Milyonerin Oğlu Sağırdı… Ta ki Bir Kız Kulağından Kimsenin Hayal Etmediği Bir Şeyi Çıkarana Kadar.
.
.
Sessizliği Delen Bir Kız
Alejandro Morales, lüks bir şirketin sahibiydi. Doğal bitkilerden üretilen şampuan, sabun ve losyonlarıyla bir imparatorluk kurmuştu. Her zaman ürünlerinin “doğal ve saf” olduğunu vurgular, başarıyı ve itibarı ön planda tutardı. Ancak, sahip olduğu her şeyin gölgesinde bir eksiklik vardı: Oğlu Daniel, dokuz yaşında ve doğuştan sağır bir çocuktu. Daniel, babasının yanında sessizce yürür, dünyayla iletişimini işaret diliyle kurardı.
Bir gün Alejandro, aceleyle bir evrakı almak için oğlunu şirketin gösterişli bahçesinde yalnız bıraktı. Daniel, taş bir bankta otururken, ayak seslerini duyamadan etrafı izliyordu. Tam o sırada, eski ve yıpranmış kıyafetler giymiş, çıplak ayaklı bir kız Daniel’e yaklaştı. Gözlerinde hem tatlılık hem de kararlılık vardı. Daniel’e işaret diliyle “Adım Francisca. Buraya oturabilir miyim?” diye sordu. Daniel şaşırmıştı; dışarıdan birinin onun dilini konuşması nadirdi. “Sen işaret dili biliyor musun?” diye sordu. Francisca, “Yalnız kalan çocuklarla konuşabilmek için öğrendim,” dedi.
İkili soğuk rüzgardan, bahçedeki gökyüzünden bahsettiler. Francisca’nın hareketlerinde insani bir sıcaklık vardı. Bir anda Francisca, Daniel’in kulağına bakmak için izin istedi. Daniel önce tereddüt etti, ama Francisca’nın güven veren bakışları karşısında başını eğdi. Kız, ince parmaklarıyla Daniel’in kulağına dikkatlice dokundu. Daniel hafifçe irkildi ama acı yoktu. Birkaç saniye sonra Francisca, Daniel’in kulağından canlı bir larva çıkardı. Larva parmaklarının arasında kıpırdanıyordu.
O anda Alejandro, elinde evraklarla bahçeye döndü. Gördüğü manzara karşısında şok oldu. “Ne yapıyorsun?” diye bağırdı. Ama daha büyük bir mucize yaşandı; Daniel, kulağına dokunarak boğuk bir ses çıkardı. Hayatında ilk defa kendi sesini duymuştu. Gözleri doldu, Alejandro ise donakaldı. Oğlu nihayet duymaya başlamıştı.
Francisca, sakin bir şekilde Alejandro’ya döndü: “Sizlerin sattığı bitki özlü ürünler ölü bitkilerden yapılıyor ve bu larvaların yumurtalarıyla dolu.” dedi. Ardından hızla bahçeden uzaklaştı. Alejandro, yaşadığı şok ve korkuyla Daniel’i hastaneye götürdü. Doktorlar Daniel’in kulağında yıllarca kalmış bir parazitin olduğunu, bunun bitki bazlı kozmetiklerle bulaşabileceğini söyledi. Daniel’in sağırlığı doğuştan değildi; parazit yıllarca kulağında kalmış ve işitme kaybına yol açmıştı.
Alejandro, oğlunun bebekken kullandığı ürünleri hatırladı. Şirketinin yeni çıkardığı doğal çocuk şampuanlarını Daniel’e kendisi kullanmıştı. Oğlunun hastalığının sebebinin kendi ihmali olduğunu fark ettiğinde, büyük bir suçluluk ve pişmanlık hissetti. Daniel’in gözleriyle babasına dokunması, Alejandro’nun içindeki duvarları yıkmaya başladı.
O gece Alejandro, uykusuz ve perişan bir halde evinin merdivenlerinden inerken Francisca’yı kapıda buldu. Kız, kararlı bir şekilde ona “Yardım istemiyorum. Sadece anlamanı istiyorum. Yalnızca oğlun değil, senin ürünlerin yüzünden sessiz kalan başka çocuklar da var,” dedi. Alejandro savunmaya geçti, “Ben hep en iyisini istedim,” dedi. Francisca ise acı bir gülümsemeyle, “Sen sadece rakamları gördün. Her yeni ürünün, bir çocuğun acısı oldu,” diye cevap verdi.
Alejandro, Francisca’nın sözleriyle sarsıldı. Kız, “Sen bilmek istemedin. Sadece kendi oğlunun acısını gördün. Ama dışarıda senin görmediğin, duymadığın çocuklar var,” dedi. Alejandro, duygusal bir çöküş yaşadı. Oğluna verdiği şeylerin, aslında ona kendisini vermediğini anladı.
Ertesi sabah Alejandro, Francisca’yı ve Daniel’i evde birlikte buldu. Daniel, işaret diliyle Francisca’ya hikayelerini anlatıyordu. Alejandro, oğlunun dünyasına ilk defa girmeye çalıştı. Daniel ona sırtını döndü; Francisca ise, “Önce onun kızgınlığını dinlemelisin. ‘Seni seviyorum’ demesini istiyorsan, önce ‘Kırgınım’ demesine izin ver,” dedi. Daniel, işaret diliyle babasına yıllarca yalnız hissettiğini, babasının hep meşgul olduğunu, kendini görünmez hissettiğini anlattı. Alejandro, gözyaşları içinde yere çöktü. Francisca, “O bir baba ister, güçlü bir adam değil. Sessizliği dinlemeyi öğrenmelisin,” dedi.
Francisca, Alejandro’yu bir gün şehirdeki bir okula götürdü. Okulun bahçesinde, bir kız sürekli kulağını kaşıyordu. “Senin şampuanını kullandı, şimdi acı çekiyor,” dedi Francisca. Ardından bir çocuk yuvasına gittiler; oradaki çocukların bir kısmı benzer şikayetlerden muzdaripti. Bir anne, “Sizin hediyenizden sonra oğlum geceleri ağlıyor,” dedi. Alejandro, her bir çocuğun yüzünde Daniel’i gördü. Francisca, “Senin görmediğin acılar bunlar. Her raporu okumadın, her şikayeti görmezden geldin,” dedi.
Son durak, şirketin eski bir deposuydu. İçerisi bozulmuş ürünlerle doluydu. “Burada sakladığın şeyler, dışarıda çocuklara dağıttığın ürünlerin gerçeği,” dedi Francisca. Alejandro, yere yığıldı; utanç ve suçluluk içinde ağladı. “Her şeyimi mahvettim,” dedi Daniel’e. Daniel ise sadece babasının gerçeği kabul etmesini istiyordu.
Francisca, Alejandro’yu bir çocuk yurduna götürdü. Buradaki sağır çocuklar, Daniel gibi sessizliğe gömülmüştü. Daniel, burada ilk defa kendini yalnız hissetmedi. Alejandro, geceyi çocuklarla geçirdi; onların sessizliğinin aslında bir çığlık olduğunu fark etti. Francisca, sabah ona yaklaştı: “Ben de bir zamanlar senin oğlun gibiydim. Bir komşu kadının yardımıyla kurtuldum. Sonra diğer çocuklara yardım etmeye başladım. Sessizliği dinlemeyi öğrendim. Senin yapmadığın buydu,” dedi.
Alejandro, günlerce kendini sorguladı. Sonunda şirketinin başına geçtiği bir basın toplantısında, “Başarısız oldum. Oğluma, binlerce çocuğa, topluma zarar verdim. Şirketimi bir vakfa dönüştüreceğim. Bundan sonra çocukların acısına kulak vereceğim,” dedi. Salon sessizliğe gömüldü. Alejandro, Francisca’yı bulmak istedi ama kız ortadan kaybolmuştu. Bir yaşlı kadın, “O hep sessiz kalan çocukların yanında olur. Sen dinlemeyi öğrendiğinde o gider,” dedi.
Alejandro eve döndüğünde Daniel ona “Baba” dedi. Kelime bozuk ve zayıftı ama Alejandro için bir mucizeydi. Oğluna sarıldı, yatağında bir not buldu: “Artık o duyuyor. Sen de.” Daniel, bahçede babasına “Seni seviyorum,” dediğinde Alejandro gözyaşlarıyla karşılık verdi. Ve anladı: Asıl mucize Daniel’in konuşması değil, kendisinin dinlemeyi öğrenmesiydi.
.