Çocukluk evine gitmek isteyen genç kadını oraya götüren taksici… ama o ev artık yoktu

Çocukluk evine gitmek isteyen genç kadını oraya götüren taksici… ama o ev artık yoktu

Taksinin motoru yorgun bir kalp gibi ses çıkarıyordu; sanki taşıdığı her yolcunun hikâyesini hâlâ içinde tutuyordu.
İstanbul’da gri bir gündü; hava eski bir yağmurun ve tutulmamış sözlerin kokusunu taşıyordu.

— Zeytinlik Caddesi, numara 7 —dedi kadın, şemsiyesini kapatırken.
Sesi yumuşaktı, ama içinde bastırılmış bir acele, titrek bir umut vardı.

Taksici, Murat, dikiz aynasından ona baktı. Kırklı yaşlarının sonundaydı; elleri nasırlı, yüzü güneşin izleriyle doluydu. İnsanların ruhunu kelimelerden çok sessizliklerinden okumayı öğrenmişti.
Kadın iyi bir aileden gelmiş gibiydi: pahalı bir kaban, sade bir parfüm, kusursuz tırnaklar. Ama gözlerinde… o saatin altın rengini gölgeleyen bir hüzün vardı.

Yol boyunca sessizlik, sorulmamış sorularla doluydu.
Ta ki kadın sessizliği bozdu:

— Biliyor musunuz beyefendi, bu sokağa çocukluğumdan beri hiç gelmedim. Burada hayatımın en mutlu yıllarını geçirdim…
— Peki neden ayrıldınız? —dedi Murat.
— Ailem evi sattı. Sonra her şey değişti. Ama bugün… sadece görmek istedim. Bir kez daha.

Murat sessizce başını salladı. Bilirdi ki bazı yolculuklar bedenle değil, kalple yapılır.

Taksi, eski Zeytinlik Caddesi’ne döndüğünde kadın heyecanla öne eğildi.
Ama bulduğu şey bir anı değil, bir yabancılıktı.
Eskiden begonvillerin sardığı mavi kapılı o evin yerinde şimdi cam cepheli lüks bir rezidans yükseliyordu.

Kadın yavaşça indi.
— Hayır… olamaz. Burada kardeşimle oynardık… annem çarşafları buraya asardı…

Kapıdaki güvenlik görevlisi kuşkulu bir bakış attı.
— Hanımefendi, burası “Zeytinlik Royal Sitesi”. Birini mi arıyorsunuz?
— Evimi arıyorum… çocukluk evimi.

Adam kısa bir kahkaha attı.
— O ev on yıl önce yıkıldı, hanımefendi. Şimdi burada sadece hatırlamaya gücü yetenler oturuyor.

Kadın sustu.
Murat da indi, saygıyla yaklaştı.
— İyi misiniz?
— Bilmiyorum…

Yanlarından pahalı arabalar geçti, kimse bakmadı. Kadın sanki zamanla asfalt arasında kaybolmuş gibiydi.
O anda Murat bile beklemediği bir şey yaptı.

— Size bir şey gösterebilir miyim?
— Ne demek istiyorsunuz?
— Gerçek mahallenizi. Yıkılmayanı. Hâlâ yaşayanı.

Yirmi dakika sonra, dar sokaklı mütevazı bir semte vardılar. Balkondan sarkan çamaşırlar, sokakta oynayan çocuklar…
Murat, badanası dökülmüş bir evin önünde durdu. Yanında yaşlı bir incir ağacı vardı.
— Ben burada büyüdüm, dedi. Lüks yoktu, ama yardımlaşma vardı. Kimse seni paranla değil, insanlığınla ölçerdi.

Kadın hafifçe gülümsedi.
— Hâlâ ait olduğunuz bir yerinizin olması güzel olmalı.

Murat bahçe kapısını açtı, içeri buyur etti.
— Gelin, size bir şey göstereyim.

İçeride, çerçeveli eski bir fotoğraf vardı: bir ailenin, mavi kapılı bir evin önünde çekilmiş siyah-beyaz karesi.
Kadın dondu kaldı.
— Bu… bu benim evim.

Murat sessizce başını eğdi.
— Evet. O evi yıktıklarında ben molozları taşıyan şirkette çalışıyordum. Neden bilmiyorum, bu fotoğrafı attırmadım. İçinde bir insanlık vardı.

Kadın titredi.
— Yani siz bunu yıllarca sakladınız?
— Belki de bazı şeylerin yok edilmemesi gerektiğini hatırlatıyordu bana.

Kadının gözleri doldu.
O an, zengin kadın ilk kez o mütevazı adama minnetle baktı.
— Bunu alabilir miyim?
— Hayır. —dedi Murat yumuşakça—. Zaten sizin. Hep öyleydi.

Kadın taksiye binerken farklı bir gözle baktı.
— Biliyor musunuz Murat Bey, hep bana derlerdi ki parası az olanlar geçmişi anlamaz. Ama siz… siz herkesten iyi anlıyorsunuz.
— Özlem parayla değil, hatırayla ölçülür, hanımefendi.

Kadın koltuğun üstüne bir zarf bıraktı.
Murat onu geceye kadar açmadı.
İçinde bir not vardı:

“Kim olduğumu hatırlattığınız için teşekkür ederim, herkes unutturmaya çalışırken.”
Ve bir çek.
Büyük bir rakam yazılıydı.

Murat iç geçirdi, çek’i katladı, cebine koydu.
Sonra zarfın arkasına bir satır yazıp postayla geri gönderdi:

“Doğruyu yapmak için ödeme kabul etmem. Sadece, kalbiniz izin verirse bir gün geri dönün.”

O gece yağmur yeniden başladı.
Taksi yoluna devam etti; yalnızdı, ama içinde yanan bir şey vardı:
Çocukluğun evi aslında bir yer değil,
Zamanın harabeleri arasında hayatta kalan bir iyilik hareketidir.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News