kaydı ve psikolog raporları gerçekleri ortaya koyuyordu.
Serhat, Cemile’ye karşı mahkemede savaşmaya karar verdi. Tüm kanıtları topladı, diğer kurban ailelerle iletişime geçti. Mahkemede Cemile’nin gerçek kimliği, geçmişteki suçları, sahte belgeleri ve çocuklara yaptığı işkenceler ortaya çıkarıldı. Cemile, çocuk istismarı ve dolandırıcılıktan tutuklandı. 20 yıl hapis cezası aldı.
Serhat, yaşadıklarından ders alarak Defne Vakfı’nı kurdu. Vakıf, psikolojik istismara uğramış çocuklara ve ailelerine destek oluyordu. Defne, babasının sevgisiyle iyileşti, saçları tekrar uzadı, kabusları sona erdi. Serhat ise, sevgi ve kararlılıkla en derin yaraların bile iyileşebileceğini öğrendi.
Hayat eskisi gibi olmayacaktı belki, ama artık yeniden bütünlerdi. Ve bu, Serhat için hayattaki en büyük zaferdi.
.