Kırmızı Işıkta Bir Mucize: Mahira ve Ayan’ın Hikayesi
Karachi’nin sabahları, şehir trafiğiyle başlar. Arabalar, motosikletler, minibüsler birbiriyle yarışırken, kırmızı ışıkta durmak zorunda kalanlar camlarının önünde beliren çocuklara alışkındır. O sabah da, Salman direksiyon başındaydı. Yanında eşi Mahira, hafifçe karnına dokunarak camdan dışarı bakıyordu. Mahira altı aylık hamileydi, gözlerinde hem huzur hem de geçmişin gölgesi vardı.
Her gün olduğu gibi, Sedar kavşağında araba durunca çevrelerini çocuklar sardı. Kimisi cam silmek, kimisi bir şeyler satmak için yaklaşırken, bir çocuk Mahira’nın dikkatini çekti. On, belki on bir yaşında, yüzünde saf bir gülümseme. Elinde rengarenk balonlar vardı. “Teyze, balon alır mısınız?” dedi masumca. Mahira gülümsedi, “Ne yapacağım balonu?” diye şakalaştı. Çocuk, “Güzel oğlunuza verirsiniz,” dedi. Mahira, “Oğlum doğana kadar balon patlar,” diye cevapladı. Çocuk, “Eğer bırakmazsanız patlamaz,” dedi. Mahira bu cevaba gülümsedi, iki balon aldı ve arabadan ayrıldılar.
Her iki üç günde bir, Mahira ve Salman’ın arabası aynı kavşakta durduğunda, Mahira o çocuğu aradı. Bazen balon sattı, bazen kalem, bazen bir demet gül. Mahira, ihtiyacı olmasa da kalemleri aldı, bazen gizlice eline fazladan para sıkıştırdı. Zamanla, aralarında sessiz bir dostluk doğdu. Mahira, bu çocuğun masumiyetine, tatlı sözlerine bağlandı. Onunla konuşmak, kendi içindeki boşluğa bir parça huzur getiriyordu.
Bir sabah, kırmızı ışıkta durduklarında, Mahira gözleriyle çocuğu aradı ama onu göremedi. Diğer çocuklar koşarak yaklaştı: “Baji, Ayan’ı mı arıyorsunuz? O kaza geçirdi.” Mahira’nın gözleri doldu. “Nasıl yani? Nerede, ne oldu?” Çocuklar anlattı: “Evden buraya gelirken bir araba çarptı, kaçtı. Kafası çok kötü yaralandı, hastaneye götürdüler.” Mahira, Salman’a döndü, “Beni burada bırak, o çocuğu görmek istiyorum.” Salman işine gitmek zorunda olduğunu söyledi, Mahira bir çocukla Karangi’deki gecekondu mahallesine gitti.
Orada yaşlı bir kadın oturuyordu. Mahira onu tanıdı, kadın da Mahira’yı görünce gözyaşlarına boğuldu. “Oğlunu kurtaramadım,” dedi. Mahira şaşkınlıkla sordu, “O benim oğlum mu?” Kadın başını salladı, “Evet, Ayan senin oğlun.” Mahira yıkıldı, yıllardır kalbinde taşıdığı acı bir anda gerçek oldu. Sekiz yıl önce terk etmek zorunda kaldığı oğlunu, trafik ışığında, dilenci olarak bulmuştu.
Mahira geçmişe gitti. Gençliğinde, Lahore’de ailesinin karşı çıktığı bir aşka tutulan Mahira, Rasheed ile evlenmişti. Bir yıl sonra bir oğulları olmuştu, adını Ayan koymuşlardı. Fakat Rasheed’in karanlık geçmişi, gangsterlerle ilişkisi Mahira’nın hayatını cehenneme çevirmişti. Bir gün Rasheed düşmanları tarafından öldürüldü. Mahira, oğluyla baş başa kaldı. Ailesi yıllarca onunla konuşmamıştı, sonunda geri geldiler ve “Geçmişi unut, yeniden evlen ama oğlunu bırakmalısın,” dediler. Mahira direndi, ama ailesi ve Rasheed’in ailesi baskı yaptı. Sonunda oğlunu büyükannesine bırakıp ailesiyle gitti, yeniden evlendi. Salman ile yeni bir hayat kurdu, ama kalbinde hep bir boşluk vardı.
Ayan ise, büyükannesiyle zor bir hayat yaşadı. Ailesi ona yük gözüyle bakıyordu. Bir gün teyzesi onu ve büyükannesini Karachi’ye götürdü. Zamanla, Ayan sokakta para kazanmayı öğrendi. Balon sattı, kalem sattı, gül sattı. Annesinin arabasını her gördüğünde, ona bir şeyler satmaya çalıştı, ama Mahira onu tanıyamadı. Yıllar, yoksulluk ve acı Ayan’ı bambaşka bir çocuk yapmıştı.
Mahira hastaneye gittiğinde, Ayan’ın durumu kritikti. Doktorlar umut vermiyordu. Mahira, günlerce yanında kaldı, dua etti. Salman aradı, Mahira hiçbir şey açıklayamadı. Üçüncü gün, doktorlar “Bilinç gelirse kurtulur,” dediler. Sonunda Ayan gözlerini açtı. “Teyze, geldiniz mi?” dedi. Mahira gözyaşları içinde, “Ben teyze değilim, senin annenim,” dedi. O an, yılların acısı gözyaşlarına karıştı. Anne ve oğul birbirlerine sarıldılar.
Salman, Mahira’nın günlerce aramamasından şüphelendi, Karangi’ye gidip gerçeği öğrendi. Mahira’ya kızdı, “Benden bunu nasıl sakladın? Evliliğimiz bitti,” dedi. Mahira, oğlunun yanında kalmayı seçti. Salman ayrıldı, Mahira tek tesellisi Ayan’ın yaşamasıydı.
Bir hafta sonra, doktorlar Ayan’ı taburcu etti. Mahira onu Karangi’ye götürdü, bakımını üstlendi. Salman’ın numarası engellenmişti. On gün sonra, Salman annesi ve kız kardeşiyle geldi. Mahira’yı ağlarken buldular. Kayınvalidesi, “Kızım, ağlama. Eve dön,” dedi. Mahira, “Oğlumu bir daha bırakmam,” dedi. Salman, “Kimse senden ayrılmanı istemiyor. Sen, oğlun ve büyükannesi hep birlikte geleceksiniz,” dedi. Mahira gözyaşları içinde kabul etti, aile yeniden birleşti.
O günden sonra, Mahira, Salman, Ayan ve yeni doğan çocuklarıyla mutlu bir hayat sürdüler. Ayan, kardeşleriyle büyüdü, geçmişin acısı yerini sevgiye bıraktı. Mahira, yıllar önce verdiği zor karara rağmen, sonunda oğluna kavuştu. Salman da Mahira’yı ve Ayan’ı kabullendi, aile olmanın ne demek olduğunu öğrendi.
Karachi’nin kavşaklarında hâlâ çocuklar çalışıyor, ama Mahira artık her kırmızı ışıkta oğlunun elini tutuyor. Geçmişin acısı, bugünün sevgisiyle iyileşti. Mahira her gün dua ediyor, “Allah’ım, bana oğlumu bağışladın. Artık hiçbir ayrılık olmasın.”
Yıllar sonra, Mahira hikayesini çocuklarına anlatırken, “Hayat bazen bizi en zor seçimlere zorlar. Ama sevgi, eninde sonunda bizi yeniden bir araya getirir,” diyor. Ayan annesinin dizine başını koyup, “Anne, seni hep hissettim,” diyor. Mahira gülümsüyor, gözlerinde yaşlarla: “Ben de seni hiç unutmadım, oğlum.”