MİLYONER HABERSİZ GELİNCE, FELÇLİ OĞLUNUN EVİN İÇİNDE SÜRÜNDÜĞÜNÜ GÖRÜNCE DONUP KALDI…
.
.
Kırık Sandalye: Umut’un Hikayesi
İzmir’in gri gökyüzü, Barış Kaya’nın içindeki huzursuzluğu yansıtıyordu. Dubai’deki yapay zeka konferansı teknik bir arızayla iptal edilince, Barış üç gün erken evine dönmek zorunda kalmıştı. Alsancak’taki gösterişli villasının önünde taksi durduğunda, anahtarlarını altın kaplama kilide takarken her şeyin eskisi gibi olacağını sanıyordu. Fakat onu karşılayan sessizlik, alıştığı huzurdan çok uzaktı; boğucu ve tedirgin edici bir sessizlik.
Valizini bırakıp “Canan!” diye seslendi. Sesi afyon mermeri duvarlarda yankılandı, ama cevap gelmedi. “Umut!” diye seslendi bu kez, 7 yaşındaki felçli oğluna. Üst kattan boğuk bir sürünme sesi geldi. Barış’ın kalbi hızlandı, iki basamağı birden çıkarak Umut’un odasına yöneldi. Kapıyı açtığında, hayatı alt üst oldu.
Umut, soğuk mermer zeminde yatıyordu. Üzerinde eski ve kirli bir tişört, vücudu bir deri bir kemik. Titreyen kollarıyla kendini ileri itmeye çalışırken, hareketsiz bacakları arkasından sürükleniyordu. Barış oğlunu kucakladı, göğsüne bastı. Umut’un kaburgaları belirginleşmiş, sırtında ve kalçalarında açık yaralar oluşmuştu. İdrar ve ihmalin kokusu Barış’ın midesine yumruk gibi indi. Umut, babasını görünce gözleri korkuyla büyüdü, ardından yaşlarla doldu.
Barış, tekerlekli sandalyenin nerede olduğunu sordu. Umut, annesinin sandalyeyi depoya kaldırdığını fısıldadı; “Normal çocuklar gibi kendi başıma idare etmeyi öğrenmem gerektiğini söyledi,” dedi. Barış’ın kalbi paramparça olmuştu. Tam o sırada alt kattan pahalı topuklu ayakkabıların mermerdeki tıkırtısı duyuldu; Canan eve geliyordu.
Her zamanki gibi kusursuz görünüyordu. Mükemmel saçları, makyajı ve pahalı elbisesiyle salona girdi. Oğlunun halini bir an için gördü, ama profesyonel bir oyuncu gibi hemen toparlandı. “Merkezde yardım toplantısındaydım,” dedi suçluluk belirtisi olmadan. “Umut herhalde sana sürpriz yapmak için yataktan çıkmaya çalışmıştır.” Barış, tekerlekli sandalyenin nerede olduğunu tekrar sordu. “Tamirde,” dedi Canan, “Bahçede oynarken ana tekerleği kırdı.”
Barış oğlunu hastaneye götürmekte kararlıydı. Canan ise “Abartıyorsun, sadece ılık bir banyo ve besleyici bir yemeğe ihtiyacı var,” diyerek geçiştirdi. Ancak Barış özel şoförünü aradı ve Ege Üniversitesi Hastanesi’ne gitmek için harekete geçti. Umut babasının kollarında uyukluyordu, Barış ise kendini suçluyordu. Hastanede baş hemşire Ayten Hanım Umut’u inceledi, durumun ciddiyetini hemen kavradı. Enfekte yaralar, kas atrofisi, dehidrasyon ve ciddi ihmal vardı.
Doktor Özcan, Umut’un son 6 ayda 8 kilo kaybettiğini, kaslarının atrofik olduğunu ve psikolojik olarak çöktüğünü söyledi. Fizik tedavi görmemiş, omurga eğriliği ilerlemişti. Barış’a “Evde kasıtlı ihmal olduğunu düşünüyor musunuz?” diye sordu. Barış bilmiyorum diyebildi sadece; iş seyahatleri, eşine güven, gönderilen fotoğraflar ve raporlar… Hepsi yalanmış.
Sosyal hizmet uzmanı Nurten Hanım hastaneye geldiğinde Umut’un sadece bir günde bile belirgin şekilde iyileştiğini, doğru beslenme ve bakımın ne kadar etkili olduğunu gösterdiğini söyledi. Barış’a “Aile hukuku konusunda uzman bir avukat tutmalısınız,” dedi. Barış, İzmir’in en iyi hukuk bürosundan Ayşe Tuzcu ile görüştü. Ayşe Hanım, “Sistematik ihmal kanıtlanırsa eşiniz ciddi suçlamalarla karşı karşıya kalabilir,” dedi.
Barış, evdeki kamera kayıtları, ayrılan personelin ifadeleri, finansal harcamalar gibi tüm detayları avukatına iletti. Ayşe Hanım, “Kanıt toplarken asla Umut’u Canan’la yalnız bırakmayın,” diye uyardı. Ardından özel dedektif Kemal Demir devreye girdi. Evdeki kamera sistemleri, eski yardımcı Fatma Hanım’ın ifadesi, banka kayıtları ve iptal edilen sağlık sigortası gibi detaylar incelenmeye başlandı.
Mahkeme arama emriyle eve geldiğinde, Umut’un tekerlekli sandalyesi odanın köşelerinde parçalara ayrılmış halde bulundu. Hiçbir hasar yoktu, sadece devre dışı bırakılmıştı. Canan’ın son 6 ayda Umut’un sağlık sigortasını iptal ettiği ve parayı lüks harcamalara yönlendirdiği belgelerle ortaya çıktı. Umut’un banyosu engellenmiş, çocuk alt kattaki uygunsuz banyoyu kullanmaya zorlanmıştı.
En büyük kanıt ise Umut’un gizli tabletinde bulundu. Aylarca, Umut kendi yaşadıklarını videoya çekmişti. “Bugün annem yine yemek vermedi. Çok açım ama mutfağa gidemiyorum,” diyordu bir videoda. Diğerinde sırtındaki yaraları gösteriyor, “Baba, bunlar acıyor. Lütfen eve gel,” diye yalvarıyordu. Bir başka videoda Canan’ın sesi net şekilde duyuluyordu: “Şu lanet tekerlekli sandalyeye artık güvenemeyeceğini anlamalısın. Sürün, yavaş yavaş. Bu sana disiplin öğretecek.”
Mahkeme acil bir şekilde Umut’un geçici velayetini Barış’a verdi. Canan’ın çocukla tüm teması yasaklandı ve hakkında soruşturma başlatıldı. Barış, oğluna yeni bir hayat kurmak için Alsancak’taki villasını sattı, Karşıyaka’da engelli erişimine uygun bir ev kiraladı. Umut hastaneden taburcu edildiğinde, yeni evinde hayatına yeniden başlamanın heyecanını yaşıyordu.
Barış artık işini evden yapıyor, her gününü oğluna adıyordu. Umut’un yüzünde yeniden bir gülümseme belirdi, okulda arkadaşlar edindi, resim yapmayı ve kitap okumayı yeniden keşfetti. Eski yardımcıları Fatma Hanım tekrar aileye katıldı, Umut’un iyileşme sürecinde büyük destek oldu.
Canan, tüm suçlamaları kabul etti ve 15 yıl hapis cezası aldı. Barış, hayatının en zor sınavını geçmişti. Artık biliyordu ki, en önemli şey sevgiydi ve gerçekten orada olmaktı. Umut’a sarılırken, “Seni seviyorum,” dedi. Umut ise “Ben de seni seviyorum baba. Hep seveceğim,” diye karşılık verdi.
Barış, geçmişte yaptığı hataları düşünse de, artık her adımda, her anda oğlunun yanında olmanın değerini biliyordu. En karanlık zamanlarda bile ışık bulunabilirdi; yeter ki aramak için orada olun.
.