MİLYONER KIZIN TEK BAŞINA PİKNİK YAPTIĞINI GÖRÜR – BOŞ TABAKLARI GÖRDÜĞÜNDE AĞLAMAYA BAŞLAR…
.
.
Boş Tabakların Hikayesi
Berat Aydın, İstanbul’un en büyük otel zincirlerinin genç ve başarılı CEO’suydu. Boğaz manzaralı ofisinde, rakamlar ve grafiklerle dolu bir dünyada yaşıyordu. Babasının katı kurallarıyla büyümüş, duygularını hep gizlemişti. Onun için başarı, soğukkanlılık ve disiplin demekti. Fakat bir gün, hayatı beklenmedik bir şekilde değişecekti.
O sabah, şirket toplantısında 500 çalışanın işten çıkarılmasına karar verdi. Rakamlar, karlılık, verimlilik… Her şey mantıklıydı ama Berat’ın içinde tuhaf bir boşluk vardı. Toplantıdan sonra, bir anda asistanına tüm randevularını iptal etmesini söyledi. Temiz havaya ihtiyacı vardı. Adımları onu Gülhane Parkı’na götürdü. Şehrin kalabalığından uzak, ağaçların gölgesinde bir huzur aradı.
Bir çınar ağacının altında küçük bir kız dikkatini çekti. Eski bir battaniyenin üzerinde üç boş tabağı dizmiş, hayali bir piknik yapıyordu. Elinde plastik bir çatal, boş tabaklara görünmez yemekler koyuyor, neşeyle gülümsüyordu. Berat, bu sahneyi izlerken boğazında bir düğüm hissetti. Zenginlik içinde büyümüş, lüks restoranlarda yemek yemişti ama ilk kez bir çocuğun masum açlığını bu kadar derinden hissetti.
Kız, Berat’ı fark etti ve ona gülümseyerek “Pikniğimize katılmak ister misin?” dedi. Berat şaşkınlıkla boş tabağı aldı. “Ben Zehra,” dedi küçük kız. “Sen kimsin?” Berat kendini tanıttı, otellerde çalıştığını söyledi. Zehra heyecanlandı: “Bir otelde annem çalışıyordu ama işten çıkarıldı. Şimdi arabamızda yaşıyoruz.”
Berat, Zehra’nın hikayesini dinlerken kendi aldığı kararların gerçek insanlara nasıl dokunduğunu ilk kez fark etti. Zehra’nın annesi Elif, pandemi döneminde işten çıkarılmıştı. Berat, Zehra’ya ve annesine yardım etmek istedi. Defne’yi arayıp marketten yiyecekler almasını istedi. Biraz sonra parkta gerçek bir piknik sofrası kuruldu. Zehra’nın gözleri mutlulukla parladı.
Akşam güneşi batarken, Zehra’nın annesi Elif parkta göründü. İlk başta Berat’a mesafeli yaklaştı. Yardım istemediğini, sadaka kabul etmediğini söyledi. Berat ise ona iş teklif etti: “Yarın otelimize gelin, eski pozisyonunuzdan daha iyi bir iş ayarlayacağım.” Elif şaşkındı ama kızının mutluluğu ona cesaret verdi.
Ertesi sabah Elif ve Zehra, Berat’ın oteline geldiler. Elif, misafir ilişkileri departmanında işe başladı. Zehra için de özel bir okul ayarlandı. Berat, şirketin sosyal sorumluluk anlayışını değiştirmeye karar verdi. Eski çalışanları geri alma programı başlattı, çalışanların çocukları için burs, sağlık desteği ve konut yardımı sağladı.
Berat’ın hayatı hızla değişiyordu. Artık sadece rakamları değil, insanların hikayelerini de görüyordu. Her akşam Elif ve Zehra’nın sıcak evine uğruyor, birlikte yemek yiyip sohbet ediyordu. Zehra ona “Berat amca, bizim ailemizin bir parçası ol” dediğinde, Berat’ın kalbi ilk kez gerçek bir sevgiyle doldu.
Şirketin yönetim kurulu ise Berat’ın yeni vizyonundan hoşnut değildi. Babasının eski ortağı Mert Bey, sosyal harcamaların karlılığı düşürdüğünü savundu. Berat ise 6 ay süre istedi: “Bu model uzun vadede hem insanlara hem şirkete fayda sağlayacak.” Çalışanlar Berat’a destek verdi, lobide imza toplayıp onun yanında olduklarını gösterdiler. Yönetim kurulu çoğunluğu Berat’a güvendi ve ona şans tanıdı.
Bu süreçte Berat, babasının hayatındaki pişmanlıkları da öğrendi. Babası Kenan Aydın, gençliğinde idealist biriymiş; annesi Semra ile birlikte sosyal projeler, çalışan hakları için mücadele etmiş. Semra’nın ölümünden sonra Kenan içine kapanmış, duygularını kaybetmiş ve oğlunu da aynı soğuklukla yetiştirmişti. Mert Bey, Berat’a “Babanın hatasını sen tekrarlama, sevmekten korkma” dedi.
Berat, Elif’e karşı duygularını açıkladı. Elif de ona karşı boş değildi ama aralarındaki güç dengesizliğinden endişe ediyordu. Bir süre sonra, birlikte hayatı paylaşmaya karar verdiler. Zehra, onları bir aile olarak kabul etti. Berat, babasının mirasını insani değerlerle yeniden şekillendirdi.
Beş ay sonra, Aydın Otelleri’nin yeni vizyonu basın toplantısıyla duyuruldu. Şirketin karlılığı yükselmiş, müşteri memnuniyeti artmış, çalışanlar daha mutlu olmuştu. Berat, sahnede Elif’e evlenme teklif etti. Zehra heyecanla “Ben de sizin ailedenim!” diye bağırdı. Herkes alkışladı, eski rakipler bile Berat’ın değişimini takdir etti.
Bir yıl sonra, Gülhane Parkı’nda aynı çınar ağacının altında, bu kez gerçek bir piknik sofrasında buluştular. Zehra, “İyi ki boş tabaklarla oynamışım” dedi. Berat ve Elif birbirlerine sarıldılar. Artık hayatları doluydu; sevgiyle, umutla ve anlamla. Boş tabaklar artık sonsuza dek doluydu.
.