BİR ÇOCUĞUN SIRRI: OKULDAN NEFRET ETTİĞİNİ SÖYLEDİ… AMA ANNESİNİ AĞLATACAK BİR GERÇEK GİZLİYORDU

BİR ÇOCUĞUN SIRRI: OKULDAN NEFRET ETTİĞİNİ SÖYLEDİ… AMA ANNESİNİ AĞLATACAK BİR GERÇEK GİZLİYORDU

Đã tạo hình ảnh

Ev hep çorba ve yorgunluk kokardı.
Zehra Hanım, başkalarının villalarını temizleyerek günde on iki saat çalışırdı. Eve döndüğünde elleri çatlamış, beli bükülmüş, sesi susmuş olurdu.

On üç yaşındaki oğlu Emir, genellikle mutfak masasında onu beklerdi; ödevleri yarım kalmış, bakışları uzaklara dalmış halde.

— “Yine mi zayıf not?” diye sordu o gece Zehra, karnesini kaldırarak.
— “Umurumda değil,” dedi Emir, gözlerini kaçırarak.
— “Tabii ki umurumda olmalı!” Zehra’nın sesi titredi. “Ben sırtımı parçalıyorum ki sen benim gibi bitme diye!”

Emir sessizce kalktı, odasına gidip kapıyı kapattı.
Zehra ise sessizce ağladı. Oğlunun elinden kayıp gittiğini sanıyordu.

Ama Zehra’nın bilmediği bir şey vardı. Emir her akşam ders çalışmak yerine zengin semte gider, gizlice bir kafede çalışırdı.
Bardak yıkar, masaları siler, kutular taşırdı. Kimseye söylemeden, tek bir amaç uğruna…
Annesine, hayatında hiç alamayacağı bir şeyi almak için.

“Biraz daha sabır,” diyordu kendi kendine, yatağının altına sakladığı kutudaki bozuklukları sayarken.

Bir cumartesi sabahı okuldan telefon geldi.
— “Hanımefendi, Emir hakkında konuşmamız gerekiyor,” dedi müdür.

Zehra, kalbi sıkışarak koştu. Kapıda veliler fısıldaşıyordu.
Biri kulağına eğilip dedi ki:
— “Oğlunuz, Aras Bey’in oğluyla kavga etmiş.”

Araslar, şehrin en zengin ailesiydi. Baba büyük bir inşaat şirketinin sahibiydi; oğlu Kerem ise, fakir arkadaşlarıyla alay etmeyi seven şımarık bir çocuktu.

Zehra müdür odasına girdiğinde Kerem’in burnu kanıyor, gözleri öfkeyle parlıyordu.

— “Bana işe yaramaz dedi!” diye bağırdı Emir.
— “Çünkü öylesin!” diye bağırdı Kerem. “Sen fakirsin, hep de öyle kalacaksın!”

Zehra dondu kaldı.
— “Emir…” diyebildi yalnızca.
— “Kavga bitti,” dedi müdür, ciddi bir sesle. “Emir bir hafta uzaklaştırma alacak.”

Eve dönerken tek duyulan şey yağmurun sesi ve ayakların ritmiydi.

Eve girince Zehra patladı:
— “Nasıl patronunun oğluna vurursun? İşimi kaybedeceğim!”
— “Anlamıyorsun anne…”
— “Evet, anlamıyorum!” diye bağırdı gözleri dolarak. “Her şeyi senin için yapıyorum, sen ise bana sadece dert getiriyorsun!”

Emir başını eğdi, sessizce odasına gitti. Zehra, oğlunun ağladığını duydu, ama gururu onu yerinden kıpırdatmadı.

Üç gün geçti.
Zehra’nın doğum günü sabahı mutfaktan gelen seslerle uyandı.
Taze kahve ve kızarmış ekmek kokusu… Masada altın rengine sarılı bir kutu ve üstünde çocuk el yazısıyla bir not:

“Her şey için özür dilerim, anne. Bu senin için.”

Kutuyu açtığında nefesi kesildi.
İçinde yepyeni bir çift ayakkabı vardı.
Geçen ay vitrin önünde Emir’le yürürken beğenmiş ama alamamıştı. “Güzel ama çok pahalı,” demişti o gün.

— “Bunları… nasıl aldın?” diye sordu titreyerek.

Emir kapıda belirdi, elleri kahve lekesi içindeydi.
— “Çalıştım. Okuldan sonra. Köşedeki kafede.”

Zehra ağzını eliyle kapattı.
— “Her gün mü?”
— “Evet. Sana güzel bir şey almak istedim. Hiç kendine bir şey almıyorsun.”

Kadının gözlerinden yaşlar süzüldü.
— “Peki ya derslerin?”
— “Otobüste çalışıyordum… ama bazen uyuyakalıyordum.”

Tüm öfkesi bir anda eridi.
Oğluna sarıldı, ikisi de ağlayarak birbirine kenetlendi.

— “Affet beni oğlum,” fısıldadı. “Seni kaybediyorum sandım, meğer sen hayatın değerini öğreniyormuşsun.”

Birkaç gün sonra söylentiler yayıldı. Emir’in çalıştığı kafeye gelen zengin bir müşteri onu tanıdı.
Kadın, Kerem’in annesiydi.

— “Sen oğluma vuran çocuksun, değil mi?” diye sordu.
— “Evet hanımefendi. Özür dilerim. Yapmamam gerekiyordu.”

Kadın onu sessizce izledi.
— “Terbiyelisin. Güzel çalışıyorsun.”
— “Annem için yapıyorum.”
— “Annen… benim evimi temizleyen Zehra mı?”
— “Evet.”

Kadın o akşam kocasına şöyle dedi:
— “O çocuğun içinde öyle bir gurur var ki, çoğu yetişkinde yok.”

Ertesi gün Aras ailesi okula gidip Emir’in cezasının kaldırılmasını istedi.
Kerem, tüm sınıfın önünde özür diledi.

— “Senin bu kadar cesur olduğunu bilmiyordum,” dedi utanarak.
— “Söylemene gerek yok,” dedi Emir. “Sadece bir daha kimseyle parası için alay etme.”

Sınıf sessizleşti.

Haftalar sonra Zehra bir mektup aldı.
Emir’in çalıştığı kafe, onu “çalışkan gençler için burs programı”na önermişti.
Okul masrafları tamamen karşılanacaktı.

O gece Zehra çorba yaptı, yeni ayakkabılarını giydi.
— “Tam üstüme oldu,” diye şakalaştı.
— “Tabii,” dedi Emir gülerek. “Numaranı değil yaşını almadım ki!”

İkisi de kahkahaya boğuldu.
O gün ev sadece çorba değil, umut koktu.

Onu fakir olduğu için küçümsediler… ama o, onlara insan olmanın gerçek değerini öğretti.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News