Milyoner Artık Dayanamıyordu… Ta Ki Dadı Kimsenin Söylemeye Cesaret Edemediğini Fısıldayana Kadar
.
.
Kışın Sessizliği: Nişantaşı’nda Bir Dairede Hayat
1. Bölüm: Boğazdan Esen Rüzgar
İstanbul’un Nişantaşı semtinde, şık bir apartmanın üçüncü katında, kış akşamının boğucu sessizliği hüküm sürüyordu. Boğazdan esen keskin rüzgar, pencerelere çarpıp camları titretirken içerideki hava, dışarıdan daha soğuk ve ağırdı. Dışarıda kar yağmaya başlamış, şehir beyazın altında çıplak ve savunmasız görünüyordu. Her kusur, her çatlak, kışın acımasız ışığıyla ortaya çıkıyordu.
Kerem Yılmaz, 42 yaşında, başarılı bir yatırım şirketinin genel müdürüydü. Takım elbisesi, pahalı saatleri, lüks dairesinin mermer ve ahşapla döşenmiş salonu, dışarıdan bakınca her şeyin mükemmel olduğunu düşündürüyordu. Ama içeride, barda elinde bir kadeh viskiyle dururken, titreyen elleri ve yorgun gözleriyle, hayatının en önemli savaşını kaybetmiş bir adam gibi görünüyordu.
Kanepede altı yaşındaki kızı Elif, pembe simli pijamasıyla, tablet ekranına bakıyordu. Oyun oynuyordu ama gülmüyordu. Parmağı ekranda kayıyordu, mekanik hareketlerle, zevk için değil sanki bir görev gibi. Kerem ona bakıyor, kızının ne zaman gerçekten gülümsediğini hatırlamaya çalışıyordu. Son zamanlarda Elif resim çizmiyor, ona göstermiyor, sadece sessizce odasında kağıtları bırakıyordu. Temizlikçi kadın onları çöpe atıyordu.

Mutfakta ise Zeynep vardı. Dadı. Ama bu tanım onun kim olduğunu anlatmıyordu. 28 yaşında, sade bir sweat shirt ve kot pantolon giymiş, yüzünde makyaj yok ama gözlerinde hayatın yükünü taşımış bir huzur vardı. Kerem onu sekiz ay önce işe almıştı. Önceki üç dadı kısa sürede ayrılmış, evdeki atmosferin ağırlığına dayanamamıştı. Zeynep ise kalmıştı. Çünkü Elif’i gerçekten görmüştü. Çok erken çocuk olmayı bırakan bir çocuk görmüştü ve bunun için bir şeyler yapmaya karar vermişti.
2. Bölüm: Sessizliğin Ardında
Zeynep bulaşık makinesini kapattı, ellerini kendi evinden getirdiği kırmızı beyaz kareli bezle sildi. Bu evde yüksek sesler huzursuzluk yaratıyordu, bunu öğrenmişti. Salonun köşesinden Kerem’i izliyordu. Adamın omuzları gergin, yüzü solgundu. Zeynep, konuşması gerektiğini biliyordu. Çünkü bu evde sessizlik artık koruyucu değil, yıkıcıydı.
Yavaşça yaklaştı. “Kerem Bey,” dedi sessizce. “Konuşmamız lazım.”
Kerem cevap vermedi, kadehi ağzına kaldırdı ama yine içmedi. Sesi mat, duygusuzdu. “Ne hakkında?”
Zeynep korkmuyordu. “Elif hakkında, sizin hakkınızda, bu evde neler olduğu hakkında.”
Kerem acı bir şekilde güldü. “Her şey yolunda.”
Zeynep başını salladı. “Hayır, değil.”
Elif hala tablete bakıyordu ama parmağı kaydırmayı bırakmıştı. Dinliyordu. Zeynep, Kerem’in gözlerinin içine baktı. “Kızınızın bu hafta kaç kez annesi nerede diye sorduğunu biliyor musunuz?”
Kerem dondu. “Yedi kez,” dedi Zeynep. “Yedi kez bana anne neden geri dönmüyor diye sordu. Baba neden hiçbir şey söylemiyor? Neden herkes hiçbir şey olmamış gibi davranıyor?”
Kerem gözlerini kaçırdı, pencereye baktı. Yumruklarını sıktı. “Bu senin işin değil.”
Zeynep başını salladı. “Ama Elif’in işi. Eğer ona bunu söylemezseniz, neden yalnız bırakıldığını asla bilemeyecek ve kendini suçlayacak. Hayatının sonuna kadar.”
Kerem’in göğsünde bir şey kırıldı. Yıllarca inşa ettiği duvarlar, tek bir gerçek darbesiyle çöktü. Bardaki sandalyeye çöktü, yüzünü ellerine gömdü ve sessizce ağlamaya başladı. Zeynep ona dokunmadı, sadece birkaç metre ötede durdu. Elif oyunu durdurmuş, sessizce dinliyordu.
3. Bölüm: Gerçeğin Gücü
Kerem birkaç dakika sonra başını kaldırdı. “Ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum,” dedi kırık bir sesle.
Zeynep karşısına oturdu. “Her şeyi bilmeniz gerekmiyor. Sadece gerçeği söylemeniz yeterli.”
Kerem başını salladı. “Gerçek onu yok eder.”
Zeynep yavaşça cevapladı. “Yalan zaten onu yok ediyor.”
Pencereden kar yavaşça yağmaya devam ediyordu. Kerem derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. Karısı Aylin’le nasıl tanıştığını, ne kadar güzel ve hayat dolu olduğunu, Elif’in ne kadar çabuk geldiğini, sonra her şeyin nasıl çöktüğünü anlattı. Aylin içmeye başlamıştı, önce akşam yemeğinde şarap, sonra gece votka, sonra sabah… Kerem yardım etmeye çalışmıştı ama Aylin yardım istememişti. Bir yıl önce gitmişti. İzmir’e gideceğini söylemiş, geri dönmemişti. Elif’le birkaç kez görüşmüş, her seferinde kız daha sessiz dönmüştü.
Kerem anlatırken Zeynep sessizce dinledi. Bitirdiğinde başını salladı. “Bunu bana anlattığınız için teşekkür ederim.”
Kerem çaresizce sordu. “Şimdi ne yapacağım?”
Zeynep Elif’e baktı. “Ona gidin, yanına oturun. Ve anne geri dönmeyecek ve bu senin hatan değil deyin.”
Kerem titredi. “Yapamam.”
“Yapabilirsiniz ve yapmalısınız. Çünkü aksi takdirde bu küçük kız, hayatı boyunca daha iyi olsaydı anne kalırdı diye inanacak.”
Kerem ayağa kalktı, kanepeye doğru yürüdü. Elif ona baktı, gözleri sorularla doluydu. Yanına oturdu, elini küçük başına koydu ve bir yıldan sonra ilk kez gerçeği söyledi.
“Elif,” dedi sessizce. “Baba sana bir şey söylemeli.”
Kız tableti bıraktı, büyük güvensiz gözlerle ona baktı.
“Anne artık bizimle yaşamıyor ve geri dönmeyecek.”
Elif göz kırptı. Yüzü hareketsiz kaldı ama gözlerinde bir şey kıpırdadı. “Neden?”
“Çünkü annenin kendi hayatı var ve bazen yetişkinler çocukların anlamadığı kararlar verirler. Ama bunun seninle hiçbir ilgisi yok Elif. Hiç.”
Elif sessiz kaldı. Kerem onu omuzlarından tuttu. “Bu senin hatan değil. Duyuyor musun? Bu senin hatan değil. Anne seni seviyor ama bazen sevgi kalmak için yeterli olmuyor.”
Ve aylardır her şeyi içinde tutan, ağlamayan, bağırmayan, sormayan o küçük kız ağlamaya başladı. Kerem onu kucakladı, onunla birlikte ağladı. Zeynep mutfakta gözyaşlarını sildi. Ve haftalardır ilk kez bu evde gerçek belirdi.
4. Bölüm: Değişim
O konuşmadan sonraki günler farklıydı. Elif sorular sormaya başladı. Anne hakkında, nerede yaşadığını, mutlu olup olmadığını, onu düşünüp düşünmediğini. Kerem bildiği kadar cevap verdi, bilmediğinde “Bilmiyorum ama öğrenmeye çalışacağım,” dedi.
Elif akşamları tablet ekranına bakmayı bıraktı. Çizmeye başladı, resimleri babasına getirdi. İlki bir ev, ikincisi bir kedi, üçüncüsü ele tutuşan o ve Kerem. Kerem onları buzdolabına astı, her gördüğünde kalbindeki bir şey yumuşadı.
Kerem sabah 6’da ofise kaçmayı bıraktı. Akşam yemeğine eve döndü, Elif’le oturup ona masallar okudu, nasıl gülümsediğini gördü. Zeynep bu değişiklikleri gözlemledi. Ama bunun sadece başlangıç olduğunu biliyordu.
Bir akşam Elif uyuduktan sonra Kerem mutfakta Zeynep’in karşısına oturdu. “Teşekkür etmek istedim,” dedi sessizce.
“Ne için?”
“Beni uyandırdığınız için.”
Zeynep hafifçe gülümsedi. “Sizi ben uyandırmadım. Kendiniz uyandınız. Ben sadece değerli olduğunuzu hatırlattım.”
Kerem ona uzun süre baktı. “Bunu nasıl yapıyorsunuz? Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsunuz?”
Zeynep düşündü. “Çünkü kendi acımı yaşadım. Her şeyin yolunda olduğunu iddia ettiğinizde hayatın nasıl göründüğünü biliyorum ve bunun ne kadara mal olduğunu biliyorum.”
Ve Zeynep anlattı. Alkolik babası, üç işte çalışan annesi, yıllarca bunun kendi hatası olduğuna inandığı günler… Büyüdüğünde anlamıştı ki kimseyi kurtaramazdı ama kendini kurtarabilirdi.
5. Bölüm: Geçmişin Gölgesi
Şubat ayıydı. Kerem eve erken döndü, Elif’i hayvanat bahçesine götürmek istiyordu. Ama kapıyı açtığında onu gördü. Aylin, şık bir paltoyla, makyajıyla, eski günlerdeki gibi ama gözlerinde boşlukla salonda duruyordu.
Zeynep yanında duruyordu. “Yarım saat önce geldi. Elif’le görüşmek istiyor.”
Kerem dondu. Aylin hafifçe gülümsedi. “Özledim.”
Elif odasından fırladı, annesini görünce yarı yolda durdu. “Anne?” diye fısıldadı.
Aylin çömeldi. “Anneye gel tatlım.”
Ama Elif hareket etmedi. Kerem aralarında durdu. “Burada ne yapıyorsun?”
“Geri dönmek istiyorum. Eve dönmek istiyorum size.”
Kerem anladı. Tekrar inanabileceğini, tekrar ona izin verebileceğini, her şeyin tekrar tekrarlanabileceğini… Ya da hayır diyebilirdi.
“Geri dönemezsin. Böyle değil. Şimdi değil.”
Aylin ağladı. “Burası benim evim. Bu benim kızım.”
Kerem sessizce cevapladı. “Burası Elif’in evi. Ve onu tekrar incitmene izin vermeyeceğim.”
Aylin gözyaşlarıyla gitti. Kerem kanepeye çöktü, Elif ona sarıldı. “İyi yaptım baba,” dedi sessizce.
Zeynep mutfakta duruyordu, gülümsedi. Çünkü dünyadaki en güzel şeyi gördü. Sevgiyi seçen bir adam, korumayı seçen, sağlığı seçen bir baba.
6. Bölüm: Huzurun Doğuşu
Bir yıl sonra Kerem ve Elif kahvaltıda oturuyorlardı. Elif yedi yaşındaydı, canlıydı, enerji doluydu, gülümsüyordu. Babasına her şeyi soruyordu ve o cevaplıyordu. Zeynep ailenin bir parçasıydı artık, dadı olarak değil, karanlık geceyi atlatmalarına yardım eden biri olarak.
Aylin ayda bir Elif’i ziyaret ediyordu. Bir terapistin gözetiminde. Acı verse de işe yarıyordu. Elif yavaşça açılıyordu ama Kerem’le yaşıyordu. Çünkü orada güvende olduğunu biliyordu.
Ders basitti. Kurtarılmak istemeyen birini kurtaramazsınız. Ama kendinizi kurtarabilirsiniz. Ve size güvenenleri. Bazen sevgi kalır, bazen gider, gerçekten geri dönmeye hazır olana kadardır. Ve gerçek cesaret, gerçeği söylemektir. Acıtsa bile.
7. Bölüm: Bir Hikayenin Gücü
Bu hikaye sizi etkilediyse, paylaşın. Çünkü bazen bir hikaye birinin hayatını kurtarabilir. Kerem’in yerinde ne yapardınız?
Ve Nişantaşı’ndaki o küçük dairede, kışın sessizliğinde, bir baba ve bir kız, bir dadı ile birlikte yeniden hayatı buldu.
SON