Çocukken Karşılaştığım Sessiz Figür ve Yıllar Sonra Ortaya Çıkan Tüyler Ürpertici Gerçek

Çocukken Karşılaştığım Sessiz Figür ve Yıllar Sonra Ortaya Çıkan Tüyler Ürpertici Gerçek

I. Gecenin Sessizliği

1980’lerin sonlarıydı. Teknoloji bugünkü kadar gelişmemişti, bilgiye ulaşmak zordu. O zamanlar henüz bir çocuktum ve liseye yeni başlamıştım. O gece, sıradan bir gece gibi başlamıştı. Annem ve babam beni her zamanki gibi uyumam için odama göndermiş, ardından kendi odalarına çekilmişlerdi.

Ama ben uyumamıştım.

Ertesi gün sunumum vardı. Öğretmenimiz sınıf önünde bir konuşma yapmamızı istemişti ve metni ezberlemem gerekiyordu. Her ne kadar notlarım iyi olsun istesem de, erteleme alışkanlığım yüzünden hazırlığım yetersizdi.

Yatakta oturmuş, metni tekrar tekrar okuyordum. Gözlerim kararıyor, kelimeler birbirine giriyordu. Birkaç paragrafı ezberlemiştim ama son kısımlar hâlâ aklımda kalmamıştı. Sonunda kitabı kenara ittim ve başımı yastığa koydum.

Ama zihnim durmuyordu. Uyuyabilmem için metni kafamda tekrar etmem gerektiğini düşündüm. Gözlerimi kapattım ve sunumun son paragraflarını sessizce aklımdan geçirmeye başladım.

Zaman algımı kaybettim. Gözümü açmamıştım ama zihnimde belki yirmi dakika boyunca aynı cümleleri döndürüp durdum. Sonunda içimde bir rahatlama hissettim. Artık sunuma hazırım diye düşündüm ve uyumaya çalıştım.

II. Karanlıkta Bir Şey Var

Yatağın içinde kıpırdamadan, gözlerim hâlâ kapalı bekliyordum. Tam dalacakken, o sesi duydum.

Yumuşak bir fısıltı. Nefes gibi. Yatağımın hemen önünden, dolabın yanından gelen bir ses.

Gözlerimi hızla açtım. Oda zifiri karanlıktı, ama karanlığın içinde… bir şey vardı.

Dolabın yanında, gölgelerin içinde bir figür duruyordu. Uzun, hareketsiz. Yüzünü göremiyordum ama orada olduğu kesindi.

Bir anda kalbim deli gibi atmaya başladı. Bağırmak istedim.

Ama ağzım açılmadı.

Koşmak istedim.

Ama vücudum hareket etmiyordu.

Bedenimin içinde kilitli kalmış gibiydim. İçeriden çığlık atıyor, dışarıdan kıpırdayamıyordum. Göğsümün üstüne ağır bir yük oturmuş gibiydi. Nefes almakta bile zorlanıyordum.

Figür kıpırdamıyordu. Sadece duruyordu. Karanlık ona dokunuyor, silüetini zar zor seçebiliyordum. Ne gözleri, ne ağzı, ne elleri belliydi. Sadece bir karanlık kütlesi gibi.

III. Yaklaşan Kâbus

Dakikalar gibi gelen o korkunç anın ardından figür hareket etmeye başladı. Yavaş adımlarla yatağın ucuna doğru yürüdü.

Kalbimin atışlarını kulaklarımda duyabiliyordum. Gözlerim faltaşı gibi açıktı ama bedenim hâlâ felçliydi. Onu izlemekten başka çarem yoktu.

Yatağın ucuna geldi. Eğildi. Uzun kollarını yatağa koydu. Sonra yavaş yavaş üstüme doğru sürünmeye başladı.

Göğsümün üstüne çıkarken bütün ağırlığıyla bastığını hissettim. Nefesim kesiliyordu. Yüzü hâlâ görünmüyordu, karanlık örtü gibi suratını gizliyordu.

Sonra bir an geldi.

Kıpırdamadan yüzüme yaklaştı. Sessizlik içinde saniyeler geçti. Tam o anda… bir çığlık.

Karanlığın içinden çıkan bir haykırışla yüzünü bana uzattı. Göz göze geldik. Ağzı sonsuzluğa açılmış gibiydi. Ama o anda, birden her şey bitti.

Kayboldu.

Sanki hiç orada olmamış gibi.

Figür, çığlık, ağırlık — hepsi bir anda yok oldu. Oda tekrar sessizleşti. Ama kalbim durmamıştı. Vücudum titriyordu. Ellerim, parmaklarım titreşimle uyanmıştı.

Sonunda hareket edebildim. Hızla doğruldum, odama göz gezdirdim. Dolaba baktım. Yerde hiçbir iz yoktu. Ama yaşadığım şey gerçekti. Gözümle gördüğüm bir kâbustu.

IV. Cevapsız Yıllar

O geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Kimseye anlatamadım. 1980’lerdeydik. Google yoktu. “Karabasan” mıydı? Ruh muydu? Akıl sağlığımı sorgulayacaklarından korktum.

15 yıl boyunca, o geceyi içimde sakladım. Ne olduğunu bilmiyordum ama hayatımın en gerçek kabusuydu.

Ta ki bir gün, işe dönüş yolunda radyoyu açana kadar.

Bir radyo programında, sunucu yaşadığı ürkütücü bir deneyimi anlatıyordu. Dinledikçe kalbim sıkıştı. Bahsettiği olay benimkine birebir benziyordu. Figür, karanlık, felç hâli, çığlık…

Program devam ederken eve varmıştım ama arabadan inmediğim gibi radyoyu kapatmadım. Hikâyesinin sonunda sunucuya bir dinleyici “Sence neydi bu yaşadığın şey?” diye sordu.

Sessizlik oldu. Sonra o cevabı verdi:

“Bu, insanlar arasında en korkutucu bilinç hâllerinden biridir. Bilimsel adı: uyku felci.”

V. Gerçekten Hangisi?

Evet. Bilimsel adı vardı. Mantıklı açıklaması da. Ama…

O figür?

O çığlık?

Yalnızca zihnimin bir oyunu mu?

Bunu hâlâ bilmiyorum. Hâlâ her gece yatağa yatarken gözüm dolabın köşesine kayıyor. Ve bazen, karanlık biraz daha koyu olduğunda, orada tekrar bir şey varmış gibi hissediyorum.

Bazen, gerçek ile hayal arasındaki çizgi çok incedir.

Ve bazı geceler… tamamen kaybolur.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News