Solup Gitmiş Ama Unutulmamış: Kocam Kayboldu ve Sadece Beş Kilometre Uzakta Başka Bir Hayatını Buldum

Solup Gitmiş Ama Unutulmamış: Kocam Kayboldu ve Sadece Beş Kilometre Uzakta Başka Bir Hayatını Buldum

File phương tiện tạo bằng meta.ai

On yıl önce, ruh eşim olduğunu düşündüğüm adamla evlendim. Adı Emir’di. Sonbaharın o yumuşak akşamlarından birinde tanıştık; dökülen yapraklar yere küçük umutlar gibi düşüyordu. Gülümsemesinde umursamaz bir huzur vardı. Ben yeni mezundum, büyük hayallerle doluydum. Hatırlıyorum, o taş sokakta el ele yürüyorduk; yanımızda kahve kokuları, üstümüzde sarı ışıklar… Sanki biz de o anın sonsuzluğuna aitmişiz gibi.
Düğün küçüktü ama güzeldi: aile, dostlar, kahkahalar, mutluluk gözyaşları. Antalya’nın kenar mahallesinde küçük bir daireye taşındık. Emir bir reklam ajansında çalışıyordu, ben grafik tasarımcıydım. Sabahlar kahve kokardı, kapıda öpüşür, “daima birlikte” derdik. İlk yıllar huzurluydu: hafta sonu kaçamakları, müzik dolu akşamlar, o gitar çalarken ben mırıldanırdım. Hayatımın ritmini bulduğumu sanıyordum.
Beşinci yıldan sonra Emir değişmeye başladı. Önce küçük eksilmeler: eve geç gelmeler, “toplantılar uzadı” açıklamaları. Güvendim. Ama sonra sessizlik başladı. Cevapsız aramalar, silinmiş mesajlar. Kapıdan girdiğinde ise bir gülümseme ve “seni seviyorum” yeterliydi beni kandırmaya. Çünkü seviyordum. Çünkü “biz”e inanıyordum.
Bir sabah, artık kahvaltıya gelmiyordu. Erken kalkıyor, nereye gittiğini söylemeden çıkıyordu. Döndüğünde hiçbir şey anlatmıyordu. Ben kanepede sessizce izliyordum; yüzümde sorular, dilimde cesaret yoktu. “Sadece biraz boşluk istiyorum” dedi. Ben verdim. Ama içimde bir ses, “bir şeyler kayıyor” diyordu.
Sonra o boşluk büyüdü. Cevapsız mesajlar, kaybolan sesler… Ve bir sabah, Emir yoktu. Gömleği askıda değildi, diş fırçası kayıptı, arabası garajda yoktu. Kalbim çöktü. Sessizlik evin her köşesine yayıldı.
Arkadaşlarını aradım: “Onu gördünüz mü?” dedim. Kimse bilmiyordu. İşe gitmemişti, telefon açmıyordu. Ne not, ne iz. Sadece boşluk.
Haftalar, aylar geçti. Sessiz bir yas tuttum. Sanki evimde bir hayaletle yaşıyordum; nefes alıyor ama yoktu. Aynaya bakıp “Neredesin, Emir?” diyordum. Cevap yoktu.
Bir gün karar verdim: öğrenmeliydim. Bir özel dedektif tuttum. Kalbimden korku sızarken tek isteğim gerçeği bilmekti. Haftalar sonra e-posta geldi: “Bir iz bulduk.” Dedektif, bir adamın —ve başka bir kimliğin— izine rastladığını söyledi. Evimden sadece beş kilometre uzakta.
Adresi verdi. Küçük bir mahalle, tanıdık bir sokak. Kamerayla gittim. Gördüm: başka bir kapı, başka bir isim. Ama o, Emir’di. Şimdi adı Deniz. Aynı gülüş, aynı yürüyüş, aynı saç hareketi… Ama farklı bir hayat.
Dünya başıma yıkıldı. Yıllarca paylaştığımız hayat, aslında bir yarısı gizliymiş. Dedektif onayladı: “Parmak izleri eşleşti.” Artık “Emir kocam” yoktu, “Deniz” vardı.
Sorularım bitmedi: Ne zaman başladı? Neden bu kadar yakın? Neden söylemedi? Mahallede sordum, kimse çok şey bilmiyordu. “Deniz sakin biridir, serbest çalışıyor” dediler. Yeni faturalar, yeni banka hesabı, yeni kimlik. Yan mahallede ikinci bir hayat.
İhanetin acısı büyüktü ama fark ettim: bu sadece ihanet değil, bir yok oluştu. Benim için artık görünmezdi. Ama o boşlukta güç buldum. Kendime “Artık onun açıklamasına ihtiyacım yok” dedim. Evi temizledim, fotoğrafları attım, geçmişi gömdüm.
Bir arkadaşım bana destek oldu. Sahile yürüyüşe çıktım, nefes aldım, yeniden gülümsedim. Bir kafede defter açıp yazdım: “Yeniden benim.”
Bir ay sonra mesaj geldi: “Konuşmamız gerek.” Emir yani “Deniz”di. Parkta buluştuk. O, eski gülümsemesiyle geldi ama gözleri yorgundu. “Kendimi kaybettim,” dedi, “Seninle yaşarken ben olamıyordum.”
Dinledim. Onu affettim mi bilmiyorum. Ama artık anlamıştım: beni değil, benden yarattığı hayali seviyordu. Ve o hayal, beş kilometre ötede öldü.
“Kaçmaya devam edeceksen, dönme,” dedim. Sonra kalktım. Giderken içim hafifledi.
O gün eve döndüm, müzik açtım, dans ettim, ağladım, güldüm. Seramik kursuna yazıldım. Ellerimle yeniden bir hayat yoğurdum.
Hafta sonu, o beş kilometrelik mahallede karşılaştık. Gülümsedim. “Hoşça kal,” dedim.
Şimdi aynaya bakıyorum. Artık terk edilmiş kadın değilim; asfaltın ortasında filizlenen bir çiçeğim. Bazen onu hatırlıyorum, ama özlemiyorum. Çünkü artık gölgelerin peşinden koşmuyorum.
Hayat bana on yıl verdi; bir isim değiştiren adam ve yeniden doğan bir ben. Bu hikâyeyi belki senin için yazıyorum — birini kaybeden, ama kendini bulan senin için.
Birisi açıklama yapmadan giderse, güç sende kalır: Kalıp yeniden başlayan kişi sensin. Ben yeniden başladım.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News