Çöp toplayan çocuk pilot olmayı hayal etti — ve yirmi yıl sonra annesine verdiği sözü tuttu

Çöp toplayan çocuk pilot olmayı hayal etti — ve yirmi yıl sonra annesine verdiği sözü tuttu

Benzin kokusu her zaman annesini hatırlatırdı ona. Annesi motorların arasında çalıştığı için değil, açlığın dayanılmaz olduğu ve yağmurun çöplüğü çamur ve atık denizine çevirdiği o en zor günlerde yorgun bir gülümsemeyle şöyle dediği için:
—Kokla bunu, oğlum. Geleceği kokla. Hareket eden, uçan şeyleri. Bir gün sen de uçacaksın, Emre.

Emre dokuz yaşındaydı ve annesi Zeynep’le birlikte Adana’nın dışında, tenekelerden ve brandalardan yapılmış küçük bir kulübede yaşıyordu. Babası onu hatırlayamayacağı kadar küçükken terk etmişti. O günden sonra Zeynep, Seyhan’daki çöplükten plastik ve alüminyum toplayarak hayatta kaldı. Başkalarının attığı şeyleri yiyeceğe, ikinci el giysiye, sevdiği oğlu için defterlere dönüştürürdü.

Her akşam işten sonra Zeynep ve Emre birlikte gökyüzündeki uçakları izlerdi. Bu onların gizli ritüeliydi.
—Sence nereye gidiyorlar, anne? —diye sorardı Emre.
—İnsanların yeniden başladığı yerlere —derdi Zeynep, yoksulluğun bile söndüremediği bir inançla—. Ve sen, oğlum, bir gün onlardan birini uçuracaksın.

Emre bunun bir teselli mi yoksa söz mü olduğunu bilmiyordu, ama inandı. O cümle onun pusulası oldu.

On iki yaşında, sadece hurda değil, eski kitaplar da toplamaya başladı. Bir gün 80’lerden kalma bir havacılık kılavuzu buldu; diyagramlar ve formüllerle doluydu. Pek bir şey anlamasa da her çizimin hassasiyeti, uçuşun kelimelerle anlatılan zarafeti onu büyüledi. Sırf o kitabı çözebilmek için okumayı daha iyi öğrendi.
Arkadaşları bezden toplarla oynarken o sessizce mırıldanırdı: “Kaldırma ilkesi: Kanadın üst yüzeyindeki hava basıncı daha düşüktür…”

Zeynep onu gurur ve hüzünle izlerdi. Bu hayalin onu çamurdan kurtaracağını biliyordu ama dünyanın kalbini kırmasından da korkuyordu.
Bir gece, ateşler içinde elini tutup şöyle dedi:
—Vazgeçmeyeceğine söz ver. Sana ‘yapamazsın’ deseler bile, gökyüzü seni korkutsa bile.
—Söz veriyorum, anne.

Bu, konuştukları son geceydi.

Zeynep’i toprağa verdikleri gün Emre on dört yaşındaydı. Ağlamadı. Sadece gökyüzüne baktı ve alçak sesle tekrarladı:
—Yapacağım. Sana yemin ederim.

O günden sonra hayatı kadere karşı bir yarışa dönüştü. Gündüzleri kırmızı ışıklarda cam siler, geceleri sessiz ve klimalı bir halk kütüphanesinde ders çalışırdı. Görevli, saçları bembeyaz Melek Hanım, kapanıştan sonra kalmasına izin verirdi.
—Tanıdığım en inatçı çocuksun —derdi gülerek.
—Pilotlar pes etmez, hanımefendi.

Yıllar geçti. Emre okulu bitirdi, ardından kısmi bursla makine mühendisliği okumaya başladı. Geri kalanını ödemek için kuryelik yaptı. Az uyudu, az yedi, ama gökyüzüne bakmaktan hiç vazgeçmedi.

Yirmi iki yaşında, Adana Havalimanı’nda uçak temizliği işi buldu. Her kabine girdiğinde dümeni saygıyla okşardı.
—Bir gün… —diye fısıldardı.

Bir gece kaptan Demir onu böyle konuşurken yakaladı.
—Uçmak mı istiyorsun, evlat?
—Her şeyden çok.
—O zaman öğren. Sadece hayal etmek yetmez.

Kaptan ona navigasyondan meteorolojiye kadar temel bilgileri öğretti. Emre her kelimeyi altın gibi özümsedi. Onun yeteneği sadece teknik değil, duygusaldı. Uçmak onun için bir sevgi eylemiydi.

Yıllar geçti. Emre önce özel pilot lisansı, sonra ticari lisans aldı. İstanbul’a taşındı, Avrupa içinde kısa uçuşlar yapan bir düşük maliyetli havayolunda çalıştı. Her kalkışta annesinin sesini duyar gibiydi: “Geleceği kokla, oğlum.”

O yeminden yirmi yıl sonra Emre, Adana’ya kaptan olarak döndü. Şirket onu Fas’taki depremden sonra insani yardım taşıyan özel bir uçuşa atamıştı. Uçağı indirirken annesinin sözleri aklına geldi: “İnsanların yeniden başladığı yerlere…”

Ertesi gün doğduğu şehre döndüğünde çöplüğü ziyaret etmek istedi. Artık yoktu. Yerinde salıncaklı, genç ağaçlı bir park vardı. Bir banka oturdu, gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı.
Rüzgâr nemli toprak ve benzin kokuyordu.
Ceketinden yılların sararttığı küçük bir Zeynep fotoğrafı çıkarıp mırıldandı:
—Anne, başardım. Uçtum. Ve senin için hâlâ uçuyorum.

Bir kız bisikletiyle geçti ve gülümsedi. Gözlerinde Emre’yi hayatta tutan aynı hayalin yansımasını gördü. O an anladı ki verdiği söz sadece tutulmamıştı… çoğalmıştı.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News