Hanımının Geceleri Ettiği İtirafları Dinleyen Hizmetçi
1. Şafak Vakti Sessizliği
Ayvalık tepelerindeki eski Karahan Köşkü, zeytin ağaçlarının arasında geçmişten kalma bir hayalet gibi yükselirdi. Beyaz duvarları, şafak ışığında solgun bir parıltı taşır, ama içeride hava rutubetli, tozlu ve gizem kokardı.
Elif, burada çalışmaya başlayalı sadece üç ay olmuştu. Yoksulluktan ve istemediği bir evlilikten kaçmış, Balıkesir’in uzak bir köyünden gelmişti. Sessiz, itaatkâr bir kadındı; mutfağın yanındaki küçük bir odada uyurdu.
Fakat geceleri onu rahatsız eden bir şey vardı: Feride Hanım’ın uykuda mırıldanmaları. Her gece, saat iki ile üç arası, Elif onun sesini duyardı. Başta sıradan rüyalar sandı. Ama sonra anladı ki bunlar rüya değil, itiraflardı.
“— Yapmak istemedim Tanrım… ama o beni zorladı…”
“— Alevler… et kokusu… kimsenin öğrenmesine izin veremezdim…”
Elif karanlıkta titrer, yorganı sıkıca kavrardı. Ne diyordu hanımı? Hangi alev? Hangi suç?
2. Kayıt Cihazı
Bir gece bulaşıkları yıkarken, salondaki eski radyoya baktı ve çekmecesinde duran eski telefonunu hatırladı. Hat yoktu, kimse aramazdı. Ama kayıt özelliği vardı.
O gece, fısıltılar başladığında telefonu Feride Hanım’ın odasının kapısının altına koydu.
Sabah olduğunda dinledi.
Titrek bir ses şöyle diyordu:
“— Bir kazaydı… O bağırıyordu ama kimse gelmedi. Sadece korksun istemiştim… Ateşin bu kadar büyüyeceğini bilmiyordum…”
Elif’in içi ürperdi. “O.” Kimdi o?
3. Kaybolan Oğul
Salonun duvarında bir portre asılıydı: Gururlu bakışlı, asker üniformalı genç bir adam. Altında yazıyordu:
Emre Karahan (1989–2015)
Feride Hanım ondan hiç bahsetmezdi. Ama komşular, on yıl önce köşkteki bir davette çıkan yangında öldüğünü söylerdi. “Kaza” derlerdi.
O gece kayıt devam etti.
“— Onu o kadını getirmeseydi… Beni değil, onu sevmeseydi…”
“— İtaatsizliğinin bedelini ödemeliydi…”
Elif’in kalbi hızlandı. Bu bir kaza değildi. Bu, bir itiraftı.
4. Ateş ve Suçluluk
Günler geçti, Elif hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Çay demledi, yerleri sildi, hanımının ağırlaşan adımlarını dinledi.
Ama geceleri, o uyurgezer ses geçmişi çıplak bırakıyordu:
“— Üzerine şarap döktüm… sadece korksun istedim…”
“— Perdeler tutuştuğunda artık çok geçti…”
“— Çığlığı… hâlâ kulağımda…”
Elif artık uyuyamıyordu. Polisi aramayı düşündü ama kim bir hizmetçiye inanırdı?
Sonunda bir gece video çekmeye karar verdi. Telefonu kapının aralığına yerleştirdi.
Ve gördüğü şey nefesini kesti: Feride Hanım, gözleri açık uykuda konuşuyordu. Elinde yanık bir fotoğraf vardı.
5. Dönüş
Birkaç gün sonra, beklenmedik bir ziyaretçi geldi: Yaklaşık otuz beş yaşlarında, sakallı, gri gözlü bir adam. Adının Deniz olduğunu söyledi. “Karahan ailesi hakkında belgesel hazırlıyorum,” dedi.
Elif yüzüne bakınca bir tanıdıklık hissetti.
O gece yemek sırasında Feride Hanım onu görünce bembeyaz oldu.
“— Sen…” dedi titreyerek. “Bu… olamaz…”
Deniz gözlerini dikti.
“— Ben Deniz Yalın. Emre’nin arkadaşıydım,” dedi alçak sesle. “Gerçeği öğrenmeye geldim.”
6. Kayıt
Elif sessizce telefonu uzattı. Deniz, kaydı titreyen elleriyle dinledi.
“— Bu… her şeyi değiştirir,” diye fısıldadı. “Babam hep kazaydı dedi. Ama ben hiç inanmadım.”
O gece, Feride Hanım uyurken gizlice mikrofon yerleştirdiler.
Ve yine o ses konuştu:
“— Deniz… sen de oradaydın… Onu ittiğini gördüm… Kaçtığını…”
Deniz donakaldı.
“— Yalan! — diye bağırdı — Onu kurtarmaya çalıştım ben!”
Ama Elif’in gözleri dehşetle büyüdü.
O bakışta korkudan fazlası vardı: suç.
7. İki Gerçek
Feride Hanım uyandı. Onları odasında, açık mikrofonla buldu.
“— Evimde ne yapıyorsunuz?” diye fısıldadı.
Deniz öne çıktı.
“— Gerçeği söyleyin hanımefendi! Emre’yi siz öldürdünüz!”
Feride’nin gözlerinden yaşlar aktı.
“— Hayır, Deniz. Onu sen öldürdün. Ben sadece seni korudum.”
Elif’in dizleri titredi.
“— Ne diyorsunuz siz?”
Feride yatağa çöktü, boşluğa bakarak konuştu:
“— O gece Emre’yle tartıştınız. Seni babasının kasasından para çalarken yakaladı. Seni itti, sen de şişeyle vurdun. Ateş ondan sonra çıktı. Ben geldiğimde ölmüştü. Her şeyi yaktım… seni korumak için.”
Deniz başını ellerinin arasına aldı.
“— Hayır… bu… olamaz…”
8. Son Kayıt
Feride Hanım o gece sabaha karşı öldü. Kalbi suçu taşıyamadı.
Elif ve Deniz kayıtları polise teslim ettiler.
Haftalar sonra dosya yeniden açıldı. Kanıtlar yangının kasten çıkarıldığını gösterdi. Ama kimse yargılanmadı.
Deniz ortadan kayboldu. Ardında bir mektup bıraktı:
“Beni o korudu. Minnettarlığımı hiç gösteremedim. Şimdi anlıyorum: Gerçek ceza, hatırlamaktır.”
Elif ise başka evlerde çalışmaya devam etti. Ne zaman birinin uykusunda konuştuğunu duysa ürperirdi.
Artık biliyordu: İnsan uyanıkken konuşamazsa, ruhu rüyasında itiraf eder.
Ve anladı ki, hakikat, acıtsa da, bir gün mutlaka dile gelir.
9. Sonsöz
Yıllar sonra, “Geçmişin Sesleri” adlı bir sergide, bir gazeteci anonim bir ses kaydı sundu:
“Rüyalarda İtiraflar – Karahan Vakası”
Kim gönderdi bilinmedi.
Ama seyircilerin arasında, saçları ağarmış bir kadın sessizce gülümsüyordu.
Elif’ti.
Ve biliyordu: Artık ölüler huzur bulabilirdi.