Toplantı Sessizliği Bozdu: Kurban, Şirketin İmajını Korumak İçin Özür Dilemek Zorunda Kaldığında
Koridordaki saat tam dokuzu gösterdiğinde Elif, titreyen elleriyle cam kapıyı itti. “Artemis Holding”in altın renkli logosu, resepsiyonun arkasında parlıyor, kusursuz bir şekilde duruyordu — sanki hiçbir şey o parlaklığı lekeleyemezdi. Ama Elif biliyordu: o ışıltının arkasında çürümüş bir şey vardı. Güç, korku ve sessizlik kokan bir şey.
Üç hafta geçmişti; doğrudan yöneticisi, Murat Bey’i uygunsuz davranışları nedeniyle şikayet ettiğinden beri. Başta yapmak istememişti. Kim “sorun çıkaran” olarak anılmak isterdi ki? Ama onca ima, fazlaca yaklaşan eller, asansörde fısıldanan sözlerden sonra bedeni artık dayanamamıştı.
İnsan Kaynakları departmanı o sabah kısa, soğuk bir e-posta göndermişti:
“Arabuluculuk toplantısı. Katılım zorunludur.”
Odaya girdiğinde herkes yerini almıştı.
İK Direktörü Demir, her zamanki yapay gülümsemesiyle.
Kurumsal İletişim Müdürü Yasemin, dizüstü bilgisayarını açmış, hesaplayıcı bir bakışla.
Ve arka tarafta, koyu lacivert takımıyla Murat Bey; üstünlük dolu o duruşuyla, Elif’i her zamanki gibi küçük hissettiren hâliyle.
— Elif, lütfen otur, dedi Demir nazikçe, önüne bir dosya uzatarak.
Elif oturdu. Hava ağırdı.
— Dosyanı büyük bir özenle inceledik, — dedi Demir, — bazı yanlış anlaşılmalar olduğunu düşünüyoruz. Bu konuyu şirket imajını etkilemeden kendi içimizde çözmek istiyoruz.
Elif yumruklarını sıktı.
— Bu bir yanlış anlaşılma değildi. Murat Bey’in yaptıkları tacizdi.
Odayı buz gibi bir sessizlik kapladı. Murat gülümsedi, gözlerini kaçırarak. Yasemin klavyesine bastı. Demir iç çekti.
— Elif, biz burada bir aileyiz. Aile içinde sorunlar olunca, en iyisi olgunlukla konuşup konuyu kapatmaktır. Murat Bey, yorumlarının uygunsuz olabileceğini kabul etti. Fakat seni incitmek gibi bir niyeti olmadığını söylüyor.
— Bu, onu masum mu yapıyor yani?
Yasemin araya girdi:
— Bak Elif, büyük resmi düşünmemiz gerek. Müşterilerimiz, projelerimiz, basın… Bu konu dışarı sızarsa, yılların emeği zarar görebilir, birçok kişi etkilenir.
Elif boğazını temizledi.
— Peki ben? Benim ne olacağım?
Yine sessizlik.
Demir dosyayı kapattı.
— Senden bir ricamız var. Sadece sembolik bir özür. “Yanlış anlaşıldı” de. Ardından Murat Bey de özür diler, konu kapanır.
Bu saçmaydı. Acımasızdı. Ama onların gözünde bu “adil” bir çözümdü.
Elif hepsine tek tek baktı. İçinde kaynayan öfke, kalın bir hüzünle karışıyordu. Bağırmak, dosyayı fırlatmak, kaçmak istedi. Ama aklına kirada kalan ev, annesinin sağlık sigortası, kardeşinin bursu geldi. Her şey bu işe bağlıydı.
Murat ona güven dolu bir gülümsemeyle bakıyordu. Kazanacağını biliyordu. Onun gibiler her zaman kazanırdı.
O akşam kadınlar tuvaletinde Elif aynaya baktı. Göz altları mor, dudakları kuru, gözleri kızarmıştı.
Telefonunu çıkardı. Arkadaşı Zeynep’ten gelen mesajı okudu:
“Dikkat et. Bana da aynısını yaptılar. Konuşursan seni bitirirler. Ama yalnız değilsin.”
Elif’in içinde bir şey yandı. Belki korkusu artık dibe vurmuş, öfkeye dönüşüyordu.
Masasına döndü. Bilgisayarını açtı. Yazmaya başladı:
“İlgililere,
Gerçeği söylediğim için özür dilemeyeceğim.
Sessiz kalmamı isteyen bir şirketin imajını korumayacağım.
İşime son verirseniz, kabul ederim. Ama susmayacağım.”
Metni okudu. Parmağı titreyerek “Gönder”e bastı.
Haber bir gün içinde yayıldı. Birisi e-postayı sızdırmıştı. Sosyal medya destek mesajları, etiketler ve tartışmalarla doldu.
Başlıklar her yerdeydi:
“Artemis Holding’de Taciz Örtbas Edildi”
“Mağdur Özür Dilemeye Zorlandı”
Şirkette kaos çıktı. Demir ve Yasemin acil toplantı çağırdı. Murat, sinirle her şeyin iftira olduğunu bağırıyordu.
Elif yeniden çağrıldı. Ama bu kez, salondaki hava sahici bir gerginlikti.
— Elif, bu artık çok ileri gitti, — dedi Demir, bu defa gülümsemeden. — Hepimizin itibarına zarar verdin.
— Ben sadece olanı anlattım.
— Farklı şekilde halledebilirdin.
Elif gözlerini dikti.
— Beni, mağdur olduğum için özür dilemeye zorladınız. Daha nasıl halledebilirdim?
Demir cevap veremedi. Yasemin yere baktı. Murat dişlerini sıktı.
Birkaç gün sonra Elif, “güven kaybı” gerekçesiyle işten çıkarıldı. Bekliyordu.
Ama onların beklemediği şey, sonrasında gelen dayanışma dalgasıydı.
Eski çalışanlardan onlarcası benzer hikâyelerini paylaşmaya başladı.
Basın olayı araştırdı. Belgeler, mesajlar, e-postalar ortaya çıktı. Murat uzaklaştırıldı. Demir istifa etti. Yasemin sessizce ayrıldı.
Elif, işsiz olsa da, üniversitelerden ve kadın örgütlerinden konuşma davetleri almaya başladı.
Kendini kahraman olarak görmüyordu.
Sadece gerçeği söylediği için özür dilemeyi reddeden bir kadındı.
Bir kış günü, küçük bir kafede Zeynep ona sarıldı.
— Değdi mi? — diye sordu.
Elif düşündü.
— Henüz bilmiyorum. Ama artık aynaya bakarken canım acımıyor.
Zeynep gülümsedi.
— Bu bile kazanç.
Dışarıda şehir umursamazca akıyordu. Ama bir yerlerde yeni bir konuşma başlıyordu — sessizliğin artık düşman olduğu bir konuşma.
Haftalar sonra Artemis Holding bir basın açıklaması yayımladı:
“Şirketimiz, saygı ve eşitlik ilkelerine olan bağlılığını yinelemektedir.”
Kimse pek inanmadı.
Ama bir şey değişmişti.
Korku, paylaşıldığında, bir hücre değil bir ateş olur.
O gece Elif defterini açtı. Bir cümle yazdı — ve o cümle kısa sürede viral oldu:
“Bize hayatta kaldığımız için özür dilememiz öğretildi. Şimdi susturulduğumuz için özür beklemeyi öğreniyoruz.”
Işığı kapattı. Derin bir nefes aldı. Uzun zaman sonra ilk kez kabussuz uyudu.