Karakola Saldıracaklardı — Bordo Bereliler Tuzağı Çoktan Kurmuştu

Karakola Saldıracaklardı — Bordo Bereliler Tuzağı Çoktan Kurmuştu

.
.

Sınırın Sessiz Kahramanları

I. Dağların Gölgesinde

Gece saat 01.30’da, ay ışığı dağ eteklerinde titrek bir parıltı bırakıyordu. Ağaçların arasından on iki silahlı adam sessizce ilerliyordu. Ellerinde otomatik tüfekler, sırtlarında patlayıcı dolu çantalar vardı. Hedefleri, 500 metre ötedeki sınır karakoluydu. Grup lideri elini kaldırdı; ekip çömeldi. Kızılötesi dürbünle karakolu inceledi. Nöbetçi kulede tek bir asker duruyordu, ışıklar yanıyordu. Lider fısıldadı. Planlandığı gibi, 15 dakika sonra saldıracaklardı.

Saldırganlar, ellerindeki istihbarata göre karakolda yalnızca 12 asker olduğunu sanıyordu. Kolay bir operasyon hayal ediyorlardı. Oysa karakolun 100 metre kuzeyindeki kayalığın arkasında altı bordo bereli sessizce yatıyordu. Gece görüş cihazları takılı, tüfekleri hedefe kilitliydi. Komutan Erkan telsizinden fısıldadı: “Tüm timler, hedefler görüş alanında. Kimse hareket etmesin. Bekleyin.” Güneyde dört, doğuda üç, batıda üç bordo bereliyle toplam 16 asker dört yönden saldırganları izliyordu. Tuzak kurulmuştu.

II. Ankara’da Başlayan Hikaye

Bu operasyonun gerçek başlangıcı iki gün önce Ankara’da, MİT Genel Müdürlüğü’nde bir toplantı odasında yaşandı. Masada istihbarat analisti Ayşe Hanım ve operasyon koordinatörü Emre Bey oturuyordu. Ayşe, sabah bir muhbirden gelen kritik istihbaratı sundu. Dosyada fotoğraflar, haritalar, notlar vardı. Doğu sınırındaki 23 numaralı karakola iki gün sonra gece yarısı saldırı yapılacağı bilgisi vardı. Emre haritaya baktı; karakol dağlık bir bölgede, sınır hattında küçücük bir binaydı. Görevli 12 asker vardı. Ayşe, muhbirin güvenilirliğinin %90 olduğunu söyledi.

Karakolu uyarmak gerekiyordu; fakat askerleri çekmek saldırganları kaçırabilirdi. Bu operasyon, sadece bir karakolu korumak değil, ağı çökertmek için de bir fırsattı. Ayşe, karakolun etrafına bordo berelileri gizlice konuşlandırmayı önerdi. Saldırganlar geldiğinde pusu kurulacaktı. Emre, planı riskli buldu ama kabul etti. Akşam saatlerinde Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda komutan Erkan ve ekibiyle toplantı yapıldı. 48 saat sonra doğu sınırındaki karakol saldırıya uğrayacaktı. Görev, karakolu koruyup saldırganları sağ ele geçirmekti.

III. Bordo Bereliler Yolda

Ertesi sabah saat 6’da iki askeri helikopter havalandı. İçinde 16 bordo bereli vardı. Dağların üzerinden geçerken güneş yeni doğuyordu. Erkan pencereden dışarı baktı; aşağıda yeşil ormanlar, mavi nehirler görünüyordu. Helikopter, karakoldan 5 kilometre uzakta gizli bir noktaya indi. Bordo bereliler yaya olarak ilerlemeye başladı. Her adım dikkatli, her ses kontrollüydü. Öğlene doğru karakola 2 kilometre uzaklıktaki bir tepeye ulaştılar. Yukarıdan karakolu görebiliyorlardı, kimse onları görmüyordu.

Erkan dört tim oluşturdu: Kuzey, güney, doğu ve batı. Herkes pozisyon aldı. Gece yarısına kadar bekleyeceklerdi. Kamuflaj çadırları kuruldu, gece görüş cihazları hazırlandı, silahlar kontrol edildi. Mehmet, kayalığın arkasında yatıyordu. Keskin nişancı tüfeği önündeydi. Karakolda her şey normaldi. Nöbetçi kulede bir asker duruyor, bayrak dalgalanıyordu. Telsizden raporlar geliyordu: “Kuzey Team normal, hiçbir şüpheli hareket yok.” Güney Team de aynı şeyi bildiriyordu. Saatler geçti, güneş battı, hava karardı.

IV. Gece ve Saldırı

Gece çöktü. Ay ve yıldızlar parlıyordu. Erkan gece görüş cihazını taktı, etrafı taradı. Henüz hiçbir şey yoktu. Telsizden Güney Team’in sesi geldi: “Hareketlilik var. 3 kilometre güneyde araç sesleri.” Erkan, tüm timlere teyakkuz emri verdi. Hedefler yaklaşmış olabilir. Herkes hazırlandı, silahlar hedefe döndü. Gece saat 23.30’da Mehmet dürbününden baktı ve gördü: Ağaçların arasından gölgeler çıkıyordu. Yavaş yavaş ilerliyorlardı, 12 kişi silahlı. Karakola 500 metre yaklaştılar. Saldırganlar dört gruba ayrıldı, her grup farklı yöne yöneldi.

Erkan soğukkanlılıkla karşılık verdi: “Evet ama bilmedikleri bir şey var. Biz zaten çevrelemiştik.” Saldırganlar 100 metre uzaklığa geldiklerinde lider dürbünle karakolu inceledi. Nöbetçi kulede asker vardı, ışıklar yanıyordu. Lider grubuna işaret etti: “Hazır olun.” Tam o sırada Erkan telsizi açtı: “Tüm timler lazer işaretleyiciler açık. Nişan alın ama ateş etmeyin.” 16 bordo berelinin tüfeklerinden sessizce kırmızı lazer noktaları yandı. Saldırganlar görmüyordu, lazerler sadece gece görüş cihazlarında beliriyordu. Her saldırganın üzerinde birer lazer noktası vardı.

V. Tuzak ve Yakalama

Gece yarısı saldırganlar son hazırlıklarını yapıyordu. Patlayıcıları kontrol ediyor, silahlarını dolduruyorlardı. Lider grubuna baktı: “10 dakika sonra.” Herkes hazırdı. Lider elini kaldırdı, üç parmak gösterdi: 3, 2, 1… Tam o anda Erkan emri verdi: “Tüm timler açık ateş!” 16 aydınlatma feneri aynı anda açıldı, gece gündüze döndü. Saldırganlar kör oldu, ellerini gözlerine götürdüler. Aynı anda bordo bereliler bağırdı: “Silahlarınızı atın, yere yatın!” Saldırganlar şaşkındı, her yönden ışık ve ses geliyordu.

Lider silahını kaldırmaya çalıştı ama Mehmet tetiğe bastı, uyarı atışı yaptı. Mermi liderin ayağının yanına düştü. “Silahını at!” diye bağırdı Mehmet. Lider titredi, silahı elinden düştü. Diğer saldırganlar panikledi. Kaçmaya çalışanlar oldu ama her yönde bordo bereli vardı, kaçış yoktu. “Yere yatın, ellerinizi başınızın üstüne koyun!” sesleri yankılandı. 12 saldırgan yavaşça yere yattı. Erkan telsizi açtı: “Karakol güvenlik, durum kontrol altında. Saldırganlar etkisiz hale getirildi.” Karakoldan onay geldi.

Bordo bereliler kayalıklardan ve ağaçların arkasından çıktı. Yavaşça saldırganlara yaklaştılar, silahlar hala nişandaydı. Erkan lidere yaklaştı: “Ayağa kalk,” dedi. Lider yavaşça doğruldu, yüzü terliydi, gözleri korkuyla doluydu. “Sizi bekliyorduk,” dedi Erkan. “Çok mu şaşırdın?” Lider cevap vermedi.

VI. Sorgu ve Ağın Çöküşü

Gece yarısı 2’de askeri helikopterler geldi. Saldırganlar helikoptere bindirildi, Ankara’ya götürülecek, sorgulanacaklardı. Erkan karakol komutanıyla konuştu. Komutan genç bir yüzbaşıydı, gözleri dolmuştu. “Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Siz gelmeseydiniz…” dedi. Erkan elini omzuna koydu: “Görevimiz bu. Siz de görevinizi yaptınız.” Komutan başını salladı. “12 askerimiz var burada. Hepsinin ailesi, çocukları var. Onlar yarın evlerine dönebilecekler. Sizin sayenizde.” Erkan içini çekti: “Önemli olan bu. Herkes evine dönmeli.”

Ertesi sabah Ankara’da MIT’in sorgu odasında yakalanan lider oturuyordu. Ayşe Hanım karşısındaydı. “İsmin ne?” diye sordu. Lider cevap vermedi. Ayşe devam etti: “Seni ve arkadaşlarını yakaladık. Planınız başarısız oldu. Şimdi iki seçeneğin var: Ya işbirliği yaparsın ya da uzun süre içeride kalırsın.” Lider başını eğdi. Ayşe dosyadan fotoğraflar gösterdi. “Bu kişileri tanıyor musun?” Lider bazılarını tanıdı, isimlerini söyledi. Her isim bir ipucuydu.

Öğleden sonra MIT’de büyük bir toplantı yapıldı. Ekranda hücrelerin şeması vardı. Yakalanan 12 kişiden alınan bilgilere göre ağ toplam 35 kişiden oluşuyordu. 6 hücre, her biri farklı bir bölgede. Emre Bey konuştu: “Şimdi tüm hücreleri aynı anda vuracağız. Eş zamanlı operasyonlar, hiçbirinin kaçmasına izin vermeyeceğiz.” Ertesi sabah altı farklı şehirde eş zamanlı baskınlar başladı. Bir saat içinde 33 kişi yakalandı. Emre operasyon merkezinde derin bir nefes aldı. “Başardık, ağı çökerttik,” dedi Ayşe.

VII. Eve Dönüş ve Vatan

Günler sonra Erkan evine döndü. Kapıyı açtığında oğlu koşarak sarıldı. “Baba geldin!” Erkan eğilip onu kucağına aldı. Karısı mutfaktan geldi, gülümsedi. Akşam yemeğinde herkes bir aradaydı. Erkan oğluna baktı, masum gözleri vardı. Önünde uzun bir gelecek uzanıyordu. Karısı sordu: “Nasıl geçti görev?” “İyi geçti,” dedi Erkan. “Her şey yolunda.” Detay vermedi, veremezdi. Ama görevini hakkıyla yapmıştı.

Yemekten sonra Erkan balkona çıktı, gökyüzüne baktı. Yıldızlar parlıyordu. Aklına karakol geldi. 12 asker, 12 aile. Hepsi güvendeydi. Bir karakolu koruduk, belki 12 hayat kurtardık, belki daha fazlasını. Derin bir nefes aldı. Yorgundu ama mutluydu. Çünkü biliyordu ki yarın yeni bir tehdit gelebilirdi. Yeni bir görev, yeni bir operasyon. Ama o zaman da hazır olacaklardı. Bekleyeceklerdi, koruyacaklardı. Sınırları koruyanlar hiç uyumaz. Onlar için vatan uykudan daha önemlidir.

SON
Sınırda bir karakolun sessiz kahramanları, bir gecede bir ağı çökerttiler. Ama onların asıl zaferi, her sabah ailelerine dönebilmeleri ve vatanı koruyabilmeleriydi. Çünkü onlar, gecenin sessizliğinde uyanık kalanlardı.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News