MİLYONER, YOKSUL TEMİZLİKÇİYİ OĞLUNU EMZİRİRKEN YAKALADI… VE ŞAŞIRTICI BİR KARAR ALDI!

MİLYONER, YOKSUL TEMİZLİKÇİYİ OĞLUNU EMZİRİRKEN YAKALADI… VE ŞAŞIRTICI BİR KARAR ALDI!

.
.

Bir Damla Şefkat

Üsküdar’ın dar sokaklarında Boğaz’ın serin rüzgarı, çay ve taze ekmek kokusuna karışıyordu. Mihrimah Sultan Camii’nin minaresi akşamın turuncu gökyüzünde yükselirken, eski bir taş konakta küçük bir bebeğin ağlaması sessizliği bozuyordu. Ali, iki aylık bir bebek, saatlerdir ağlıyordu. İznik çinileriyle süslü koridorlarda yankılanan bu ağlama, konağın en alt katında temizlik yapan Ayşe’nin kalbinde bir yara açıyordu.

Ayşe, 24 yaşında, elleri nasırlı bir genç kadındı. Geçmişin acı hatıralarını unutmaya çalışsa da Ali’nin ağlaması ona kendi oğlunu hatırlatıyordu. Altı hafta önce kendi bebeğini kaybetmişti ve hala süt üretiyordu. Her gün konağın köşelerini temizlerken, Ali’nin sesi onu geçmişe sürüklüyordu.

Ali’nin yanında olması gereken dadı Zeynep ise Grand Bazaar’da arkadaşlarıyla vakit geçiriyor, işini umursamıyordu. Mehmet, konağın sahibi ve Ali’nin babası, ofisinde Ankara’daki ortaklarla telekonferans yapıyor, oğlunun ağlamasını duymamaya çalışıyordu. Eşi Elif’i doğumda kaybetmişti ve acısı hâlâ tazeydi.

Ayşe, Ali’nin ağlamasına daha fazla dayanamadı. Bezi elinden düşürdü, merdivenleri koşarak çıktı. Kapıyı açtığında Ali’nin kıpkırmızı yüzünü, susuz ve bitkin halini gördü. Yanındaki biberonun sütü bozulmuştu. Ayşe’nin içi parçalandı. Kendi oğlunun son anlarını hatırladı. Hiç düşünmeden Ali’yi kucağına aldı ve göğsünü uzattı. Ali hemen sustu, sanki kurtarılmış gibi emmeye başladı. Ayşe, haftalardır ilk kez huzur hissetti.

Mehmet, toplantıdan çıkıp sessizliği fark etti. Merdivenleri çıktı, kapıyı açtı ve gördüğü manzara karşısında donakaldı. Ayşe, Ali’yi emziriyordu. “Bu ne?” diye sordu şaşkınlıkla. Ayşe telaşla göğsünü örttü. “Efendim, açıklayabilirim,” dedi. “Biberon bozulmuştu, dadı yoktu, Ali açlıktan ölüyordu.” Mehmet, Ali’ye baktı. Oğlu, ilk kez bu kadar huzurluydu. Öfkesi azaldı, karmaşık duygular içinde Ayşe’ye teşekkür edemeden onu evden gönderdi.

O gece Zeynep eve döndü, alışveriş torbalarını bıraktı. Ali’yi sadece gelir kaynağı olarak görüyordu. Ertesi sabah Ayşe hakkında dedikodular başladı. Zeynep, Ayşe’nin Ali’yi emzirdiğini Fatma teyzeye anlattı, mahalledeki Şebnem’e haber verdi. Dedikodu kısa sürede Üsküdar’ın sokaklarında yayıldı. “Hizmetçi kız aileyi ele geçirmeye çalışıyor,” diyenler oldu.

Mehmet, Ali’nin Ayşe’ye olan bağlılığını fark etti ama mahalle baskısı, dedikodular ve Elif’in ailesinin uyarıları kafasını karıştırdı. Sonunda Ayşe’yi işten çıkardı. Ayşe, konağın sıcaklığını geride bırakıp yağmurlu sokaklarda yürümeye başladı. Kapı kapı iş aradı ama kimse ona referanssız iş vermedi. Parası bitti, sokakta yatmaya başladı. Bir sabah Hüseyin amca ile tanıştı; ona sokakta nasıl hayatta kalacağını öğretti. Ayşe’nin vücudu hâlâ süt üretiyordu, her sabah göğüslerinde acıyla uyanıyor, Ali’yi düşünüyordu.

Konağa dönersek, Ayşe gittikten sonra Ali tekrar ağlamaya başladı. Mehmet, en iyi dadıları tuttu ama hiçbiri başarılı olamadı. Ali kilo kaybetti, hastaneye yatırıldı. Doktorlar, “Bu çocuk duygusal travma yaşıyor,” dedi. Mehmet, Ayşe’yi bulmak için dedektif tuttu. Günlerce sokak sokak aradı, sonunda bir sabah Hüseyin amca’dan haber aldı. Ayşe, bir viyadüğün altında, zatürre ve yetersiz beslenme ile yatıyordu.

Mehmet, Ayşe’yi bulduğunda özür diledi. “Ali’nin sana ihtiyacı var,” dedi. Ayşe, sadece Ali için geri dönmeyi kabul etti. Hastanede tedavi gördü, sonra Ali’yi ziyaret etti. Ali, Ayşe’yi görünce haftalardır ilk kez gülümsedi, biberonunu kabul etti. Doktorlar, Ayşe’nin varlığının Ali’nin iyileşmesinde kritik olduğunu söyledi.

Ayşe ve Ali taburcu edildi, konağa döndüler. Ayşe, Ali’ye odaklandı, Mehmet’le aralarında mesafe vardı. Komşular ve Elif’in ailesi dedikoduya devam etti ama Mehmet artık Ayşe’yi savunuyordu. Bir sabah sosyal medyada uzun bir yazı paylaştı: “Önyargı oğlumu neredeyse öldürüyordu. Ayşe, Ali’yi kurtardı. Ona hak ettiği saygıyı gösterin.” Yazı binlerce kez paylaşıldı, Ayşe’ye iş teklifleri geldi ama o reddetti. “Benim yerim Ali’nin yanı,” dedi.

Zeynep, yalanları ortaya çıkınca işini kaybetti. Mahallede alay konusu oldu. Kerim, Ayşe hakkında yalanlar uydurmaya çalıştı ama Mehmet artık dinlemiyordu. Komşular dedikoduyu azalttı. Konakta huzur tam değildi ama sevgi vardı.

Ayşe, bir gün Mehmet’e, “Ali’yi resmi olarak evlat edinmek istiyorum,” dedi. Mehmet şaşırdı ama süreci başlattı. Üç ay sonra mahkeme onayladı. Ayşe gözyaşları içinde, “Bu çocuk benim hayatım,” dedi. Mehmet, “Ayşe, Ali’nin hep ihtiyaç duyduğu anne,” dedi. Artık üçü bir aileydi.

Bir pazar sabahı, Ali “Anne, baba burada!” diye koştu. Mehmet ve Ayşe yere oturup Ali’yle oynadılar. Mehmet, “Ayşe, burada gerçekten mutlu musun?” diye sordu. Ayşe, “Sen daha insani birine dönüştün. Beni affettin mi?” dedi. “Deniyorum,” dedi Mehmet. “Bir gün belki sadece Ali’nin ebeveynleri olmaktan fazlası olabilir miyiz?” Ayşe gülümsedi. “Yavaş Mehmet. Şimdilik iyi bir aileyiz.”

Kahvaltıda normal bir aile gibiydiler. Kusursuz değillerdi, yaralıydılar ama gerçektiler. Ayşe, “Ali’nin annesi olmama izin verdiğin için teşekkür ederim,” dedi. Mehmet, “Bana baba olmayı öğrettiğin için teşekkürler,” dedi. Ali sandalyesinde kaşığıyla vurdu, “Baba benimşe!” diye güldü. Dışarıda Zeynep konağa bakıp başını çevirdi. Yalanları her şeyi mahvetmişti. Kerim’in yalanlarına artık kimse inanmıyordu. Konakta kusursuz bir huzur yoktu ama sevgi vardı. Ali sevgiyle büyüdü, Mehmet olması gereken baba oldu, Ayşe kaybettiğini sandığı mutluluğu buldu.

Bu bir masal sonu değildi. Hayat gerçekti ve bazen bu mükemmeliyetten daha iyiydi.

.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News