Bu Otelde Yalnızca Elitler Kalıyor Ve Onlar İçin Ne Piştiğini Bilmek İstemezsiniz

Bu Otelde Yalnızca Elitler Kalıyor ve Onlar İçin Ne Piştiğini Bilmek İstemezsiniz

Mehmet Duran, İstanbul’un karmaşasından uzak, hayatını adadığı mutfağında özgürlüğün ve yaratıcılığın peşindeydi. Yıllar boyunca sayısız ödül kazanmış, dünyanın prestijli restoranlarında çalışmış, ancak hep “daha fazlasını” aramıştı. Büyük şehirlerin ışıltılı hayatı, yıldızlı restoranların gösterişli menüleri artık onu tatmin etmiyordu. Ruhunda bir boşluk vardı ve o boşluğu dolduracak yeni bir macera arıyordu.

Bir öğleden sonra, ofisine gelen bir mektup hayatını değiştirecek teklifin habercisiydi. Türkiye’nin güney sahilinde, sadece helikopter ya da özel yatlarla ulaşılabilen gizemli bir adada, lüksü ve sırlarıyla ünlü “Saklı Cennet” isimli ultra lüks bir otelden geliyordu bu davet. Günlük 300.000 TL maaş, menü üzerinde tam yaratıcı özgürlük ve prestij. Mehmet için hayal gibi görünüyordu.

Bir saat içinde cevabını yolladı. Hayatının fırsatıydı. Kendini Akdeniz’in masmavi sularına doğru götüren siyah bir helikopterde buldu. Ada yaklaştıkça göz kamaştıran bembeyaz villalar, sonsuzluk havuzları, özel kumsallar beliriyordu. Otelin genel müdürü Can Bal onu karşıladı: Gümüş saçlı, her hareketi soğuk ve mesafeli ama bir o kadar da etkileyici bir adam.

Mehmet, marmer koridorlardan geçerken içindeki huzursuzluğu bastırmaya çalıştı. Bu kadar kusursuzluk ona tuhaf geliyordu. Mutfak ise apayrı bir dünya gibiydi. Son teknoloji ekipmanlar, dünyanın dört bir yanından gelen en nadir malzemeler, asker disiplininde çalışan bir ekip… Mehmet’in parmakları heyecandan titriyordu. “Tam kontrol sizde,” dedi Can Bal, “Misafirlerimize olağanüstü lezzetler sunmalıyız.”

İlk günler Mehmet’in tabakları efsanevi yorumlar aldı. Ancak müşterilerin gözlerindeki o açlık, o tatminsizlik hissi, onu rahatsız etmeye başladı. Bu elit misafirler sadece lezzet aramıyor, başka bir şeyi de istiyorlardı—çok daha karanlık ve korkutucu bir şey.

Bir gece servis bittikten sonra genç bir yardımcı aşçı yanına yaklaştı. Adı Rüya’ydı. Fısıltıyla, “Şef, sizinle et hakkında konuşmam lazım,” dedi. Mehmet önce şaşırdı, “Et mi? Biz en iyi kaynaklardan tedarik ediyoruz,” dedi. Rüya gözlerini kaçırarak devam etti, “Burada gördüklerim korkunç. Bazı etler… hayvandan değil. İnsan eti.”

Mehmet donup kaldı. Bu saçmalık olamazdı. Ama içinde büyüyen huzursuzluk onu uyutmuyordu. Günlerce gece yarıları gizlice mutfağın depolarını araştırdı, etleri inceledi. Bir gece, parçalardan birinin üzerinde küçük bir dövme izi fark etti. Kanı dondu. O et gerçekten insan etiydi.

Artık gerçeği öğrenmişti ama ne yapacağını bilemiyordu. Can Bal’ın ofisine çağrıldığı gün geldiğinde, genel müdür soğuk bir gülümsemeyle karşıladı onu. “Ne öğrendiğini biliyorum, Mehmet. Biz sadece misafirlerimizin sıra dışı arzularını karşılıyoruz.” Can Bal’ın gözleri tehdit doluydu. “Buradan çıkamazsın. Kaçmaya kalkarsan, bir daha kimse seni bulamaz.”

Mehmet’in içi yanıyordu. Bir çıkış yolu bulmak zorundaydı. Rüya ile birlikte kaçış planı yapmaya başladılar. Rüya’nın dışarıda birkaç güvenilir arkadaşı vardı. Tekrar özgür olmak için her şeyi riske attılar.

Kaçış gecesi sessizdi. Nöbetçiler moladaydı. Sahilde gizlenmiş küçük bir motorlu tekneye doğru ilerlediler. Alarm çaldığında bile durmadılar. Şafak sökmek üzereyken karaya ulaştılar. Rüya’nın arkadaşları onları bekliyordu. Mehmet ilk defa derin bir nefes aldı. Ama özgürlük suçlulukla birlikte geldi.

Geriye dönüp baktığında, kendisinin o karanlık sistemin bir parçası olduğunu fark etti. Kazandığı para, hazırladığı yemekler, servis ettiği tabaklar… Hepsi birer yalan, birer trajediydi. Ama şimdi amaçları bu korkunç gerçeği dünyaya duyurmaktı.

Aylar sonra, Saklı Cennet’in karanlık yüzü medyaya yansıdı. Mehmet’in topladığı deliller tüm ülkeyi ayağa kaldırdı. Can Bal ve çetesi tutuklandı. Mehmet’in ünlü şeflik hayatı bitti; artık Ege’nin sakin bir kasabasında, küçük bir lokantada, sıradan insanlara gerçek ve temiz tatlar sunuyordu.

Bir gün masasına koyduğu sade ama özenli yemeğe bakarken, içi huzurla doldu. Artık kanla değil, sevgiyle pişiriyordu.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News