Bekar Baba Temizlikçi Milyarder Tarafından Aşağıladı — Ancak Dövme Gerçek Kimliğini Ortaya Çıkardı

Bekar Baba Temizlikçi Milyarder Tarafından Aşağıladı — Ancak Dövme Gerçek Kimliğini Ortaya Çıkardı

.
.

Bekar Baba Temizlikçi Milyarder Tarafından Aşağılandı — Ancak Dövme Gerçek Kimliğini Ortaya Çıkardı

 

Saat sabahın 5:47’siydi ve Levent’teki gökdelenin lobisinde öylesine yoğun bir sessizlik hüküm sürüyordu ki, gece boyunca kapalı kalmış asansörlerin vızıltısı duyulabiliyordu.

Mehmet Yılmaz, yavaşça yürüyordu. Arkasında, paspas ve çam kokulu temizlik sıvısıyla dolu kovasını çekiyordu. Ayakkabıları mermer zeminde gıcırdıyordu. Ocak ayı acımasızdı, dışarıda sıcaklık -5 dereceye düşmüştü. Kar, yağmurla karışarak gri bir çamura dönüşmüş, ayakkabı tabanlarına yapışıp zeminde ıslak izler bırakıyordu. Mehmet’in silmesi gereken izler bunlardı.

Mehmet (42), karısının üç yıl önce kanserden ölmesinden beri tek başına ayakta duruyordu. Oğlu Emir (8) ile Ümraniye’de küçük bir dairede yaşıyordu. Mehmet’in işi, kalkmayı, işe gitmeyi, para kazanmayı, eve dönmeyi, oğlunu beslemeyi ve tekrar başlamayı gerektiriyordu.

O sabah da her zamanki gibi vardiyasına başladı. Lobideki zemini sildi, çöp kutularını boşalttı. Binayı, çoğu insan kendi evini tanıdığından daha iyi tanırdı.

Saat 7:30’da, 23. kata ulaştı. Burası yönetim kadrosunun katıydı. Mehmet’in yılda kazandığından daha fazlasını ayda kazanan insanların ofisleri.

Aniden ayak sesleri duydu. Yüksek, kararlı, hızlı. Koridorda yaklaşıyordu. Sonra en sondaki kapı bir çarpma sesiyle açıldı ve takım elbiseli bir adam belirdi. Bu, şirketin yüzü, genel müdür Kemal Özkan‘dı. Nadiren bu saatte gelen bir adam.

Mehmet içgüdüsel olarak kenara çekildi, paspası tutarak yolu tıkamamaya çalıştı. Ama bu yeterli olmadı.

Özkan, onu geçti. Ama bir süre sonra durdu ve döndü. “Sen,” sesi keskindi. “Burada ne yapıyorsun?”

Mehmet yavaşça döndü. Hiçbir şey söylemedi. Açıkça belliydi. Temizlik yapıyordu. Her gün yaptığı gibi.

“Soruyorum, burada ne yapıyorsun?” Özkan tekrarladı. Ona doğru bir adım atarak. “Neden hala buradasın? Görünmez olman gerekiyor. Anlıyor musun? Ofise geldiğimde seni burada görmek istemiyorum.”

Mehmet cevap vermedi. Sadece baktı. Yüzü sakin kaldı ama gözlerinde bir şey değişti. Küçük bir şey. Zar zor fark edilir.

Özkan, elini salladı. Sanki bir sineği kovuyormuş gibi. “Çekil buradan ve bir dahaki sefere işini daha erken bitir. Geldiğimde seni burada görmek istemiyorum. Senin gibiler işi olduğu için şükretmeliler.”

Bu kelimeler havada asılı kaldı. Soğuk, keskin, delici. Mehmet, elleri paspasın tahta sapını daha sıkı kavradı. Kolunu sıvamayı düşündü. Orada ne olduğunu göstermeyi.

Ama yapmadı. Henüz değil.

Dövmenin Gücü: Bordo Bereli

 

Mehmet iş gömleğinin sol kolunu sıvadı. Sol ön kolunun iç tarafında, bileğinin hemen üzerinde bir dövme vardı. Basit, geometrik çizgilerle yapılmış, siyah bir sembol: Bordo Bereliler, Türk ordusunun seçkinlerinin amblemi.

Mehmet, Bordo Bereliler’de 12 yıl görev yaptı. Teröristlerle savaştı, hayat kurtardı, kardeş gibi tanıdığı insanları kaybetti. Görevden ayrıldığında kahramandı. Ama kahramanlar fatura ödemiyordu. Mehmet, karısı hastalandığında eve yakın olmasını sağlayacak herhangi bir iş aramaya başladı. Temizlikçi işi, neden 12 yıl boyunca normal iş deneyimi olmadığını açıklamasını gerektirmeyen tek işti.

Bugün aynada durup bu dövmeye baktığında, uzun zamandır hissetmediği bir şeyi hissetti: Öfke.

Özkan, onun gibi insanların işleri olduğu için şükretmesi gerektiğini söylemişti. Sanki Mehmet, kim olduğu, ne yaptığı, ne feda ettiği hiçbiri önemli değilmiş gibi.

Cuma öğleden sonrasıydı. Mehmet, bitirene kadar beklediği küçük arka mutfağa döndü. Duvarın arkasından sesler duydu. Özkan’ın sesi: “Üretimi Romanya’ya taşırsak, kaliteyi kaybederiz.”

“Müşteriler fark eder.”

“Müşteriler, bizim fark etmelerini istediğimiz şeyi fark eder. Beni sadece kâr marjı ilgilendirir. İş dünyasında önemli olan tek şey bu. Geri kalanı duygusallık.”

Toplantı bitti. Mehmet, masada buruşturulmuş kağıtları toplarken, birini elinde tuttu. Başlık: Maliyet Azaltma 2025 İşten Çıkarma Planı.

Hızla okudu. Önümüzdeki üç ay içinde işten çıkarılacak insanların isim listesi. Toplamda 82 kişi. Her ismin yanında tek bir cümle: “Dış sözleşme ile değiştirilecek. Tasarruf %40.”

Kağıdı katladı ve cebine koydu. 82 aile, biri %40 tasarruf yapabileceğine karar verdiği için işini kaybedecekti.

Koridorda yürürken, ağlayan genç bir kadının sesini duydu: “Bunu çocuklarıma nasıl söyleyeceğim?”

O anda Mehmet’in içinde bir şey kırıldı. O, o genç kadının yanına gitmedi. Sadece yürümeye devam etti. Ama kalbinin derinliklerinde bir yerde, gördüklerini görmezden gelemeyeceğini biliyordu.

 

Sessiz Operasyon

 

Pazartesi günü, Mehmet işe geldi. Rutin temizliğe başladı. Ama bu sefer bir planı vardı.

Saat 9:50’de, tam tahmin ettiği gibi, Özkan asansörden çıktı. Hızla yürüyordu.

Mehmet yolunu kesti. “Konuşmamız gerekiyor.”

Özkan kaşlarını çattı. “Yine mi sen? Sana söyledim.”

“Kim olduğumu bilmek ister misin?” Mehmet, kolunu sıvadı, dövmeyi ortaya çıkardı. Bordo bereli sembolü.

Özkan yavaşça döndü, dövmeye baktı ve kısa bir an için yüzünde bir şey değişti: şaşkınlık değildi, daha çok hesaplama.

“Bordo bereli. 12 yıl, üç kıta. Asla tanımayacağın insanların hayatını kurtardım. Ve şimdi senin zeminlerini temizliyorum. Oğluma bakmam gerektiği için.”

Özkan sessizdi.

“Yani benim gibilerin şükretmesi gerektiğini söylediğinde,” Mehmet devam etti. “Bil ki sana şükreden ben olmam gerekmiyor. Sen benim gibilerime şükretmelisin. Çünkü onlar olmasaydı, işlerini yürütebileceğin bir ülken olmazdı.”

Özkan sonunda onu bozdu. “Ne istiyorsun?”

“Bu insanları düşünüyorum. Bu listedeki 82 ismi. Belgeyi imzalamadan önce.”

Özkan elini kaldırdı. “Sana karşı çıkmayı mı planlıyorsun?”

“Sana karşı çıkmıyorum,” dedi Mehmet. “Bunun bir hata olduğunu söylüyorum.”

Özkan tehdit etti: “Eğer yaparsan, bedelini ödersin.”

Mehmet, döndü ve gitti. Cevap beklemedi. Ama o anda Özkan’ın, Mehmet’in bir şey yaptığını bildiğini biliyordu.

 

Dövmenin Zaferi

 

Sonraki günler boyunca, Özkan daha az görünüyordu. Ama ofiste ilginç şeyler olmaya başladı. Başkan yardımcılarından biri olan Lewandowski, işten çıkarmalar listesini ve planın detaylarını sorgulamaya başladı. Birkaç başkan yardımcısı daha ona katıldı.

Cuma akşamı, Özkan’ın ofisinden yükselen sesler duyuldu. Özkan bağırıyordu, Lewandowski ise sakince, “Bu bir hata. Ve eğer yaparsan, bedelini ödersin,” diye karşı çıkıyordu.

Pazartesi günü, herkes şok oldu. Özkan işten çıkarmaları geri çekmişti. Hepsini değil, ama çoğunu. 82 kişi 23’e düşmüştü. Ve o 23 kişi cömert tazminatlar almıştı.

Mehmet, o gün işini sessizce bitirdi. Kimse onunla konuşmadı. Kimse, her şeyin onun yüzünden değiştiğini bilmiyordu. Ama o, bir eyleminin, bir sembolün açılmasının, gerçekten daha büyük bir şeyi değiştirdiğini biliyordu.

Üç ay sonra, Özkan binadan kayboldu, erken emekliliğe geçtiği söylendi. Yeni başkan, üretimdeki insanların isimlerini bilen bir kadındı.

Mehmet, Emirle masada otururken, çocuk sordu: “Baba, neden bu dövmen var?”

“Bu bir hatırlatma,” dedi Mehmet sessizce. “Her zaman birisi olduğumun. Başkaları olmadığımı düşündüğünde bile.”

Mehmet Yılmaz’ın hikayesi büyük bir sahneyle bitmedi. Onu alkışlayan kalabalıklar olmadı, madalyalar olmadı. Sadece sessizlik vardı. Ama bu, bir şeyleri değiştiren bir sessizlikti. Çünkü bu sessizlikte 82 aile evlerini kaybetmedi. Bu sessizlikte, sık sık soğuk ve adaletsiz görünen dünya, biraz daha insani oldu.

En büyük insanlar her zaman takım elbise giymez. Bazen iş kıyafeti giyerler. Bazen zemini silerler. Bazen çatlamış elleri ve kimsenin hayal edemeyeceği hikayeleri saklayan dövmeleri vardır. Ve bazen, sadece bazen, dünya bunu fark edecek kadar akıllıdır.

.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News